EN Local meetups are great for many reasons: sharing knowledge, swapping stories, exchanging ideas, solving problems, exchanging resources, networking - that’s why we love to join, love to sponsor, and love to host one every now and then.
{search} keeles Inglise saab tõlkida järgmisteks Türgi keel sõnadeks/fraasideks:
EN Local meetups are great for many reasons: sharing knowledge, swapping stories, exchanging ideas, solving problems, exchanging resources, networking - that’s why we love to join, love to sponsor, and love to host one every now and then.
TR Sektörel buluşmalar; bilgi-birikim paylaşımı, fikir ve kaynak alışverişi, problem çözümü ve networking için harikadır. İşte bu yüzden bu tarz buluşmalara katılmayı, sponsor olmayı ve ev sahipliği yapmayı çok seviyoruz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
ideas | fikir |
resources | kaynak |
sponsor | sponsor |
are | ev |
and | ve |
now | bu |
sharing | paylaşımı |
knowledge | bilgi |
EN Nowadays, I see these parent control internet filters as just another way to control my addiction, just another way to do it my way
TR Bugünlerde, bu ebeveyn kontrollü internet filtrelerini, bağımlılığımı kontrol etmenin başka bir yolu olarak görüyorum, sadece benim yolumla yapmanın başka bir yolu
Inglise | Türgi keel |
---|---|
internet | internet |
another | başka |
way | yolu |
control | kontrol |
these | bu |
just | sadece |
my | benim |
to | bir |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
Inglise | Türgi keel |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN If you want to love what you do and love the team your work with, you’ll want to explore opportunities at Sonix.
TR Yaptığınız işi sevmek ve birlikte çalıştığınız ekibi sevmek istiyorsanız Sonix'te fırsatları keşfetmek isteyeceksiniz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
you do | yaptığınız |
if you want | istiyorsanız |
team | ekibi |
work | iş |
do | işi |
opportunities | fırsatları |
and | ve |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
Inglise | Türgi keel |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
Inglise | Türgi keel |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
Inglise | Türgi keel |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
Inglise | Türgi keel |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
Inglise | Türgi keel |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
Inglise | Türgi keel |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
Inglise | Türgi keel |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
Inglise | Türgi keel |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
Inglise | Türgi keel |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
Inglise | Türgi keel |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
Inglise | Türgi keel |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
Inglise | Türgi keel |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
Inglise | Türgi keel |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Thus began the love for cars, and the love for speed and power.
TR Böylece araba sevgisi, hız ve güç sevgisi başladı.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
thus | böylece |
and | ve |
speed | hız |
power | güç |
the | araba |
EN If you want to love what you do and love the team your work with, you’ll want to explore opportunities at Sonix.
TR Yaptığınız işi sevmek ve birlikte çalıştığınız ekibi sevmek istiyorsanız Sonix'te fırsatları keşfetmek isteyeceksiniz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
you do | yaptığınız |
if you want | istiyorsanız |
team | ekibi |
work | iş |
do | işi |
opportunities | fırsatları |
and | ve |
EN "Love the app. I send cards to my friends and family all over the world every month. It's a great personal way to keep in touch and put a smile on someone's face."
TR "Bu uygulamayı seviyorum. Her ay dünyanın dört bir yanındaki arkadaşlarıma ve aileme kart gönderiyorum. İletişim kurmak ve birini gülümsetmek için, harika bir kişisel yol."
Inglise | Türgi keel |
---|---|
cards | kart |
friends | arkadaşlar |
world | dünyanın |
month | ay |
great | harika |
way | yol |
and | ve |
personal | kişisel |
a | bir |
put | için |
EN This way they would save a tremendous amount of time and money for their first mobile app project. Most of the time tech people of big companies contact our app builder support, and we love to help them.
TR Bu şekilde, ilk mobil uygulama projeleri için muazzam miktarda zaman ve paradan tasarruf edeceklerdi. Büyük şirketlerin teknoloji çalışanları çoğu zaman uygulama oluşturucu desteğimizle iletişime geçer ve onlara yardım etmeyi severiz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
save | tasarruf |
amount | miktarda |
money | paradan |
mobile | mobil |
contact | iletişime |
builder | oluşturucu |
companies | şirketlerin |
time | zaman |
app | uygulama |
this | bu |
of | in |
big | büyük |
first | ilk |
help | yardım |
and | ve |
EN 8. Do you use streaming video as a way to avoid other activities, including being productive, or doing other things you usually love to do?
TR 8. Akan videoyu, üretken olmak veya genellikle yapmayı sevdiğiniz diğer şeyleri yapmak da dahil olmak üzere diğer etkinliklerden kaçınmanın bir yolu olarak mı kullanıyorsunuz?
Inglise | Türgi keel |
---|---|
video | videoyu |
way | yolu |
usually | genellikle |
love | sevdiğiniz |
productive | üretken |
other | diğer |
or | veya |
things | şeyleri |
including | dahil |
a | bir |
EN Take away my difficulties, that victory over them may bear witness to those I would help of Thy power, Thy love, and Thy way of life
TR Zorluklarımı ortadan kaldır ki, onlara karşı kazandığım zafer Senin gücüne, sevgine ve yaşam tarzına yardım edeceğim kimselere tanıklık etsin
Inglise | Türgi keel |
---|---|
help | yardım |
power | gücü |
and | ve |
them | onlara |
take | ne |
that | yaşam |
to | karşı |
EN These acts of self-love go a long way towards rebuilding our self-esteem in sobriety.
TR Bu öz-sevgi eylemleri, ayık halde özsaygımızı yeniden inşa etmede uzun bir yol kat eder.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
long | uzun |
way | yol |
these | bu |
of | in |
a | bir |
EN If you are looking for a way to let your story unfold in an inviting and fun-to-watch way, animated whiteboard videos may be a perfect choice
TR Hikayenizi cana yakın ve eğlenceli bir şekilde anlatmanın yolunu arıyorsanız animasyonlu beyaz tahta videoları mükemmel bir seçim olabilir
Inglise | Türgi keel |
---|---|
animated | animasyonlu |
whiteboard | beyaz tahta |
perfect | mükemmel |
choice | seçim |
fun | eğlenceli |
if you are looking | arıyorsanız |
videos | videoları |
be | olabilir |
a | bir |
and | ve |
to | e |
EN Are you part of an organization or group that fits our way of thinking? Do you think our products might be a good way to make a difference? Contact us to figure out how we could work together!
TR Desteğe ihtiyaç duyan ve birlikte iyi çalışacağımızı düşündüğün bir projenin veya organizasyonun bir parçası mısın? Bize ulaş ve bu konuyu konuşalım!
Inglise | Türgi keel |
---|---|
or | veya |
good | iyi |
out | bu |
us | bize |
our | ve |
EN They have been configured in such a way that the performance, career, succession, talent management, and training/development processes work in an integrated way.
TR Performans, kariyer, yedekleme, yetenek yönetimi ve eğitim/gelişim süreçleri entegre bir şekilde çalışacak şekilde yapılandırılmıştır.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
performance | performans |
career | kariyer |
integrated | entegre |
work | çalışacak |
management | yönetimi |
training | eğitim |
processes | süreçleri |
development | gelişim |
and | ve |
the | şekilde |
a | bir |
EN Internationally, Germany leads the way in climate protection and is a pioneer in the development of renewable energies. The exit from nuclear power is already under way.
TR Almanya iklimin korunmasında ve yenilenebilir enerjilerin yaygınlaştırılmasında uluslararası düzeyde bir öncü. Nükleer enerjiye veda süreci başlamış durumda.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
germany | almanya |
climate | iklimin |
renewable | yenilenebilir |
nuclear | nükleer |
internationally | uluslararası |
and | ve |
protection | korunması |
the | durumda |
a | bir |
EN This is a good way to expand your vocabulary along your way.
TR Böylelikle bu arada kelime dağarcığınızı genişletirsiniz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
along | da |
this | bu |
to | kelime |
EN In this way, we will have all the information in a 100% transparent way:
TR Bu sayede tüm bilgileri %100 şeffaf bir şekilde elde ederiz:
Inglise | Türgi keel |
---|---|
transparent | şeffaf |
this | bu |
all | tüm |
information | bilgileri |
the | şekilde |
a | bir |
will | elde |
EN Connecting games in a customized way with feeds transfer enables partners to adapt TVBET products to specific needs, which do not allow our iframe to be connected in a standard way
TR Özel oyunların feed aktarımıyla birleştirilmesi, ortakların TVBET ürünlerini gerekli özelliklere uyarlamasına olanak tanır; bu, iFrame'imizi standart bir şekilde bağlamamıza izin vermez
Inglise | Türgi keel |
---|---|
standard | standart |
which | bu |
products | ürünlerini |
with | şekilde |
games | oyunlar |
a | bir |
EN Dear Phemexers, Thursday’s child may have a long way to go, but for you it seems like rewards are right around the corner! Luck may be shining on your way here at Phemex, where we have a special ……
TR Sevgili Kullanıcılarımız, 16 Ağustos 2022 itibariyle Phemex Kripto Dönüştürücü’nün 10 popüler kripto paranın daha USDC paritesini destekleyeceğini duyurmaktan mutluluk duyuyoruz: ……
EN We believe innovation, in collaboration with others, is the only way to solve these challenges – and we plan to lead the way, working with our customers and partners to develop solutions fit for the future.
TR Diğerleriyle iş birliğiyle, yeniliğin bu zorlukları gidermenin tek yolu olduğuna inanarak gelecek için uygun çözümler geliştirmek üzere müşterilerimiz ve ortaklarımızla çalışarak öncülük etmek istiyoruz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
challenges | zorlukları |
way | yolu |
solutions | çözümler |
our customers | müşterilerimiz |
we | istiyoruz |
working | çalışarak |
future | gelecek |
and | ve |
to | etmek |
the | tek |
for | için |
with | uygun |
EN At Tetra Pak, we believe innovation is the only way to get there – and we plan to lead the way.
TR Tetra Pak olarak, bu noktaya ulaşmanın tek yolunun yenilik olduğuna inanıyor ve bu yolda öncülük etmeyi planlıyoruz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
tetra | tetra |
pak | pak |
innovation | yenilik |
and | ve |
to | tek |
EN If you are looking for a way to let your story unfold in an inviting and fun-to-watch way, animated whiteboard videos may be a perfect choice
TR Hikayenizi cana yakın ve eğlenceli bir şekilde anlatmanın yolunu arıyorsanız animasyonlu beyaz tahta videoları mükemmel bir seçim olabilir
Inglise | Türgi keel |
---|---|
animated | animasyonlu |
whiteboard | beyaz tahta |
perfect | mükemmel |
choice | seçim |
fun | eğlenceli |
if you are looking | arıyorsanız |
videos | videoları |
be | olabilir |
a | bir |
and | ve |
to | e |
EN Good design, he suggests, is the best way to navigate information glut -- and it may just change the way we see the world.
TR Bilgi tasarımının bugünkü bilgi yoğunluğuna yön veren, eşsiz motifler ve dünyayı görme şeklimizi değiştrebilecek bağlantılar bulmamıza yarayan bir araç olarak ileri sürüyor.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
information | bilgi |
and | ve |
design | tasarım |
the | araç |
world | dünyayı |
to | e |
EN "This is "the" way to handle your podcast subscriptions. It's also a great way to discover new podcasts."
TR "Bu podcast aboneliklerinizi kontrol etmek için "tek" yol. Ayrıca yeni podcastleri keşfetmek içinde harika bir yöntem."
Inglise | Türgi keel |
---|---|
podcast | podcast |
discover | keşfetmek |
new | yeni |
great | harika |
this | bu |
way | yol |
also | ayrıca |
EN When you see a Tweet you love, tap the heart – it lets the person who wrote it know that you appreciate them.
TR Hoşuna giden bir Tweet gördüğün zaman, kalbe dokun. Bu işlem, Tweeti yazan kişinin, beğeninden haberdar olmasını sağlar.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
when | zaman |
person | kişinin |
lets | sağlar |
a | bir |
EN It's Friday! Invest a few hours contributing to the software you use and love: opensourcefriday.com
TR Bugün cuma! Kullandığınız ve sevdiğiniz yazılıma katkıda bulunmak için birkaç saat ayırın: opensourcefriday.com
Inglise | Türgi keel |
---|---|
you use | kullandığınız |
its | in |
and | ve |
a | birkaç |
hours | saat |
EN “I love the feature that lets you analyze the keyword and backlink gap with your competitors. This is very useful in determining which keywords you aren't ranking for, that you could be getting.”
TR Rakiplerinizle anahtar kelime ve backlink boşluklarını analiz etmenize olanak tanıyan özelliği seviyorum. Bu, hangi anahtar kelimeleri sıralamaya sokmadığınız ve hangilerini alabileceğinizin belirlenmesinde çok yararlıdır. "
Inglise | Türgi keel |
---|---|
backlink | backlink |
analyze | analiz |
feature | özelliği |
i love | seviyorum |
you | etmenize |
and | ve |
this | bu |
the | kelimeleri |
which | hangi |
competitors | rakiplerinizle |
EN Some love on Twitter to wrap things up:
TR Bazıları Twitter’da olayları özetlemeye bayılır:
Inglise | Türgi keel |
---|---|
some | bazı |
to | bazıları |
EN legoktm doesn't love this track
TR legoktm bu parçayı beğenmiyor
Inglise | Türgi keel |
---|---|
legoktm | legoktm |
this | bu |
EN You are going to love Sitechecker
TR Sitechecker'a bayılacaksınız
EN You will love this service which will make your flight experience more pleasant
TR Uçuş deneyiminizi bir adım daha keyiflendiren bu hizmetimizi çok seveceksiniz
Inglise | Türgi keel |
---|---|
experience | deneyiminizi |
flight | uçuş |
this | bu |
more | daha |
EN If you still have questions please contact us directly, We’d love to help.
TR Hala sorularınız varsa lütfen doğrudan bizimle iletişime geçin, yardımcı olmak isteriz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
still | hala |
directly | doğrudan |
help | yardımcı |
contact | iletişime |
questions | sorular |
please | lütfen |
if | varsa |
EN He incorporates his commitment to education and love for entrepreneurship into actionable and easy-to-digest tutorials
TR Eğitime olan bağlılığını ve girişimcilik sevgisini, eyleme dönüştürülebilir nitelikte ve anlaması kolay eğitimler ile birleştiriyor
Inglise | Türgi keel |
---|---|
commitment | bağlılığı |
tutorials | eğitimler |
easy | kolay |
and | ve |
his | olan |
to | e |
EN zeldman doesn't love this track
TR zeldman bu parçayı beğenmiyor
Inglise | Türgi keel |
---|---|
zeldman | zeldman |
this | bu |
EN Giving people the information and tools they need to fix products cuts down on support costs. Customers love it when they can get their stuff fixed quickly—whether by themselves or at a local repair shop.
TR Ürünleri tamir edebilmeleri için insanlara ihtiyaç duydukları bilgi ve aletleri vermek, destek maliyetlerini düşürür. Müşteriler, eşyalarının hızlıca tamir edilmesine bayılır; bunu ister kendileri yapsınlar ister yerel bir tamirhane.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
people | insanlara |
support | destek |
costs | maliyetlerini |
customers | müşteriler |
quickly | hızlıca |
local | yerel |
and | ve |
repair | tamir |
need | ihtiyaç |
information | bilgi |
a | bir |
EN Roguelazer doesn't love this track
TR Roguelazer bu parçayı beğenmiyor
Inglise | Türgi keel |
---|---|
this | bu |
EN Tailor Positionly to perfectly fit your needs by picking the third-party applications that you love.
TR Sevdiğiniz üçüncü kişi uygulamalarını seçerek, Positionly'yi ihtiyaçlarınıza mükemmelen uyacak biçimde uyarlayın.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
fit | uyacak |
love | sevdiğiniz |
your needs | ihtiyaçlarınıza |
needs | ihtiyaç |
applications | uygulamalar |
third | üçüncü |
Kuvatakse 50 tõlget 50 -st