EN It may seem that big problems require big solutions, but ad man Rory Sutherland says many flashy, expensive fixes are just obscuring better, simpler answers
"says many flashy" v angleščina je mogoče prevesti v naslednjih Turški besed/besednih zvez:
EN It may seem that big problems require big solutions, but ad man Rory Sutherland says many flashy, expensive fixes are just obscuring better, simpler answers
TR Büyük problemler büyük çözümler gerektiriyor gibi gözükür, ama reklamcılık insanı Rory Sutherland'e göre bir çok pahalı ve büyük çözümler sadece daha iyi ve basit cevapları engelliyor
angleščina | Turški |
---|---|
solutions | çözümler |
expensive | pahalı |
answers | cevapları |
but | ama |
just | sadece |
better | daha iyi |
may | daha |
big | büyük |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
angleščina | Turški |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
angleščina | Turški |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
angleščina | Turški |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
angleščina | Turški |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
angleščina | Turški |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
angleščina | Turški |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
angleščina | Turški |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
angleščina | Turški |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
angleščina | Turški |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
angleščina | Turški |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
angleščina | Turški |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN If there is any contradiction between what the English language version of these Terms of Use says and what a translation says, then the English language version shall take precedence.
TR Bu Şart ve Koşulların İngilizce sürümünün söyledikleri ile tercümenin söyledikleri arasında bir çelişki olması halinde, İngilizce dilindeki sürüm öne geçecektir.
angleščina | Turški |
---|---|
contradiction | çelişki |
version | sürümünü |
these | bu |
and | ve |
terms | koşullar |
a | bir |
between | arası |
take | ile |
EN In many countries, hierarchical structures apply in working life, says Röttgers
TR Röttgers, pek çok ülkede çalışma yaşamında hiyerarşik yapıların mevcut olduğunu biliyor
angleščina | Turški |
---|---|
structures | yapılar |
life | yaşam |
countries | ülkede |
working | çalışma |
many | pek |
EN “Many knew me as the anchor for the breakfast TV show ‘Good Morning Damascus’ and as a reporter for Syrian national TV,” he says, as we all arrive in Sonnenallee.
TR “Çokları beni TV kahvaltı programı ‘Good Morning Damaskus’un moderatörü olarak ve Suriye ulusal televizyonu röportajlarımdan tanıyor; o arada Sonnen Bulvarına gelmiş bulunuyoruz.
EN Too many nonprofits, he says, are rewarded for how little they spend -- not for what they get done
TR Birçok hayır kurumu çok yardım toplayıp başarılı olduğu için değil çok az harcadıkları için ödüllendiriliyor
EN Integrate with many business apps such as Google Sheets, Slack, Mailchimp, and many others to automate your workflows. Moreover, you can integrate your forms with many other applications via Zapier.
TR Mailchimp ve diğerleri gibi birçok iş uygulamasıyla entegre edin. Ayrıca formlarınızı Zapier üzerinden birçok uygulama ile entegre edebilirsiniz.
angleščina | Turški |
---|---|
others | diğerleri |
zapier | zapier |
integrate | entegre |
you can | edebilirsiniz |
to | ayrıca |
with | ile |
many | çok |
such | bir |
and | ve |
forms | formlar |
as | gibi |
EN Erhan, who was rejected in job interviews several times on the grounds of his disability after a work accident, says that he is psychologically and financially relieved and more hopeful for the future.
TR Geçirdiği iş kazası sonrası sahip olduğu engeli gerekçe gösterilerek iş görüşmelerinde pek çok kez geri çevrilen Erhan, şimdi psikolojik ve maddi olarak daha rahat ve gelecek için daha umutlu olduğunu söylüyor.
angleščina | Turški |
---|---|
times | kez |
erhan | erhan |
and | ve |
of | in |
future | gelecek |
more | pek |
is | olduğunu |
for | için |
that | sahip |
EN Even though he is working in a short-term employment project, he is not anxious anymore when he wakes up to a brand new day and he says he’s feeling happy; psychologically and financially relieved because he has a job and regular income
TR Kısa süreli bir işte çalışıyor olsa da yeni bir güne uyandığında artık kaygı değil, memnuniyet hissediyor; bir işi ve düzenli bir geliri olduğu için psikolojik ve maddi olarak rahatladığını belirtiyor
angleščina | Turški |
---|---|
regular | düzenli |
short | kısa |
term | süreli |
and | ve |
in | da |
job | iş |
even | bir |
anymore | artık |
is | olduğu |
has | ne |
new | yeni bir |
EN “BIM is a key success factor in our projects, since we’re developing new technologies so fast now,” Angeltveit says
TR Angeltveit, “BIM, projelerimizde önemli bir başarı faktörüdür, çünkü şimdi çok hızlı yeni teknolojiler geliştiriyoruz” diyor
EN “There are lots of opportunities here to explore,” Angeltveit says.
TR Angeltveit, “Burada keşfedilecek birçok fırsat var” diyor.
EN “In the end, we can help to deliver a better, safer tunnel and stations than ever before,” Angeltveit says.
TR Angeltveit, “Sonunda, her zamankinden daha iyi, daha güvenli bir tünel ve istasyon sağlamaya yardımcı olabiliriz” diyor.
EN Tesla says it can create windscreens with very aggressive feature lines, impossible to replicate using conventional methods.
TR Gerçekten elektrikli bir SUV üretecekler mi?
angleščina | Turški |
---|---|
lines | bir |
EN Erhan, who was rejected in job interviews several times on the grounds of his disability after a work accident, says that he is psychologically and financially relieved and more hopeful for the future
TR Geçirdiği iş kazası sonrası sahip olduğu engeli gerekçe gösterilerek iş görüşmelerinde pek çok kez geri çevrilen Erhan, şimdi psikolojik ve maddi olarak daha rahat ve gelecek için daha umutlu olduğunu söylüyor
angleščina | Turški |
---|---|
times | kez |
erhan | erhan |
and | ve |
of | in |
future | gelecek |
more | pek |
is | olduğunu |
for | için |
that | sahip |
EN We could not access the healthcare my son and I needed,” Fatima says.
TR Oğlumun ve benim ihtiyaç duyduğumuz sağlık hizmetlerine erişemiyorduk,” diyor Fatima.
EN “Two of my sons got married and had kids,” she says as she kisses one of her grandchildren
TR “İki oğlum evlendi ve çocukları oldu,” diyor torunlarından birini öperken
EN 2. As soon as you are directed to the Payment page, scroll to the coupon section and click on the blue link that says 'I have a discount coupon?'.
TR 2. Ödeme sayfasına yönlendirildiğinizde, sayfayı kupon bölümüne kaydırın ve 'İndirim kuponum var' yazılı mavi linke tıklayın.
angleščina | Turški |
---|---|
click | tıklayın |
section | bölüm |
page | sayfası |
and | ve |
blue | mavi |
EN Erhan, who was rejected in job interviews several times on the grounds of his disability after a work accident, says that he is psychologically and financially relieved and more hopeful for the future.
TR Geçirdiği iş kazası sonrası sahip olduğu engeli gerekçe gösterilerek iş görüşmelerinde pek çok kez geri çevrilen Erhan, şimdi psikolojik ve maddi olarak daha rahat ve gelecek için daha umutlu olduğunu söylüyor.
angleščina | Turški |
---|---|
times | kez |
erhan | erhan |
and | ve |
of | in |
future | gelecek |
more | pek |
is | olduğunu |
for | için |
that | sahip |
EN Even though he is working in a short-term employment project, he is not anxious anymore when he wakes up to a brand new day and he says he’s feeling happy; psychologically and financially relieved because he has a job and regular income
TR Kısa süreli bir işte çalışıyor olsa da yeni bir güne uyandığında artık kaygı değil, memnuniyet hissediyor; bir işi ve düzenli bir geliri olduğu için psikolojik ve maddi olarak rahatladığını belirtiyor
angleščina | Turški |
---|---|
regular | düzenli |
short | kısa |
term | süreli |
and | ve |
in | da |
job | iş |
even | bir |
anymore | artık |
is | olduğu |
has | ne |
new | yeni bir |
EN Gade says with sorrow that her 15-year-old youngest son had to quit school to work
TR 15 yaşındaki en küçük oğlunun okulu bırakmak ve çalışmak zorunda kaldığını, Gade üzüntüyle dile getiriyor
angleščina | Turški |
---|---|
school | okulu |
gade | gade |
work | çalışmak |
EN Erhan, who was rejected in job interviews several times on the grounds of his disability after a work accident, says that he is psychologically and financially relieved and more hopeful for the future
TR Geçirdiği iş kazası sonrası sahip olduğu engeli gerekçe gösterilerek iş görüşmelerinde pek çok kez geri çevrilen Erhan, şimdi psikolojik ve maddi olarak daha rahat ve gelecek için daha umutlu olduğunu söylüyor
angleščina | Turški |
---|---|
times | kez |
erhan | erhan |
and | ve |
of | in |
future | gelecek |
more | pek |
is | olduğunu |
for | için |
that | sahip |
EN Gade says with sorrow that her 15-year-old youngest son had to quit school to work
TR 15 yaşındaki en küçük oğlunun okulu bırakmak ve çalışmak zorunda kaldığını, Gade üzüntüyle dile getiriyor
angleščina | Turški |
---|---|
school | okulu |
gade | gade |
work | çalışmak |
EN We could not access the healthcare my son and I needed,” Fatima says.
TR Oğlumun ve benim ihtiyaç duyduğumuz sağlık hizmetlerine erişemiyorduk,” diyor Fatima.
EN “Two of my sons got married and had kids,” she says as she kisses one of her grandchildren
TR “İki oğlum evlendi ve çocukları oldu,” diyor torunlarından birini öperken
EN Uber says Hertz will make 50,000 Teslas available for its drivers
TR Honda'dan yepyeni bir reklam var: "Kararlılığın Kökeni"
angleščina | Turški |
---|---|
for | bir |
EN We will build our future from algorithms and codes, says the Technical University Cologne
TR Geleceğimizi algoritmalar ve kodlarla inşa edeceğiz, diyor TH Köln
angleščina | Turški |
---|---|
build | inşa |
says | diyor |
cologne | köln |
and | ve |
EN Nearly half of all women are denied their bodily autonomy, says new United Nations Population Fund, UNFPA, report, My Body is My Own. Violations...
TR UNFPA’in yeni “Dünya Nüfus Durumu” raporuna göre, kadınların neredeyse yarısı kendi bedenleri üzerinde söz sahibi olma ve karar verme hakkından...
angleščina | Turški |
---|---|
nearly | neredeyse |
of | ın |
new | yeni |
population | nüfus |
report | raporuna |
women | kadınlar |
their | ve |
own | kendi |
EN She says she is trying to support her son to get over his psychological problems
TR Oğluna, psikolojik sıkıntılarını aşması için destek olmaya çalıştığını söylüyor
angleščina | Turški |
---|---|
get | al |
psychological | psikolojik |
is | olmaya |
support | destek |
his | in |
to | için |
EN She says she is trying to support her son to get over his psychological problems
TR Oğluna, psikolojik sıkıntılarını aşması için destek olmaya çalıştığını söylüyor
angleščina | Turški |
---|---|
get | al |
psychological | psikolojik |
is | olmaya |
support | destek |
his | in |
to | için |
EN Tamer Saka, the Kibar Holding CEO, says that they are preparing for an aluminum investment of 800 million dollars and that this will help them increase their financial turnover by 1 billion dollars, resulting in a 25% increase.
TR Tamer Saka 800 milyon dolarlık alüminyum yatırımı yapmaya hazırlandıklarını, bu yatırımla ciroyu 1 milyar dolar yani 4'te 1'i kadar artıracaklarını belirtiyor.
angleščina | Turški |
---|---|
aluminum | alüminyum |
investment | yatırım |
million | milyon |
dollars | dolar |
billion | milyar |
this | bu |
the | yani |
EN She wants to “shift the focus from being different,” says Filiz Recber, a restaurant owner who was born in Böblingen with Turkish roots
TR “Farklı olmaya odaklanmak istemiyorum” diyor, Böblingen doğumlu Türk kökenli gastronom Filiz Recber
EN The Covid pandemic is affecting the young generation. Find out what a researcher says about young people’s attitudes towards life.
TR Korona pandemisi özellikle genç kuşağı mağdur ediyor. Gençlerin yaşam duyguları hakkında bir gençlik araştırmacısının neler söylediğini buradan öğrenebilirsiniz.
angleščina | Turški |
---|---|
pandemic | pandemisi |
young | genç |
researcher | araştırmacı |
life | yaşam |
about | hakkında |
a | bir |
what | neler |
EN As the Internet of Things ecosystem matures, there will be new opportunities for city managers to manage infrastructure, traffic and daily living, says a report published by Future Today Institute (FTI)
TR Future Today Institute (FTI) tarafından yayınlanan bir raporda, Nesnelerin İnterneti ekosistemi geliştikçe, şehir yöneticilerinin altyapı, trafik ve günlük yaşamı yönetmeleri için yeni fırsatlar olacağı belirtiliyor
angleščina | Turški |
---|---|
ecosystem | ekosistemi |
new | yeni |
opportunities | fırsatlar |
traffic | trafik |
daily | günlük |
living | yaşam |
published | yayınlanan |
city | şehir |
infrastructure | altyapı |
and | ve |
by | tarafından |
of | in |
a | bir |
EN She says she is trying to support her son to get over his psychological problems
TR Oğluna, psikolojik sıkıntılarını aşması için destek olmaya çalıştığını söylüyor
angleščina | Turški |
---|---|
get | al |
psychological | psikolojik |
is | olmaya |
support | destek |
his | in |
to | için |
EN She says she is trying to support her son to get over his psychological problems
TR Oğluna, psikolojik sıkıntılarını aşması için destek olmaya çalıştığını söylüyor
angleščina | Turški |
---|---|
get | al |
psychological | psikolojik |
is | olmaya |
support | destek |
his | in |
to | için |
EN Erhan, who was rejected in job interviews several times on the grounds of his disability after a work accident, says that he is psychologically and financially relieved and more hopeful for the future.
TR Geçirdiği iş kazası sonrası sahip olduğu engeli gerekçe gösterilerek iş görüşmelerinde pek çok kez geri çevrilen Erhan, şimdi psikolojik ve maddi olarak daha rahat ve gelecek için daha umutlu olduğunu söylüyor.
angleščina | Turški |
---|---|
times | kez |
erhan | erhan |
and | ve |
of | in |
future | gelecek |
more | pek |
is | olduğunu |
for | için |
that | sahip |
EN Even though he is working in a short-term employment project, he is not anxious anymore when he wakes up to a brand new day and he says he’s feeling happy; psychologically and financially relieved because he has a job and regular income
TR Kısa süreli bir işte çalışıyor olsa da yeni bir güne uyandığında artık kaygı değil, memnuniyet hissediyor; bir işi ve düzenli bir geliri olduğu için psikolojik ve maddi olarak rahatladığını belirtiyor
angleščina | Turški |
---|---|
regular | düzenli |
short | kısa |
term | süreli |
and | ve |
in | da |
job | iş |
even | bir |
anymore | artık |
is | olduğu |
has | ne |
new | yeni bir |
EN Erhan, who was rejected in job interviews several times on the grounds of his disability after a work accident, says that he is psychologically and financially relieved and more hopeful for the future
TR Geçirdiği iş kazası sonrası sahip olduğu engeli gerekçe gösterilerek iş görüşmelerinde pek çok kez geri çevrilen Erhan, şimdi psikolojik ve maddi olarak daha rahat ve gelecek için daha umutlu olduğunu söylüyor
angleščina | Turški |
---|---|
times | kez |
erhan | erhan |
and | ve |
of | in |
future | gelecek |
more | pek |
is | olduğunu |
for | için |
that | sahip |
EN Gade says with sorrow that her 15-year-old youngest son had to quit school to work
TR 15 yaşındaki en küçük oğlunun okulu bırakmak ve çalışmak zorunda kaldığını, Gade üzüntüyle dile getiriyor
angleščina | Turški |
---|---|
school | okulu |
gade | gade |
work | çalışmak |
EN Erhan, who was rejected in job interviews several times on the grounds of his disability after a work accident, says that he is psychologically and financially relieved and more hopeful for the future.
TR Geçirdiği iş kazası sonrası sahip olduğu engeli gerekçe gösterilerek iş görüşmelerinde pek çok kez geri çevrilen Erhan, şimdi psikolojik ve maddi olarak daha rahat ve gelecek için daha umutlu olduğunu söylüyor.
angleščina | Turški |
---|---|
times | kez |
erhan | erhan |
and | ve |
of | in |
future | gelecek |
more | pek |
is | olduğunu |
for | için |
that | sahip |
Prikaz 50 od 50 prevodov