TR Aynı zamanda, FATF bu tür vakaları belgelemeye ve aynı zamanda sivil alanı daha iyi koruyabilmesi için kılavuzunu yeniden düzenlemeye başlamıştır
터키어의 "zamanda"는 다음 영어 단어/구로 번역될 수 있습니다.
TR Aynı zamanda, FATF bu tür vakaları belgelemeye ve aynı zamanda sivil alanı daha iyi koruyabilmesi için kılavuzunu yeniden düzenlemeye başlamıştır
EN At the same time, the FATF has started to document such cases and also to reform its guidance so that it can better protect civic space
터키어 | 영어 |
---|---|
zamanda | time |
alanı | space |
TR Amerikan Biyokimya ve Moleküler Biyoloji Topluluğu ve Kümes Hayvanları Bilim Birliği yakın zamanda Elsevier'e ve tam altın yol açık erişime geçiş yapmış olan cemiyetlerden ikisidir.
EN The American Society for Biochemistry and Molecular Biology and Poultry Science Association are just two societies that have recently made the switch to Elsevier and full gold open access.
터키어 | 영어 |
---|---|
amerikan | american |
ve | and |
moleküler | molecular |
bilim | science |
elsevier | elsevier |
altın | gold |
açık | open |
erişime | access |
geçiş | switch |
TR Access, yalnızca oturum açıp kapatmanızı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda korumalı uygulamalarınızda yapılan herhangi bir isteği günlüğe kaydetmenize olanak tanır.
EN Access allows you to log any request made in your protected applications - not just login and log out.
터키어 | 영어 |
---|---|
access | access |
korumalı | protected |
yapılan | made |
isteği | request |
uygulamaları | applications |
TR Bu yöntemi kullanarak aynı zamanda bağlantı kurmayan mention’ları da bulabilirsiniz. Yalnızca marka adınızı aratın.
EN You can also use this method to find unlinked mentions. Just search for your brand name.
터키어 | 영어 |
---|---|
bu | this |
yöntemi | method |
da | also |
yalnızca | just |
TR Araştırma işi benzersiz bir iştir. Olasılıklarla doludur ama aynı zamanda pek çok zorluk içerir.
EN The business of research is unique. Full of possibilities, yet charged with challenges.
터키어 | 영어 |
---|---|
araştırma | research |
TR İhtiyacınız Olan Yerde ve Zamanda Birinci Sınıf Bilgiler
EN World-class knowledge when and where you need it
터키어 | 영어 |
---|---|
ve | and |
sınıf | class |
bilgiler | knowledge |
TR Aynı zamanda nihai makalenin okuyucuları da kendilerini çalışmanın tekrarlanabilir olduğu konusunda daha emin hisseder, çünkü başlangıçtaki çalışma tahminleri ve analiz planları bağımsız olarak incelenmiştir.
EN At the same time, readers of the final paper can feel more confident that the work is reproducible because the initial study predictions and analysis plans were independently reviewed.
터키어 | 영어 |
---|---|
zamanda | time |
olduğu | is |
çalışma | work |
analiz | analysis |
bağımsız | independently |
TR Karmaşık rahatsızlıklara ve komorbiditelere sahip hastaları yönetirken, aynı zamanda yeni ilaçları ve tedavileri anlamanız gerekiyor
EN You have to understand new medications and breakthrough therapies while managing patients with complicated conditions and comorbidities
터키어 | 영어 |
---|---|
karmaşık | complicated |
ve | and |
hastaları | patients |
zamanda | while |
yeni | new |
gerekiyor | have to |
TR Tekrar baskılar doğru sağlık uzmanlarına doğru zamanda ulaşmak isteyen pazarlamacılar için ideal bir çözümdür.
EN Reprints are an ideal solution for marketers looking to reach the right healthcare practitioners at the right time.
터키어 | 영어 |
---|---|
sağlık | healthcare |
zamanda | time |
ideal | ideal |
TR 1 yy.ın sonlarında yapılan bu Pazar yeri aynı zamanda, popüler bir toplantı yeri olarak kullanılmıştır
EN There is a colonnaded entrance 200 meters distance from the east-west direction and it is composed of two long porticos in the ion style
TR <strong>Yeni keşfedilen</strong> — yakın zamanda veritabanımıza eklenmiş sorgular.
EN <strong>Newly discovered</strong> — search queries that were added to our database recently.
터키어 | 영어 |
---|---|
strong | strong |
TR Aynı zamanda, son derece tecrübeli 15k adet SEO takıntılı pazarlamacıyla fikir alışverişi yapabileceğiniz özel bir Facebook topluluğu olan <strong>Ahrefs Insider</strong>’a da erişim elde edeceksiniz.
EN You'll also get access to <strong>Ahrefs Insider,</strong> a private Facebook community where you can bounce ideas off 15K SEO-obsessed marketers who've seen it all.
터키어 | 영어 |
---|---|
özel | private |
strong | strong |
da | also |
TR Hatay’da aynı zamanda 31 kadınla yöresel gıda üretimi konusunda mesleki eğitim düzenledik.
EN We also organized vocational training on local food production with 31 women in Hatay.
터키어 | 영어 |
---|---|
gıda | food |
mesleki | vocational |
eğitim | training |
TR Foursquare, tamamen kendi isteğine bağlı olarak, herhangi bir kişi veya kuruluşa hizmetleri sunmayı reddedebilir ve herhangi bir zamanda uygunluk kriterlerini değiştirebilir.
EN Foursquare may, in its sole discretion, refuse to offer the Services to any person or entity and change its eligibility criteria at any time.
터키어 | 영어 |
---|---|
foursquare | foursquare |
hizmetleri | services |
zamanda | time |
uygunluk | eligibility |
kriterlerini | criteria |
TR Foursquare aynı zamanda hiçbir yükümlülüğü olmadan veya bildirimde bulunmadan bazı özellikleri ve hizmetleri sınırlandırabilir veya sizin Hizmetlere tümüyle veya bir bölümüne erişiminizi sınırlandırabilir
EN Foursquare may also impose limits on certain features and services or restrict your access to parts or all of the Services without notice or liability
터키어 | 영어 |
---|---|
foursquare | foursquare |
olmadan | without |
bazı | certain |
özellikleri | features |
hizmetleri | services |
tümü | all |
TR Sitechecker Denetimini haftada bir kez çalıştırmaya karar verdik ve bu aynı zamanda SEO sonuçlarımızın iyileştirilmesine de katkıda bulundu
EN We decided to run Sitechecker Audit once a week and it also contributed to the improvement of our SEO results
터키어 | 영어 |
---|---|
sitechecker | sitechecker |
seo | seo |
de | also |
TR Aynı zamanda yakıt tasarrufu sağlayan Boeing 737 - 800, iç konfigürasyonları ve tasarımı yenilenerek, 189 yolcu kapasitesine ulaşmıştır.
EN The Boeing 737 - 800, which also provides fuel savings, has upgraded and redesigned interior configurations and has a capacity of 189 passengers.
터키어 | 영어 |
---|---|
yakıt | fuel |
ve | and |
TR Aynı zamanda, evlerde zeytin işletmeciliği yapılmaktadır
EN At the same time, olive processing is carried out in houses
터키어 | 영어 |
---|---|
zamanda | time |
터키어 | 영어 |
---|---|
en | most |
sunucuya | server |
oyunları | games |
siz | you |
oyunu | game |
tasarruf | save |
터키어 | 영어 |
---|---|
whoer | whoer |
vpn | vpn |
ücretsiz | free |
reklam | advertising |
olmadan | without |
tüm | all |
kısıtlamaları | restrictions |
aynı | as |
sunucuya | server |
sahiptir | has |
hızı | speed |
터키어 | 영어 |
---|---|
linux | linux |
ücretsiz | free |
sınırlı | limited |
whoer | whoer |
tüm | all |
kısıtlamaları | restrictions |
olmadan | without |
sunucuya | server |
hızı | speed |
터키어 | 영어 |
---|---|
politikasını | policy |
zamanda | time |
yaparken | when |
değişiklikleri | changes |
TR Mailfence sadece bir hizmet değil, aynı zamanda çevrimiçi gizliliği yeniden kazanmak için dünya çapında bir hareketin bir parçasıdır. Savaşımıza katılın. Her şeyi şifrele!
EN Mailfence is not just a service, but part of a worldwide movement to regain online privacy. Join our fight. Encrypt everything !
터키어 | 영어 |
---|---|
mailfence | mailfence |
hizmet | service |
çevrimiçi | online |
gizliliği | privacy |
katılın | join |
şeyi | everything |
TR Anahtar depomuz, bir anahtar çifti oluşturmanıza ve aynı zamanda zaten var olan OpenPGP anahtar çiftinizi içe aktarmanıza izin verir
EN Our keystore allows you to generate a key pair but also to import your already existing OpenPGP key pair
터키어 | 영어 |
---|---|
anahtar | key |
çifti | pair |
zaten | already |
TR Hükümetin (veya diğer devlet dışı aktörlerin) herhangi bir zamanda tüm e-postalarına erişebilmesini istemeyen bir birey (veya şirket) için idealdir
EN Perfect for an individual (or corporation) that does NOT want the government (or other non-state actors) to have access to all of their emails at any time
터키어 | 영어 |
---|---|
diğer | other |
zamanda | time |
터키어 | 영어 |
---|---|
eski | old |
yıllık | year |
kayıt | registration |
whois | whois |
privacy | privacy |
ssl | ssl |
ücretsiz | free |
gelişmiş | advanced |
içerir | includes |
터키어 | 영어 |
---|---|
adresini | address |
popüler | popular |
sunucuları | servers |
posta | messages |
터키어 | 영어 |
---|---|
ödeme | checkout |
veya | or |
bulut | cloud |
planı | plan |
TR Trust Cüzdan, Sabit coinlerinizi istediğiniz yer ve zamanda harcayabilmeniz için kullanımı kolay bir uygulama sunuyor.
EN Trust Wallet provides you with an easy to use application to spend your stablecoins anywhere and on anything you want.
터키어 | 영어 |
---|---|
trust | trust |
cüzdan | wallet |
istediğiniz | you want |
kolay | easy |
sunuyor | provides |
TR Bu durum aynı zamanda Stellar üzerindeki gerçek varlıkların forklar nedeniyle oluşacak belirsizliklerden korunduğu anlamına gelir.
EN It also means that real-world assets on Stellar are protected from the uncertainty caused by forks.
터키어 | 영어 |
---|---|
stellar | stellar |
gerçek | real |
TR Corendon Airlines, bu kampanyayı herhangi bir zamanda askıya alma, genişletme ve/veya değiştirme hakkını saklı tutar.
EN Corendon Airlines reserves the right to suspend, expand, and/or amend this campaign at any time.
터키어 | 영어 |
---|---|
corendon | corendon |
airlines | airlines |
bu | this |
zamanda | time |
hakkını | right |
TR 11. Corendon Airlines, bu kampanyayı herhangi bir zamanda askıya alma, genişletme ve / veya değiştirme hakkını saklı tutar.
EN 11. Corendon Airlines reserves the right to suspend, expand, and/or amend this campaign at any time.
터키어 | 영어 |
---|---|
corendon | corendon |
airlines | airlines |
bu | this |
zamanda | time |
hakkını | right |
TR Aynı zamanda, hassas hasta verilerini bir plan yükseltmesiyle veya Koronavirüs ile Savaşanlar Programımızın bir parçası olarak ücretsiz sunulan HIPAA uyumluluk seçeneğimiz ile koruyabilirsiniz
EN You can also protect sensitive health data with our HIPAA compliance option, available with a plan upgrade, or for free as part of our Coronavirus Responder Program
터키어 | 영어 |
---|---|
hassas | sensitive |
verilerini | data |
plan | plan |
koronavirüs | coronavirus |
parçası | part |
hipaa | hipaa |
uyumluluk | compliance |
TR fidanistanbul.com, online alışveriş yapılabilen ve aynı zamanda bitkiler ile ilgili bilgilerin paylaşıldığı bir e-ticaret sitesidir
EN fidanistanbul.com is an e-commerce site where online shopping is possible and also information about plants is shared
터키어 | 영어 |
---|---|
online | online |
alışveriş | shopping |
TR Engine, tüm önemli oyun ayarlarınızın üstesinden gelirken aynı zamanda bilgisayarınıza çok az yük olmak için tasarlanmıştır.
EN Engine was designed to have a low impact on your gaming rig while handling all of your important gaming settings.
터키어 | 영어 |
---|---|
engine | engine |
önemli | important |
oyun | gaming |
ayarlarını | settings |
터키어 | 영어 |
---|---|
varlık | asset |
önceden | before |
yönetin | manage |
uyumluluk | compliance |
gereksinimlerini | requirements |
터키어 | 영어 |
---|---|
ve | and |
kolayca | easy |
터키어 | 영어 |
---|---|
bu | this |
TR Simgesel otel, kısa bir zamanda şehrin şaşaalı balolarının, başkan ziyaretlerinin ve siyasi toplantılarının tercih edilen mekanı olarak Fairmont adını “etkinlik yeri ile” eşanlamlı hale getirdi
EN The iconic hotel soon became the city's venue of choice for glittering balls, presidential visits and political gatherings, making the name Fairmont synonymous with “place of occasion”
터키어 | 영어 |
---|---|
simgesel | iconic |
otel | hotel |
şehrin | city |
siyasi | political |
tercih | choice |
fairmont | fairmont |
eşanlamlı | synonymous |
터키어 | 영어 |
---|---|
denver | denver |
devamını | more |
oku | read |
TR Ama zamanda geriye gidemeyeceğimize göre, yola devam etmek zorundaydık.
EN But since we could not travel back in time, we had to continue forward.
터키어 | 영어 |
---|---|
zamanda | time |
etmek | to |
TR Açık bir İnternet sadece mükemmel bir hizmet sağlarken aynı zamanda kullanıcılarının gizliliğine saygı gösteren bir ISP seçmelerine müsaade eden gerçekten rekabetçi bir pazar ile mevcut olacaktır.
EN An Open Internet will only exist with a truly competitive market that allows users to choose an ISP that respects their privacy while also providing excellent service.
터키어 | 영어 |
---|---|
açık | open |
mükemmel | excellent |
hizmet | service |
zamanda | while |
isp | isp |
gerçekten | truly |
rekabetçi | competitive |
pazar | market |
TR Bu dava sadece ifade özgürlüğünü sağlamak için bir savaş değil, aynı zamanda küresel ticaret, uluslararası anlayış ve sonunda barış ve refah için bir stratejidir.
EN This cause is not merely a fight to ensure free speech, but it is a strategy for global commerce, international understanding and ultimately peace and prosperity.
터키어 | 영어 |
---|---|
ticaret | commerce |
barış | peace |
refah | prosperity |
TR Sektör lideri, gerçek bir müşteri deneyimi, bir vizyon değildir. Bir tutkudur. İşleri doğru ürünün, doğru pazara, doğru zamanda taşınmasına bağlı olan müşterilerimiz için bir tutku.
EN True industry-leading customer experience isn?t a vision. It?s a passion. A passion for our customers whose business is dependent on moving the right products to the right market at the right time.
터키어 | 영어 |
---|---|
sektör | industry |
lideri | leading |
deneyimi | experience |
vizyon | vision |
değildir | isn |
zamanda | time |
olan | is |
müşterilerimiz | our customers |
터키어 | 영어 |
---|---|
erişilebilirlik | accessibility |
araştırma | research |
yazmak | write |
olsun | is |
bilgileri | information |
zamanda | time |
터키어 | 영어 |
---|---|
değil | not |
sektör | industry |
TR İş sürdürülebilirliğine bütüncül bir yaklaşım sergileyen ekibimiz, yalnızca karbon ayak izlerini önemli ölçüde azaltmakla kalmayıp, aynı zamanda işiniz için uzun vadeli faydalar ve değer de yaratan stratejiler geliştirmektedir.
EN CBRE provides a comprehensive range of services for investors, developers and occupiers of industrial and logistics real estate, led by market-leading data and research.
터키어 | 영어 |
---|---|
önemli | leading |
TR Economic Dispersionizer Omega®, dispersiyon kuvvetlerini etkili oldukları zamanda ve yerde uygular: Omega® dispersiyon organında basınç altında enerji çok yüksek hızlara dönüştürülür.
EN The Omega® Economic Disperser applies dispersive forces then and there, where they are especially effective: in the Omega® disperser body, energy is transformed into very high speeds under pressure.
터키어 | 영어 |
---|---|
etkili | effective |
ve | and |
basınç | pressure |
altında | under |
enerji | energy |
터키어 | 영어 |
---|---|
geniş | wide |
popüler | popular |
insanları | people |
터키어 | 영어 |
---|---|
zamanda | time |
son | recently |
gittikçe | increasingly |
popüler | popular |
olan | have |
bilgiyi | information |
hızlı | quickly |
şekilde | which |
50 번역 중 50 표시 중