TR Bizim gezilerimizin gücü iş birliğinden geliyor ve zaten gazeteciliğin geleceği bu: en son “Pandora Papers” örneğinde olduğu gibi büyük araştırmacı gazetecilik projeleri, iş birliğiyle hayat buluyor
"örneğinde olduğu gibi" во Турски може да се преведе во следните Англиски зборови/фрази:
TR Bizim gezilerimizin gücü iş birliğinden geliyor ve zaten gazeteciliğin geleceği bu: en son “Pandora Papers” örneğinde olduğu gibi büyük araştırmacı gazetecilik projeleri, iş birliğiyle hayat buluyor
EN The strength of our tours lies in collaboration, and that’s definitely where the future of journalism lies
Турски | Англиски |
---|---|
gazetecilik | journalism |
TR Bizim gezilerimizin gücü iş birliğinden geliyor ve zaten gazeteciliğin geleceği bu: en son “Pandora Papers” örneğinde olduğu gibi büyük araştırmacı gazetecilik projeleri, iş birliğiyle hayat buluyor
EN The strength of our tours lies in collaboration, and that’s definitely where the future of journalism lies
Турски | Англиски |
---|---|
gazetecilik | journalism |
TR Almanya’da da, Correctiv örneğinde olduğu gibi, buna benzer çok sayıda dosya mevcut.
EN There are many such dossiers in Germany, too, for example those provided by Correctiv.
Турски | Англиски |
---|---|
almanya | germany |
da | in |
TR Ayrıca Alman Akademik Değişim Servisi’nın (DAAD) „Uluslararası Dijital Hareketlilik ve İşbirliği“ (IMKD) örneğinde olduğu gibi, farklı acil programlar, dijital üniversitenin start almasına destek veriyor.
EN In addition, various fast-track programmes are supporting the digital university launch, e.g. the ‘International Mobility and Cooperation Digital’ (IMKD) programme of the German Academic Exchange Service (DAAD).
Турски | Англиски |
---|---|
ayrıca | in addition |
alman | german |
akademik | academic |
değişim | exchange |
uluslararası | international |
dijital | digital |
farklı | various |
TR Kuraklık, burada Kenya örneğinde olduğu gibi yaşam dayanaklarını tehdit ediyor.
EN Drought, like here in Kenya, threatens the basis of life.
Турски | Англиски |
---|---|
kuraklık | drought |
burada | here |
kenya | kenya |
gibi | like |
yaşam | life |
ın | of |
TR Bunların çoğu, hazır güç kaynaklarının yakınındaki kurak bölgede bulunurken, diğerleri okyanus kıyısında veya hatta bir petrol platformuna kurulu bilgi işlem kaynakları örneğinde olduğu gibi su üzerinde olabilir.
EN While most are located on dry land near readily available power sources, others can be oceanfront or even located on top of water, as in the case of compute resources installed on an oil rig.
Турски | Англиски |
---|---|
çoğu | most |
hazır | available |
diğerleri | others |
veya | or |
hatta | even |
petrol | oil |
su | water |
TR Web sitesi ve içeriği, Hizmetlerimiz, Uygulamalarımız ve / veya Verilerimiz olduğu gibi ve mevcut olduğu şekilde sunulur
EN The Website and its content, our Services, Applications and/or Data are delivered on an as is and as available basis
Турски | Англиски |
---|---|
içeriği | content |
veya | or |
uygulamalar | services |
uygulamaları | applications |
TR Platform, "OLDUĞU GİBİ" VE "MEVCUT OLDUĞU ŞEKİLDE" SAĞLANMAKTADIR
EN THE Platform IS PROVIDED "AS IS" AND "AS AVAILABLE"
TR Platform, "OLDUĞU GİBİ" VE "MEVCUT OLDUĞU ŞEKİLDE" SAĞLANMAKTADIR
EN THE Platform IS PROVIDED "AS IS" AND "AS AVAILABLE"
TR Platform, "OLDUĞU GİBİ" VE "MEVCUT OLDUĞU ŞEKİLDE" SAĞLANMAKTADIR
EN THE Platform IS PROVIDED "AS IS" AND "AS AVAILABLE"
TR Her insanın olduğu gibi bizim de bir iki hatamız oluyor, Last.fm'in tüm özelliklerini sürekli olarak güncelleyip geliştirerek, yeni bulunan hataları çözümlüyoruz ve öneri algoritmalarımız gibi şeylerde küçük değişiklikler yapıyoruz
EN Like human beings, we have the odd fault or two and we’re constantly updating and improving every aspect of Last.fm, ironing out new-found bugs and making subtle changes to things like our recommendation algorithms
Турски | Англиски |
---|---|
last | last |
yeni | new |
bulunan | found |
değişiklikler | changes |
TR Personelimiz, bildirdiğiniz alan adının kötüye kullanılıp kullanılmadığını (kötü amaçlı yazılım, spam gibi) kontrol eder. Burada biletin durumu kontrol aşamasında olduğu gibi güncellenir
EN Our staff checks whether the reported domain name is misused (such as malware, spam) that you report. Here the status of the ticket is updated as in the checking phase.
Турски | Англиски |
---|---|
spam | spam |
durumu | status |
olduğu | is |
TR Olduğu gibi sunun veya içeriği cilalayın ve gerektiği gibi ayarlayın.
EN Present as is or polish content and adjust as needed.
Турски | Англиски |
---|---|
olduğu | is |
sunun | present |
veya | or |
içeriği | content |
TR Örneğin “Post”, “Tier” ya da “Koch” gibi P, T ve K ünsüzleriyle başlayan sözcüklerde olduğu gibi
EN Examples include P, T and K in ‘Post’, ‘Tier’ or ‘Koch’
Турски | Англиски |
---|---|
post | post |
t | t |
k | k |
TR Her insanın olduğu gibi bizim de bir iki hatamız oluyor, Last.fm'in tüm özelliklerini sürekli olarak güncelleyip geliştirerek, yeni bulunan hataları çözümlüyoruz ve öneri algoritmalarımız gibi şeylerde küçük değişiklikler yapıyoruz
EN Like human beings, we have the odd fault or two and we’re constantly updating and improving every aspect of Last.fm, ironing out new-found bugs and making subtle changes to things like our recommendation algorithms
Турски | Англиски |
---|---|
last | last |
yeni | new |
bulunan | found |
değişiklikler | changes |
TR Oyunlarımız açık havada oynanmak üzere tasarlanmıştır. Doğa yürüyüşü, bisiklet sürme veya parkta spor yapma gibi tüm açık hava aktivitelerinde olduğu gibi, herkesi dikkatli olmaya ve güvenli şekilde oynamaya davet ediyoruz.
EN Our games are designed to be played outdoors. As with any outdoor activity like hiking, biking, or playing sports in a park, we encourage everyone to exercise caution and play safely.
Турски | Англиски |
---|---|
tasarlanmıştır | designed |
spor | sports |
güvenli | safely |
TR Çeşitliliğin araştırmalarda yenilikler yapılması için vazgeçilmez olduğu ve cinsiyet eşitliğinin de bunu sağlamakta kilit rolde olduğu yönünde yaygın olarak kabul edilen bir görüş bulunmaktadır
EN There is widespread agreement that fostering diversity is integral to innovation in research, and gender equality is key to achieving this
Турски | Англиски |
---|---|
cinsiyet | gender |
kilit | key |
kabul | agreement |
TR Örneğin, 1 çıktısı olan bir işlemin, 1 ödeme olduğu varsayılırken, 10 çıktısı olan bir işlemin 9 ödeme olduğu varsayılır
EN For example, a transaction with 1 output is assumed to be 1 payment, and a transaction with 10 outputs is assumed to be 9 payments
TR Yavaş yavaş bana ne olduğu, nasıl ve neden olduğu konusunda daha derin bir farkındalık kazandım ve sağlıksız davranışlardan uzak durmama yardımcı olacak araçlar öğrenmeye başladım
EN I slowly gained deeper awareness of what was happening to me, and how and why it happened, and I started to learn tools to help me stay away from unhealthy behavior
Турски | Англиски |
---|---|
farkındalık | awareness |
uzak | away |
araçlar | tools |
TR Müşterilerinizin ne kadar bağlı olduğu ile işinizin ne kadar karlı olduğu arasında doğrudan bir ilişki olduğunu anlamanız artık çok kolay.
EN It's now easy for your to understand that there is a direct correlation between how engaged your customers are and how profitable your business is.
Турски | Англиски |
---|---|
müşterilerinizin | your customers |
karlı | profitable |
doğrudan | direct |
artık | now |
kolay | easy |
TR Ticaret Odası'nın arama motorundaki isim arama fonksiyonuyla ise, yalnızca şahsın üyesi olduğu yönetim kurulu gösteriliyor ancak şahsın hangi firmalarda hisselerinin olduğu gösterilmiyor (eğer mevzu bahis şirket "Limited" değilse)
EN The name search function in the chamber's search engine only indicates if the person is a member of the Board of Directors and (unless a company is a 'Limited') does not show which companies they own shares in
Турски | Англиски |
---|---|
isim | name |
üyesi | member of |
olduğu | is |
kurulu | board |
limited | limited |
TR Çeşitliliğin araştırmalarda yenilikler yapılması için vazgeçilmez olduğu ve cinsiyet eşitliğinin de bunu sağlamakta kilit rolde olduğu yönünde yaygın olarak kabul edilen bir görüş bulunmaktadır
EN There is widespread agreement that fostering diversity is integral to innovation in research, and gender equality is key to achieving this
Турски | Англиски |
---|---|
cinsiyet | gender |
kilit | key |
kabul | agreement |
TR Okulların, anaokullarının ve kreşlerin kapalı olduğu veya kısıtlamalar çerçevesinde sınırlı bir kesime dönük olarak açık olduğu bu dönemde aileleri desteklemek Federal Hükümet’in merkezi hedeflerinden biri oldu
EN A key concern of the Federal Government is providing support for families when schools and childcare centres are closed or only working to a very limited extent
Турски | Англиски |
---|---|
kapalı | closed |
olduğu | is |
veya | or |
sınırlı | limited |
desteklemek | support |
federal | federal |
hükümet | government |
TR Müşterilerinizin ne kadar bağlı olduğu ile işinizin ne kadar karlı olduğu arasında doğrudan bir ilişki olduğunu anlamanız artık çok kolay.
EN It's now easy for you to understand that there is a direct correlation between how engaged your customers are and how profitable your business is.
TR İyi bir internet bağlantınız olduğu sürece, Zoom hizmetlerinin kullanılabilir olduğu her yerden Zoom Webinars’a katılabilirsiniz
EN As long as you have a decent internet connection, you can participate in or attend Zoom Webinars from anywhere Zoom services are available
TR Bu kimlik bilgilerinin ne olduğu, nasıl çalıştığı veya bunlara neden ihtiyacımız olduğu konusunda kafanız karıştıysa bununla ilgili daha fazla bilgiyi SSH, SFTP, FTP Kimlik Bilgileri kılavuzumuzda bulabilirsiniz.
EN If you’re confused about what these credentials are, how they work, or why we need them, you can read more about that in our SSH, SFTP, FTP Credentials guide.
TR Orta çizgiler, çevrimiçi alışveriş veya e-postaları kontrol etme gibi teknolojiyle ilgili davranışlar, yaklaşan bir son tarih veya seyahat gibi teknolojiyle ilgili olmayan durumlar veya yalnızlık veya korku gibi zor duygular olabilir
EN Middle lines could be tech-related behaviors such as online shopping or checking email, non-tech related situations such as an approaching deadline or travel, or difficult emotions like loneliness or fear
Турски | Англиски |
---|---|
orta | middle |
çevrimiçi | online |
alışveriş | shopping |
veya | or |
kontrol | checking |
ilgili | related |
seyahat | travel |
korku | fear |
zor | difficult |
TR Soytarı arketipine örnek olarak Ace Ventura gibi filmler, Muppets gibi karakterler ve Old Spice, Doritos ve Geico gibi markalar gösterilebilir.
EN Examples of the Jester archetype include movies such as Ace Ventura, characters like the Muppets, and brands like Old Spice, Doritos, and Geico.
TR Örnekler arasında Charlie ve Çikolata Fabrikası gibi filmler, Andy Warhol ve Pablo Picasso gibi insanlar ve Crayola, Apple ve Adobe gibi markalar yer almaktadır.
EN Examples include movies like Charlie and Chocolate Factory, people like Andy Warhol and Pablo Picasso, and brands like Crayola, Apple, and Adobe.
TR ''Semrush Google, Trends, Moz, Hootsuite ve SimilarWeb'in bir arada olduğu bir anahtar kelime arama aracı gibi.''
EN “Semrush is like a keyword research tool, Google Trends, Moz, Hootsuite and SimilarWeb in one.”
Турски | Англиски |
---|---|
semrush | semrush |
moz | moz |
olduğu | is |
aracı | tool |
TR İkinci Dünya Savaşını takip eden yıllarda, Elsevier bugün olduğu gibi varlıklı bir şirket değildi
EN In the decades preceding World War II, Elsevier was not the prosperous company we know today
Турски | Англиски |
---|---|
dünya | world |
elsevier | elsevier |
bugün | today |
şirket | company |
TR Bilinçsiz önyargıyı fark etmek ve bastırmak bir beceridir ve tüm becerilerde olduğu gibi hatırlanması/pratiğinin yapılması gerekir
EN Recognizing and suppressing unconscious bias is a skill and like any other skill; you need to keep refreshing/practising regularly
Турски | Англиски |
---|---|
bilinçsiz | unconscious |
olduğu | is |
siz | you |
TR Bu nedenle iş süreçlerinde olduğu gibi ürün ve hizmet alımlarımızda doğru tedarikçilere ulaşabilmeyi ve uzun vadeli iş birlikleri kurabilmeyi önemsiyoruz.
EN Thus, we care about accessing the correct suppliers and establishing long-term cooperation in our product and service procurements as in our business processes.
Турски | Англиски |
---|---|
ürün | product |
uzun | long |
vadeli | term |
TR Tüm paydaşlarımızla olduğu gibi tedarikçilerimzle de açık ve şeffaf iletişim kurmayı taahüt ederiz
EN We undertake to form open and transparent communication with our suppliers as all our stakeholders
Турски | Англиски |
---|---|
tüm | all |
açık | open |
şeffaf | transparent |
iletişim | communication |
TR Web sitesinde verilen tüm bilgiler, açık veya zımni herhangi bir garanti olmaksızın "olduğu gibi" verilmektedir
EN All information provided on the Website is provided "as is" without any warranty, express or implied
Турски | Англиски |
---|---|
verilen | provided |
bilgiler | information |
garanti | warranty |
olmaksızın | without |
olduğu | is |
gibi | as |
TR Son olarak, diğer hizmetlerde olduğu gibi, mükemmel değiliz ve sınırlarımız var
EN Finally, like any other service, we are not perfect and have limitations
Турски | Англиски |
---|---|
diğer | other |
mükemmel | perfect |
TR Tüm web sitelerinde olduğu gibi Last.fm'in de hizmetleri ve yazılımı zaman içinde hem görüntülenen içerik hem de sunulan işlevsellik bakımından değişiklik gösterecektir
EN As with all websites, Last.fm, its services and software will change over time, both in terms of the content displayed and the functionality offered
Турски | Англиски |
---|---|
tüm | all |
last | last |
hizmetleri | services |
yazılımı | software |
zaman | time |
içerik | content |
sunulan | offered |
işlevsellik | functionality |
değişiklik | change |
TR Last.fm'i, tüm yazılımlarını ve hizmetlerini kullandığında anlaşmayı "olduğu gibi" kabul etmiş sayılırsın
EN When you use Last.fm and all of its software and services, you accept it “as is”
Турски | Англиски |
---|---|
last | last |
tüm | all |
hizmetlerini | services |
olduğu | is |
kabul | accept |
ın | of |
TR Bir diğer avantaj da stake ettiğiniz coinlerin değerinin ASIC ve diğer madencilik donanımlarında olduğu gibi azalmak yerine, sadece piyasa fiyatlarındaki dalgalanmalardan etkileneceği gerçeğidir
EN Another benefit is that the value of your staked coins doesn't depreciate unlike with ASICs and other mining hardware
Турски | Англиски |
---|---|
avantaj | benefit |
madencilik | mining |
olduğu | is |
TR "South station’a yakın ve Boston’da her yerde olduğu gibi ücretsiz WiFi mevcut."
EN "If you're looking for a safe place to run, Boston Common is almost exactly 1 mile around! (it's also the meeting place for our guided runs: http://www.freedomtrailrun.com/)"
Турски | Англиски |
---|---|
a | a |
yakın | around |
boston | boston |
da | also |
her | for |
yerde | place |
gibi | to |
TR Gerçekleşen Değerde, BTC fiyatları, Piyasa Değerinde olduğu gibi mevcut fiyattan değil, son hareket ettikleri zaman geçerli olan fiyattan hesaplanır.
EN In Realised Value, BTC prices are taken at the time they last moved, instead of the current price like in Market Value
Турски | Англиски |
---|---|
btc | btc |
gibi | like |
son | last |
TR Bu dönemde özellikle yeni doğan bebekler ve kronik rahatsızlığı olanlar gibi kırılgan grupların karşı karşıya olduğu risk çok daha büyüktü
EN Occurring just before the pandemic hit Turkey, this development caused concern among internationally protected refugees
Турски | Англиски |
---|---|
bu | this |
TR Bu dönemde özellikle yeni doğan bebekler ve kronik rahatsızlığı olanlar gibi kırılgan grupların karşı karşıya olduğu risk çok daha büyüktü
EN Occurring just before the pandemic hit Turkey, this development caused concern among internationally protected refugees
Турски | Англиски |
---|---|
bu | this |
TR Benzer olarak sansürün ve kontrolün gerekli olduğuna inananlar olduğu gibi
EN There are those who believe that censorship and control are necessary
Турски | Англиски |
---|---|
gerekli | necessary |
kontrolü | control |
TR 2012 yılında Twitter ile olduğu gibi bazı şirketler ortaklarının çıkarlarını koruyorlar
EN Some companies protect the interests of their partners as was the case with Twitter in 2012
Турски | Англиски |
---|---|
gibi | as |
bazı | some |
şirketler | companies |
ortakları | partners |
TR Standart plan, tek kullanıcılı kullandıkça öde planıdır. Önden transkripsiyon saatleri satın alın ve ihtiyacınız olduğu gibi kullanın. Küçük bir transkripsiyon projeniz varsa bu mükemmeldir.
EN The Standard plan is a single-user pay-as-you-go plan. You purchase transcription hours up front and use them as you need them. This is perfect if you have a small transcription project.
Турски | Англиски |
---|---|
standart | standard |
transkripsiyon | transcription |
saatleri | hours |
olduğu | is |
kullanın | use |
küçük | small |
bu | this |
varsa | if |
TR Telaşlı ve dikkatim dağılıyor, her zaman olduğu gibi çoklu görev yapmaya ve başarısız olmaya çalışıyorum
EN I get hectic and distracted, try to multitask and fail, as always
Турски | Англиски |
---|---|
başarısız | fail |
TR Facebook?ta amaç tıpkı diğer sosyal medya platformlarında olduğu gibi insanlar arasında yoğun bir etkileşim yaratmaktır
EN The purpose of Facebook is to create intense interactions between people, just like other social media platforms
Турски | Англиски |
---|---|
amaç | purpose |
diğer | other |
olduğu | is |
insanlar | people |
yoğun | intense |
TR Bu bağlamda, yorum ve beğeniler diğer sosyal medya platformlarında olduğu gibi Instagram?ın da en önemli dinamiklerindendir
EN In this regard, comments and likes are among the most important dynamics of Instagram, just like on other social media platforms
Турски | Англиски |
---|---|
bu | this |
yorum | comments |
diğer | other |
en | most |
TR Markanızın güçlü taraflarını video pazarlama süreçlerinde ortaya koyarak kitlenizle etkili bir şekilde buluşabilirsiniz.Vimeo?da Youtube?da olduğu gibi video içi reklam bulunmaz
EN By revealing the strengths of your brand through video marketing processes, you can meet your audience effectively.There are no in-video advertisements on Vimeo, in contrast to YouTube
Турски | Англиски |
---|---|
markanızın | your brand |
pazarlama | marketing |
youtube | youtube |
reklam | advertisements |
Се прикажуваат 50 од 50 преводи