EN 8. Do you use streaming video as a way to avoid other activities, including being productive, or doing other things you usually love to do?
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ ਵਿੱਚ "doing other things" ਨੂੰ ਹੇਠਾਂ ਦਿੱਤੇ ਤੁਰਕੀ ਸ਼ਬਦਾਂ/ਵਾਕਾਂਸ਼ਾਂ ਵਿੱਚ ਅਨੁਵਾਦ ਕੀਤਾ ਜਾ ਸਕਦਾ ਹੈ:
EN 8. Do you use streaming video as a way to avoid other activities, including being productive, or doing other things you usually love to do?
TR 8. Akan videoyu, üretken olmak veya genellikle yapmayı sevdiğiniz diğer şeyleri yapmak da dahil olmak üzere diğer etkinliklerden kaçınmanın bir yolu olarak mı kullanıyorsunuz?
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
video | videoyu |
way | yolu |
usually | genellikle |
love | sevdiğiniz |
productive | üretken |
other | diğer |
or | veya |
things | şeyleri |
including | dahil |
a | bir |
EN Doing it yourself locks your precious time from doing other more useful tasks
TR Bunu kendiniz yapmak, değerli zamanınızı diğer daha yararlı görevleri yapmaktan kilitler
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
yourself | kendiniz |
precious | değerli |
time | zaman |
tasks | görevleri |
useful | yararlı |
other | diğer |
doing | yapmak |
more | daha |
it | bunu |
EN This will give you a better idea of what you’re doing right and what you’re doing wrong relative to the competition
TR Bu, rekabete göre neleri doğru ve neleri yanlış yaptığınız konusunda size daha iyi bir fikir verecektir
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
idea | fikir |
wrong | yanlış |
this | bu |
what | neleri |
better | daha iyi |
and | ve |
a | bir |
to | konusunda |
the | size |
EN As an industry leader, we remain committed to doing our part in driving fast, system-wide, holistic changes and doing what we can to support food and beverage manufacturers in achieving their own sustainability goals
TR Sektör lideri olarak, hızlı, sistem genelinde, bütünsel değişimleri, ayrıca gıda ve içecek üreticilerinin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarını desteklemek için elimizden geleni yapmaya kararlıyız
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
leader | lideri |
food | gıda |
beverage | içecek |
sustainability | sürdürülebilirlik |
goals | hedeflerine |
fast | hızlı |
system | sistem |
industry | sektör |
in | da |
an | genelinde |
to support | desteklemek |
and | ve |
to | ayrıca |
EN We take our work seriously, relentlessly pursue excellence, and have fun doing hard things together.
TR İşimizi ciddiye alıyor, durmaksızın mükemmelliğin peşinde koşuyor ve birlikte zor işleri yapmaktan keyif alıyoruz.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
work | iş |
hard | zor |
together | birlikte |
and | ve |
EN I often liked to consume content of people doing things I would like to do in real life as well, and I would be so amazed by them
TR Gerçek hayatta da yapmak istediğim şeyleri yapan insanların içeriklerini sık sık tüketmeyi severdim ve onlara çok şaşırırdım
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
real | gerçek |
life | hayatta |
things | şeyleri |
in | da |
people | insanlar |
often | sık |
and | ve |
them | onlara |
to | yapmak |
EN I was scared of failing and so I resorted to just consuming information about the activity, half-heartedly telling myself that I was doing that “in preparation” for when I would actually do all of these things one day.
TR Başarısız olmaktan korktum ve bu yüzden, gönülsüzce kendime, tüm bunları bir gün gerçekten yapacağım zamana “hazırlık” yaptığımı söyleyerek, etkinlik hakkında bilgi tüketmeye başvurdum.
EN Experience, try and enjoy: things you really shouldn’t miss out on doing when you come to Germany.
TR Küçük bütçeler için harika gezi programları: Şehir turları, kültür ve tarih için hangi imkanlar olduğunu paylaşıyoruz.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
and | ve |
to | için |
EN If you're on this page, you're most likely doing a lot of these things already.
TR Eğer bu sayfadaysanız, bunların çoğunu zaten yapıyorsunuz.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
if | eğer |
of | ın |
this | bu |
EN Experience, try and enjoy: things you really shouldn’t miss out on doing when you come to Germany.
TR Yaşayın, deneyin, tadını çıkarın... Almanya’ya geldiğinizde atlamamanız gereken şeyler.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
try | deneyin |
and | ya |
enjoy | tadını |
things | şeyler |
EN You can use something like our rank tracker to figure out how your site is currently doing with SEO. It will let you know if things require further optimization.
TR Sitenizin şu anda SEO konusunda ne durumda olduğunu anlamak için sıralama izleyicimiz gibi bir şey kullanabilirsiniz. Daha fazla optimizasyon gerekip gerekmediğini size bildirecektir.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
rank | sıralama |
seo | seo |
optimization | optimizasyon |
your site | sitenizin |
further | daha fazla |
you can use | kullanabilirsiniz |
is | olduğunu |
something | bir şey |
it | durumda |
EN Higher Power, grant us the serenity to accept the things we cannot change, the courage to change the things we can, and the wisdom to know the difference.
TR Yüce Güç, bize değiştiremeyeceğimiz şeyleri kabul etmek için dinginlik, değiştirebileceğimiz şeyleri değiştirmek için cesaret ve aradaki farkı bilmek için bilgelik ver.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
things | şeyleri |
and | ve |
power | güç |
difference | fark |
the | kabul |
us | bize |
to know | bilmek |
to change | değiştirmek |
EN These could be hard days. But looking back, I can see that there has never been a single instance in which prioritizing recovery made things worse. Every single time, things got better.
TR Bunlar zor günler olabilir. Ancak geriye dönüp baktığımda, iyileşmeye öncelik vermenin işleri daha da kötüleştirdiği tek bir örnek olmadığını görebiliyorum. Her seferinde işler daha iyiye gitti.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
hard | zor |
days | günler |
time | seferinde |
in | da |
be | olabilir |
but | ancak |
there | daha |
a | bir |
every | her |
EN This means, among other things that your local ISP/network operator cannot inspect or filter your traffic and that for any website or other service you will appear as having a different IP address.
TR Diğer şeylerin yanı sıra bu, hem yerel ISP/ağ operatörünüzün trafiğinizi denetleyemeyeceği ve filtrelemeyeceği hem de tüm siteler ve servisler için farklı bir IP adresiniz varmış gibi görüneceği anlamına gelir.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
local | yerel |
isp | isp |
ip | ip |
other | diğer |
this | bu |
means | anlamına |
as | gibi |
will | gelir |
for | için |
and | ve |
different | farklı |
among | bir |
EN This means, among other things that your local ISP/network operator cannot inspect or filter your traffic and that for any website or other service you will appear as having a different IP address.
TR Diğer şeylerin yanı sıra bu, hem yerel ISP/ağ operatörünüzün trafiğinizi denetleyemeyeceği ve filtrelemeyeceği hem de tüm siteler ve servisler için farklı bir IP adresiniz varmış gibi görüneceği anlamına gelir.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
local | yerel |
isp | isp |
ip | ip |
other | diğer |
this | bu |
means | anlamına |
as | gibi |
will | gelir |
for | için |
and | ve |
different | farklı |
among | bir |
EN Whether you’re doing qualitative, quantitative, UI, investment, or any other type of research interview, Sonix lets you spend less time transcribing and more time synthesizing the information.
TR Nitel, nicel, UI, yatırım veya başka bir tür araştırma görüşmesi yapıyor olun, Sonix daha az zaman transkripsiyon ve bilgileri sentezlemek için daha fazla zaman harcamanızı sağlar.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
doing | yapıyor |
qualitative | nitel |
investment | yatırım |
type | tür |
research | araştırma |
sonix | sonix |
lets | sağlar |
time | zaman |
transcribing | transkripsiyon |
information | bilgileri |
and | ve |
whether | için |
or | veya |
of | in |
the | başka |
EN Even if you have created a completely new product, service, or initiative, there are still accounts of other people and institutions doing the same or similar work as you on Instagram
TR Tamamen yeni bir ürün, hizmet ya da girişim ortaya koysanız dahi, Instagram?da sizinle aynı veya benzer işleri yapan kişi ve kurumların hesapları da mevcuttur
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
completely | tamamen |
service | hizmet |
accounts | hesaplar |
similar | benzer |
work | iş |
product | ürün |
and | ve |
institutions | kurumlar |
are | mevcuttur |
or | veya |
people | kişi |
the | aynı |
new | yeni bir |
EN Withdrawing your consent, although in certain circumstances it may be lawful for us to continue processing without your consent if we have another legitimate reason (other than consent) for doing so.
TR İzninizi geri aldığınızda, yine de bazı durumlarda bunu yapmak için başka bir meşru nedenin (izin dışında) olması halinde izniniz olmadan işlemeye devam etmemiz yasa dahilinde olabilir.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
consent | izin |
without | olmadan |
legitimate | meşru |
continue | devam |
in | halinde |
be | olabilir |
it | bunu |
to | geri |
EN From crazy sand-buggies doing insane stunts up hills, to Ferraris, Rolls Royces and other hypercars cruising down the road
TR Tepelerde çılgınca numaralar yapan çılgın kum arabalarından, Ferrari'lere, Rolls Royce'lara ve yolda seyreden diğer hiper arabalara kadar
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
and | ve |
other | diğer |
rolls | rolls |
to | kadar |
EN Whether you’re doing qualitative, quantitative, UI, investment, or any other type of research interview, Sonix lets you spend less time transcribing and more time synthesizing the information.
TR Nitel, nicel, UI, yatırım veya başka bir tür araştırma görüşmesi yapıyor olun, Sonix daha az zaman transkripsiyon ve bilgileri sentezlemek için daha fazla zaman harcamanızı sağlar.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
doing | yapıyor |
qualitative | nitel |
investment | yatırım |
type | tür |
research | araştırma |
sonix | sonix |
lets | sağlar |
time | zaman |
transcribing | transkripsiyon |
information | bilgileri |
and | ve |
whether | için |
or | veya |
of | in |
the | başka |
EN We will come from all over the country again, new friendships will form again, we will learn many things from each other and say "see you next time!", and then the next time will come.
TR Yurdun dört bir yanından geleceğiz yine, yine yepyeni dostluklar oluşacak, birbirimizde pek çok şey öğrenip, “bir sonrakine” diye, vedalaşacağız ve ardından sonraki gelecek.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
again | yine |
new | yepyeni |
next | sonraki |
then | ardından |
EN Open, humorous, relaxed: These formats focus on migration stories – and lots of other things as well.
TR Açık sözlü, espritüel, kasmadan… Size tanıtacağımız bu formatların konusu, göç öyküleri ve daha başka birçok şey.
EN Create new orders, upadate products and do many other things with this Shopify integration.
TR Bu Shopify entegrasyonuyla yeni siparişler oluşturun, ürünleri güncelleyin ve başka birçok şey yapın.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
new | yeni |
this | bu |
create | oluşturun |
other | başka |
do | yapın |
products | ürünleri |
and | ve |
many | çok |
EN Create or update cards, boards, and do many other cool things with this Trello integration.
TR Bu Trello entegrasyonuyla kartlar, panolar oluşturun veya güncelleyin ve daha birçok harika şey yapın.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
cards | kartlar |
this | bu |
create | oluşturun |
or | veya |
do | yapın |
and | ve |
with | daha |
many | çok |
EN Whether it’s medications, measurements or exercise, MyTherapy's reminders help you stay in control of your health. MyTherapy gives you peace of mind so you can focus on the other important things in life.
TR MyTherapy’nin hatırlatma özelliğine güvenebilirsiniz. İlaçlarınızı, ölçümlerinizi ve egzersizlerinizi bir daha atlamayacaksınız! MyTherapy’le içiniz rahat olsun ve hayatınızdaki diğer önemli şeylere odaklanın.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
focus | odaklanın |
important | önemli |
other | diğer |
its | olsun |
your | ve |
life | hayat |
EN Among other things, there is a lack of doctors and nursing staff.
TR Doktorlar ve hasta ve yaşlı bakımına yönelik personel günümüzde Almanya’da halihazırda eksikliği duyulan nitelikli çalışanlar arasında yer alıyor.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
staff | personel |
and | ve |
of | yönelik |
EN However, if it means I can help focus the spotlight more on LGBTQ issues in society and can show people how things are in other countries, I feel it is my duty to do so
TR Öte yandan LGBTİ konusunun toplumda daha belirgin bir konu olarak görülmesine katkıda bulunabilecek, durumun diğer ülkelerde nasıl göründüğünü insanlara gösterebileceksem, böyle bir sorumluluğu üstlenmem şarttı
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
people | insanlara |
countries | ülkelerde |
in | da |
other | diğer |
however | bir |
so | öyle |
how | nasıl |
EN Open, humorous, relaxed: These formats focus on migration stories – and lots of other things as well.
TR Açık sözlü, espritüel, kasmadan… Size tanıtacağımız bu formatların konusu, göç öyküleri ve daha başka birçok şey.
EN Bulent Altan was already very close to space while he was at SpaceX: he had worked for the aerospace company for more than eleven years, helping among other things to develop the Falcon 1 and 9 rockets
TR Bülent Altan daha SpaceX’teyken uzaya çok yakınlaşmıştı: On bir yıldan fazla çalıştığı bu uzay firmasında geliştirilmesinde rol aldığı şeyler arasında Falcon 1 ve 9 roketleri de vardı
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
space | uzay |
company | firması |
and | ve |
things | şeyler |
at | de |
more | fazla |
had | bu |
EN Among other things, the curriculum also includes business administration, social research, pedagogy, health, culture and creativity.
TR Öğrenim programı işletme, sosyal araştırmalar, pedagoji, sağlık, kültür ve yaratıcılık gibi konuları içeriyor.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
social | sosyal |
research | araştırmalar |
health | sağlık |
culture | kültür |
creativity | yaratıcılık |
business | iş |
the | gibi |
and | ve |
EN “The idea can be transferred to many other things; in fact the language students can develop their own dance," suggests von Trott.
TR Von Rott’un tavsiyesi şöyle: “Bu konsepti pek çok alanda uygulamak mümkün ve öğrenciler kendi danslarını geliştirebilir.”
EN The EU pledged 92 million euros to the countries of the Sahel zone in order, among other things, to mitigate the socioeconomic effects of the pandemic
TR AB, pandeminin özellikle sosyo-ekonomik sonuçlarını hafifletmek için Sahel bölgesindeki ülkelere 92 milyon avro için söz verdi
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
eu | ab |
million | milyon |
euros | avro |
countries | ülkelere |
of | in |
to | için |
EN For example, the P2X team is working among other things on developing concepts for the optimal management of hydrogen filling stations and is testing how industrial furnaces could be inexpensively heated using hydrogen.
TR P2X ekibi, örneğin hidrojen dolum istasyonlarının optimal bir şekilde işleyebilmesi için konseptler geliştiriyor, endüstriyel fırınların hidrojenle nasıl ekonomik bir şekilde ısıtılabileceğini test ediyor.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
team | ekibi |
working | iş |
hydrogen | hidrojen |
testing | test |
industrial | endüstriyel |
among | bir |
for | için |
how | nasıl |
of | in |
and | şekilde |
EN They regulate our climate by absorbing heat and carbon dioxide, among other things
TR Isıyı ve karbondioksiti emerek iklimi dengeliyorlar
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
climate | iklimi |
and | ve |
EN Among other things, the participants agreed that the United Nations 2030 Agenda, which is closely bound up with questions of migration, must be realised in individual countries jointly by all interest groups
TR Katılımcıların üzerinde durduğu önemli bir nokta, Birleşmiş Milletlerin Gündem 2030 programının tek tek ülkelerde hayata geçirilmesinde tüm ilgili grupların katkısının gerektiği
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
participants | katılımcılar |
agenda | gündem |
countries | ülkelerde |
all | tüm |
groups | grupları |
that | hayata |
among | bir |
EN Our paying customers can benefit from things like unlimited keyword ranking searches and other tools that will allow them to analyze their data more efficiently.
TR Ödeme yapan müşterilerimiz, sınırsız anahtar kelime sıralama aramaları ve verilerini daha verimli bir şekilde analiz etmelerini sağlayacak diğer araçlar gibi şeylerden yararlanabilirler.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
unlimited | sınırsız |
ranking | sıralama |
searches | aramalar |
efficiently | verimli |
other | diğer |
tools | araçlar |
analyze | analiz |
and | ve |
EN This is because podcasts are able to easily maintain someone’s attention without making it impossible for them to do other things, like driving to work.
TR Bunun nedeni, podcast'lerin, işe gitmek gibi başka şeyler yapmalarını imkansız hale getirmeden bir kişinin dikkatini kolayca sürdürebilmesidir.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
attention | dikkatini |
other | başka |
work | iş |
things | şeyler |
easily | kolayca |
to | e |
like | gibi |
EN Working with AI, Internet of Things and other integrated technologies, we are building new solutions, including end-to-end solutions, that can make the entire plant run more efficiently.
TR Yapay zeka, Nesnelerin İnterneti ve diğer entegre teknolojilerle çalışarak tüm tesisin daha verimli çalışmasını sağlayabilecek uçtan uca çözümler de dahil olmak üzere yeni çözümler üretiyoruz.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
of | ın |
and | ve |
integrated | entegre |
new | yeni |
efficiently | verimli |
working | çalışarak |
solutions | çözümler |
other | diğer |
including | dahil |
entire | de |
to | tüm |
more | daha |
EN 14. Has your video streaming caused any psychological issues, such as heightened anxiety, increased depression, or ability to focus on other things?
TR 14. Video akışınız, artan kaygı, artan depresyon veya başka şeylere odaklanma yeteneği gibi herhangi bir psikolojik soruna neden oldu mu?
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
video | video |
psychological | psikolojik |
increased | artan |
focus | odaklanma |
other | başka |
or | veya |
any | herhangi |
as | gibi |
to | neden |
EN Talk to each other, reason things out with someone else, but let there be no gossip or criticism of one another. Instead let the understanding, love and peace of the program grow in you one day at a time.
TR Birbirinizle konuşun, bir başkası ile aranızda bir mantık yürütün, ancak birbiriniz hakkında dedikodu veya eleştiri olmasın. Bunun yerine programın anlayışı, sevgisi ve huzurunun gün be gün içinizde büyümesine izin verin.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
instead | bunun yerine |
program | programı |
to | hakkında |
and | ve |
at | nda |
or | veya |
a | bir |
with | ile |
EN There are things you can do. Here are some suggestions that you may want to consider, that other family members and friends have found helpful:
TR Yapabileceğin şeyler var. Göz önünde bulundurmak isteyebileceğiniz, diğer aile üyelerinin ve arkadaşlarınızın faydalı bulduğu bazı öneriler şunlardır:
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
family | aile |
friends | arkadaşlar |
members | üyelerinin |
helpful | faydalı |
suggestions | öneriler |
things | şeyler |
other | diğer |
want | var |
and | ve |
some | bazı |
EN Add your products easily, set pricing, manage your stocks, categorize your products, and do many other cool things!
TR Ürünlerinizi kolayca ekleyin, fiyatlandırmayı belirleyin, stoklarınızı yönetin, ürünlerinizi kategorilere ayırın ve daha birçok harika şey yapın!
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
easily | kolayca |
manage | yönetin |
add | ekleyin |
do | yapın |
many | çok |
and | ve |
products | bir |
EN Create or update cards, boards, and do many other cool things with this Trello integration.
TR Bu Trello entegrasyonuyla kartlar, panolar oluşturun veya güncelleyin ve daha birçok harika şey yapın.
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
cards | kartlar |
this | bu |
create | oluşturun |
or | veya |
do | yapın |
and | ve |
with | daha |
many | çok |
EN But beware: bond yields can be affected by many things such as interest rate changes, Federal Reserve announcements or other factors
TR Ancak dikkatli olun: tahvil getirileri, faiz oranı değişiklikleri, Federal Rezerv duyuruları veya diğer faktörler gibi birçok şeyden etkilenebilir
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
interest | faiz |
changes | değişiklikleri |
federal | federal |
announcements | duyurular |
factors | faktörler |
rate | oranı |
other | diğer |
or | veya |
many | çok |
as | gibi |
EN But beware: bond yields can be affected by many things such as interest rate changes, Federal Reserve announcements or other factors
TR Ancak dikkatli olun: tahvil getirileri, faiz oranı değişiklikleri, Federal Rezerv duyuruları veya diğer faktörler gibi birçok şeyden etkilenebilir
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
interest | faiz |
changes | değişiklikleri |
federal | federal |
announcements | duyurular |
factors | faktörler |
rate | oranı |
other | diğer |
or | veya |
many | çok |
as | gibi |
EN But beware: bond yields can be affected by many things such as interest rate changes, Federal Reserve announcements or other factors
TR Ancak dikkatli olun: tahvil getirileri, faiz oranı değişiklikleri, Federal Rezerv duyuruları veya diğer faktörler gibi birçok şeyden etkilenebilir
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
interest | faiz |
changes | değişiklikleri |
federal | federal |
announcements | duyurular |
factors | faktörler |
rate | oranı |
other | diğer |
or | veya |
many | çok |
as | gibi |
EN But beware: bond yields can be affected by many things such as interest rate changes, Federal Reserve announcements or other factors
TR Ancak dikkatli olun: tahvil getirileri, faiz oranı değişiklikleri, Federal Rezerv duyuruları veya diğer faktörler gibi birçok şeyden etkilenebilir
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
interest | faiz |
changes | değişiklikleri |
federal | federal |
announcements | duyurular |
factors | faktörler |
rate | oranı |
other | diğer |
or | veya |
many | çok |
as | gibi |
EN But beware: bond yields can be affected by many things such as interest rate changes, Federal Reserve announcements or other factors
TR Ancak dikkatli olun: tahvil getirileri, faiz oranı değişiklikleri, Federal Rezerv duyuruları veya diğer faktörler gibi birçok şeyden etkilenebilir
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
interest | faiz |
changes | değişiklikleri |
federal | federal |
announcements | duyurular |
factors | faktörler |
rate | oranı |
other | diğer |
or | veya |
many | çok |
as | gibi |
EN But beware: bond yields can be affected by many things such as interest rate changes, Federal Reserve announcements or other factors
TR Ancak dikkatli olun: tahvil getirileri, faiz oranı değişiklikleri, Federal Rezerv duyuruları veya diğer faktörler gibi birçok şeyden etkilenebilir
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
interest | faiz |
changes | değişiklikleri |
federal | federal |
announcements | duyurular |
factors | faktörler |
rate | oranı |
other | diğer |
or | veya |
many | çok |
as | gibi |
EN But beware: bond yields can be affected by many things such as interest rate changes, Federal Reserve announcements or other factors
TR Ancak dikkatli olun: tahvil getirileri, faiz oranı değişiklikleri, Federal Rezerv duyuruları veya diğer faktörler gibi birçok şeyden etkilenebilir
ਅੰਗਰੇਜ਼ੀ | ਤੁਰਕੀ |
---|---|
interest | faiz |
changes | değişiklikleri |
federal | federal |
announcements | duyurular |
factors | faktörler |
rate | oranı |
other | diğer |
or | veya |
many | çok |
as | gibi |
{Totalresult} ਅਨੁਵਾਦਾਂ ਵਿੱਚੋਂ 50 ਦਿਖਾ ਰਿਹਾ ਹੈ