EN They can focus on internal projects instead of spending time managing remote access."
EN They can focus on internal projects instead of spending time managing remote access."
TR Artık uzaktan erişimi yönetmeye zaman harcamak yerine şirket projelerine odaklanabiliyorlar."
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
remote | uzaktan |
access | erişimi |
time | zaman |
of | yerine |
EN Instead of spending the night in large all-inclusive hotels it is better to stay in small guesthouses
TR Ayrıca her şey dahil paketi sunan büyük oteller yerine küçük pansiyonlarda kalmak da daha uygun
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
hotels | oteller |
small | küçük |
in | da |
large | büyük |
to | ayrıca |
is | kalmak |
the | daha |
EN Instead, you can write a generator function, which is the same as a normal function, except that instead of returning once, a generator can yield as many times as it needs to in order to provide the values to be iterated over.
TR Bunun için bir üreteç işlevini normal bir işlev yazar gibi yazabilirsiniz, siz bir kez değer döndürmeyi, beklerken bir üreteç üzerinde yinelenecek değerleri sağlamak için gerektiği kadar çok kez değer döndürebilir.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
function | işlev |
normal | normal |
times | kez |
same | bir |
to | sağlamak |
in | için |
of | in |
EN Reach market faster and increase efficiency: Knovel users reduce project completion and rework time by 8-9% and avoid spending 3-15 hours per month looking for information
TR Piyasaya daha hızlı ulaşmak ve verimi artırmak: Knovel kullanıcıları proje tamamlanma ve üzerinde yeniden çalışma süresini %8-9 oranında düşürür ve ayda 3-15 saati bilgi aramaya harcamaktan kurtulur
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
reach | ulaşmak |
and | ve |
knovel | knovel |
project | proje |
completion | tamamlanma |
time | saati |
information | bilgi |
faster | hızlı |
users | kullanıcıları |
increase | artırmak |
for | daha |
EN Discover the websites spending the most on Google Search Ads within a specific country or industry vertical.
TR Google Search Reklamları'nın çoğunu belirli bir ülkede veya sektörde harcayan websitelerini keşfedin.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
country | ülkede |
discover | keşfedin |
or | veya |
ads | reklamlar |
EN The Semrush Advertising Research Competitors report provides a list of a domain’s rivals, the number of common keywords, estimations on paid traffic, and online competitors’ ad spending
TR Semrush Reklam Araştırma Rakipleri raporu, rakiplerin alan adlarını, ortak anahtar kelime sayısını, ücretli trafik tahminlerini ve çevrimiçi rakiplerin reklam harcamalarının bulunduğu bir liste sağlar
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
semrush | semrush |
provides | sağlar |
list | liste |
common | ortak |
traffic | trafik |
paid | ücretli |
online | çevrimiçi |
research | araştırma |
report | raporu |
and | ve |
keywords | anahtar |
competitors | rakiplerin |
advertising | reklam |
a | bir |
EN Spending a lot of time on SEO is not part of your business?
TR SEO'ya çok zaman harcamak işinizin bir parçası değil mi?
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
time | zaman |
business | iş |
a | bir |
not | değil |
EN Spending too much time on SEO, not your business? Sitechecker can help you to get more organic traffic with less effort.
TR İşiniz SEO üzerinde çokça zaman harcamak değil mi? Sitechecker, daha az çabayla daha fazla organik trafik kazanmanıza yardımcı olabilir.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
time | zaman |
seo | seo |
organic | organik |
traffic | trafik |
sitechecker | sitechecker |
help | yardımcı |
can | olabilir |
not | değil |
on | üzerinde |
EN Enjoy spending time with your family during Ramadan and Eid with 20% off!
TR Sizi sevdiklerinize sa?l?kla ula?t?rmak dile?iyle, Ramazan ve bayram boyunca %20 indirim!
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
and | ve |
with | boyunca |
EN By streamlining your component supply and installation processes, we can help you rationalize spending, accelerate productivity, flex with new demands, and outmaneuver competitors
TR Komponent tedariki ve kurulumu süreçlerinizi kolaylaştırarak harcamalarınızı rasyonelleştirmenize, üretkenliğinizi hızlandırmanıza, yeni taleplere karşı esnek olmanıza ve rakiplerinize üstünlük sağlamanıza yardımcı olabiliriz
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
installation | kurulumu |
new | yeni |
help | yardımcı |
with | karşı |
and | ve |
EN It feels great to wake up and work on something you care about, with people you enjoy spending time with. That's how we feel at Sonix. If you are passionate about delighting millions of customers, we want to chat with you!
TR Uyanmak ve değer verdiğin bir şey üzerinde çalışmak harika hissettiriyor, zaman geçirmekten zevk aldığın insanlarla. Sonix'te böyle hissediyoruz. Milyonlarca müşteriyi memnun etme konusunda tutkulu iseniz, sizinle sohbet etmek istiyoruz!
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
people | insanlarla |
time | zaman |
passionate | tutkulu |
work | çalışmak |
if you are | iseniz |
at | de |
great | harika |
how | böyle |
chat | sohbet |
and | ve |
something | bir şey |
it | etme |
we | istiyoruz |
EN With Sonix you can focus on assimilating key data points and synthesizing information rather than spending time transcribing.
TR Sonix ile anahtar veri noktalarını asimile etmeye ve zaman transkripsiyonu yapmak yerine bilgileri sentezlemeye odaklanabilirsiniz.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
sonix | sonix |
focus | odaklanabilirsiniz |
key | anahtar |
transcribing | transkripsiyonu |
data | veri |
information | bilgileri |
time | zaman |
and | ve |
with | ile |
EN It feels so energizing to work on something you care about, with people you enjoy spending time with
TR Değer verdiğin bir şey üzerinde çalışmak, vakit geçirmekten zevk aldığın insanlarla çalışmak çok enerji verici bir duygu
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
people | insanlarla |
time | vakit |
something | bir şey |
to | şey |
on | üzerinde |
work | çalışmak |
EN Do you spend more time reading about other people’s fun activities or posting about your own fun activities, than you do actually spending time on your own fun activities?
TR Diğer insanların eğlenceli aktiviteleri hakkında okumaya veya kendi eğlenceli aktiviteleriniz hakkında gönderiler yazmaya gerçekten kendi eğlenceli aktivitelerinize ayırdığınız zamandan daha mı fazla zaman harcıyorsunuz?
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
fun | eğlenceli |
actually | gerçekten |
other | diğer |
time | zaman |
or | veya |
about | hakkında |
more | fazla |
EN As I grew into adolescence, I started spending more and more time online
TR Ergenlik çağına girdikçe internette daha fazla zaman geçirmeye başladım
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
started | başladı |
time | zaman |
online | internette |
EN Achieving this is a huge success in itself - but reaching this by only spending half of the Google CPC budget and still generating a 20% higher order value was above and beyond everybody’s expectations
TR Bu sonuç başlı başına büyük bir başarı - ancak Google TBM bütçesinin sadece yarısını harcayarak %20 daha yüksek bir sipariş değeri üretmek, herkesin beklentisinin üstünde ve ötesindeydi
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
success | başarı |
order | sipariş |
this | bu |
and | ve |
higher | daha yüksek |
value | değeri |
a | bir |
EN Steelseries gaming keyboards allow gamers to access capabilities of esports pros without spending a fortune or sacrificing quality.
TR SteelSeries oyun klavyeleri, oyuncuların servet harcamadan veya kaliteden ödün vermeden espor profesyonellerinin yeteneklerine erişmelerini sağlar.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
allow | sağlar |
of | ın |
esports | espor |
steelseries | steelseries |
or | veya |
without | vermeden |
gaming | oyun |
EN 6.a.1. Amount of water- and sanitation-related official development assistance that is part of a government-coordinated spending plan
TR 6.a.1. Devlet koordinasyonundaki harcama planının bir parçası olan su ve atıksu hizmetleri ile ilgili resmi kalkınma yardımının miktarı
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
official | resmi |
development | kalkınma |
assistance | yardım |
government | devlet |
water | su |
related | ilgili |
and | ve |
plan | plan |
amount | miktarı |
EN 8.b.1. Total government spending in social protection and employment programmes as a proportion of the national budgets and GDP
TR 8.b.1. Ulusal bütçelerin ve GSYH'nın bir oranı olarak sosyal koruma ve istihdam programlarına yapılan toplam kamu harcamaları
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
government | kamu |
social | sosyal |
protection | koruma |
employment | istihdam |
and | ve |
national | ulusal |
EN Kibar Holding rolled up its sleeves to manufacture specially alloyed aluminum, which is currently not produced in Turkey and has to be imported by spending millions of dollars.
TR Kibar Holding, Türkiye'de üretilemeyen ve milyonlarca dolar ödenerek ithal edilen özel alaşımlı alüminyum üretimi için kolları sıvadı.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
kibar | kibar |
aluminum | alüminyum |
dollars | dolar |
holding | holding |
and | ve |
of | in |
to | için |
EN We offer you the opportunity to join our company and after spending some time with us, the chance to grow and acquire your own department
TR Size şirketimize katılma ve bizimle biraz zaman geçirdikten sonra kendi departmanınızı kurma ve büyütme fırsatı sunuyoruz
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
with us | bizimle |
time | zaman |
opportunity | fırsat |
and | ve |
the | size |
we offer | sunuyoruz |
EN One survey showed that Germans are now spending only 54 per cent of their viewing time watching classic television.
TR Yapılan bir araştırmaya göre Almanların sadece yüzde 54’ü izleme zamanlarını klasik televizyonun başında geçiriyor.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
germans | almanlar |
classic | klasik |
per cent | yüzde |
only | sadece |
EN Reach market faster and increase efficiency: Knovel users reduce project completion and rework time by 8-9% and avoid spending 3-15 hours per month looking for information
TR Piyasaya daha hızlı ulaşmak ve verimi artırmak: Knovel kullanıcıları proje tamamlanma ve üzerinde yeniden çalışma süresini %8-9 oranında düşürür ve ayda 3-15 saati bilgi aramaya harcamaktan kurtulur
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
reach | ulaşmak |
and | ve |
knovel | knovel |
project | proje |
completion | tamamlanma |
time | saati |
information | bilgi |
faster | hızlı |
users | kullanıcıları |
increase | artırmak |
for | daha |
EN Discover the websites spending the most on Google Search Ads within a specific country or industry vertical.
TR Google Search Reklamları'nın çoğunu belirli bir ülkede veya sektörde harcayan websitelerini keşfedin.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
country | ülkede |
discover | keşfedin |
or | veya |
ads | reklamlar |
EN Spending too much time on SEO, not your business? Sitechecker can help you to get more organic traffic with less effort.
TR İşiniz SEO üzerinde çokça zaman harcamak değil mi? Sitechecker, daha az çabayla daha fazla organik trafik kazanmanıza yardımcı olabilir.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
time | zaman |
seo | seo |
organic | organik |
traffic | trafik |
sitechecker | sitechecker |
help | yardımcı |
can | olabilir |
not | değil |
on | üzerinde |
EN And in this she hasn’t changed: she still much prefers spending her time on scientific publications and research than on public appearances.
TR Bu açıdan da değişen bir şey yok: Toplum önüne çıkmaktansa yayınlarla ve araştırmalarla ilgilenmeyi tercih ediyor.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
public | toplum |
in | da |
this | bu |
and | ve |
she | bir |
her | ne |
much | en |
EN One survey showed that Germans are now spending only 54 per cent of their viewing time watching classic television.
TR Yapılan bir araştırmaya göre Almanların sadece yüzde 54’ü izleme zamanlarını klasik televizyonun başında geçiriyor.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
germans | almanlar |
classic | klasik |
per cent | yüzde |
only | sadece |
EN They are the government’s most important source of revenue, which is used to fund spending for the common good – such as social security, education, healthcare and transport infrastructure
TR Bu vergiler, devletin -sosyal güvenlik, eğitim, sağlık veya ulaşım altyapısı gibi- kamu yararına yaptığı harcamaların finansmanında kullanılan en önemli gelir kaynaklarından biri
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
and | bu |
security | güvenlik |
education | eğitim |
healthcare | sağlık |
transport | ulaşım |
infrastructure | altyapısı |
most | en |
important | önemli |
the | veya |
used | kullanılan |
of | biri |
EN He felt that the house was worth spending 4,200 Reichsthaler on, as it allowed him to work in peace
TR 4200 imparatorluk gümüşüne mal olan evde sükunet içerisinde çalışabilecekti
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
it | olan |
on | evde |
in | içerisinde |
EN In the 1990s, while she was a medical student spending a semester abroad, she worked in an AIDS ward there and learned more about the social aspects of the disease
TR 1990’larda katıldığı ve tıp öğrencisi olarak bir AIDS kliniğinde yurtdışı değişim programı sırasında hastalığın sosyal etkilerini de tanımış
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
s | s |
medical | tıp |
social | sosyal |
disease | hastalığı |
and | ve |
she | bir |
more | de |
in | sırasında |
EN Pia Dietz says she has noticed over the past few weeks that the parties are spending far more time putting each other down rather than emphasizing their own strengths
TR Son haftalarda Pia’nın dikkatini çeken bir gelişme, partilerin kendi güçlü yanlarına odaklanmak yerine birbirlerini daha sık kötülüyor olmaları olmuş
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
she | bir |
other | son |
more | daha |
EN Source: Statista data center spending article and chart; JLL Data Center report.
TR Kaynak: Statista veri merkezi harcama makalesi ve tablosu; JLL Veri Merkezi raporu.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
source | kaynak |
center | merkezi |
data | veri |
and | ve |
report | raporu |
EN The pandemic accelerated spending on edge computing, as companies invested in digital products and services. Now, it?s off to the races. So, where will we see the most edge growth moving forward?
TR Pandemi, şirketlerin dijital ürün ve servislere yatırım yapmasıyla edge bilişim harcamalarını hızlandırdı. Şimdi aşama kaydetme zamanı. Öyleyse, edge büyümesindeki en büyük ilerlemeyi nerede göreceğiz?
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
pandemic | pandemi |
digital | dijital |
now | zaman |
companies | şirketlerin |
edge | edge |
most | en |
and | ve |
products | ürün |
where | nerede |
EN Hardware, software and services: IDC projects that spending on edge compute and storage will soar to $33.3 billion by 2024, as organizations build out their infrastructure
TR Donanım, yazılım ve servisler: IDC, kuruluşlar altyapılarını oluşturdukça, edge bilgi işlem ve depolamaya yapılan harcamaların 2024 yılına kadar 33,3 milyar dolara yükseleceğini öngörüyor
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
projects | iş |
billion | milyar |
organizations | kuruluşlar |
infrastructure | altyapı |
edge | edge |
hardware | donanım |
software | yazılım |
to | kadar |
and | ve |
services | servisler |
EN I was prepared for a hugely complicated dashboard full of confusing graphs and numbers that make no sense without spending days educating yourself on what is what and what it means
TR Kendinizi neyin ne olduğu ve ne anlama geldiği konusunda eğitmek için günler harcamadan hiçbir anlam ifade etmeyen kafa karıştırıcı grafikler ve sayılarla dolu son derece karmaşık bir gösterge tablosuna hazırdım
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
complicated | karmaşık |
days | günler |
and | ve |
no | hiçbir |
is | olduğu |
what | ne |
for | için |
full of | dolu |
means | anlama |
make | e |
yourself | bir |
EN By tracking which times of the day or year are the busiest, they'll be able to offer special sales, discounts, and other incentives to encourage extra spending during peak visitation times.
TR Günün veya yılın hangi zamanlarının en yoğun olduğunu takip ederek, en yoğun ziyaret zamanlarında ekstra harcamayı teşvik etmek için özel satışlar, indirimler ve diğer teşvikler sunabilirler.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
discounts | indirimler |
encourage | teşvik |
year | yıl |
sales | satış |
other | diğer |
day | gün |
extra | ekstra |
and | ve |
or | veya |
tracking | takip |
of | in |
to | ziyaret |
EN The Web Audit tool doesn’t just spot SEO problems – it also tells you how to fix them. Get the answers you need without calling an expert (or spending hours reading IT websites).
TR Web Audit aracı sadece SEO sorunlarını tespit etmekle kalmaz, aynı zamanda bunları nasıl düzelteceğinizi de söyler. Bir uzman çağırmadan (veya BT web sitelerini okumak için saatler harcamadan) ihtiyacınız olan yanıtları alın.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
audit | audit |
seo | seo |
problems | sorunlarını |
expert | uzman |
hours | saatler |
answers | yanıtları |
get | alın |
it | bt |
also | de |
websites | sitelerini |
web | web |
or | veya |
how | nasıl |
need | ihtiyacınız |
EN Discover the websites spending the most on Google Search Ads within a specific country or industry vertical.
TR Google Search Reklamları'nın çoğunu belirli bir ülkede veya sektörde harcayan websitelerini keşfedin.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
country | ülkede |
discover | keşfedin |
or | veya |
ads | reklamlar |
EN It feels great to wake up and work on something you care about, with people you enjoy spending time with. That's how we feel at Sonix. If you are passionate about delighting millions of customers, we want to chat with you!
TR Uyanmak ve değer verdiğin bir şey üzerinde çalışmak harika hissettiriyor, zaman geçirmekten zevk aldığın insanlarla. Sonix'te böyle hissediyoruz. Milyonlarca müşteriyi memnun etme konusunda tutkulu iseniz, sizinle sohbet etmek istiyoruz!
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
people | insanlarla |
time | zaman |
passionate | tutkulu |
work | çalışmak |
if you are | iseniz |
at | de |
great | harika |
how | böyle |
chat | sohbet |
and | ve |
something | bir şey |
it | etme |
we | istiyoruz |
EN With Sonix you can focus on assimilating key data points and synthesizing information rather than spending time transcribing.
TR Sonix ile anahtar veri noktalarını asimile etmeye ve zaman transkripsiyonu yapmak yerine bilgileri sentezlemeye odaklanabilirsiniz.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
sonix | sonix |
focus | odaklanabilirsiniz |
key | anahtar |
transcribing | transkripsiyonu |
data | veri |
information | bilgileri |
time | zaman |
and | ve |
with | ile |
EN It feels so energizing to work on something you care about, with people you enjoy spending time with
TR Değer verdiğin bir şey üzerinde çalışmak, vakit geçirmekten zevk aldığın insanlarla çalışmak çok enerji verici bir duygu
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
people | insanlarla |
time | vakit |
something | bir şey |
to | şey |
on | üzerinde |
work | çalışmak |
EN Do you spend more time reading about other people’s fun activities or posting about your own fun activities, than you do actually spending time on your own fun activities?
TR Diğer insanların eğlenceli aktiviteleri hakkında okumaya veya kendi eğlenceli aktiviteleriniz hakkında gönderiler yazmaya gerçekten kendi eğlenceli aktivitelerinize ayırdığınız zamandan daha mı fazla zaman harcıyorsunuz?
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
fun | eğlenceli |
actually | gerçekten |
other | diğer |
time | zaman |
or | veya |
about | hakkında |
more | fazla |
EN The treasurers maintain ITAA’s accounts and record any spending and donations
TR Saymanlar ITAA'nın hesaplarını tutar ve her türlü harcama ve bağışı kaydederler
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
accounts | hesaplar |
and | ve |
EN The treasurers do not have the power to independently make spending decisions
TR Saymanlar bağımsız olarak harcama kararları alma yetkisine sahip değildir
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
independently | bağımsız |
to | sahip |
decisions | kararlar |
EN All Crisp plans have been designed to fit most business needs. Our prices are flat and transparent so you can easily plan your spending.
TR Tüm Crisp planları çoğu işletme ihtiyacına uyacak şekilde tasarlanmıştır. Fiyatlandırmalarımız sabit ve şeffaftır, böylece harcamalarınızı kolayca planlayabilirsiniz.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
crisp | crisp |
fit | uyacak |
needs | ihtiyacı |
easily | kolayca |
plans | planları |
most | çoğu |
business | iş |
all | tüm |
designed | tasarlanmış |
and | ve |
EN Bids are updated by Pinterest automatically several times a day to try and get you the most results at the lowest possible cost per result while also spending your entire budget.
TR Teklifler, size sonuç başına mümkün olan en düşük maliyetle en iyi sonuçları sağlamak ve aynı zamanda bütçenizin tamamını harcamak için Pinterest tarafından günde birkaç kez otomatik olarak güncellenir.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
times | kez |
day | günde |
possible | mümkün |
most | en |
at | iyi |
by | tarafından |
automatically | otomatik olarak |
results | sonuçları |
lowest | en düşük |
result | sonuç |
and | ve |
the | aynı |
per | başına |
a | birkaç |
EN David McCandless turns complex data sets (like worldwide military spending, media buzz, Facebook status updates) into beautiful, simple diagrams that tease out unseen patterns and connections
TR David McCandless bazı komplike bilgi setlerini; ordunun harcamaları, medyadaki hareketlilikler, Facebook durum güncellemeleri ve daha bir çoğunu, güzel ama basit diagramlara çeviriyor
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
david | david |
data | bilgi |
media | medyadaki |
status | durum |
updates | güncellemeleri |
beautiful | güzel |
simple | basit |
patterns | bir |
that | bazı |
and | ve |
EN Plus, you won’t have to worry about spending money on extra resources to help promote your brand. Archetypes help you tell your brand’s story effortlessly yet effectively.
TR Ayrıca, markanızı tanıtmanıza yardımcı olacak ekstra kaynaklar için para harcama konusunda endişelenmenize gerek kalmaz. Arketipler, markanızın hikayesini zahmetsizce ve etkili bir şekilde anlatmanıza yardımcı olur.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
extra | ekstra |
resources | kaynaklar |
effortlessly | zahmetsizce |
help | yardımcı |
have | gerek |
your | ve |
tell | için |
to | ayrıca |
your brand | markanızın |
yet | bir |
EN Instead, Klautz decided to publish German technology, medicine and history.
TR Klautz bunun yerine Alman teknolojisi, tıbbı ve tarihiyle ilgili şeyler yayınlamaya karar verdi.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
technology | teknolojisi |
instead | bunun yerine |
to | yerine |
and | ve |
EN A single page can rank for hundreds of closely-related keywords. Parent Topic determines if you can rank for your target keyword while targeting a more general topic on your page instead.
TR Tek bir sayfa yüzlerce yakından alakalı anahtar kelime için sıralamaya girebilir. Ana Konu, sayfanızda daha genel bir konuyu hedeflerken, hedef anahtar kelimeniz için sıralamaya girip giremeyeceğinizi belirler.
Basa inggris | Wong Turki |
---|---|
determines | belirler |
general | genel |
closely | yakından |
related | alakalı |
page | sayfa |
more | daha |
of | in |
target | hedef |
a | bir |
Nampilake terjemahan 50 saka 50