TR Metni istenen hedef dile çevirmekle işe başlayarak videoları istenen herhangi bir dile yerelleştiririz
"dile ve çok" në turk mund të përkthehet në Anglisht fjalët/frazat e mëposhtme:
TR Metni istenen hedef dile çevirmekle işe başlayarak videoları istenen herhangi bir dile yerelleştiririz
EN We localize videos in any language, starting by translating the script into the desired target language
TR Dergi bunu kendi sözleriyle çok daha nesnel yalınlıkla dile getiriyor: “Katapult, sosyal bilimler alanındaki istatistik ve araştırmalardan yola çıkarak basit ve detaylı grafikler oluşturuyor.” Katapult’ta fotoğraflara yer verilmiyor
EN But this doesn’t bother the readers
turk | Anglisht |
---|---|
daha | but |
TR Almanya’da gazeteci olarak çalışacak kadar dile hakim olmak için daha çok zaman geçmesi gerektiğini söylüyor.
EN But it will take some time, he says, before his knowledge of German is good enough to enable him to work as a journalist in Germany.
turk | Anglisht |
---|---|
zaman | time |
TR Belirli anahtar kelimeler için sıralamanızı takip etmek istediğinizde, daha doğru bilgiler elde etmek için arama kriterlerinizi daraltabilirsiniz. Arama motoruna, konuma, dile ve çok daha fazlasına göre filtreleyin.
EN When you want to track your ranking for specific keywords, you can hone down your search criteria to get more accurate insights. Filter by search engine, location, language and much more.
turk | Anglisht |
---|---|
belirli | specific |
sıralamanızı | your ranking |
bilgiler | insights |
konuma | location |
TR Hayır! Ancak öğretmek istediğin dile çok iyi hakim olman (C2) gerekmektedir.
EN No! But you are required to have a very good command (C2) of the language you wish to teach.
turk | Anglisht |
---|---|
hayır | no |
iyi | good |
gerekmektedir | required |
TR Özellikle müşterilerin ürün ve hizmetlerden çok memnun kalmamalarını dile getiren bir çağda itibarınız altın değerindedir
EN Your reputation is worth its weight in gold especially in an era where customers are quick to voice very vocal dissatisfaction about products and services
TR Analiz Hizmetleri, kuruluşunuz tarafından dile getirilen belirli ilgi alanlarının çevresinde modellenmiş kişiselleştirilmiş analizler ve raporlar sağlar:
EN Analytical Services provide customised analyses and reports modelled around the specific areas of interest expressed by your institution including:
turk | Anglisht |
---|---|
hizmetleri | services |
belirli | specific |
ilgi | interest |
çevresinde | around |
sağlar | provide |
TR Sizi sevdiklerinize sa?l?kla ula?t?rmak dile?iyle, Ramazan ve bayram boyunca %20 indirim!
EN Enjoy spending time with your family during Ramadan and Eid with 20% off!
turk | Anglisht |
---|---|
ve | and |
TR Aksine bu güven ilişkisi derinleşti, insanların bu süreçte sorunlarını daha açıklıkla dile getirdiklerini fark ettik.
EN On the contrary, this relationship of trust deepened, and we noticed that now people expressed their problems more freely.
turk | Anglisht |
---|---|
bu | this |
güven | trust |
ın | of |
insanları | people |
TR Ek ücret: Onlarca dile otomatik çeviri.
EN Additional charge: Automated translation into dozens of languages.
turk | Anglisht |
---|---|
ek | additional |
ücret | charge |
otomatik | automated |
çeviri | translation |
TR Sonix, podcast'inizi bir dizi farklı dile çevirmeyi destekler.
EN Sonix supports translating your podcast to a number of different languages.
turk | Anglisht |
---|---|
sonix | sonix |
podcast | podcast |
farklı | different |
destekler | supports |
TR ICONLOOP Kore girişim çevresinden bazı müşterilere sahiptir ve bu müşteriler belli şartlar altında ağlar arasında iletişim yapabilme isteklerini dile getirmiştir
EN ICONLOOP has a number of clients in the Korean enterprise space, and these clients expressed interest in being able to communicate between networks in certain circumstances
turk | Anglisht |
---|---|
sahiptir | has |
ağlar | networks |
TR 15 yaşındaki en küçük oğlunun okulu bırakmak ve çalışmak zorunda kaldığını, Gade üzüntüyle dile getiriyor
EN Gade says with sorrow that her 15-year-old youngest son had to quit school to work
turk | Anglisht |
---|---|
okulu | school |
gade | gade |
TR 15 yaşındaki en küçük oğlunun okulu bırakmak ve çalışmak zorunda kaldığını, Gade üzüntüyle dile getiriyor
EN Gade says with sorrow that her 15-year-old youngest son had to quit school to work
turk | Anglisht |
---|---|
okulu | school |
gade | gade |
TR Okuyucu topluluğumuzda Almanya’da yükseköğrenimle ilgili dile getirilen önemli soruları cevaplıyoruz.
EN Berlin has become a base for developing solutions to combat pandemics. An interview with Chikwe Ihekweazu, head of the Hub.
TR DSÖ Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus, Başbakan Angela Merkel’le birlikte gerçekleştirdikleri açılış töreninde Berlin’in dinamik ve yaratıcı bir kent olarak yeni merkez için en uygun yer olduğunu dile getirdi
EN WHO Director-General Tedros Adhanom Ghebreyesus said that Berlin, being a dynamic and creative city, was the perfect location for the new centre when he opened it together with German Chancellor Angela Merkel
turk | Anglisht |
---|---|
angela | angela |
merkel | merkel |
berlin | berlin |
dinamik | dynamic |
yaratıcı | creative |
merkez | centre |
TR DSÖ Başkanı Ghebreyesus açılışta yaptığı konuşmada bu umudu şöyle dile getirdi: “Virüsler hızlı yayılsa da veriler daha hızlı yayılıyor.”
EN At the opening of the centre, WHO Director-General Ghebreyesus expressed this hope by saying: “Viruses spread quickly, but data spread even more quickly.”
turk | Anglisht |
---|---|
bu | this |
hızlı | quickly |
veriler | data |
TR - Sivil alanda çalışanların bir özne olarak ihtiyaçlarını, sorunlarını ve taleplerini karar alıcılara ve fon sağlayan kurumlara dile getirmek için örgütlülük ve/veya dayanışma modelleri oluşmalıdır.
EN - Models of organization and/or solidarity should be formed to express the needs, problems, and demands of the people working in the civil field as a subject to decision-makers and funding institutions.
turk | Anglisht |
---|---|
sivil | civil |
karar | decision |
veya | or |
dayanışma | solidarity |
modelleri | models |
ihtiyaçları | needs |
TR Dile kolay 45 yıl... - Kibar Holding
EN 45 years of experience, easier said than done… - Kibar Holding
turk | Anglisht |
---|---|
kolay | easier |
yıl | years |
holding | holding |
TR MOM ekibinin İTO ile yaptığı telefon görüşmesinde, TC kimlik numarası bilgisinin arama yaparken zorunlu tutulmasının ‘bu şekilde uygun görüldüğü’ dile getirilmiştir.
EN In the phone call of the MOM team with the İTO, it was stated that it was “deemed appropriate to require” the national ID number when doing a search.
turk | Anglisht |
---|---|
telefon | phone |
kimlik | id |
numarası | number |
TR İçeriğiniz otomatik olarak farklı bir dile çevrilecektir. Daha fazla kişiye ulaşmanın harika bir yolu.
EN Your content will be translated into different language automatically. Great way to reach more people.
turk | Anglisht |
---|---|
harika | great |
yolu | way |
TR Analiz Hizmetleri, kuruluşunuz tarafından dile getirilen belirli ilgi alanlarının çevresinde modellenmiş kişiselleştirilmiş analizler ve raporlar sağlar:
EN Analytical Services provide customised analyses and reports modelled around the specific areas of interest expressed by your institution including:
turk | Anglisht |
---|---|
hizmetleri | services |
belirli | specific |
ilgi | interest |
çevresinde | around |
sağlar | provide |
TR 15 yaşındaki en küçük oğlunun okulu bırakmak ve çalışmak zorunda kaldığını, Gade üzüntüyle dile getiriyor
EN Gade says with sorrow that her 15-year-old youngest son had to quit school to work
turk | Anglisht |
---|---|
okulu | school |
gade | gade |
TR 15 yaşındaki en küçük oğlunun okulu bırakmak ve çalışmak zorunda kaldığını, Gade üzüntüyle dile getiriyor
EN Gade says with sorrow that her 15-year-old youngest son had to quit school to work
turk | Anglisht |
---|---|
okulu | school |
gade | gade |
TR Sık dile getirilen soruların yanıtlarını bulmak için bu SSS kaynaklarına göz atın
EN Browse through these FAQs to find answers to commonly raised questions
turk | Anglisht |
---|---|
sık | commonly |
sss | faqs |
yanıtları | answers |
soruları | questions |
TR - Sivil alanda çalışanların bir özne olarak ihtiyaçlarını, sorunlarını ve taleplerini karar alıcılara ve fon sağlayan kurumlara dile getirmek için örgütlülük ve/veya dayanışma modelleri oluşmalıdır.
EN - Models of organization and/or solidarity should be formed to express the needs, problems, and demands of the people working in the civil field as a subject to decision-makers and funding institutions.
turk | Anglisht |
---|---|
sivil | civil |
karar | decision |
veya | or |
dayanışma | solidarity |
modelleri | models |
ihtiyaçları | needs |
TR Okuyucu topluluğumuzda Almanya’da yükseköğrenimle ilgili dile getirilen önemli soruları cevaplıyoruz.
EN Our community has many important questions about studying in Germany. We have the answers.
turk | Anglisht |
---|---|
almanya | germany |
da | in |
ilgili | about |
önemli | important |
soruları | questions |
TR DSÖ Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus, Başbakan Angela Merkel’le birlikte gerçekleştirdikleri açılış töreninde Berlin’in dinamik ve yaratıcı bir kent olarak yeni merkez için en uygun yer olduğunu dile getirdi
EN WHO Director-General Tedros Adhanom Ghebreyesus said that Berlin, being a dynamic and creative city, was the perfect location for the new centre when he opened it together with German Chancellor Angela Merkel
turk | Anglisht |
---|---|
angela | angela |
merkel | merkel |
berlin | berlin |
dinamik | dynamic |
yaratıcı | creative |
merkez | centre |
TR DSÖ Başkanı Ghebreyesus açılışta yaptığı konuşmada bu umudu şöyle dile getirdi: “Virüsler hızlı yayılsa da veriler daha hızlı yayılıyor.”
EN At the opening of the centre, WHO Director-General Ghebreyesus expressed this hope by saying: “Viruses spread quickly, but data spread even more quickly.”
turk | Anglisht |
---|---|
bu | this |
hızlı | quickly |
veriler | data |
TR Morawitz çocukların bu süreçte “sorunları nasıl başkalarını incitmeden dile getirmeyi ve tartışmayı da” deneyimleyerek öğrendiklerini ekliyor.
EN This also helps the children to practice “how they can address problems, or how they can carry on a discussion without offending others.”
turk | Anglisht |
---|---|
bu | this |
sorunları | problems |
da | also |
TR Dolayısıyla bu alanda tüm sorunları çözecek sihirli formül olarak “blockchain”, yani blok zincir teknolojisi giderek daha sık dile getiriliyor.
EN In the current discussion, therefore, the magic word “blockchain” is heard more and more frequently.
turk | Anglisht |
---|---|
dolayısıyla | therefore |
blockchain | blockchain |
sık | frequently |
TR Raporda “Özellikle otoyollarda enerji kayıplarına yol açan ani frenlemeler ve hızlanmalar seyir hızının dengelenmesiyle azaltılabilir” gerekçesi dile getiriliyor.
EN The reason it gave was that “energy-intensive braking and acceleration can be especially reduced on autobahns by a harmonisation of driving speeds”.
turk | Anglisht |
---|---|
enerji | energy |
ve | and |
ın | of |
TR „Fernweh (Uzaklara Gitme Özlemi)“ sözcüğü, „Heimweh (Vatan Özlemi)“ sözcüğünün karşıtıdır ve macera ve seyahate duyulan ihtiyacı dile getirir.
EN And "Fernweh" (having the travel bug, lusting after adventure) is the opposite of “Heimweh (homesickness).
turk | Anglisht |
---|---|
ve | and |
TR İnsanın kulağı dile alışıyor ve yeni kelimeleri farkına varmadan öğreniyorsun.”
EN In this way you get used to the sound of the language and learn new vocabulary almost automatically.”
turk | Anglisht |
---|---|
ve | and |
yeni | new |
ın | of |
TR Her dilin kendine özgü bir mizahı var, baka dile pek çevrilemeyen.
EN Every language has its own brand of humour, which can hardly be translated.
turk | Anglisht |
---|---|
her | every |
bir | of |
TR Evde anne babalarından küfürlerle zenginleştirilmiş bir Rusça duydular, zira Rusçada insanlar arası bazı karmaşık içerikler ancak küfürlü ifadelerle dile getirilebiliyor
EN At home, they heard a Russian that was generously enriched with the vocabulary of raillery, because in Russian it is possible to reproduce a lot of complicated interpersonal content only in special forms of raillery
turk | Anglisht |
---|---|
karmaşık | complicated |
TR Başbakanlık müsteşarı Helge Braun aşı olmak istemeyenlerin “riski kendilerinin taşıması gerektiğini” dile getiriyor
EN Chancellery Minister Helge Braun says that people who do not want a vaccination “must bear the risk of infection themselves”
turk | Anglisht |
---|---|
riski | risk |
TR Bununla birlikte, görüşülen bazı kişiler, örneğin seçim kampanyalarının finansmanı konusunda endişelerini dile getirdiler, bu da ODIHR’nin 2017 seçimlerinde daha fazla şeffaflık önerdiği bir konuydu
EN Nevertheless, some interlocutors had expressed concerns, for example on the issue of campaign financing – a point on which ODIHR had already recommended more transparency when covering the 2017 election
turk | Anglisht |
---|---|
seçim | election |
şeffaflık | transparency |
TR Yapımcı ekiplerin çoğu, diğer uzmanların iletişim bilgilerine sahip olmadıklarını dile getiriyor
EN Many editors say they simply lack other contacts
turk | Anglisht |
---|---|
çoğu | many |
diğer | other |
TR Gazetecilik deyince günümüzde sürekli dile getirilen üç kriz var: Mali sıkıntılar, gazeteciliğin farkını ortaya koyamaması ve kalitede düşüş
EN Three crises are always mentioned: economic pressure, lack of differentiation, loss of quality
turk | Anglisht |
---|---|
sürekli | always |
var | are |
kalitede | quality |
ın | of |
TR AB’nin geleceğiyle ilgili söyleşide Dışişleri Bakanı Heiko Maas “Avrupa dünyada aktif bir rol oynamalı” talebini dile getiriyor.
EN “Europe must play an active role in the world,” says Foreign Minister Heiko Maas.
turk | Anglisht |
---|---|
avrupa | europe |
dünyada | in the world |
aktif | active |
rol | role |
TR Bu bilgilere erişmek, web varlığınızı genişletmenize ve daha iyi konuma ve dile özgü SEO stratejileri geliştirmenize yardımcı olabilir.
EN Having access to this information can help you expand your web presence and develop better location and language-specific SEO strategies.
turk | Anglisht |
---|---|
bu | this |
bilgilere | information |
erişmek | access |
web | web |
ve | and |
konuma | location |
seo | seo |
stratejileri | strategies |
olabilir | can |
TR Web varlığınızı genişletmek, daha geniş bir ölçekte rekabet etmek ve daha iyi konuma ve dile özgü SEO stratejileri geliştirmek amacıyla küresel sıralama verilerini daha hızlı takip etmek için Ranktracker'ı kullanın.
EN Use Ranktracker to track global rankings data faster in order to expand your web presence, compete on a broader scale, and develop better location and language-specific SEO strategies.
turk | Anglisht |
---|---|
web | web |
konuma | location |
seo | seo |
stratejileri | strategies |
geliştirmek | develop |
amacıyla | in order to |
küresel | global |
sıralama | rankings |
verilerini | data |
hızlı | faster |
ranktracker | ranktracker |
kullanın | use |
TR Bu bilgilere erişmek, web varlığınızı genişletmenize ve işletmeniz veya müşterileriniz için daha iyi konuma ve dile özgü SEO stratejileri geliştirmenize yardımcı olabilir.
EN Having access to this information can help you expand your web presence and develop better location and language-specific SEO strategies for your business or clients.
turk | Anglisht |
---|---|
bilgilere | information |
erişmek | access |
web | web |
işletmeniz | your business |
veya | or |
müşterileriniz | clients |
konuma | location |
seo | seo |
stratejileri | strategies |
olabilir | can |
TR Aramanızı konuma veya dile göre yapın
EN Hone your search by location or language
turk | Anglisht |
---|---|
konuma | location |
veya | or |
göre | by |
TR Bölgenizdeki sizinle aynı Dile veya Kültüre meraklı olan diğer kişilerle tanışın. Kültürel etkinliklere katılın ve yeni arkadaşlar edinin!
EN Meet others in your local area who share an enjoyment for a specific Language and Culture. Experience cultural activities and make new friends!
turk | Anglisht |
---|---|
diğer | others |
tanışın | meet |
kültürel | cultural |
ve | and |
yeni | new |
arkadaşlar | friends |
TR Ek ücret: Onlarca dile otomatik çeviri.
EN Additional charge: Automated translation into dozens of languages.
turk | Anglisht |
---|---|
ek | additional |
ücret | charge |
otomatik | automated |
çeviri | translation |
TR Örneğin, bir İngilizce video çekebilir, yazıya yazabilir, sonra bunu başka bir dile çevirebilirsiniz
EN For instance, you can take an English video, transcribe it, then translate that into another language
turk | Anglisht |
---|---|
video | video |
başka | another |
TR Sonix bunu otomatik olarak yapabilir ve 39 dile kadar destekleyebilir
EN Sonix can do this automatically and can support up to 39 languages
turk | Anglisht |
---|---|
sonix | sonix |
bunu | this |
yapabilir | can |
TR Kullanıcılar Sonix media player çeviri dil geçiş tek bir tıklama ile ihtiyaç duydukları dile geçiş yapabilirsiniz.
EN Users can switch to whatever language they need with one single click of Sonix media player’s translation language toggle.
turk | Anglisht |
---|---|
kullanıcılar | users |
sonix | sonix |
media | media |
çeviri | translation |
dil | language |
geçiş | switch |
tıklama | click |
ihtiyaç | need |
yapabilirsiniz | can |
Po shfaq 50 nga 50 përkthime