EN Our clients include corporations, celebrities, sportspeople, political figures, influential or high-net-worth individuals, as well as newspapers, broadcasters and publishers.
EN Our clients include corporations, celebrities, sportspeople, political figures, influential or high-net-worth individuals, as well as newspapers, broadcasters and publishers.
TR Moroğlu Arseven’in müvekkil profili çeşitlilik gösterir: Gazeteler, haberciler ve yayıncıların yanı sıra şirketler, ünlüler, sporcular, politik figürler…
inglês | turco |
---|---|
political | politik |
newspapers | gazeteler |
EN Editorial offices of newspapers, broadcasters and research networks make an important contribution with their fact-checks
TR Önemli bir katkıyı, gazetelerin ve radyo televizyon kanallarının yazı kurulları ve ayrıca haberlerin gerçekliğini sınayan araştırma ağları sağlıyor
inglês | turco |
---|---|
research | araştırma |
and | ve |
of | bir |
EN Part of the remit of the public service broadcasters is to provide comprehensive, multifaceted and objective reporting on political and social issues
TR Kamusal bazda yayını yapan kanalların görevleri arasında politik ve toplumsal konular üzerine kapsayıcı, nesnel ve çeşitliliğin yüksek olduğu bir habercilik sunma yer alıyor
inglês | turco |
---|---|
public | kamusal |
political | politik |
social | toplumsal |
issues | konular |
and | ve |
is | olduğu |
of | in |
to | e |
on | üzerine |
the | arasında |
EN The broadcasters provide a basic level of information for the general public, remaining politically and economically independent.
TR Toplumun temel bilgilenme ihtiyacını karşılayan kanallar, politik ve ekonomik açılardan da bağımsız.
inglês | turco |
---|---|
of | ın |
independent | bağımsız |
and | ve |
EN Public service broadcasters are to be found in many European countries
TR Kamu kaynaklı yayıncılık pek çok Avrupa ülkesinde mevcut olan bir uygulama
inglês | turco |
---|---|
public | kamu |
service | uygulama |
european | avrupa |
in | ülkesinde |
many | pek |
are | olan |
to | bir |
EN It was not until the 1980s that these broadcasters faced competition from commercial stations
TR Bu yayını kanallarına rakip gelmesi, anca 1980’li yıllarda özel kanalların kurulmasıyla oldu
inglês | turco |
---|---|
the | özel |
was | oldu |
these | bu |
EN The Interstate Broadcasting Agreement requires all broadcasters in Germany to ensure the “free individual shaping of public opinion and the plurality of opinion.”
TR Alman Radyo ve Televizyon Anlaşması’nda Almanya’daki tüm kanallar “bireylerin özgürce ve bireysel fikir oluşturmaları ve fikir çeşitliliği” konusunda sorumlu tutuluyor.
EN Private media and public broadcasters are increasingly recognizing that reporting needs to become more diverse
TR Özel medya kuruluşları ve devlet radyo ve televizyonları haberlerin çeşitliliğini daha iyi gözetmesi gerektiğini fark etmeye başladı
inglês | turco |
---|---|
media | medya |
and | ve |
to | etmeye |
more | daha |
EN Many national daily newspapers and public service broadcasters also battle against the spread of fake news
TR Aynı şekilde pek çok ulusal gazete ve kamusal yayın kuruluşu programı da sahte haberlerin yayılmasına karşı verilen mücadelede önemli bir rol üstleniyor
inglês | turco |
---|---|
national | ulusal |
public | kamusal |
fake | sahte |
many | pek |
and | ve |
the | aynı |
EN There has to be a critical mass of publications, broadcasters and websites here that want to – and can – offer their users high-quality content
TR Burada, kullanıcılarına yüksek kalite değerine sahip içerikler sunmak isteyen ve sunabilen bir eleştirel yayınlar, kanallar ve portaller yığını mevcut olmalıdır
inglês | turco |
---|---|
users | kullanıcılarına |
high | yüksek |
quality | kalite |
offer | sunmak |
want | isteyen |
and | ve |
here | burada |
to | sahip |
Mostrando 10 de 10 traduções