EN Working together against Corona: more and more people are getting involved in helping each other. Introducing four great projects from Germany.
{search} valodā Angļu var tikt tulkots šādos Turku vārdos/frāzēs:
EN Working together against Corona: more and more people are getting involved in helping each other. Introducing four great projects from Germany.
TR Krize karşı el ele: Başkalarına yardım için harekete geçenlerin sayısı giderek artıyor. Almanya’dan dört çarpıcı birlik ve beraberlik girişimini tanıtıyoruz.
Angļu | Turku |
---|---|
helping | yardım |
and | ve |
and more | giderek |
getting | için |
four | dört |
EN CSOs can come together by getting associated in networks/platforms, and build up partnerships with other organizations for acting together with regard to some specific topics in accordance with their fields of activity
TR STÖ’ler ağlar/platformlar içerisinde örgütlenerek ortak amaçlar etrafında birleşebilir, çalışma alanlarıyla ilgili belirli konularda diğer örgütlerle ortaklık kurabilir ve ortak çalışma yürütebilirler
Angļu | Turku |
---|---|
networks | ağlar |
platforms | platformlar |
other | diğer |
topics | konularda |
for | amaçlar |
and | ve |
in | içerisinde |
to | belirli |
EN We will go into the matter together and go out together.
TR Meselenin içine birlikte girip, birlikte çıkacağız.
Angļu | Turku |
---|---|
together | birlikte |
into | içine |
EN The cooperative is an enterprise where volunteers come together and work together in line with economic, social, and cultural needs, and there are 7 universal principles of cooperatives.
TR Kooperatifler temel olarak, gönüllü kişilerin bir araya gelerek, ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlar doğrultusunda birlikte çalıştıkları işletmelerdir ve kooperatifçiliğin 7 evrensel ilkesi bulunmaktadır.
Angļu | Turku |
---|---|
economic | ekonomik |
social | sosyal |
cultural | kültürel |
needs | ihtiyaç |
universal | evrensel |
and | ve |
work | iş |
of | in |
EN We draw our strength from being together and elevating each other because WE are Stronger Together.
TR Biz gücümüzü beraber olmaktan, birbirimizi yüceltmekten alıyoruz çünkü BİZ Birlikte Güçlüyüz.
Angļu | Turku |
---|---|
strength | güç |
because | çünkü |
we | biz |
together | birlikte |
EN CSOs can come together by getting associated in networks/platforms, and build up partnerships with other organizations for acting together with regard to some specific topics in accordance with their fields of activity
TR STÖ’ler ağlar/platformlar içerisinde örgütlenerek ortak amaçlar etrafında birleşebilir, çalışma alanlarıyla ilgili belirli konularda diğer örgütlerle ortaklık kurabilir ve ortak çalışma yürütebilirler
Angļu | Turku |
---|---|
networks | ağlar |
platforms | platformlar |
other | diğer |
topics | konularda |
for | amaçlar |
and | ve |
in | içerisinde |
to | belirli |
EN Dear Phemexers, The friends who trade crypto together, stay together! Here at Phemex we are all about the good times, so here’s extra rewards on us. Invite your friends and earn up to $100 just b……
TR Değerli kullanıcılarımız, Phemex TR mobil uygulamamızı hayata geçirdiğimizi sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. Hiç olmadığı kadar düşük ücretlerle kripto satın alımı……
EN The Play Together feature will no longer be available. You will not be able to start a Play Together session from Party screen. You can continue creating parties, and talking to your friends through the Party.
TR Birlikte Oynama özelliği artık kullanılamayacak. Grup ekranından bir Birlikte Oynama oturumunu başlatamayacaksınız. Grup oluşturmaya ve Grup üzerinden arkadaşlarınızla konuşmaya devam edebilirsiniz.
EN The output may be customized by passing one or more of the following constants bitwise values summed together in the optional flags parameter. One can also combine the respective constants or bitwise values together with the bitwise or operator.
TR İsteğe bağlı bu bağımsız değişkende aşağıdaki sabitlerin bitsel değerlerinin toplamı belirtilerek işlevin çıktısı özelleştirilebilir. Bu sabitleri veya bitsel değerlerini bitsel VEYA işleci ile birleştirerek belirtebilirsiniz.
EN In the seminar organized by Bilgi University within the scope of 12 June World Day Against Child Labor, we explained the negative effects of child labor in seasonal agriculture together with our field experiences.
TR 12 Haziran Dunya Çocuk İsçiliğiyle Mücadele Günü kapsamında Bilgi Üniversitesi tarafından düzenlenen seminerde mevsimlik tarımda çocuk isçiliğinin olumsuz etkilerini saha deneyimlerimizle beraber anlattık.
Angļu | Turku |
---|---|
june | haziran |
negative | olumsuz |
effects | etkilerini |
seasonal | mevsimlik |
agriculture | tarımda |
field | saha |
child | çocuk |
day | gün |
by | tarafından |
scope | kapsamında |
with | beraber |
EN In the seminar organized by Bilgi University within the scope of 12 June World Day Against Child Labor, we explained the negative effects of child labor in seasonal agriculture together with our field experiences.
TR 12 Haziran Dunya Çocuk İsçiliğiyle Mücadele Günü kapsamında Bilgi Üniversitesi tarafından düzenlenen seminerde mevsimlik tarımda çocuk isçiliğinin olumsuz etkilerini saha deneyimlerimizle beraber anlattık.
Angļu | Turku |
---|---|
june | haziran |
negative | olumsuz |
effects | etkilerini |
seasonal | mevsimlik |
agriculture | tarımda |
field | saha |
child | çocuk |
day | gün |
by | tarafından |
scope | kapsamında |
with | beraber |
EN Together with YGAP, we are fighting to help end violence against children
TR MyPostcard olarak YGAP ile birlikte, çocuğa karşı şiddete karşı savaşıyoruz
Angļu | Turku |
---|---|
to | karşı |
EN At the end of September, TVD filed a lawsuit against the hunting of 70 wild goats in Adana, Mersin, Niğde, Hatay, and Kayseri together with the Animal Rights and Ethics Association.
TR TVD Eylül ayı sonunda Hayvan Hakları ve Etiği Derneği ile birlikte Adana, Mersin, Niğde, Hatay ve Kayseri’de 70 yaban keçisinin avlanmasına karşı da dava açmıştı.
Angļu | Turku |
---|---|
september | eylül |
a | a |
wild | yaban |
adana | adana |
mersin | mersin |
hatay | hatay |
animal | hayvan |
association | derneği |
at | de |
and | ve |
rights | hakları |
in | da |
the end | sonunda |
EN In the seminar organized by Bilgi University within the scope of 12 June World Day Against Child Labor, we explained the negative effects of child labor in seasonal agriculture together with our field experiences.
TR 12 Haziran Dunya Çocuk İsçiliğiyle Mücadele Günü kapsamında Bilgi Üniversitesi tarafından düzenlenen seminerde mevsimlik tarımda çocuk isçiliğinin olumsuz etkilerini saha deneyimlerimizle beraber anlattık.
Angļu | Turku |
---|---|
june | haziran |
negative | olumsuz |
effects | etkilerini |
seasonal | mevsimlik |
agriculture | tarımda |
field | saha |
child | çocuk |
day | gün |
by | tarafından |
scope | kapsamında |
with | beraber |
EN In the seminar organized by Bilgi University within the scope of 12 June World Day Against Child Labor, we explained the negative effects of child labor in seasonal agriculture together with our field experiences.
TR 12 Haziran Dunya Çocuk İsçiliğiyle Mücadele Günü kapsamında Bilgi Üniversitesi tarafından düzenlenen seminerde mevsimlik tarımda çocuk isçiliğinin olumsuz etkilerini saha deneyimlerimizle beraber anlattık.
Angļu | Turku |
---|---|
june | haziran |
negative | olumsuz |
effects | etkilerini |
seasonal | mevsimlik |
agriculture | tarımda |
field | saha |
child | çocuk |
day | gün |
by | tarafından |
scope | kapsamında |
with | beraber |
EN Biontech, together with its US partner Pfizer, has now developed a vaccine which, according to initial studies, offers over 90 percent protection against Covid-19.
TR Şimdi Biontech ABD’li partneri Pfizer’le birlikte, inceleme sonuçlarına göre Kovid-19’a karşı yüzde 90’ın üzerinde koruma sağlayan bir aşı buldu.
Angļu | Turku |
---|---|
percent | yüzde |
protection | koruma |
offers | sağlayan |
vaccine | aşı |
a | bir |
to | karşı |
with | birlikte |
EN Together against climate change
TR İllim Değişikliğine Karşı Birlikte
Angļu | Turku |
---|---|
against | karşı |
together | birlikte |
EN Is there a particular video on YouTube (yes, ANY video), you want to compare against, simply grab the URL and compare that one against the one you are currently watching.
TR YouTube'da kıyaslama yapmak istediğiniz özel bir video var mı (evet, HERHANGİ video), URL'sini kopyalayın ve an itibariyle izlemekte olduğunuzla kıyaslayın.
Angļu | Turku |
---|---|
video | video |
you want | istediğiniz |
yes | evet |
and | ve |
want | var |
to | yapmak |
EN You guarantee that the rights of third parties are not breached by the images you upload and that you indemnify us against all claims that the holders of such rights pursue against us on the basis of a breach of those rights by you
TR Tarafınızdan yüklenen resimlerin üçüncü taraf haklarını ihlal etmediğini ve hak sahibinin yasal ihlal gerekçesiyle bize herhangi bir hak iddiasında bulunmayacağını garanti edersiniz
Angļu | Turku |
---|---|
guarantee | garanti |
breach | ihlal |
by you | tarafınızdan |
and | ve |
a | bir |
third | üçüncü |
us | bize |
EN 16 Days of Activism Against Gender-Based Violence Since 1991, from 25 November (International Day for the Elimination of Violence Against Women) until 10 December (Human Rights Day), the... Read more
TR Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddete Karşı 16 Günlük Aktivizm 1991 yılından bu yana, 25 Kasım (Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü) ile 10 Aralık (İnsan Hakları Günü) tarihleri... Daha fazla
Angļu | Turku |
---|---|
november | kasım |
december | aralık |
based | dayalı |
international | uluslararası |
rights | hakları |
read | daha |
from | yana |
EN Is there a particular video on YouTube (yes, ANY video), you want to compare against, simply grab the URL and compare that one against the one you are currently watching.
TR YouTube'da kıyaslama yapmak istediğiniz özel bir video var mı (evet, HERHANGİ video), URL'sini kopyalayın ve an itibariyle izlemekte olduğunuzla kıyaslayın.
Angļu | Turku |
---|---|
video | video |
you want | istediğiniz |
yes | evet |
and | ve |
want | var |
to | yapmak |
EN Curevac is developing vaccines against malaria and the Rotavirus with the foundation, while Biontech wants to make progress on vaccines against tuberculosis and HIV
TR Curevac, bu vakıfla ortak çalışmasında sıtma ve rota virüsüne karşı aşılar geliştirirken, Biontech tüberküloza ve HIV’e karşı aşıları daha ileri götürmek istiyor
Angļu | Turku |
---|---|
wants | istiyor |
and | ve |
while | bu |
to | karşı |
the | daha |
EN At the same time, measures against illegal migration and human trafficking are to be strengthened and action taken against the causes of migration and displacement.
TR Aynı zamanda yasa dışı göç ve insan ticaretiyle mücadele önlemleri güçlendirilirken göçe yol açan nedenlerle mücadele edilecek.
Angļu | Turku |
---|---|
time | zamanda |
migration | göç |
human | insan |
measures | önlemleri |
and | ve |
to | e |
the | aynı |
EN Working together, we can achieve a more inclusive, collaborative and transparent world of research. We believe open science can benefit research and society and drive research performance.
TR Birlikte çalışarak daha kapsayıcı, ortak çalışmaya dayalı ve şeffaf bir araştırma dünyası oluşturabiliriz. Açık bilimin araştırmalara ve topluma fayda sağlayacağına ve araştırma performansını artıracağına inanıyoruz.
Angļu | Turku |
---|---|
more | daha |
collaborative | ortak |
open | açık |
benefit | fayda |
society | topluma |
working | çalışarak |
inclusive | kapsayıcı |
transparent | şeffaf |
world | dünyası |
we believe | inanıyoruz |
and | ve |
research | araştırma |
a | bir |
of | birlikte |
performance | performans |
EN We know that working together as a community is better for everyone.
TR Topluluk olarak bir arada çalışmanın herkes için daha faydalı olduğunu biliyoruz.
Angļu | Turku |
---|---|
community | topluluk |
we know | biliyoruz |
is | olduğunu |
a | bir |
as | olarak |
EN Working Together to Prevent Sexual Exploitation
TR WATAN OKULU ÖĞRENCİLERİ OKULA GERİ DÖNÜYOR VE EĞİTİMLERİNE DEVAM EDİYOR
Angļu | Turku |
---|---|
to | e |
EN Everyone Has The Responsibility For Working Together
TR Birlikte Çalışmak için Herkese Sorumluluk Düşüyor
Angļu | Turku |
---|---|
responsibility | sorumluluk |
for | için |
EN Kibar Holding, one of the leading industrial organizations of Turkey, has been granted the grand prize for their project titled "Hep Beraber Yaşam Güvenliği" ("Working All Together for Life Safety").
TR Türkiye’nin önde gelen sanayi kuruluşlarından Kibar Holding, “Hep Beraber Yaşam Güvenliği” projesiyle birincilik ödülü almaya hak kazandı.
Angļu | Turku |
---|---|
kibar | kibar |
industrial | sanayi |
organizations | kuruluşlar |
together | beraber |
life | yaşam |
of | gelen |
safety | güvenliği |
been | ya |
EN We know that working together as a community is better for everyone.
TR Topluluk olarak bir arada çalışmanın herkes için daha faydalı olduğunu biliyoruz.
Angļu | Turku |
---|---|
community | topluluk |
we know | biliyoruz |
is | olduğunu |
a | bir |
as | olarak |
EN Working together, we can achieve a more inclusive, collaborative and transparent world of research. We believe open science can benefit research and society and drive research performance.
TR Birlikte çalışarak daha kapsayıcı, ortak çalışmaya dayalı ve şeffaf bir araştırma dünyası oluşturabiliriz. Açık bilimin araştırmalara ve topluma fayda sağlayacağına ve araştırma performansını artıracağına inanıyoruz.
Angļu | Turku |
---|---|
more | daha |
collaborative | ortak |
open | açık |
benefit | fayda |
society | topluma |
working | çalışarak |
inclusive | kapsayıcı |
transparent | şeffaf |
world | dünyası |
we believe | inanıyoruz |
and | ve |
research | araştırma |
a | bir |
of | birlikte |
performance | performans |
EN Everyone Has The Responsibility For Working Together
TR Birlikte Çalışmak için Herkese Sorumluluk Düşüyor
Angļu | Turku |
---|---|
responsibility | sorumluluk |
for | için |
EN Researchers from 26 of the university’s departments and from four non-university research institutions are working together on innovative solutions
TR Üniversitenin 26 farklı kürsüsünden gelen araştırmacılar, dört üniversite dışı araştırma kurumundan gelen araştırmacılarla birlikte yenilikçi çözümler üzerine çalışıyorlar
Angļu | Turku |
---|---|
researchers | araştırmacılar |
research | araştırma |
innovative | yenilikçi |
university | üniversite |
solutions | çözümler |
on | üzerine |
EN Working together for a better society: the SEND network wants to help social start-ups be successful.
TR Daha iyi bir toplum için birlikte: SEND genç sosyal şirketlerin başarıya ulaşmasına yardımcı olmayı hedefleyen bir ağ.
Angļu | Turku |
---|---|
society | toplum |
social | sosyal |
better | daha iyi |
help | yardımcı |
EN We are applying independent certification and labelling, and working together with suppliers, NGOs, food and beverage manufacturers, and other stakeholders to promote system-wide action.
TR Bağımsız belgelendirme ve etiketleme uygulayarak sistem çapında eylemi teşvik etmek amacıyla tedarikçiler, STK'lar, gıda ve içecek üreticileri ve diğer paydaşlarla birlikte çalışıyoruz.
Angļu | Turku |
---|---|
independent | bağımsız |
labelling | etiketleme |
suppliers | tedarikçiler |
food | gıda |
beverage | içecek |
other | diğer |
system | sistem |
manufacturers | üreticileri |
and | ve |
promote | teşvik |
EN We believe this is because we are continually working together to find the most sustainable, cost-effective solution to complex challenges.
TR Buna inanıyoruz çünkü en karmaşık problemlere en sürdürülebilir, en uygun maliyetli çözümü bulmak için sürekli birlikte çalışıyoruz.
Angļu | Turku |
---|---|
continually | sürekli |
sustainable | sürdürülebilir |
complex | karmaşık |
we believe | inanıyoruz |
cost | maliyetli |
solution | çözümü |
most | en |
because | için |
the | buna |
EN We respect and rely on one another and all our stakeholders for exceptional results. We enjoy working together and celebrating our achievements.
TR Olağanüstü sonuçlar elde etmek için birbirimize ve tüm paydaşlarımıza saygı duyar ve güveniriz. Birlikte çalışmaktan ve başarılarımızı kutlamaktan keyif alırız.
Angļu | Turku |
---|---|
exceptional | olağanüstü |
respect | saygı |
all | tüm |
working | etmek |
and | ve |
for | için |
EN That’s why we are committed to working together with our customers, global organisations, partners, suppliers and NGOs, as we commit to helping to shape a more secure – and a more equal – global food system.
TR İşte bu yüzden, daha güvenli (ve daha eşit) bir küresel gıda sistemini şekillendirmeye yardımcı olmayı taahhüt ederken müşterilerimiz, küresel kuruluşlar, ortaklar, tedarikçiler ve STK'ler ile birlikte çalışmaya kararlıyız.
Angļu | Turku |
---|---|
why | yüzden |
equal | eşit |
global | küresel |
food | gıda |
system | sistemini |
our customers | müşterilerimiz |
partners | ortaklar |
suppliers | tedarikçiler |
as | ederken |
a | yardımcı |
and | ve |
EN Working together to develop new solutions to protect what’s good, shaping the future of the food and beverage industry, in a sustainable way.
TR İyi olanı korumak amacıyla yeni çözümler geliştirmek için birlikte çalışıyor, yiyecek ve içecek endüstrisinin geleceğini sürdürülebilir bir şekilde şekillendiriyoruz.
Angļu | Turku |
---|---|
new | yeni |
future | geleceğini |
food | yiyecek |
beverage | içecek |
sustainable | sürdürülebilir |
solutions | çözümler |
working | çalışıyor |
industry | endüstrisinin |
and | ve |
the | şekilde |
a | bir |
of | in |
to | için |
EN We have benefitted from asking somebody we resonate with to sponsor us and working the Twelve Steps together with them, which is the vital and transformative basis of our long-term recovery from our addiction
TR Bağımlılığımızdan uzun vadeli iyileşmemizin hayati ve dönüştürücü temeli olan On İki Basamağı onlarla birlikte çalışmak ve rezonansa girdiğimiz birinden bize sponsor olmasını istemekten faydalandık
Angļu | Turku |
---|---|
vital | hayati |
long | uzun |
term | vadeli |
working | çalışmak |
sponsor | sponsor |
and | ve |
is | olan |
us | bize |
EN At the time, a new kind of cancer therapy was a far more ambitious and a far more commercial goal than working on a vaccine against a lung disease that was spread by a virus would ever have been.
TR Çünkü yeni türden bir kanser tedavisinin hedeflenmesi, virüs kaynaklı bir akciğer hastalığına karşı bir aşı üzerinde çalışmaya kıyasla hem çok daha iddialıydı ve hem çok daha cazip bir ekonomik girişimdi.
Angļu | Turku |
---|---|
new | yeni |
cancer | kanser |
disease | hastalığı |
virus | virüs |
vaccine | aşı |
and | ve |
a | bir |
ever | daha |
EN It quickly shows you how your content is performing, what’s working, what’s not working, and what issues need your attention.
TR İçeriğinizin nasıl performans gösterdiğini, neyin işe yaradığını, neyin işe yaramadığını ve hangi konulara dikkat etmeniz gerektiğini hızlı bir şekilde gösterir.
Angļu | Turku |
---|---|
shows | gösterir |
performing | performans |
working | iş |
attention | dikkat |
what | neyin |
how | nasıl |
your | etmeniz |
and | ve |
is | bir |
EN We were living a safe and quiet life in our country. I was working as a teacher and my husband was working as a taxi driver. My children were going to the school and I had good relations with my neighbors. Our lives were just going by.
TR Memleketimde güvenli ve sakin bir hayat yaşıyorduk. Ben, senelerdir öğretmenlik yapıyordum; eşim de taksi şoförü olarak çalışıyordu. Çocuklarım okullarına gidip geliyordu; komşularımla iyi geçiniyordum. Akıp gidiyordu hayatımız.
Angļu | Turku |
---|---|
my | mı |
good | iyi |
i | ben |
and | ve |
life | hayat |
a | bir |
to | güvenli |
EN We were living a safe and quiet life in our country. I was working as a teacher and my husband was working as a taxi driver. My children were going to the school and I had good relations with my neighbors. Our lives were just going by.
TR Memleketimde güvenli ve sakin bir hayat yaşıyorduk. Ben, senelerdir öğretmenlik yapıyordum; eşim de taksi şoförü olarak çalışıyordu. Çocuklarım okullarına gidip geliyordu; komşularımla iyi geçiniyordum. Akıp gidiyordu hayatımız.
Angļu | Turku |
---|---|
my | mı |
good | iyi |
i | ben |
and | ve |
life | hayat |
a | bir |
to | güvenli |
EN We offer technical support by phone and ticketing system in Turkey during working hours, with the exception of working hours, we offer technical support through the ticket system
TR Türkiye mesai saatlerinde telefonla ve bilet sistemi üzerinden, mesai saatleri haricinde bilet sistemi üzerinden teknik destek sunmaktayız
Angļu | Turku |
---|---|
technical | teknik |
and | ve |
system | sistemi |
turkey | türkiye |
hours | saatleri |
ticket | bilet |
by phone | telefonla |
support | destek |
EN Health Problems Met in Working Area and Occupational Risks of Staff Working in Kayseri 112 Emergency Health Care Services
TR Kayseri 112 Acil Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Personelin Çalışma Ortamında Karşılaştıkları Sağlık Sorunları Ve Karşılaştıkları Mesleki Riskler
Angļu | Turku |
---|---|
health | sağlık |
and | ve |
kayseri | kayseri |
services | hizmetlerinde |
problems | sorunları |
EN We were living a safe and quiet life in our country. I was working as a teacher and my husband was working as a taxi driver. My children were going to the school and I had good relations with my neighbors. Our lives were just going by.
TR Memleketimde güvenli ve sakin bir hayat yaşıyorduk. Ben, senelerdir öğretmenlik yapıyordum; eşim de taksi şoförü olarak çalışıyordu. Çocuklarım okullarına gidip geliyordu; komşularımla iyi geçiniyordum. Akıp gidiyordu hayatımız.
Angļu | Turku |
---|---|
my | mı |
good | iyi |
i | ben |
and | ve |
life | hayat |
a | bir |
to | güvenli |
EN We were living a safe and quiet life in our country. I was working as a teacher and my husband was working as a taxi driver. My children were going to the school and I had good relations with my neighbors. Our lives were just going by.
TR Memleketimde güvenli ve sakin bir hayat yaşıyorduk. Ben, senelerdir öğretmenlik yapıyordum; eşim de taksi şoförü olarak çalışıyordu. Çocuklarım okullarına gidip geliyordu; komşularımla iyi geçiniyordum. Akıp gidiyordu hayatımız.
Angļu | Turku |
---|---|
my | mı |
good | iyi |
i | ben |
and | ve |
life | hayat |
a | bir |
to | güvenli |
EN We offer technical support by phone and ticketing system in Turkey during working hours, with the exception of working hours, we offer technical support through the ticket system
TR Türkiye mesai saatlerinde telefonla ve bilet sistemi üzerinden, mesai saatleri haricinde bilet sistemi üzerinden teknik destek sunmaktayız
Angļu | Turku |
---|---|
technical | teknik |
and | ve |
system | sistemi |
turkey | türkiye |
hours | saatleri |
ticket | bilet |
by phone | telefonla |
support | destek |
EN It quickly shows you how your content is performing, what’s working, what’s not working, and what issues need your attention.
TR İçeriğinizin nasıl performans gösterdiğini, neyin işe yaradığını, neyin işe yaramadığını ve hangi konulara dikkat etmeniz gerektiğini hızlı bir şekilde gösterir.
Angļu | Turku |
---|---|
shows | gösterir |
performing | performans |
working | iş |
attention | dikkat |
what | neyin |
how | nasıl |
your | etmeniz |
and | ve |
is | bir |
EN Taking care of the children? Working part-time or from home? Parents explain how they balance their family and working lives.
TR Çocuklara nasıl bakılacak? Yarım gün çalışarak mı, evden çalışarak mı? Ana babalar, aile ve iş hayatını nasıl pay ettiklerini anlatıyorlar.
Angļu | Turku |
---|---|
family | aile |
working | çalışarak |
how | nasıl |
the | gün |
and | ve |
Rāda 50 no 50 tulkojumiem