TR Çeşitliliğin araştırmalarda yenilikler yapılması için vazgeçilmez olduğu ve cinsiyet eşitliğinin de bunu sağlamakta kilit rolde olduğu yönünde yaygın olarak kabul edilen bir görüş bulunmaktadır
TR Çeşitliliğin araştırmalarda yenilikler yapılması için vazgeçilmez olduğu ve cinsiyet eşitliğinin de bunu sağlamakta kilit rolde olduğu yönünde yaygın olarak kabul edilen bir görüş bulunmaktadır
EN There is widespread agreement that fostering diversity is integral to innovation in research, and gender equality is key to achieving this
טורקי | אנגלית |
---|---|
cinsiyet | gender |
kilit | key |
kabul | agreement |
TR Örneğin, 1 çıktısı olan bir işlemin, 1 ödeme olduğu varsayılırken, 10 çıktısı olan bir işlemin 9 ödeme olduğu varsayılır
EN For example, a transaction with 1 output is assumed to be 1 payment, and a transaction with 10 outputs is assumed to be 9 payments
TR Yavaş yavaş bana ne olduğu, nasıl ve neden olduğu konusunda daha derin bir farkındalık kazandım ve sağlıksız davranışlardan uzak durmama yardımcı olacak araçlar öğrenmeye başladım
EN I slowly gained deeper awareness of what was happening to me, and how and why it happened, and I started to learn tools to help me stay away from unhealthy behavior
טורקי | אנגלית |
---|---|
farkındalık | awareness |
uzak | away |
araçlar | tools |
TR Müşterilerinizin ne kadar bağlı olduğu ile işinizin ne kadar karlı olduğu arasında doğrudan bir ilişki olduğunu anlamanız artık çok kolay.
EN It's now easy for your to understand that there is a direct correlation between how engaged your customers are and how profitable your business is.
טורקי | אנגלית |
---|---|
müşterilerinizin | your customers |
karlı | profitable |
doğrudan | direct |
artık | now |
kolay | easy |
TR Web sitesi ve içeriği, Hizmetlerimiz, Uygulamalarımız ve / veya Verilerimiz olduğu gibi ve mevcut olduğu şekilde sunulur
EN The Website and its content, our Services, Applications and/or Data are delivered on an as is and as available basis
טורקי | אנגלית |
---|---|
içeriği | content |
veya | or |
uygulamalar | services |
uygulamaları | applications |
TR Ticaret Odası'nın arama motorundaki isim arama fonksiyonuyla ise, yalnızca şahsın üyesi olduğu yönetim kurulu gösteriliyor ancak şahsın hangi firmalarda hisselerinin olduğu gösterilmiyor (eğer mevzu bahis şirket "Limited" değilse)
EN The name search function in the chamber's search engine only indicates if the person is a member of the Board of Directors and (unless a company is a 'Limited') does not show which companies they own shares in
טורקי | אנגלית |
---|---|
isim | name |
üyesi | member of |
olduğu | is |
kurulu | board |
limited | limited |
TR Çeşitliliğin araştırmalarda yenilikler yapılması için vazgeçilmez olduğu ve cinsiyet eşitliğinin de bunu sağlamakta kilit rolde olduğu yönünde yaygın olarak kabul edilen bir görüş bulunmaktadır
EN There is widespread agreement that fostering diversity is integral to innovation in research, and gender equality is key to achieving this
טורקי | אנגלית |
---|---|
cinsiyet | gender |
kilit | key |
kabul | agreement |
TR Okulların, anaokullarının ve kreşlerin kapalı olduğu veya kısıtlamalar çerçevesinde sınırlı bir kesime dönük olarak açık olduğu bu dönemde aileleri desteklemek Federal Hükümet’in merkezi hedeflerinden biri oldu
EN A key concern of the Federal Government is providing support for families when schools and childcare centres are closed or only working to a very limited extent
טורקי | אנגלית |
---|---|
kapalı | closed |
olduğu | is |
veya | or |
sınırlı | limited |
desteklemek | support |
federal | federal |
hükümet | government |
TR Müşterilerinizin ne kadar bağlı olduğu ile işinizin ne kadar karlı olduğu arasında doğrudan bir ilişki olduğunu anlamanız artık çok kolay.
EN It's now easy for you to understand that there is a direct correlation between how engaged your customers are and how profitable your business is.
TR Platform, "OLDUĞU GİBİ" VE "MEVCUT OLDUĞU ŞEKİLDE" SAĞLANMAKTADIR
EN THE Platform IS PROVIDED "AS IS" AND "AS AVAILABLE"
TR Platform, "OLDUĞU GİBİ" VE "MEVCUT OLDUĞU ŞEKİLDE" SAĞLANMAKTADIR
EN THE Platform IS PROVIDED "AS IS" AND "AS AVAILABLE"
TR Platform, "OLDUĞU GİBİ" VE "MEVCUT OLDUĞU ŞEKİLDE" SAĞLANMAKTADIR
EN THE Platform IS PROVIDED "AS IS" AND "AS AVAILABLE"
TR İyi bir internet bağlantınız olduğu sürece, Zoom hizmetlerinin kullanılabilir olduğu her yerden Zoom Webinars’a katılabilirsiniz
EN As long as you have a decent internet connection, you can participate in or attend Zoom Webinars from anywhere Zoom services are available
TR Bu kimlik bilgilerinin ne olduğu, nasıl çalıştığı veya bunlara neden ihtiyacımız olduğu konusunda kafanız karıştıysa bununla ilgili daha fazla bilgiyi SSH, SFTP, FTP Kimlik Bilgileri kılavuzumuzda bulabilirsiniz.
EN If you’re confused about what these credentials are, how they work, or why we need them, you can read more about that in our SSH, SFTP, FTP Credentials guide.
TR ''Semrush Google, Trends, Moz, Hootsuite ve SimilarWeb'in bir arada olduğu bir anahtar kelime arama aracı gibi.''
EN “Semrush is like a keyword research tool, Google Trends, Moz, Hootsuite and SimilarWeb in one.”
טורקי | אנגלית |
---|---|
semrush | semrush |
moz | moz |
olduğu | is |
aracı | tool |
TR ''Konu saf değer olduğu zaman, Semrush kazanır. Bunun temel nedeni, tam-özellikli SEO yazılım paketi ve Google Ads yazılımını aylık aynı fiyata elde ediyorsunuz.''
EN “When it comes to pure value, Semrush wins. That’s mostly because you get a fully-featured SEO software suite AND Google Ads software for the same monthly price.”
טורקי | אנגלית |
---|---|
konu | for |
saf | pure |
semrush | semrush |
seo | seo |
ve | and |
ads | ads |
aylık | monthly |
elde | get |
TR Semrush ile ilgili favori kısım, rekabetçi zeka için sahip olduğu güç. Daha fazla veriye sahip olduğunuz zaman daha bilinçli reklamcılık kararları vermeyi kolaylaştırıyor. "
EN “My favorite part about Semrush is the power it has for competitive intelligence. It makes it easier to make savvy advertising decisions when you have more data.”
טורקי | אנגלית |
---|---|
semrush | semrush |
favori | favorite |
rekabetçi | competitive |
zeka | intelligence |
güç | power |
veriye | data |
reklamcılık | advertising |
kararları | decisions |
TR İkinci Dünya Savaşını takip eden yıllarda, Elsevier bugün olduğu gibi varlıklı bir şirket değildi
EN In the decades preceding World War II, Elsevier was not the prosperous company we know today
טורקי | אנגלית |
---|---|
dünya | world |
elsevier | elsevier |
bugün | today |
şirket | company |
TR 1937'de Klautz bu proje için, Elsevier'in yıllık karının 120.000 florin olduğu düşünülünce büyük bir yatırım olan 35.000 florini bir araya getirmeyi başardı
EN In 1937 Klautz had managed to gather 35,000 guilders for this project – a huge investment, considering Elsevier’s yearly profit amounted to 120,000 guilders
טורקי | אנגלית |
---|---|
proje | project |
elsevier | elsevier |
yıllık | yearly |
büyük | huge |
yatırım | investment |
TR Aynı zamanda nihai makalenin okuyucuları da kendilerini çalışmanın tekrarlanabilir olduğu konusunda daha emin hisseder, çünkü başlangıçtaki çalışma tahminleri ve analiz planları bağımsız olarak incelenmiştir.
EN At the same time, readers of the final paper can feel more confident that the work is reproducible because the initial study predictions and analysis plans were independently reviewed.
טורקי | אנגלית |
---|---|
zamanda | time |
olduğu | is |
çalışma | work |
analiz | analysis |
bağımsız | independently |
TR Bilinçsiz önyargıyı fark etmek ve bastırmak bir beceridir ve tüm becerilerde olduğu gibi hatırlanması/pratiğinin yapılması gerekir
EN Recognizing and suppressing unconscious bias is a skill and like any other skill; you need to keep refreshing/practising regularly
טורקי | אנגלית |
---|---|
bilinçsiz | unconscious |
olduğu | is |
siz | you |
TR Uzaktan ve yerinde eğitimlerin Research4Life görev güçleri tarafından kullanıma sunulan akademik makalelerin kullanımını artırmakta en etkili yöntem olduğu kanıtlanmıştır.
EN Distance and on-site training have proven to be the most effective way of increasing usage of the scholarly publications available through Research4Life task forces.
טורקי | אנגלית |
---|---|
görev | task |
en | most |
etkili | effective |
yöntem | way |
kullanımı | usage |
TR Burada bulunanlar Tunç ve Demir çağına ait olduğu sanılan tarih öncesine ait 7 farklı katmandan oluşan bir yerleşimi gösteriyor
EN The shows indicate that there was a location, which related to prehistoric Bronze Age and Iron Age and was consisted of different layers
טורקי | אנגלית |
---|---|
farklı | different |
TR Alan adının sahip olduğu reklamların ve bu reklamları yerleştiren yayıncıların, medya ve reklam metinlerinin örneklerinin ve tanıtımı yapılan varış sayfalarının bilgisin alın
EN Get information on the ads the domain has, and the publishers placing these ads, samples of media and text advertising, and landing pages promoted
טורקי | אנגלית |
---|---|
medya | media |
alın | get |
TR Rakiplerinizin ve ortaklarınızın aktif olduğu en iyi ülkeleri bulun
EN Locate top countries where your competitors and partners are active
טורקי | אנגלית |
---|---|
ve | and |
aktif | active |
ortakları | partners |
TR Orijinal derginin zaten MEDLINE'da indekslenmiş durumda olduğu açık erişimli ayna dergiler PMC'ye ek bir denetim olmaksızın girer
EN Open access mirror journals of which the original journal is already indexed in MEDLINE, will get into PMC without any additional review
טורקי | אנגלית |
---|---|
orijinal | original |
derginin | journal |
zaten | already |
olduğu | is |
açık | open |
ayna | mirror |
dergiler | journals |
ek | additional |
olmaksızın | without |
TR İyi Pazarlamacıların Büyük Pazarlamacı olduğu yer
EN Where Good Marketers Become Great
טורקי | אנגלית |
---|---|
büyük | great |
TR Edward Snowden'ın 2013'teki küresel kitlesel gözetim ifşalarından sonra, çevrimiçi gizliliğin tehdit altında olduğu ortaya çıktı
EN After the 2013 global mass surveillance revelations by Edward Snowden, it became evident that online privacy is threatened
טורקי | אנגלית |
---|---|
küresel | global |
çevrimiçi | online |
olduğu | is |
TR Bu nedenle iş süreçlerinde olduğu gibi ürün ve hizmet alımlarımızda doğru tedarikçilere ulaşabilmeyi ve uzun vadeli iş birlikleri kurabilmeyi önemsiyoruz.
EN Thus, we care about accessing the correct suppliers and establishing long-term cooperation in our product and service procurements as in our business processes.
טורקי | אנגלית |
---|---|
ürün | product |
uzun | long |
vadeli | term |
TR Tüm paydaşlarımızla olduğu gibi tedarikçilerimzle de açık ve şeffaf iletişim kurmayı taahüt ederiz
EN We undertake to form open and transparent communication with our suppliers as all our stakeholders
טורקי | אנגלית |
---|---|
tüm | all |
açık | open |
şeffaf | transparent |
iletişim | communication |
TR Geçirdiği iş kazası sonrası sahip olduğu engeli gerekçe gösterilerek iş görüşmelerinde pek çok kez geri çevrilen Erhan, şimdi psikolojik ve maddi olarak daha rahat ve gelecek için daha umutlu olduğunu söylüyor.
EN Erhan, who was rejected in job interviews several times on the grounds of his disability after a work accident, says that he is psychologically and financially relieved and more hopeful for the future.
טורקי | אנגלית |
---|---|
kez | times |
erhan | erhan |
gelecek | future |
TR Kısa süreli bir işte çalışıyor olsa da yeni bir güne uyandığında artık kaygı değil, memnuniyet hissediyor; bir işi ve düzenli bir geliri olduğu için psikolojik ve maddi olarak rahatladığını belirtiyor
EN Even though he is working in a short-term employment project, he is not anxious anymore when he wakes up to a brand new day and he says he’s feeling happy; psychologically and financially relieved because he has a job and regular income
טורקי | אנגלית |
---|---|
kısa | short |
süreli | term |
çalışıyor | working |
işi | job |
düzenli | regular |
olduğu | is |
TR Söz konusu bağlantının dahil edilmesi, Foursquare tarafından onaylandığı veya işletmecilerinin herhangi bir ilgisi olduğu anlamına gelmez
EN The inclusion of any such link does not imply endorsement by Foursquare or any association with its operators
טורקי | אנגלית |
---|---|
bağlantının | link |
foursquare | foursquare |
TR işlediğimiz veya kontrol ettiğimiz kişisel verilerinizi uygulanabilir olduğu ölçüde başka bir veri denetleyicisine aktarılma hakkı;
EN the right to have your personal data that we process or control transferred to another data controller, to the extent applicable;
טורקי | אנגלית |
---|---|
veya | or |
kontrol | control |
uygulanabilir | applicable |
başka | another |
veri | data |
hakkı | right |
טורקי | אנגלית |
---|---|
dns | dns |
olduğu | is |
bilgi | learn |
buradaki | here |
okuyun | read |
טורקי | אנגלית |
---|---|
verilen | provided |
bilgiler | information |
garanti | warranty |
olmaksızın | without |
olduğu | is |
gibi | as |
טורקי | אנגלית |
---|---|
verilerin | data |
tümü | all |
hizmetimizi | our service |
kullandığınız | you use |
sürece | as long as |
gerekli | necessary |
olduğu | is |
TR Proxy'lerimiz dünyanın farklı yerlerinde sunuculara sahip olduğu için ücretsiz olarak Arama Motoru Sıralaması(Serp) derecenize proxy'miz aracılığı ile bakabilirsiniz.
EN As our proxy have servers in different regions of the world , you can use our free google proxy to check the search engine rankings(SERPS ranking) of your website around the world.
טורקי | אנגלית |
---|---|
proxy | proxy |
farklı | different |
sunuculara | servers |
sahip | have |
ücretsiz | free |
motoru | engine |
sıralaması | ranking |
TR Başka sorularınız olduğu takdirde bizimle iletişime geçmekten çekinmeyin.
EN Don't hesitate to contact us in case you have any questions or queries.
טורקי | אנגלית |
---|---|
iletişime | contact |
soruları | questions |
TR İki faktörlü kimlik doğrulama (2FA), bir kullanıcının sahip olduğu bir şeyle bildiği bir şeyi sağladığı çok faktörlü kimlik doğrulama türüdür
EN Two-factor authentication (2FA) is a type of multi-factor authentication where a user provides something he/she knows with something he/she possesses
טורקי | אנגלית |
---|---|
kullanıcının | user |
çok | multi |
TR Son olarak, diğer hizmetlerde olduğu gibi, mükemmel değiliz ve sınırlarımız var
EN Finally, like any other service, we are not perfect and have limitations
טורקי | אנגלית |
---|---|
diğer | other |
mükemmel | perfect |
טורקי | אנגלית |
---|---|
piyasadaki | on the market |
en | most |
kompakt | compact |
motor | motor |
önemli | matters |
olduğu | is |
mobil | mobile |
טורקי | אנגלית |
---|---|
tüm | all |
last | last |
hizmetleri | services |
yazılımı | software |
zaman | time |
içerik | content |
sunulan | offered |
işlevsellik | functionality |
değişiklik | change |
טורקי | אנגלית |
---|---|
last | last |
tüm | all |
hizmetlerini | services |
olduğu | is |
kabul | accept |
ın | of |
טורקי | אנגלית |
---|---|
last | last |
yeni | new |
bulunan | found |
değişiklikler | changes |
TR Web siteniz için oluşturduğunuz backlinkleri takip edin, backlinkler kaybolduğunda e-posta bildirimleri alın ve hangi backlinklerin sıralama üzerinde en büyük etkiye sahip olduğu anlamak için açık raporlar kullanın.
EN Track backlinks you’ve built to the website, get email alerts when backlinks become lost, and use clear reports to understand which backlinks have the biggest impact on rankings.
טורקי | אנגלית |
---|---|
web | website |
takip | track |
backlinkler | backlinks |
e-posta | |
sıralama | rankings |
etkiye | impact |
sahip | have |
açık | clear |
raporlar | reports |
kullanın | use |
TR Sitechecker, ücretsiz ve freemium modellerin bir kombinasyonuna sahiptir. Ekstra araçları ihtiyacınız olduğu sürece ücretsiz olarak kullanabilir ve 7 gün boyunca temel ürünlere erişmek için ücretsiz deneme sürümünü başlatabilirsiniz.
EN Sitechecker has a combination of free trial and freemium models. You can use extra tools for free as long as you need and you can start a free trial to get access to core products for 7 days.
טורקי | אנגלית |
---|---|
sitechecker | sitechecker |
ekstra | extra |
sürece | as long as |
gün | days |
temel | core |
deneme | trial |
TR Web scraper gerçek zamanlı olarak nasıl çalıştığını görebilirsiniz. Raporu, “durumun devam etmekte olduğu” etki alanına göre açın.
EN You can see how crawler works in real time. Just open the report by domain which status is ‘in progress’.
טורקי | אנגלית |
---|---|
görebilirsiniz | you can see |
raporu | report |
olduğu | is |
açın | open |
etki alanı | domain |
TR Bir diğer avantaj da stake ettiğiniz coinlerin değerinin ASIC ve diğer madencilik donanımlarında olduğu gibi azalmak yerine, sadece piyasa fiyatlarındaki dalgalanmalardan etkileneceği gerçeğidir
EN Another benefit is that the value of your staked coins doesn't depreciate unlike with ASICs and other mining hardware
טורקי | אנגלית |
---|---|
avantaj | benefit |
madencilik | mining |
olduğu | is |
TR Olumsuz olduğu için bir görüşü asla baskılamayız.
EN We’ll never suppress an opinion for being negative.
טורקי | אנגלית |
---|---|
olumsuz | negative |
asla | never |
מציג 50 מתוך 50 תרגומים