EN It targets active citizens to strengthen the organization, organizations to strengthen organized structures, and organized structures to strengthen civil society.
ඉංග්රීසි හි "strengthen access" පහත තුර්කි වචන/වාක්ය ඛණ්ඩවලට පරිවර්තනය කළ හැක:
EN It targets active citizens to strengthen the organization, organizations to strengthen organized structures, and organized structures to strengthen civil society.
TR Sivil toplumu güçlendirmek için örgütlülüğü, örgütlülüğü güçlendirmek için örgütleri, örgütleri güçlendirmek için aktif yurttaşları hedefler.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
active | aktif |
strengthen | güçlendirmek |
civil | sivil |
organizations | örgütleri |
to | için |
EN It targets active citizens to strengthen the organization, organizations to strengthen organized structures, and organized structures to strengthen civil society.
TR Sivil toplumu güçlendirmek için örgütlülüğü, örgütlülüğü güçlendirmek için örgütleri, örgütleri güçlendirmek için aktif yurttaşları hedefler.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
active | aktif |
strengthen | güçlendirmek |
civil | sivil |
organizations | örgütleri |
to | için |
EN Strengthen expertise in their field – With medicine changing all the time, physicians can build and strengthen their knowledge through access to the most current research and findings in their field.
TR Alanlarındaki uzmanlığı güçlendirmek – Tıp sürekli olarak değiştiğinden, doktorlar alanlarındaki en güncel araştırmalara ve bulgulara erişerek bilgilerini artırabilir ve güçlendirebilir.
EN Strengthen Identity Management:Customers can limit access to sensitive data by individual, time, and location
TR Kimlik Yönetimini Güçlendirme: Müşteriler, hassas verilere erişimi kişi, zaman ve konuma göre sınırlandırabilir
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
identity | kimlik |
management | yönetimini |
customers | müşteriler |
access | erişimi |
sensitive | hassas |
by | göre |
and | ve |
location | konuma |
time | zaman |
EN 8.10. Strengthen the capacity of domestic financial institutions to encourage and expand access to banking, insurance and financial services for all
TR 8.10. Herkesin bankacılık, sigorta ve finansal hizmetlere erişiminin teşvik edilmesi ve artırılması için yurt içi finansal kurumların kapasitelerinin güçlendirilmesi
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
domestic | yurt içi |
financial | finansal |
encourage | teşvik |
banking | bankacılık |
services | hizmetlere |
and | ve |
insurance | sigorta |
of | in |
to | edilmesi |
institutions | kurumlar |
all | herkesin |
for | için |
EN Strengthen Identity Management:Customers can limit access to sensitive data by individual, time, and location
TR Kimlik Yönetimini Güçlendirme: Müşteriler, hassas verilere erişimi kişi, zaman ve konuma göre sınırlandırabilir
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
identity | kimlik |
management | yönetimini |
customers | müşteriler |
access | erişimi |
sensitive | hassas |
by | göre |
and | ve |
location | konuma |
time | zaman |
EN IBM Cloud offers identity and access management capabilities designed to strengthen compliance management and reduce risk in today's cloud environment.
TR IBM Cloud, uyumluluk yönetimini güçlendirmek ve günümüzün bulut ortamında riskleri azaltmak için tasarlanmış kimlik ve erişim yönetimi yetenekleri sunar.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
ibm | ibm |
offers | sunar |
identity | kimlik |
access | erişim |
strengthen | güçlendirmek |
compliance | uyumluluk |
reduce | azaltmak |
risk | riskleri |
and | ve |
management | yönetimi |
cloud | bulut |
designed | tasarlanmış |
environment | ortamı |
EN And the story will expand, at each Fairmont destination, into a wealth of local experiences. All to strengthen your body, clear your mind, and fulfill your spirit.
TR Ve Hikaye her bir Fairmont destinasyonundan zengin yerel deneyimlere genişleyecek. Tümü vücudunuzu güçlendirmek, zihninizi boşaltmak ve ruhunuzu tatmin etmek için.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
expand | genişleyecek |
fairmont | fairmont |
strengthen | güçlendirmek |
fulfill | tatmin etmek |
your body | vücudunuzu |
local | yerel |
story | hikaye |
all | tüm |
and | ve |
a | bir |
EN BİRLİKTE: Local CSOs Institutional Support Program, which we designed to strengthen the civil…
TR Türkiye'deki sivil toplumun güçlenmesi için uzun yıllara dayanan tecrübe ve birikimimizle…
EN In order to strengthen the civil space, we, as STGM, carry out various activities under the different topics, especially in capacity building
TR STGM, sivil toplum alanını güçlendirmek için farklı başlıklarda faaliyetler yürütüyoruz
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
strengthen | güçlendirmek |
civil | sivil |
space | alan |
stgm | stgm |
activities | faaliyetler |
different | farklı |
to | için |
EN Through our Academician / Researcher Database, we work for contributing to the transfer of academic productions beyond universities and strengthen the linkage between academia and non-governmental organizations.
TR Akademik üretimin üniversite sınırlarından dışarı taşınmasına ve sivil alanla buluşmasına katkı sunmak, akademi ve sivil toplum örgütleri arasındaki ilişkiyi güçlendirme
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
of | ın |
academic | akademik |
universities | üniversite |
organizations | örgütleri |
and | ve |
between | arasındaki |
EN Make a phone call every dayMaking phone calls to other members is an effective method to strengthen our sobriety
TR Her gün bir telefon görüşmesi yapınDiğer üyelerle telefon görüşmesi yapmak, ayıklığımızı güçlendirmek için etkili bir yöntemdir
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
effective | etkili |
strengthen | güçlendirmek |
phone | telefon |
a | bir |
EN ServiceProviding service to others, inside or outside the fellowship, is an incredible way to strengthen your recovery and find a sense of meaning outside your internet and technology use
TR HizmetBursun içinde veya dışında başkalarına hizmet vermek, iyileşmenizi güçlendirmenin ve internet ve teknoloji kullanımınızın dışında bir anlam bulmanın inanılmaz bir yoludur
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
others | başkaları |
incredible | inanılmaz |
internet | internet |
technology | teknoloji |
service | hizmet |
inside | iç |
outside | dışında |
or | veya |
meaning | bir |
and | ve |
use | kullanım |
EN As we continue attending meetings, sharing with other members, and working our recovery, our intuition will strengthen, and over time our relationship to sobriety will naturally grow clearer.
TR Toplantılara katılmaya, diğer üyelerle paylaşmaya ve toparlanmaya çalışmaya devam ettikçe, sezgimiz güçlenecek ve zamanla ayıklıkla ilişkimiz doğal olarak daha da netleşecek.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
meetings | toplantı |
naturally | doğal |
time | zamanla |
other | diğer |
continue | devam |
and | ve |
over | da |
to | e |
EN As an internet and technology addict, exercise may help you strengthen your recovery and improve your resilience
TR Bir internet ve teknoloji bağımlısı olarak egzersiz, iyileşmenizi güçlendirmenize ve dayanıklılığınızı artırmanıza yardımcı olabilir
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
internet | internet |
technology | teknoloji |
help | yardımcı |
and | ve |
may | olabilir |
as | olarak |
an | bir |
EN A regulatory test area (sandbox) in the field of payments and a Finance and Technology Base will be established to support FinTech initiatives, which will strengthen the Istanbul Financial Center?s internationalization.
TR İstanbul Finans Merkezi’nin FinTek alanında küresel merkez olmasını güçlendirecek şekilde, ödemeler alanında düzenleyici deney alanı (sandbox) ve FinTek girişimlerinin desteklenmesi için Finans ve Teknoloji Üssü kurulacaktır.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
regulatory | düzenleyici |
technology | teknoloji |
center | merkez |
in the field | alanında |
payments | ödemeler |
support | desteklenmesi |
area | alan |
of | in |
and | ve |
finance | finans |
the | şekilde |
to | için |
EN Strengthen your brand with a logo
TR Markanıza bir logo ile güç katın
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
logo | logo |
a | bir |
with | ile |
EN Brands that succeed in managing their social media accounts on this platform at a professional level enjoy opportunities to strengthen their images and promote their products and services more widely.
TR Öte yandan sosyal medya hesaplarını resmi düzeyde bu platform üzerinden yöneten markalar, imajlarını güçlendirme, ürünleri ve hizmetlerini tanıtma şansı yakalayabiliyor.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
brands | markalar |
accounts | hesaplar |
level | düzeyde |
products | ürünleri |
platform | platform |
this | bu |
social | sosyal |
services | hizmetlerini |
media | medya |
and | ve |
to | üzerinden |
EN You can use Facebook ads to strengthen your corporate value, increase your brand value, and bring your product or service to the attention of the general public.
TR Kurumsal değerinizi güçlendirmek, marka değerinizi artırmak ve ürün ya da hizmetinizi kitleyle buluşturmak adına Facebook reklamlarından faydalanabilirsiniz.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
strengthen | güçlendirmek |
corporate | kurumsal |
increase | artırmak |
product | ürün |
bring | da |
brand | marka |
and | ve |
ads | reklamlar |
EN With constantly changing algorithms, you need to be sure you?re using your company page successfully to strengthen your corporate image
TR Çünkü değişen algoritmalarla beraber kurumsal imajınızı güçlendirme noktasında şirket hesabınızı başarılı bir şekilde kullanmanız gerekir
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
corporate | kurumsal |
successfully | başarılı |
company | şirket |
with | şekilde |
to | bir |
EN Combine live chat and chatbots with a knowledge base to strengthen your customer experience
TR Müşteri deneyiminizi güçlendirmek için canlı sohbeti ve sohbet robotlarını bir bilgi tabanıyla birleştirin
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
base | tabanı |
strengthen | güçlendirmek |
customer | müşteri |
live | canlı |
experience | deneyiminizi |
chat | sohbet |
to | için |
a | bir |
and | ve |
EN Take advantage of our chatbot API to strengthen your customer experience
TR Bizim Chatbot yararlanın API müşteri deneyimini güçlendirmek için
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
chatbot | chatbot |
api | api |
strengthen | güçlendirmek |
customer | müşteri |
experience | deneyimini |
to | için |
of | in |
our | bizim |
EN By sending proactive messages in between purchases or feature activation strengthen their emotional connection with your brand
TR Satın almalar veya özellik aktivasyonları arasında proaktif mesajlar göndererek markanızla olan duygusal bağlarını güçlendirin
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
proactive | proaktif |
emotional | duygusal |
feature | özellik |
by sending | göndererek |
or | veya |
messages | mesajlar |
between | arası |
in | arasında |
EN From front-end sprints and protocol development to community building initiatives and content creation, our Grants Program invites you to help strengthen the network in exchange for Mina tokens.
TR Önyüz ve protokol geliştirmelerinden topluluk etkinlikleri ve içerik üretimine kadar her şey için Hibe Programı'mıza kaydolup Mina tokenları karşılığında ağ gelişiminde katkıda bulunabilirsiniz.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
protocol | protokol |
community | topluluk |
content | içerik |
mina | mina |
in | da |
program | programı |
and | ve |
EN Turkey .tr domain name registration will strengthen sales and marketing for your real and potential customers in Turkey and the region.
TR Türkiye .tr alan adı tescili Türkiye ve bölgesindeki reel ve potansiyel müşterileriniz için satış ve pazarlamanızı güçlendirecektir.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
turkey | türkiye |
registration | tescili |
real | reel |
potential | potansiyel |
customers | müşterileriniz |
the region | bölgesindeki |
name | adı |
sales | satış |
domain | alan |
and | ve |
for | için |
EN Azerbaijan .az domain name registration will strengthen sales and marketing for your real and potential customers in Azerbaijan and the region.
TR Azerbaycan .az alan adı tescili Azerbaycan ve bölgesindeki reel ve potansiyel müşterileriniz için satış ve pazarlamanızı güçlendirecektir.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
registration | tescili |
real | reel |
potential | potansiyel |
customers | müşterileriniz |
the region | bölgesindeki |
name | adı |
sales | satış |
domain | alan |
and | ve |
for | için |
EN As the Center for Nonviolence, we work to strengthen civil society organizations by focusing on the…
TR Mavi Kalem Derneği’nin İstanbul/Esenyurt ofisinde Sosyal Çalışma Uzmanı olarak çalışacak kadın ekip…
EN Germany and Italy want to strengthen relations
TR Almanya ve Fransa Ukrayna Anlaşmazlığında Arabuluculuk Yapmak İstiyor
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
germany | almanya |
and | ve |
to | yapmak |
EN At the same time it is intended to strengthen the institutional structures of the universities and, for example, facilitate new approaches to internationalisation.
TR Bütçenin aynı zamanda üniversiteleri güçlendirmesi ve bunlara uluslararasılaşmaya dönük yeni olanaklar sunması da hedefliyor.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
time | zamanda |
new | yeni |
and | ve |
the | aynı |
EN NDEF supports projects that strengthen civil society, promote human rights, and encourage the participation of all groups in democratic processes
TR NDEF, sivil toplumu güçlendiren, insan haklarını geliştiren ve tüm grupların demokratik süreçlere katılımını teşvik eden projeleri desteklemektedir
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
projects | projeleri |
civil | sivil |
human | insan |
and | ve |
of | ın |
democratic | demokratik |
all | tüm |
groups | grupları |
participation | katılım |
encourage | teşvik |
EN In this way, UNDEF plays a prominent role in complementing the UN's other work—its work with governments—to strengthen democratic governance all over the world.
TR Bu şekilde, UNDEF, BM'nin diğer çalışmalarını --Hükümetlerle olan çalışmalarını- tamamlamada, dünya çapında demokratik yönetişimi güçlendirmek için belirgin bir rol oynamaktadır.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
other | diğer |
democratic | demokratik |
strengthen | güçlendirmek |
role | rol |
this | bu |
world | dünya |
the | şekilde |
to | için |
EN help strengthen social and political movements that open up for radical change
TR Radikal değişime açılan sosyal ve politik hareketlerin güçlendirilmesine yardımcı olmak
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
social | sosyal |
and | ve |
political | politik |
that | olmak |
help | yardımcı |
EN To ensure that the employees providing services within the scope of the project benefit from the necessary training services to develop and strengthen their capacities,
TR Proje kapsamında hizmet sunan çalışanların kapasitelerini geliştirmek ve güçlendirmek için gerekli eğitim hizmetlerinden faydalanmalarını sağlamak,
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
services | hizmet |
necessary | gerekli |
training | eğitim |
strengthen | güçlendirmek |
project | proje |
of | in |
to | sağlamak |
scope | kapsamında |
and | ve |
within | için |
EN As the Center for Nonviolence, we work to strengthen civil society organizations by focusing on the structural and cultural dimensions of organizations
TR Şiddetsizlik Merkezi olarak, örgütlerin yapısal ve kültürel boyutlarına odaklanarak sivil toplum örgütlerinin güçlenmesi için çalışmalar yapıyoruz.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
center | merkezi |
civil | sivil |
society | toplum |
structural | yapısal |
cultural | kültürel |
dimensions | boyutlar |
organizations | örgütlerinin |
and | ve |
of | in |
EN Alert Fund for Youth is an independent funding organization that works to strengthen youth participation.
TR Alert Gençlik Fonu, gençlerin katılımını güçlendirmek için çalışan bağımsız bir fon kuruluşudur.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
fund | fon |
organization | kuruluş |
strengthen | güçlendirmek |
participation | katılım |
EN 3.5. Strengthen the prevention and treatment of substance abuse, including narcotic drug abuse and harmful use of alcohol
TR 3.5. Uyuşturucu madde kullanımı ve alkol bağımlılığını da kapsayan madde bağımlılığının önlenmesi ve tedavisinin güçlendirilmesi
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
substance | madde |
prevention | önlenmesi |
and | ve |
including | da |
use | kullanımı |
of | nın |
EN 3.d. Strengthen the capacity of all countries, in particular developing countries, for early warning, risk reduction and management of national and global health risks
TR 3.d. Başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere bütün ülkelerin ulusal ve küresel sağlık risklerine karşı erken uyarı, riski azaltma ve risk yönetimi kapasitelerinin güçlendirilmesi
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
developing | gelişmekte |
early | erken |
reduction | azaltma |
and | ve |
management | yönetimi |
national | ulusal |
global | küresel |
health | sağlık |
warning | uyarı |
the | olmak |
all | bütün |
risk | risk |
of | karşı |
EN 5.c. Adopt and strengthen sound policies and enforceable legislation for the promotion of gender equality and the empowerment of all women and girls at all levels
TR 5.c. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ilerletilmesi ve kadınların ve kız çocuklarının her düzeyde güçlenmeleri için sağlam politikaların ve yasal olarak uygulanabilir mevzuatların kabul edilmesi ve güçlendirilmesi
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
c | c |
policies | politikalar |
gender | cinsiyet |
girls | kız |
levels | düzeyde |
and | ve |
the | kabul |
women | kadınlar |
for | için |
EN 10.5. Improve the regulation and monitoring of global financial markets and institutions and strengthen the implementation of such regulations
TR 10.5. Küresel finans piyasalarının ve kurumlarının düzenlenmesi ve denetlenmesinin geliştirilmesi ve bu tür düzenlemelerin hayata geçirilmelerinin güçlendirilmesi
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
global | küresel |
financial | finans |
and | ve |
such | bu |
institutions | kurumlar |
of | nın |
EN 12.a. Support developing countries to strengthen their scientific and technological capacity to move towards more sustainable patterns of consumption and production
TR 12.a. Gelişmekte olan ülkelerin daha sürdürülebilir tüketim ve üretim kalıplarına yönelmeleri için bilimsel ve teknolojik kapasitelerini güçlendirme konusunda desteklenmeleri
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
developing | gelişmekte |
scientific | bilimsel |
technological | teknolojik |
sustainable | sürdürülebilir |
consumption | tüketim |
countries | ülkelerin |
production | üretim |
a | olan |
and | ve |
EN 16.4. By 2030, significantly reduce illicit financial and arms flows, strengthen the recovery and return of stolen assets and combat all forms of organized crime
TR 16.4. 2030’a kadar yasa dışı para ve silah akışının büyük ölçüde azaltılması, çalınan varlıkların geri alınmasının güvence altına alınması ve organize suçun her türüyle mücadele edilmesi
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
significantly | büyük ölçüde |
and | ve |
return | geri |
combat | mücadele |
organized | organize |
of | her |
assets | varlıklar |
by | altına |
EN 16.8. Broaden and strengthen the participation of developing countries in the institutions of global governance
TR 16.8. Gelişmekte olan ülkelerin küresel yönetişim kurumlarına katılımlarının sağlanması ve güçlendirilmesi
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
and | ve |
developing | gelişmekte |
institutions | kurumlar |
global | küresel |
countries | ülkelerin |
of | nın |
EN 16.a Strengthen relevant national institutions, including through international cooperation, for building capacity at all levels, in particular in developing countries, to prevent violence and combat terrorism and crime
TR 16.a Özellikle gelişmekte olan ülkelerde şiddeti önlemek ve terör ve suçla mücadele etmek için her düzeyde kapasite geliştirilmesi adına ilgili ulusal kurumların uluslararası işbirliği yoluyla ilgili ulusal kurumların güçlendirilmesi
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
national | ulusal |
cooperation | işbirliği |
capacity | kapasite |
combat | mücadele |
countries | ülkelerde |
levels | düzeyde |
international | uluslararası |
relevant | ilgili |
and | ve |
developing | gelişmekte |
institutions | kurumlar |
a | olan |
prevent | önlemek |
EN 11.4. Strengthen efforts to protect and safeguard the world’s cultural and natural heritage
TR 11.4. Dünyanın kültürel ve doğal mirasının korunması ve gözetilmesi çabalarının artırılması
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
and | ve |
cultural | kültürel |
natural | doğal |
heritage | miras |
EN Strengthen the means of implementation and revitalize the global partnership for sustainable development
TR Uygulama araçlarını güçlendirmek ve sürdürülebilir kalkınma için küresel ortaklığı canlandırmak
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
strengthen | güçlendirmek |
global | küresel |
sustainable | sürdürülebilir |
partnership | ortaklığı |
and | ve |
development | kalkınma |
implementation | uygulama |
of | in |
for | için |
EN Finance 17.1. Strengthen domestic resource mobilization, including through international support to developing countries, to improve domestic capacity for tax and other revenue collection
TR Finans 17.1. Vergi ve diğer gelir hasılatı için yurt içi kapasiteyi artırmak için gelişmekte olan ülkelere uluslararası destek sağlanması yoluyla yurt içi kaynak seferberliğinin güçlendirilmesi
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
finance | finans |
domestic | yurt içi |
developing | gelişmekte |
capacity | kapasiteyi |
tax | vergi |
other | diğer |
revenue | gelir |
countries | ülkelere |
international | uluslararası |
support | destek |
resource | kaynak |
and | ve |
improve | artırmak |
EN Dollar value of all resources made available to strengthen statistical capacity in developing countries 17.19.2
TR Gelişmekte olan ülkelerde istatistiksel kapasiteyi güçlendirmek için tahsis edilen mevcut tüm kaynakların dolar değeri 17.19.2
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
value | değeri |
strengthen | güçlendirmek |
capacity | kapasiteyi |
developing | gelişmekte |
countries | ülkelerde |
of | in |
available | mevcut |
all | tüm |
resources | kaynaklar |
EN 13.1. Strengthen resilience and adaptive capacity to climate-related hazards and natural disasters in all countries
TR 13.1. İklimle ilgili tehlikelere ve doğal afetlere karşı dayanıklılığın ve uyum kapasitesinin bütün ülkelerde güçlendirilmesi
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
and | ve |
natural | doğal |
related | ilgili |
countries | ülkelerde |
to | karşı |
EN We will make the investments we planned and expand our efforts to strengthen our global presence
TR Planladığımız yatırımları devreye alacak, bir yandan global arenadaki varlığımızı güçlendirme yönündeki çalışmalarımızın kapsamını genişleteceğiz
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
global | global |
EN Furthermore, we strengthen the communication and the synergy within the group by bringing our employees together at various social events.
TR Ayrıca, grup şirketlerimizde uygulanan farklı sosyal etkinliklerle çalışanlarımızı bir araya getirerek Grup içerisindeki iletişimi ve sinerjiyi güçlü kılıyoruz.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
communication | iletişimi |
together | araya |
social | sosyal |
events | etkinliklerle |
by | getirerek |
group | grup |
and | ve |
various | bir |
{Totalresult} පරිවර්තන වල 50 පෙන්වමින්