EN Do you believe that one day face-to-face instruction will be a thing of the past? No, I don’t believe that, nor do I hope it will be
{search} in Englanti voidaan kääntää seuraaviksi Turkki sanoiksi/lauseiksi:
EN Do you believe that one day face-to-face instruction will be a thing of the past? No, I don’t believe that, nor do I hope it will be
TR Bir gün artık hiç yüz yüze eğitimim yapmayacağımıza inanıyor musunuz? Hayır, buna inanmıyor ve böyle bir şey dilemiyorum
Englanti | Turkki |
---|---|
face | yüz |
do you | musunuz |
you | ve |
a | bir |
to | şey |
EN I truly believe that this measure will help to make science more reproducible.
TR Bu önlemin bilimin daha tekrarlanabilir hale gelmesine yardımcı olacağına gerçekten inanıyorum.
Englanti | Turkki |
---|---|
truly | gerçekten |
this | bu |
help | yardımcı |
EN When she wakes up, her son tries to make her believe that nothing has changed – an undertaking that is as amusing as it is revealing on all kinds of levels.
TR Oğlu, annesi için DAC’nin hala var olduğu sahte bir dünya yaratmaya çabalar; bir yandan komik bir yandan da çok şey anlatan çok katmanlı bir girişim.
Englanti | Turkki |
---|---|
is | olduğu |
EN At IBM, we believe AI should make all of us better at our jobs, and that the benefits of the AI era should touch the many, not just the elite few.
TR IBM'de biz, yapay zekanın hepimizi işlerimizde daha iyi hale getirmesi ve yapay zeka çağının sağladığı avantajların sadece seçkin bir azınlığa değil, pek çok kişiye dokunması gerektiğine inanıyoruz.
Englanti | Turkki |
---|---|
benefits | avantajlar |
we believe | inanıyoruz |
at | de |
we | biz |
better | daha iyi |
and | ve |
many | pek |
few | bir |
the | değil |
EN With the right expertise, technology and partnerships, we believe we can make a real difference
TR Doğru uzmanlık, teknoloji ve ortaklıklarla gerçek bir fark yaratabileceğimize inanıyoruz
Englanti | Turkki |
---|---|
expertise | uzmanlık |
technology | teknoloji |
difference | fark |
we believe | inanıyoruz |
and | ve |
real | gerçek |
right | doğru |
a | bir |
EN Working together, we can achieve a more inclusive, collaborative and transparent world of research. We believe open science can benefit research and society and drive research performance.
TR Birlikte çalışarak daha kapsayıcı, ortak çalışmaya dayalı ve şeffaf bir araştırma dünyası oluşturabiliriz. Açık bilimin araştırmalara ve topluma fayda sağlayacağına ve araştırma performansını artıracağına inanıyoruz.
Englanti | Turkki |
---|---|
more | daha |
collaborative | ortak |
open | açık |
benefit | fayda |
society | topluma |
working | çalışarak |
inclusive | kapsayıcı |
transparent | şeffaf |
world | dünyası |
we believe | inanıyoruz |
and | ve |
research | araştırma |
a | bir |
of | birlikte |
performance | performans |
EN For locations where many people share the same IP address (e.g., corporations and conferences), our rate limits may be too strict. If you believe you are using Twitter normally, please let us know.
TR Birçok kişinin aynı IP adresini paylaştığı konumlar (kuruluşlar ve konferanslar gibi) için hız limitlerimiz fazla kısıtlı olabilir. Twitter'ı normal bir şekilde kullandığınızı düşünüyorsanız lütfen bizi haberdar edin.
Englanti | Turkki |
---|---|
locations | konumlar |
share | paylaş |
ip | ip |
address | adresini |
conferences | konferanslar |
and | ve |
please | lütfen |
be | olabilir |
us | bizi |
the | aynı |
many | çok |
same | bir |
EN At Elsevier we believe there are 10 aspects of highly effective data and which can function as a roadmap for the development of better data management processes and systems throughout the data lifecycle
TR Elsevier olarak, yüksek etkili verilerin 10 özelliği olduğuna ve bunların veri yaşam döngüsü boyunca daha iyi veri yönetim süreçleri ve sistemleri geliştirilmesinde kılavuz olarak kullanılabileceğine inanmaktadır
Englanti | Turkki |
---|---|
effective | etkili |
systems | sistemleri |
elsevier | elsevier |
management | yönetim |
processes | süreçleri |
data | veri |
and | ve |
better | daha iyi |
EN We believe that online privacy is a fundamental human right which can no longer be taken for granted so we decided that it was time to offer a service which is fully dedicated to email privacy
TR Çevrimiçi gizliliğin artık hafife alınamayacak temel bir insan hakkı olduğuna inanıyoruz, bu yüzden e-posta gizliliğine tamamen adanmış bir hizmet sunmanın zamanının geldiğine karar verdik
Englanti | Turkki |
---|---|
human | insan |
fully | tamamen |
right | hakkı |
we believe | inanıyoruz |
dedicated | adanmış |
time | zaman |
service | hizmet |
which | bu |
posta | |
so | bu yüzden |
is | artık |
a | bir |
to | e |
EN We believe online privacy matters.
TR Çevrimiçi gizliliğin önemli olduğuna inanıyoruz.
Englanti | Turkki |
---|---|
matters | önemli |
we believe | inanıyoruz |
EN We believe that every user has the right to know exactly what threats Mailfence protects or does not protect you from.We therefore composed this generic Mailfence threat model.
TR Her kullanıcının Mailfence'in sizi hangi tehditlerden koruduğunu veya korumadığını tam olarak bilme hakkına sahip olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle bu genel Mailfence tehdit modeli oluşturduk.
Englanti | Turkki |
---|---|
right | hakkı |
threats | tehditlerden |
generic | genel |
threat | tehdit |
model | modeli |
we believe | inanıyoruz |
mailfence | mailfence |
user | kullanıcı |
exactly | tam olarak |
this | bu |
therefore | bu nedenle |
or | veya |
that | tam |
EN We believe that we will lose our right to online privacy if we don't fight for it
TR Bunun için savaşmazsak çevrimiçi gizlilik hakkımızı kaybedeceğimize inanıyoruz
Englanti | Turkki |
---|---|
right | hakkı |
privacy | gizlilik |
online | çevrimiçi |
we believe | inanıyoruz |
that | bunun |
EN "Good sized park that has a petting zoo, athletic park, restaurants and a bathhouse I believe. You can take the public transport boats to and from either side of the City. Buda or Pest. Nice park."
TR "Kesinlikle yeşile doyuyorsunuz. Adaya girdiğinizde farklı yerleden kiralayabileceğiniz 2-4 kişilik pedallı araçlarla gezinizi daha eğlenceli kılabilirsiniz."
Englanti | Turkki |
---|---|
to | ile |
the | daha |
you | farklı |
EN Recycling is better than throwing stuff away. But it’s not a solution—and it’s not nearly as “green” as electronics manufacturers want you to believe.
TR Geri dönüşüm, çöpe atmaktan iyidir ama maalesef çözüm değildir. Hatta üreticilerin inanmanı sağladıkları kadar da "yeşil" bir seçenek değildir.
Englanti | Turkki |
---|---|
solution | çözüm |
green | yeşil |
and | da |
not | değildir |
but | ama |
a | bir |
to | hatta |
EN We believe that for happiness, a balance of body, mind and spirit should be achieved.
TR Sams Food olarak; mutluluk için beden, zihin ve ruh dengesinin sağlanması gerektiğine inanıyoruz.
Englanti | Turkki |
---|---|
mind | zihin |
we believe | inanıyoruz |
and | ve |
for | için |
of | in |
EN If we believe someone isn’t playing fairly and within the spirit of the guidelines then we’re entitled to ban that user at our sole discretion
TR Birinin adil oynamadığını düşündüğümüzde, kurallar doğrultusunda söz konusu kullanıcıyı tamamen kendi takdirimize bağlı olarak yasaklama hakkına sahibiz
Englanti | Turkki |
---|---|
user | kullanıcı |
sole | tamamen |
we | sahibiz |
EN We believe it is our privilege to enhance genuine experiences and promote a rich cultural exchange within our communities by ensuring long-term sustainability and stewardship of our planet
TR Özgün deneyimleri güçlendirmenin ve uzun dönemli sürdürülebilirliği ve gezegenimizin koruyuculuğunu üstlenerek topluluklarımız içinde zengin bir kültürel alış verişi desteklememin ayrıcalığımız olduğuna inanırız
Englanti | Turkki |
---|---|
experiences | deneyimleri |
rich | zengin |
cultural | kültürel |
our planet | gezegenimizin |
it is | olduğuna |
long | uzun |
and | ve |
EN We believe our role as caretakers for our local ecosystems is vital
TR Yerel ekosistemlerimizin koruyucusu olarak görevimizin hayati önemi olduğuna inanırız
Englanti | Turkki |
---|---|
local | yerel |
vital | hayati |
as | olarak |
EN Our People: Careers at Simon-Kucher Consulting is a people business, and here at Simon-Kucher, we firmly believe that our people are our most valuable resource by far
TR Ekibimiz: Simon-Kucher’de Kariyer Danışmanlık bir ekip işi ve Simon-Kucher’de, en değerli kaynaklarımızdan birinin ekibimiz olduğuna inanıyoruz
Englanti | Turkki |
---|---|
careers | kariyer |
consulting | danışmanlık |
valuable | değerli |
most | en |
at | de |
business | iş |
a | bir |
and | ve |
EN We believe in the power of crypto to usher in a new, open financial system for the Internet
TR İnternet için yeni, açık bir finansal sistem başlatmak için kriptonun gücüne inanıyoruz
Englanti | Turkki |
---|---|
power | gücü |
new | yeni |
open | açık |
financial | finansal |
system | sistem |
we believe | inanıyoruz |
of | in |
a | bir |
EN We believe that building a crypto-centric financial system for the internet is a problem worth staying awake for.
TR İnternet için kripto merkezli bir finansal sistem kurmanın uyanık kalmaya değer bir sorun olduğuna inanıyoruz.
Englanti | Turkki |
---|---|
financial | finansal |
problem | sorun |
worth | değer |
we believe | inanıyoruz |
system | sistem |
crypto | kripto |
for | için |
a | bir |
EN One team, one dream. We reject politics in favor of direct, respectful communication and open collaboration. We believe that the mission and the team are bigger than individual power or recognition.
TR Tek ekip, tek hayal. Doğrudan, saygılı iletişim ve açık işbirliğinden yana durarak siyaseti reddediyoruz. Misyonun ve ekibin, bireysel güç veya tanınmadan daha büyük olduğuna inanıyoruz.
Englanti | Turkki |
---|---|
dream | hayal |
direct | doğrudan |
communication | iletişim |
open | açık |
power | güç |
we believe | inanıyoruz |
team | ekip |
and | ve |
individual | bireysel |
or | veya |
bigger | büyük |
EN Oh my goodness, THANK YOU! I cannot believe you were able to fix it! I have literally tried everything else- this is amazing, and I am so
TR Aman Tanrım, TEŞEKKÜRLER! Düzeltebildiğine inanamıyorum! Kelimenin tam anlamıyla diğer her şeyi denedim - bu harika ve ben de öyle
Englanti | Turkki |
---|---|
it | tam |
i | ben |
so | öyle |
this | bu |
amazing | harika |
and | ve |
to | şeyi |
EN Oh my goodness, THANK YOU! I cannot believe you were able to fix it! I have literally tried everything else- this is amazing, and I am so grateful.
TR Aman Tanrım, TEŞEKKÜRLER! Düzeltebildiğine inanamıyorum! Kelimenin tam anlamıyla her şeyi denedim - bu harika ve çok minnettarım.
Englanti | Turkki |
---|---|
it | tam |
this | bu |
amazing | harika |
and | ve |
to | şeyi |
EN "We Believe in Civil Society and We Regard Its Views"
TR "Türkiye’deki Gençlik Mücadelesi Gençlerin Birey Olma Mücadelesidir"
EN As we believe in the importance of innovation and creativity, we were eager to create a more intimate atmosphere for our guests.
TR Konuyu liberallerin öğrenci temsilcisi Deniz Karakullukçu’yla konuştuk.
Englanti | Turkki |
---|---|
more | deniz |
EN But there are still those who believe they know what's best for their neighbor
TR Buna karşın hala komşuları için neyin iyi olduğunu kendilerinin bildiklerine inananlar mevcuttur
Englanti | Turkki |
---|---|
best | iyi |
are | mevcuttur |
their | in |
EN There are those who believe that censorship and control are necessary
TR Benzer olarak sansürün ve kontrolün gerekli olduğuna inananlar olduğu gibi
Englanti | Turkki |
---|---|
necessary | gerekli |
and | ve |
control | kontrol |
are | gibi |
EN We believe the best hope for this is to allow technological innovation to create tools and resources for autonomous people to explore the ocean of ideas, communicate, search, find and exercise their right to free expression and commerce
TR Bunun için en iyi umudun; özgür ifade ve ilişki haklarını kullanan, iletişim kuran, araştıran, bulan, okyanuslar dolusu fikir keşfeden özerk insanlar için kaynak ve aygıt üreten teknolojik inovasyona izin verilmesi olduğuna inanıyoruz
Englanti | Turkki |
---|---|
technological | teknolojik |
resources | kaynak |
people | insanlar |
ideas | fikir |
communicate | iletişim |
expression | ifade |
free | özgür |
we believe | inanıyoruz |
of | in |
and | ve |
best | en |
EN And we believe all companies should do the same
TR Tüm şirketlerin aynısını yapması gerektiğine inanıyoruz
Englanti | Turkki |
---|---|
same | aynı |
companies | şirketlerin |
we believe | inanıyoruz |
all | tüm |
EN We believe that creativity and collaboration are crucial components of build a thriving business. The workplace is changing and so are we. We are fully embracing the flexibility of remote work.
TR Yaratıcılığın ve işbirliğinin gelişen bir iş kurmanın önemli bileşenleri olduğuna inanıyoruz. İşyeri değişiyor, biz de değişiyoruz. Uzaktan çalışmanın esnekliğini tamamen kucaklıyoruz.
Englanti | Turkki |
---|---|
components | bileşenleri |
fully | tamamen |
flexibility | esnekliğini |
remote | uzaktan |
crucial | önemli |
we believe | inanıyoruz |
and | ve |
we | biz |
a | bir |
business | iş |
EN We firmly believe that the world should be more accessible. And to start making media more accessible, it starts with fast, accurate, and affordable transcription.
TR Dünyanın daha erişilebilir olması gerektiğine inanıyoruz. Medyayı daha erişilebilir hale getirmek için hızlı, doğru ve uygun fiyatlı transkripsiyon ile başlar.
Englanti | Turkki |
---|---|
world | dünyanın |
starts | başlar |
transcription | transkripsiyon |
media | medyayı |
and | ve |
fast | hızlı |
accessible | erişilebilir |
to | için |
more | daha |
EN We believe that work is more than lines of code or a to-do list. It all starts with an amazing team that thoroughly enjoys what they do. With a relentless focus on customers, Sonix has a winning formula.
TR Çalışmanın kod satırlarından veya yapılacaklar listesinden daha fazlası olduğuna inanıyoruz. Her şey yaptıklarını iyice hoşlanan inanılmaz bir ekip ile başlar. Müşterilere acımasız bir odaklanma ile Sonix kazanan bir formülü var.
Englanti | Turkki |
---|---|
code | kod |
list | listesinden |
starts | başlar |
team | ekip |
focus | odaklanma |
customers | müşterilere |
sonix | sonix |
winning | kazanan |
formula | formül |
we believe | inanıyoruz |
more | fazlası |
or | veya |
lines | bir |
with | ile |
EN We believe more amazing stories and ideas need to be heard across the globe
TR Dünya çapında daha şaşırtıcı hikayelerin ve fikirlerin duyulması gerektiğine inanıyoruz
Englanti | Turkki |
---|---|
and | ve |
globe | dünya |
amazing | şaşırtıcı |
we believe | inanıyoruz |
EN Step 2: We came to believe that power greater than ourselves could restore us to sanity.
TR Adım 2: Kendimizden daha büyük bir gücün bizi akıl sağlığına kavuşturabileceğine inanmaya başladık.
Englanti | Turkki |
---|---|
step | adım |
power | gücü |
greater | daha büyük |
us | bizi |
EN Comments or behavior of an aggressive or sexual nature directed towards other members are not appropriate in the meeting. If you believe somebody has acted inappropriately, please reach out to the chair or to another trusted member.
TR Diğer üyelere yönelik saldırgan veya cinsel içerikli yorumlar veya davranışlar toplantıda uygun değildir. Birinin uygunsuz davrandığını düşünüyorsanız, lütfen sandalyeye veya başka bir güvenilir üyeye ulaşın.
Englanti | Turkki |
---|---|
comments | yorumlar |
behavior | davranış |
sexual | cinsel |
appropriate | uygun |
meeting | toplantı |
inappropriately | uygunsuz |
trusted | güvenilir |
member | üyeye |
in | da |
other | diğer |
reach | ulaşın |
or | veya |
please | lütfen |
out | de |
the | başka |
not | değildir |
EN If we believe another member has acted inappropriately, here are some suggestions for actions we can take:
TR Başka bir üyenin uygunsuz davrandığına inanırsak, alabileceğimiz önlemler için bazı öneriler aşağıda verilmiştir:
Englanti | Turkki |
---|---|
another | başka |
inappropriately | uygunsuz |
suggestions | öneriler |
some | bazı |
for | için |
EN We believe that you can take your corporate presentations and educational videos to the next level with the help of our templates, which are specially designed to give your informative video messages a final touch.
TR Şablonlarımız yardımıyla kurumsal ya da eğitim sunumlarınızı bir seviye yukarı taşıyın. Bilgilendirici video mesajınıza final dokunuşunu yapın.
Englanti | Turkki |
---|---|
corporate | kurumsal |
presentations | sunumlar |
educational | eğitim |
level | seviye |
informative | bilgilendirici |
with the help of | yardımıyla |
final | final |
help | yardım |
video | video |
to | yapın |
a | bir |
EN Renderforest is a comprehensive online platform for branding. We believe in making branding affordable to all businesses and startups.
TR Renderforest, marka çalışmalarına yönelik kapsamlı bir online platformdur. Markalamanın tüm işletmeler ve startup'lar için erişilebilir olması gerektiğine inanıyoruz.
Englanti | Turkki |
---|---|
renderforest | renderforest |
online | online |
businesses | işletmeler |
we believe | inanıyoruz |
and | ve |
comprehensive | kapsamlı |
all | tüm |
a | bir |
EN At Crisp, we believe that you shouldn't pay more to improve the quality of your customer service through live chat
TR Crisp'te, canlı sohbet yoluyla müşteri hizmetinizin kalitesini artırmak için daha fazla ödememeniz gerektiğine inanıyoruz
Englanti | Turkki |
---|---|
quality | kalitesini |
customer | müşteri |
live | canlı |
we believe | inanıyoruz |
chat | sohbet |
of | in |
to | için |
EN Multiple businesses believe this process starts with the first interaction and extends beyond the point of puchage
TR Birden fazla işletme, bu sürecin ilk etkileşimle başladığına ve satın alma noktasının ötesine geçtiğine inanıyor
Englanti | Turkki |
---|---|
businesses | işletme |
process | iş |
point | noktası |
beyond | ötesine |
and | ve |
this | bu |
multiple | birden fazla |
first | ilk |
of | nın |
the | birden |
EN We believe that everyone has a right to privacy, that the pursuit of economic freedom is virtuous, and that the future of money is an attack- and censorship-resistant digital currency.
TR Gizliliğin herkesin hakkı olduğuna, ekonomik özgürlük arayışının erdemli bir çaba olduğuna ve paranın geleceğinin saldırı ve sansüre dayanıklı dijital paralarda olduğuna inanıyoruz.
Englanti | Turkki |
---|---|
economic | ekonomik |
right | hakkı |
freedom | özgürlük |
we believe | inanıyoruz |
and | ve |
everyone | herkesin |
of | in |
digital | dijital |
EN We believe that trust is earned
TR Bu güvenin hak edildiğine inanıyoruz
Englanti | Turkki |
---|---|
we believe | inanıyoruz |
EN Considering everything you get at this price point it's hard to believe that such a tool is available in the market. This is absolutely a gem. I also just downloaded the mobile app and am impressed with the functionality so far.
TR Uzun zamandır farklı bir çok sosyal medya yönetim platformunu kullanma fırsatı buldum. Hootsuite'ten Buffer'a, Stackposts'tan, Social Champ'e birçok yazılımı denedim...Söylemeliyim ki, RADAAR taptaze yeni bir soluk!
Englanti | Turkki |
---|---|
you | farklı |
a | bir |
EN We believe that all users, regardless of their physical or mental ability, device or reason for using the Web, are entitled to benefit from the best service that we can offer them.
TR Fiziksel veya zihinsel yeteneklerine Web’i kullanmak için nedenine veya kullandığı cihaza bakılmaksızın, tüm kullanıcıların onlara sunabileceğimiz en iyi hizmete hakları olduğuna inanıyoruz.
Englanti | Turkki |
---|---|
physical | fiziksel |
mental | zihinsel |
device | cihaza |
we believe | inanıyoruz |
of | in |
all | tüm |
or | veya |
users | kullanıcılar |
best | en |
service | hizmete |
using | kullanmak |
EN Finally, we believe in providing all guests with something authentically Swiss: peace of mind
TR Sonuç olarak, tüm konuklarımıza İsviçre'ye dair otantik bir şey sunmanın önemine inanıyoruz: huzur
Englanti | Turkki |
---|---|
peace | huzur |
we believe | inanıyoruz |
all | tüm |
something | bir şey |
of | dair |
EN At Swissotel, we believe in more than just meetings
TR Swissotel’de biz toplantılardan daha fazlasına inanırız
Englanti | Turkki |
---|---|
meetings | toplantı |
we | biz |
more | daha |
EN Sainz: Hard to believe Leclerc’s ‘crazy quick’ Ferrari F1 driving style
TR Horner, Verstappen'in ilk şampiyonluğunu Vettel'in şampiyonluklarıyla karşılaştırdı
EN We believe that online privacy is a fundamental human right which can no longer be taken for granted so we decided that it was time to offer a service which is fully dedicated to email privacy.
TR Çevrimiçi gizliliğin artık hafife alınamayacak temel bir insan hakkı olduğuna inanıyoruz, bu yüzden e-posta gizliliğine tamamen adanmış bir hizmet sunmanın zamanının geldiğine karar verdik.
Englanti | Turkki |
---|---|
human | insan |
fully | tamamen |
right | hakkı |
we believe | inanıyoruz |
dedicated | adanmış |
time | zaman |
service | hizmet |
which | bu |
posta | |
so | bu yüzden |
is | artık |
a | bir |
to | e |
EN Therefore, we would like to share with the public that we believe that the Presidential decision in question should be annulled by a judicial decision.
TR Bu nedenle, söz konusu Cumhurbaşkanlığı kararının bir yargı kararıyla iptal edilmesi gerektiğine inandığımızı kamuoyuyla paylaşmak isteriz.
Englanti | Turkki |
---|---|
decision | karar |
to | edilmesi |
therefore | bu nedenle |
to share | paylaşmak |
that | nedenle |
a | bir |
question | bu |
Näytetään 50 / 50 käännöstä