EN The ADA is a civil rights law that prohibits discrimination against individuals with disabilities in all areas of public life, including jobs, schools, transportation, and all public and private places that are open to the general public
{search} keeles Inglise saab tõlkida järgmisteks Türgi keel sõnadeks/fraasideks:
EN The ADA is a civil rights law that prohibits discrimination against individuals with disabilities in all areas of public life, including jobs, schools, transportation, and all public and private places that are open to the general public
TR ADA, iş, okul, ulaşım ve genel halka açık tüm kamu ve özel yerler de dahil olmak üzere kamu hayatının her alanında engelli bireylere karşı ayrımcılığı yasaklayan bir sivil hak yasasıdır
Inglise | Türgi keel |
---|---|
civil | sivil |
law | yasası |
areas | alan |
schools | okul |
transportation | ulaşım |
places | yerler |
open | açık |
and | ve |
general | genel |
public | kamu |
including | dahil |
all | tüm |
life | hayat |
EN The ADA is a civil rights law that prohibits discrimination against individuals with disabilities in all areas of public life, including jobs, schools, transportation, and all public and private places that are open to the general public
TR ADA, iş, okul, ulaşım ve genel halka açık tüm kamu ve özel yerler de dahil olmak üzere kamu hayatının her alanında engelli bireylere karşı ayrımcılığı yasaklayan bir sivil hak yasasıdır
Inglise | Türgi keel |
---|---|
civil | sivil |
law | yasası |
areas | alan |
schools | okul |
transportation | ulaşım |
places | yerler |
open | açık |
and | ve |
general | genel |
public | kamu |
including | dahil |
all | tüm |
life | hayat |
EN We raised awareness with our «THIS IS NO KID’S PLAY!» campaign, the aim of which was to defend children’s rights against discrimination
TR Çocukların ayrımcılığa uğramadan toplumda var olma ve yaşam hakları için “BU İŞ ÇOCUK OYUNCAĞI DEĞİL!” adıyla başlatılan imza kampanyası ile farkındalık yarattık
Inglise | Türgi keel |
---|---|
awareness | farkındalık |
rights | haklar |
our | ve |
of | in |
to | ile |
against | için |
EN We raised awareness with our «THIS IS NO KID’S PLAY!» campaign, the aim of which was to defend children’s rights against discrimination
TR Çocukların ayrımcılığa uğramadan toplumda var olma ve yaşam hakları için “BU İŞ ÇOCUK OYUNCAĞI DEĞİL!” adıyla başlatılan imza kampanyası ile farkındalık yarattık
Inglise | Türgi keel |
---|---|
awareness | farkındalık |
rights | haklar |
our | ve |
of | in |
to | ile |
against | için |
EN takes stand against all forms of discrimination, considering differences and diversity as a source of richness.
TR Her türlü ayrımcılığa karşıdır ve farklılıkları zenginlik olarak algılayıp değerlendirir.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
against | karşı |
and | ve |
of | her |
EN 5.1. End all forms of discrimination against all women and girls everywhere
TR 5.1. Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik her türlü ayrımcılığın her yerde sona erdirilmesi
Inglise | Türgi keel |
---|---|
and | ve |
girls | kız |
everywhere | her yerde |
of | yönelik |
EN 10.3.1. Proportion of the population reporting having personally felt discriminated against or harassed within the previous 12 months on the basis of a ground of discrimination prohibited under international human rights law
TR 10.3.1. Uluslararası insan hakları hukuku çerçevesinde yasaklanmış olan ayrımcık baz alınarak, önceki 12 ay içinde bizzat ayrımcılığa ya da tacize uğradığını hissettiğini bildiren nüfusun oranı
Inglise | Türgi keel |
---|---|
population | nüfusun |
months | ay |
human | insan |
international | uluslararası |
rights | hakları |
previous | önceki |
EN We raised awareness with our «THIS IS NO KID’S PLAY!» campaign, the aim of which was to defend children’s rights against discrimination
TR Çocukların ayrımcılığa uğramadan toplumda var olma ve yaşam hakları için “BU İŞ ÇOCUK OYUNCAĞI DEĞİL!” adıyla başlatılan imza kampanyası ile farkındalık yarattık
Inglise | Türgi keel |
---|---|
awareness | farkındalık |
rights | haklar |
our | ve |
of | in |
to | ile |
against | için |
EN We raised awareness with our «THIS IS NO KID’S PLAY!» campaign, the aim of which was to defend children’s rights against discrimination
TR Çocukların ayrımcılığa uğramadan toplumda var olma ve yaşam hakları için “BU İŞ ÇOCUK OYUNCAĞI DEĞİL!” adıyla başlatılan imza kampanyası ile farkındalık yarattık
Inglise | Türgi keel |
---|---|
awareness | farkındalık |
rights | haklar |
our | ve |
of | in |
to | ile |
against | için |
EN takes stand against all forms of discrimination, considering differences and diversity as a source of richness.
TR Her türlü ayrımcılığa karşıdır ve farklılıkları zenginlik olarak algılayıp değerlendirir.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
against | karşı |
and | ve |
of | her |
EN It contains 54 articles ranging from non-discrimination to protection against violence and the right to education, and these articles are now seen as “the basic law” of Unicef’s work today
TR Ayrımcılığın yasaklanmasından şiddete karşı korumaya ve eğitim hakkına kadar pek çok konunun ele alındığı 54 maddelik sözleşme, bugün Unicef’in çalışmalarının “temel yasası” olarak kabul ediliyor
EN Presenting three women who are involved in politics and society against discrimination.
TR Siyaset alanında ve toplumda ayrımcılığa karşı mücadelede sorumluluk üstlenen üç kadını size tanıtıyoruz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
women | kadın |
politics | siyaset |
and | ve |
are | size |
against | karşı |
EN Young women’s groups/individuals and lesbian groups/individuals;
TR Genç kadın grupları/bireyler ve lezbiyen gruplar/bireylere,
Inglise | Türgi keel |
---|---|
and | ve |
young | genç |
lesbian | lezbiyen |
groups | grupları |
individuals | bireyler |
EN Young women’s groups/individuals and lesbian groups/individuals;
TR Genç kadın grupları/bireyler ve lezbiyen gruplar/bireylere,
Inglise | Türgi keel |
---|---|
and | ve |
young | genç |
lesbian | lezbiyen |
groups | grupları |
individuals | bireyler |
EN Breaching fight against corruption laws have serious consequences and might include legal and criminal sanctions for our association and the relevant individuals.
TR Yolsuzlukla mücadele kanunlarını ihlal etmenin sonuçları hem Derneğimiz için hem de ilgili bireyler için ağırdır ve bu sonuçlar hukuki ve cezai yaptırımları içerebilir.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
fight | mücadele |
legal | hukuki |
relevant | ilgili |
individuals | bireyler |
have | bu |
and | ve |
EN With 12 June World Day Against Child Labour providing us a channel to make our voices heard, we invite all individuals to becoming conscious consumers.”
TR 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’nün açtığı kanalla bir kez daha sesimizi yükseltiyor; tüm bireyleri bilinçli tüketiciler olmaya davet ediyoruz.” diye ekledi.
EN Breaching fight against corruption laws have serious consequences and might include legal and criminal sanctions for our association and the relevant individuals.
TR Yolsuzlukla mücadele kanunlarını ihlal etmenin sonuçları hem Derneğimiz için hem de ilgili bireyler için ağırdır ve bu sonuçlar hukuki ve cezai yaptırımları içerebilir.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
fight | mücadele |
legal | hukuki |
relevant | ilgili |
individuals | bireyler |
have | bu |
and | ve |
EN Breaching fight against corruption laws have serious consequences and might include legal and criminal sanctions for our association and the relevant individuals.
TR Yolsuzlukla mücadele kanunlarını ihlal etmenin sonuçları hem Derneğimiz için hem de ilgili bireyler için ağırdır ve bu sonuçlar hukuki ve cezai yaptırımları içerebilir.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
fight | mücadele |
legal | hukuki |
relevant | ilgili |
individuals | bireyler |
have | bu |
and | ve |
EN Breaching fight against corruption laws have serious consequences and might include legal and criminal sanctions for our association and the relevant individuals.
TR Yolsuzlukla mücadele kanunlarını ihlal etmenin sonuçları hem Derneğimiz için hem de ilgili bireyler için ağırdır ve bu sonuçlar hukuki ve cezai yaptırımları içerebilir.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
fight | mücadele |
legal | hukuki |
relevant | ilgili |
individuals | bireyler |
have | bu |
and | ve |
EN Is there a particular video on YouTube (yes, ANY video), you want to compare against, simply grab the URL and compare that one against the one you are currently watching.
TR YouTube'da kıyaslama yapmak istediğiniz özel bir video var mı (evet, HERHANGİ video), URL'sini kopyalayın ve an itibariyle izlemekte olduğunuzla kıyaslayın.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
video | video |
you want | istediğiniz |
yes | evet |
and | ve |
want | var |
to | yapmak |
EN You guarantee that the rights of third parties are not breached by the images you upload and that you indemnify us against all claims that the holders of such rights pursue against us on the basis of a breach of those rights by you
TR Tarafınızdan yüklenen resimlerin üçüncü taraf haklarını ihlal etmediğini ve hak sahibinin yasal ihlal gerekçesiyle bize herhangi bir hak iddiasında bulunmayacağını garanti edersiniz
Inglise | Türgi keel |
---|---|
guarantee | garanti |
breach | ihlal |
by you | tarafınızdan |
and | ve |
a | bir |
third | üçüncü |
us | bize |
EN 16 Days of Activism Against Gender-Based Violence Since 1991, from 25 November (International Day for the Elimination of Violence Against Women) until 10 December (Human Rights Day), the... Read more
TR Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddete Karşı 16 Günlük Aktivizm 1991 yılından bu yana, 25 Kasım (Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü) ile 10 Aralık (İnsan Hakları Günü) tarihleri... Daha fazla
Inglise | Türgi keel |
---|---|
november | kasım |
december | aralık |
based | dayalı |
international | uluslararası |
rights | hakları |
read | daha |
from | yana |
EN Is there a particular video on YouTube (yes, ANY video), you want to compare against, simply grab the URL and compare that one against the one you are currently watching.
TR YouTube'da kıyaslama yapmak istediğiniz özel bir video var mı (evet, HERHANGİ video), URL'sini kopyalayın ve an itibariyle izlemekte olduğunuzla kıyaslayın.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
video | video |
you want | istediğiniz |
yes | evet |
and | ve |
want | var |
to | yapmak |
EN Curevac is developing vaccines against malaria and the Rotavirus with the foundation, while Biontech wants to make progress on vaccines against tuberculosis and HIV
TR Curevac, bu vakıfla ortak çalışmasında sıtma ve rota virüsüne karşı aşılar geliştirirken, Biontech tüberküloza ve HIV’e karşı aşıları daha ileri götürmek istiyor
Inglise | Türgi keel |
---|---|
wants | istiyor |
and | ve |
while | bu |
to | karşı |
the | daha |
EN At the same time, measures against illegal migration and human trafficking are to be strengthened and action taken against the causes of migration and displacement.
TR Aynı zamanda yasa dışı göç ve insan ticaretiyle mücadele önlemleri güçlendirilirken göçe yol açan nedenlerle mücadele edilecek.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
time | zamanda |
migration | göç |
human | insan |
measures | önlemleri |
and | ve |
to | e |
the | aynı |
EN We support life solely on the basis of rights and needs with no discrimination among those in need.
TR Çalıştığımız bölgelerde, hiçbir çatışmanın tarafı olmadan insani ihtiyaçlara odaklanarak hayatı destekleriz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
of | ın |
we support | destekleriz |
life | hayatı |
with | olmadan |
no | hiçbir |
among | bir |
need | ihtiyaç |
EN They both follow rules about transparency, content blocking and unreasonable discrimination.
TR Her ikiside şeffaflık, içerik bloklama ve mantıksız ayrımcılık ile ilgili kuralları takip etmektedirler.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
follow | takip |
content | içerik |
discrimination | ayrımcılık |
transparency | şeffaflık |
about | ilgili |
and | ve |
rules | kuralları |
EN We support life solely on the basis of rights and needs with no discrimination among those in need.
TR Çalıştığımız bölgelerde, hiçbir çatışmanın tarafı olmadan insani ihtiyaçlara odaklanarak hayatı destekleriz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
of | ın |
we support | destekleriz |
life | hayatı |
with | olmadan |
no | hiçbir |
among | bir |
need | ihtiyaç |
EN Equal opportunities for all and a ban on discrimination are enshrined in the country’s basic law
TR Fırsat eşitliği ve ayrımcılık yasağı anayasada yer alıyor
Inglise | Türgi keel |
---|---|
opportunities | fırsat |
discrimination | ayrımcılık |
law | yasa |
in | yer |
and | ve |
all | e |
EN The study, which is the first study on this topic in Turkey, provides important data regarding the perception of youth workers on human rights, youth rights, and anti-discrimination.
TR Türkiye'de bu konuda yapılan ilk araştırma olan çalışma gençlik çalışanlarının insan hakları, gençlik hakları ve ayrımcılıkla mücadele algıları konularına dair önemli veriler sunuyor.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
provides | sunuyor |
data | veriler |
youth | gençlik |
human | insan |
rights | hakları |
this | bu |
important | önemli |
is | olan |
first | ilk |
of | dair |
and | ve |
EN Able to establish relationships with people from different cultures impartially and without discrimination,
TR Farklı kültürlerden kişilerle yansız ve ayrımcılık yapmadan ilişki kurabilen,
Inglise | Türgi keel |
---|---|
and | ve |
discrimination | ayrımcılık |
different | farklı |
EN absolutely avoids any form of discrimination based on ethnicity, age, gender, sexual orientation, economic status, political view, philosophical inclination or religious faith.
TR Etnisite, yaş, cinsiyet, cinsel yönelim, ekonomik durum, siyasal görüş, felsefi eğilim ve dini inanç açısından hiçbir ayrım gözetmez.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
economic | ekonomik |
status | durum |
religious | dini |
age | yaş |
view | görüş |
gender | cinsiyet |
sexual | cinsel |
any | bir |
EN Perception of Discrimination in Turkey and Obstacles Encountered in the Process of Applying to Legal Mechanisms
TR Bilgi Aktivizmi, Veri Toplama ve Veri Yönetimi Rehberleri
Inglise | Türgi keel |
---|---|
and | ve |
EN 5.1.1. Whether or not legal frameworks are in place to promote, enforce and monitor equality and non-discrimination on the basis of sex
TR 5.1.1. Cinsiyet temelinde ayrımcılık yapmama ve eşitliği uygulama, güçlendirme ve teşvik eden yasal çerçevelerin yürürlükte olup olmaması
Inglise | Türgi keel |
---|---|
legal | yasal |
sex | cinsiyet |
discrimination | ayrımcılık |
to | e |
and | ve |
the | olup |
promote | teşvik |
EN All kinds of discrimination, child labor, forced and compulsory labor practices are prevented
TR Kibar Grubu şirketlerinin büyük çoğunluğu ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Sertifikası’na sahiptir
Inglise | Türgi keel |
---|---|
are | sahiptir |
EN We offer a workplace environment, prioritizing occupational health & safety, promoting professional development, ensuring fair treatment, and providing equal opportunities to all employees without any form of discrimination.
TR Kadın çalışanların istihdamını destekleyen ve güçlendiren uygulamaları hayata geçirmeye devam ediyoruz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
of | ın |
and | ve |
EN We support life solely on the basis of rights and needs with no discrimination among those in need.
TR Çalıştığımız bölgelerde, hiçbir çatışmanın tarafı olmadan insani ihtiyaçlara odaklanarak hayatı destekleriz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
of | ın |
we support | destekleriz |
life | hayatı |
with | olmadan |
no | hiçbir |
among | bir |
need | ihtiyaç |
EN We support life solely on the basis of rights and needs with no discrimination among those in need.
TR Çalıştığımız bölgelerde, hiçbir çatışmanın tarafı olmadan insani ihtiyaçlara odaklanarak hayatı destekleriz.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
of | ın |
we support | destekleriz |
life | hayatı |
with | olmadan |
no | hiçbir |
among | bir |
need | ihtiyaç |
EN The study, which is the first study on this topic in Turkey, provides important data regarding the perception of youth workers on human rights, youth rights, and anti-discrimination.
TR Türkiye'de bu konuda yapılan ilk araştırma olan çalışma gençlik çalışanlarının insan hakları, gençlik hakları ve ayrımcılıkla mücadele algıları konularına dair önemli veriler sunuyor.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
provides | sunuyor |
data | veriler |
youth | gençlik |
human | insan |
rights | hakları |
this | bu |
important | önemli |
is | olan |
first | ilk |
of | dair |
and | ve |
EN Able to establish relationships with people from different cultures impartially and without discrimination,
TR Farklı kültürlerden kişilerle yansız ve ayrımcılık yapmadan ilişki kurabilen,
Inglise | Türgi keel |
---|---|
and | ve |
discrimination | ayrımcılık |
different | farklı |
EN absolutely avoids any form of discrimination based on ethnicity, age, gender, sexual orientation, economic status, political view, philosophical inclination or religious faith.
TR Etnisite, yaş, cinsiyet, cinsel yönelim, ekonomik durum, siyasal görüş, felsefi eğilim ve dini inanç açısından hiçbir ayrım gözetmez.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
economic | ekonomik |
status | durum |
religious | dini |
age | yaş |
view | görüş |
gender | cinsiyet |
sexual | cinsel |
any | bir |
EN Non-Discrimination: Concept, Law, Monitoring and Documentation
TR Ayrımcılık Yasağı: Kavram, Hukuk, İzleme ve Belgeleme
Inglise | Türgi keel |
---|---|
and | ve |
discrimination | ayrımcılık |
law | hukuk |
EN Equal opportunities for all and a ban on discrimination are enshrined in the country’s basic law
TR Fırsat eşitliği ve ayrımcılık yasağı anayasada yer alıyor
Inglise | Türgi keel |
---|---|
opportunities | fırsat |
discrimination | ayrımcılık |
law | yasa |
in | yer |
and | ve |
all | e |
EN The media don’t report enough about structural discrimination – or about things that work well in daily interaction. One-sided reporting strengthens prejudices.
TR Medya yapısal ayrımcılık ya da gündelik yaşamda bir aradalığın olumlu örnekleri medyada yeterince yer bulmuyor. Tek yönlü haberler ön yarıların kemikleşmesine yol açıyor.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
structural | yapısal |
discrimination | ayrımcılık |
enough | yeterince |
media | medya |
in | da |
EN They both follow rules about transparency, content blocking and unreasonable discrimination.
TR Her ikiside şeffaflık, içerik bloklama ve mantıksız ayrımcılık ile ilgili kuralları takip etmektedirler.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
follow | takip |
content | içerik |
discrimination | ayrımcılık |
transparency | şeffaflık |
about | ilgili |
and | ve |
rules | kuralları |
EN An extensible open source toolkit can help you examine, report, and mitigate discrimination and bias in machine learning models throughout the AI application lifecycle
TR Genişletilebilir bir açık kaynak araç takımı, yapay zeka uygulaması yaşam çevrimi boyunca makine öğrenimi modellerindeki ayrımcılığı ve yanlı tutumu incelemenize, raporlamanıza ve azaltmanıza yardımcı olabilir.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
open | açık |
source | kaynak |
can | olabilir |
application | uygulaması |
help | yardımcı |
machine | makine |
the | araç |
and | ve |
learning | öğrenimi |
in | bir |
EN Instances of bias and discrimination across a number of intelligent systems have raised many ethical questions regarding the use of artificial intelligence
TR Bir dizi akıllı sistemde yanlılık ve ayrımcılık örnekleri, yapay zekanın kullanımı ile ilgili birçok etik sorunun ortaya çıkmasına neden oldu
Inglise | Türgi keel |
---|---|
discrimination | ayrımcılık |
ethical | etik |
intelligent | akıllı |
and | ve |
number | dizi |
many | çok |
use | kullanımı |
artificial | yapay |
a | bir |
EN Bias and discrimination aren’t limited to the human resources function either; it can be found in a number of applications from facial recognition software to social media algorithms.
TR Önyargı ve ayrımcılık, sadece insan kaynakları işleviyle sınırlı değil; yüz tanımlama yazılımlarından sosyal medya algoritmalarına bir dizi uygulamada görülebilir.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
discrimination | ayrımcılık |
facial | yüz |
algorithms | algoritmaları |
limited | sınırlı |
and | ve |
number | dizi |
human | insan |
resources | kaynakları |
social | sosyal |
media | medya |
a | bir |
software | yazılımları |
the | değil |
EN This feature allows audited factories and related actors to upload documents on identified non-compliances after the audit (e.g. renewed permit, non-discrimination policy etc.) on the ICS database.
TR Bu özellik sayesinde denetlenen fabrikalar ve ilgili aktörler denetim sonrasında ICS veri tabanına tanımlanan uygunsuzlukları (örneğin; yenilenen izin, ayrımcılık yapmama politikası, vb.) yükleme olanağı elde etmektedir.
Inglise | Türgi keel |
---|---|
upload | yükleme |
audit | denetim |
permit | izin |
feature | özellik |
discrimination | ayrımcılık |
policy | politikası |
this | bu |
on | ilgili |
database | veri |
EN Right to non-discrimination for exercising your rights
TR Haklarınızı kullandığınız için ayrımcılığa uğramama hakkı
Inglise | Türgi keel |
---|---|
rights | hakları |
right | hakkı |
Kuvatakse 50 tõlget 50 -st