TR Bazen büyük özellikler küçük paketler halinde gelir ve burda da tam olarak bu yaşanıyor. Hiçbir şeyden eksik kalmamak için hem ABD hem de Avrupa modellerini söküyoruz:
TR Bazen büyük özellikler küçük paketler halinde gelir ve burda da tam olarak bu yaşanıyor. Hiçbir şeyden eksik kalmamak için hem ABD hem de Avrupa modellerini söküyoruz:
EN Sometimes big specs come in small packages, and that's certainly the case here. We grabbed both the US and EU models so as not to miss anything:
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
bazen | sometimes |
büyük | big |
küçük | small |
paketler | packages |
gelir | come |
hiçbir | anything |
abd | us |
avrupa | eu |
modellerini | models |
TR Şubat ayının son günlerinden bu yana Türkiye’nin Yunanistan ve Bulgaristan sınırında, mülteciler ve göçmenler için hayati hadiseler yaşanıyor
EN Since the last days of February, crucial events are unfolding for refugees and migrants on Turkey’s border with Greece and Bulgaria
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
son | last |
türkiye | turkey |
yunanistan | greece |
mülteciler | refugees |
TR 714 aracın göstergelerinde önemli bir problem yaşanıyor.
EN Bugatti will keep replacing the rear tires until new ones are developed.
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
bir | the |
TR Bazen büyük özellikler küçük paketler halinde gelir ve burda da tam olarak bu yaşanıyor. Hiçbir şeyden eksik kalmamak için hem ABD hem de Avrupa modellerini söküyoruz:
EN Sometimes big specs come in small packages, and that's certainly the case here. We grabbed both the US and EU models so as not to miss anything:
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
bazen | sometimes |
büyük | big |
küçük | small |
paketler | packages |
gelir | come |
hiçbir | anything |
abd | us |
avrupa | eu |
modellerini | models |
TR 714 aracın göstergelerinde önemli bir problem yaşanıyor.
EN Porsche offers over-the-air software updates, but sadly, every owner may have to visit a dealership for the fix.
TR Aynı şey tekrar tekrar yaşanıyor, ama insanlar doğru bir şekilde dinleme ve işin aslının ne olduğunu anlama imkanını her seferinde kaçırıyor.
EN The situation repeats itself over and over, but people fail time and again to listen properly and to understand what the issue really is.
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
tekrar | again |
insanlar | people |
olduğunu | is |
TR Instagram, Facebook ve benzeri ortamlarda adeta yemek fotoğrafçılığı patlaması yaşanıyor
EN Food photography is booming on Instagram, Facebook and the like
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
ve | and |
yemek | food |
TR Elde kent haritası, Leipzig caddelerinde oradan orada dolaşmanın, sightseeing’in farklı bir hali yaşanıyor: Bankalar, kafeler, okullar ve galeriler okuma etkinliklerine ve sergilere davet ediyor
EN With map in hand, visitors can enjoy a different kind of sightseeing tour: banks, coffee bars, schools and galleries invite the general public to readings and exhibitions
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
haritası | map |
farklı | different |
bankalar | banks |
okullar | schools |
davet | invite |
TR Kıtlık, toprak erozyonu ve kuraklık gibi iklimle ilgili zorluklar gıda üretiminin azalmasına neden oluyor ve tedarik zincirlerinde COVID-19'un neden olduğu aksaklıklar yaşanıyor.
EN Climate-related challenges such as scarcity, soil erosion and drought are leading to reduced food production, and supply chains are experiencing disruptions caused by COVID-19.
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
toprak | soil |
kuraklık | drought |
ilgili | related |
zorluklar | challenges |
gıda | food |
tedarik | supply |
TR Dünyanın ve tüketicilerin ihtiyaçları değiştikçe, sektörümüzde bazı zorluklar yaşanıyor
EN As the needs of the world and consumers change, our industry faces several challenges
Wong Turki | Basa inggris |
---|---|
ve | and |
tüketicilerin | consumers |
ihtiyaçları | needs |
zorluklar | challenges |
ın | of |
Nampilake terjemahan 10 saka 10