TR Gelenek 8: ITAA sonsuza kadar profesyonellikten uzak kalmalıdır, ancak hizmet merkezlerimizde özel işçiler istihdam edilebilir.
TR Gelenek 8: ITAA sonsuza kadar profesyonellikten uzak kalmalıdır, ancak hizmet merkezlerimizde özel işçiler istihdam edilebilir.
EN Tradition 8: ITAA should remain forever nonprofessional, but our service centers may employ special workers.
Turkish | English |
---|---|
gelenek | tradition |
itaa | itaa |
ancak | but |
hizmet | service |
özel | special |
TR Gelenek 8: ITAA sonsuza kadar profesyonellikten uzak kalmalıdır, ancak hizmet merkezlerimizde özel işçiler istihdam edilebilir.
EN Tradition 8: ITAA should remain forever nonprofessional, but our service centers may employ special workers.
Turkish | English |
---|---|
gelenek | tradition |
itaa | itaa |
ancak | but |
hizmet | service |
özel | special |
TR Şehir merkezine uzak ve yardım çalışmalarından en az faydalanan köylerde temel ihtiyaç ve gıda malzemeleri dağıttık
EN We distributed basic NFIs and food items to remote villages benefiting the least from aid activities
Turkish | English |
---|---|
uzak | remote |
yardım | aid |
temel | basic |
gıda | food |
en az | least |
TR Ordu Valiliği ile yaptığımız işbirliği ile çocukların fındık bahçelerinden uzak tutulmasını hedefleyen ve çocuk işçiliği ile mücadelemizin temellerini oluşturan projemize başladık.
EN We initiated a project together with The Governership of Ordu. The project aimed to keep children away from hazelnut groves, laying the foundation of our Child Labour Program.
Turkish | English |
---|---|
uzak | away |
TR Tebriz’de gerçekleşen deprem sonrasında, merkeze uzak köylerde barınma koşullarını iyileştirmeye ve kışa hazırlık için yardım malzemeleri dağıttık
EN After the earthquake in Tabriz, we helped improve the conditions for mediation in villages away from the center and distributed aid materials for winter preparation
Turkish | English |
---|---|
deprem | earthquake |
uzak | away |
yardım | aid |
malzemeleri | materials |
TR Tek amacımız, kompulsif internet ve teknoloji kullanımından uzak durmak ve diğerlerine bu bağımlılığın etkilerinden kurtulmalarında yardımcı olmaktır.
EN Our single purpose is to abstain from compulsive internet and technology use and to help others find freedom from the effects of this addiction.
Turkish | English |
---|---|
internet | internet |
ve | and |
teknoloji | technology |
bu | this |
TR Bunun yanında insanların dijital dünyanın taşınabilirlik, güvenlik ve el koyulma riskinden uzak olma gibi avantajlarından faydalanmalarını sağlar.
EN But it also gives them all the advantages of the digital economy: portability, safety, and freedom from seizure.
Turkish | English |
---|---|
dijital | digital |
güvenlik | safety |
sağlar | gives |
ın | of |
TR Ödüllü antivirüs korumamız, zararlı tehditleri sisteminizden uzak tutar.
EN Our award-winning antivirus protection keeps harmful threats away from your system.
Turkish | English |
---|---|
antivirüs | antivirus |
zararlı | harmful |
tehditleri | threats |
uzak | away |
tutar | keeps |
TR Nehir kenarı Süiti, gözlerden uzak terasta geçirilen öğleden sonralarına ilham veren sessiz bir nehir, bu seçkinliği daha da ileri götürür
EN The Riverside Suite elevates this exclusivity even further, with a secluded setting along an ambling river that inspires afternoons spent lingering on the terrace
Turkish | English |
---|---|
nehir | river |
bu | this |
TR Plaj tatil köylerimiz şöhretlere bir cennet sundu ve gözlerden uzak dağ evlerimiz kraliyet ailesi mensuplarını ağırladı
EN Our beach resorts have provided a haven for celebrities and our secluded mountain lodges have welcomed royalty
Turkish | English |
---|---|
plaj | beach |
dağ | mountain |
TR Destansı kaleler, gözlerden uzak kır evleri, tarihi öneme sahip toplantı alanları ve modern invizalardan oluşan bir koleksiyona sahip Fairmont Hotels & Resorts dünyanın en tanınmış adreslerinden bazılarının kapılarını açıyor
EN Featuring a collection of fabled castles, secluded lodges, storied meeting places and modern retreats, Fairmont Hotels & Resorts opens the doors to some of the world's most celebrated addresses
Turkish | English |
---|---|
kaleler | castles |
modern | modern |
fairmont | fairmont |
en | most |
kapılar | doors |
TR Sahiplerinin lüks özel mülkiyetin endişelerinden uzak olmanın keyfini yaşadıkları bir Özel Rezidans Kulübü.
EN A Private Residence Club where owners appreciate worry-free ownership of luxurious private homes.
Turkish | English |
---|---|
lüks | luxurious |
özel | private |
Turkish | English |
---|---|
uzak | remote |
projeleri | projects |
tüm | all |
metin | text |
oluşturun | create |
saniyeler | seconds |
içgörüler | insights |
TR Bunlar, her birimizin tamamen uzak durduğu davranış ve durumlardır
EN These are the behaviors and situations that each of us remains completely abstinent from
Turkish | English |
---|---|
her | each |
tamamen | completely |
ve | and |
TR Geç ergenlik yıllarımda ve özellikle üniversitede, kullanımımı kontrol etmeye başladım, bu da beni sorunlu davranışlarımdan uzak durma dönemlerine ve ardından yoğun aşırı yeme dönemlerine götürecekti
EN Around my late teens and particularly in college, I started to try to control my usage, which would lead me to periods of staying away from my problematic behaviors followed by periods of intense binging
Turkish | English |
---|---|
geç | late |
özellikle | particularly |
beni | me |
sorunlu | problematic |
uzak | away |
yoğun | intense |
mı | my |
kullanımı | usage |
TR Yavaş yavaş bana ne olduğu, nasıl ve neden olduğu konusunda daha derin bir farkındalık kazandım ve sağlıksız davranışlardan uzak durmama yardımcı olacak araçlar öğrenmeye başladım
EN I slowly gained deeper awareness of what was happening to me, and how and why it happened, and I started to learn tools to help me stay away from unhealthy behavior
Turkish | English |
---|---|
farkındalık | awareness |
uzak | away |
araçlar | tools |
TR Şehir merkezine uzak ve yardım çalışmalarından en az faydalanan köylerde temel ihtiyaç ve gıda malzemeleri dağıttık
EN We distributed basic NFIs and food items to remote villages benefiting the least from aid activities
Turkish | English |
---|---|
uzak | remote |
yardım | aid |
temel | basic |
gıda | food |
en az | least |
TR Ordu Valiliği ile yaptığımız işbirliği ile çocukların fındık bahçelerinden uzak tutulmasını hedefleyen ve çocuk işçiliği ile mücadelemizin temellerini oluşturan projemize başladık.
EN We initiated a project together with The Governership of Ordu. The project aimed to keep children away from hazelnut groves, laying the foundation of our Child Labour Program.
Turkish | English |
---|---|
uzak | away |
TR Tebriz’de gerçekleşen deprem sonrasında, merkeze uzak köylerde barınma koşullarını iyileştirmeye ve kışa hazırlık için yardım malzemeleri dağıttık
EN After the earthquake in Tabriz, we helped improve the conditions for mediation in villages away from the center and distributed aid materials for winter preparation
Turkish | English |
---|---|
deprem | earthquake |
uzak | away |
yardım | aid |
malzemeleri | materials |
TR Bant genişliğini verimli kullanan ve yüksek performanslı bir akış protokolü olan NICE DCV ile yüksek performanslı bir uzak masaüstü ve 3B uygulama grafikleri sunun.
EN Deliver a high performance remote desktop and 3D application graphics with NICE DCV, a bandwidth-efficient and high performance streaming protocol.
Turkish | English |
---|---|
verimli | efficient |
yüksek | high |
akış | streaming |
protokolü | protocol |
uzak | remote |
masaüstü | desktop |
grafikleri | graphics |
TR Raffles, uzak Praslin adasında açılarak doğa harikaları arasında Seychelles’de kendine yuva ediniyor: Hint Okyanusu’nda açılan ilk Raffles oteli olma özelliği taşıyor.
EN Raffles settled in the home to natural wonders, Seychelles by opening on the remote island of Praslin: it is the first Raffles property to open in the Indian Ocean.
Turkish | English |
---|---|
raffles | raffles |
uzak | remote |
doğa | natural |
hint | indian |
TR Ödüllü antivirüs korumamız, zararlı tehditleri uzak tutmak için hızla çalışır.
EN Our award-winning antivirus protection is fast on the scene to keep harmful threats away.
Turkish | English |
---|---|
antivirüs | antivirus |
zararlı | harmful |
tehditleri | threats |
uzak | away |
hızla | fast |
TR Tehlikeleri sizden uzak tutan, ödüllü antivirüs koruması
EN Award-winning Antivirus protection keeping you out of harm's way
Turkish | English |
---|---|
ödüllü | award-winning |
antivirüs | antivirus |
koruması | protection |
TR Bilgilerinizi çalmak için tasarlanmış oltalama amaçlı, sahte ve 'aldatıcı' siteleri engelleyin, tehditleri kendinizden uzak tutun.
EN Block phishing, fake and 'spoofed' sites built to steal your information, keeping you out of harms way.
Turkish | English |
---|---|
bilgilerinizi | your information |
tasarlanmış | built |
sahte | fake |
siteleri | sites |
engelleyin | block |
TR Bu nedenle, gençlere yapılan sosyal yatırımlar, daha sağlıklı, sosyo-ekonomik açıdan üretken ve yoksulluktan uzak bir toplum elde etmeye yardımcı olabilecek bir potansiyele sahip.
EN Therefore social investments in young people can help to achieve a healthy, socio-economically productive and poverty free society.
Turkish | English |
---|---|
sağlıklı | healthy |
üretken | productive |
elde | achieve |
olabilecek | can |
TR Mobil kliniklerin uzak ve ulaşılması zor kamplarda tıbbi hizmetler sağlamada yarattığı olumlu etki nedeniyle, WATAN, Molham Gönüllülük Ekibi ile ortaklaşa, tıbbi hizmetlerin kapsamını genişletmek için yeni bir mobil klinik kurdu.
EN Similar to its previous achievements in providing medical services through its health centres, WATAN has worked in cooperation with the Aleppo Health Directorate and the Global Health Directorate, to establish a new
Turkish | English |
---|---|
tıbbi | medical |
watan | watan |
TR Rapor, Türkiye’de mevcut şiddetle mücadele mekanizmalarının bugün hala kadınların şiddetsiz bir yaşama adım atmalarını sağlama kapasitesinden uzak olduğunu gösteriyor.
EN The report shows that the existing mechanisms to combat violence in Turkey are still far from their capacity to enable women to take a step towards a life without violence.
Turkish | English |
---|---|
rapor | report |
türkiye | turkey |
mücadele | combat |
Turkish | English |
---|---|
gelişmiş | advanced |
kablosuz | wireless |
bağlantı | connectivity |
ihtiyaç | need |
bilgilere | information |
insanlara | people |
bağlı | connected |
TR Bu sistem Wunder için kullanım kolaylığından uzak, şirketin ihtiyaçlarını karşılamayan ve yönetim merkezli bir çözüm içermeyen son derece değişken ve parçalanmış bir sistemdi.
EN The system was extremely varied and disjoined, as Wunder lacked an easy-to-use, centrally-managed solution to fulfill their needs.
Turkish | English |
---|---|
kullanım | use |
çözüm | solution |
ihtiyaçları | needs |
TR Plaj tatil köylerimiz şöhretlere bir cennet sundu ve gözlerden uzak dağ evlerimiz kraliyet ailesi mensuplarını ağırladı
EN Our beach resorts have provided a haven for celebrities and our secluded mountain lodges have welcomed royalty
Turkish | English |
---|---|
plaj | beach |
dağ | mountain |
TR Destansı kaleler, gözlerden uzak kır evleri, tarihi öneme sahip toplantı alanları ve modern invizalardan oluşan bir koleksiyona sahip Fairmont Hotels & Resorts dünyanın en tanınmış adreslerinden bazılarının kapılarını açıyor
EN Featuring a collection of fabled castles, secluded lodges, storied meeting places and modern retreats, Fairmont Hotels & Resorts opens the doors to some of the world's most celebrated addresses
Turkish | English |
---|---|
kaleler | castles |
modern | modern |
fairmont | fairmont |
en | most |
kapılar | doors |
TR Sahiplerinin lüks özel mülkiyetin endişelerinden uzak olmanın keyfini yaşadıkları bir Özel Rezidans Kulübü.
EN A Private Residence Club where owners appreciate worry-free ownership of luxurious private homes.
Turkish | English |
---|---|
lüks | luxurious |
özel | private |
TR Nehir kenarı Süiti, gözlerden uzak terasta geçirilen öğleden sonralarına ilham veren sessiz bir nehir, bu seçkinliği daha da ileri götürür
EN The Riverside Suite elevates this exclusivity even further, with a secluded setting along an ambling river that inspires afternoons spent lingering on the terrace
Turkish | English |
---|---|
nehir | river |
bu | this |
TR Plaj tatil köylerimiz şöhretlere bir cennet sundu ve gözlerden uzak dağ evlerimiz kraliyet ailesi mensuplarını ağırladı
EN Our beach resorts have provided a haven for celebrities and our secluded mountain lodges have welcomed royalty
Turkish | English |
---|---|
plaj | beach |
dağ | mountain |
TR Destansı kaleler, gözlerden uzak kır evleri, tarihi öneme sahip toplantı alanları ve modern invizalardan oluşan bir koleksiyona sahip Fairmont Hotels & Resorts dünyanın en tanınmış adreslerinden bazılarının kapılarını açıyor
EN Featuring a collection of fabled castles, secluded lodges, storied meeting places and modern retreats, Fairmont Hotels & Resorts opens the doors to some of the world's most celebrated addresses
Turkish | English |
---|---|
kaleler | castles |
modern | modern |
fairmont | fairmont |
en | most |
kapılar | doors |
TR Sahiplerinin lüks özel mülkiyetin endişelerinden uzak olmanın keyfini yaşadıkları bir Özel Rezidans Kulübü.
EN A Private Residence Club where owners appreciate worry-free ownership of luxurious private homes.
Turkish | English |
---|---|
lüks | luxurious |
özel | private |
TR Nehir kenarı Süiti, gözlerden uzak terasta geçirilen öğleden sonralarına ilham veren sessiz bir nehir, bu seçkinliği daha da ileri götürür
EN The Riverside Suite elevates this exclusivity even further, with a secluded setting along an ambling river that inspires afternoons spent lingering on the terrace
Turkish | English |
---|---|
nehir | river |
bu | this |
TR Peki ya IP adresinizi gizleyebilseydiniz? VPN'ler bu noktada devreye girer: Bir uzak VPN sunucusuna bağlandığınızda hedef web sitenize yeni bir IP adresi gösterilir
EN But what if you could hide your IP address? That’s where VPNs come in: when you connect to remote VPN servers, they show a new IP address to your target website
Turkish | English |
---|---|
ler | s |
uzak | remote |
hedef | target |
web | website |
TR Bunun yanında insanların dijital dünyanın taşınabilirlik, güvenlik ve el koyulma riskinden uzak olma gibi avantajlarından faydalanmalarını sağlar.
EN But it also gives them all the advantages of the digital economy: portability, safety, and freedom from seizure.
Turkish | English |
---|---|
dijital | digital |
güvenlik | safety |
sağlar | gives |
ın | of |
TR Şehir merkezine uzak ve yardım çalışmalarından en az faydalanan köylerde temel ihtiyaç ve gıda malzemeleri dağıttık
EN We distributed basic NFIs and food items to remote villages benefiting the least from aid activities
Turkish | English |
---|---|
uzak | remote |
yardım | aid |
temel | basic |
gıda | food |
en az | least |
TR Ordu Valiliği ile yaptığımız işbirliği ile çocukların fındık bahçelerinden uzak tutulmasını hedefleyen ve çocuk işçiliği ile mücadelemizin temellerini oluşturan projemize başladık.
EN We initiated a project together with The Governership of Ordu. The project aimed to keep children away from hazelnut groves, laying the foundation of our Child Labour Program.
Turkish | English |
---|---|
uzak | away |
TR Tebriz’de gerçekleşen deprem sonrasında, merkeze uzak köylerde barınma koşullarını iyileştirmeye ve kışa hazırlık için yardım malzemeleri dağıttık
EN After the earthquake in Tabriz, we helped improve the conditions for mediation in villages away from the center and distributed aid materials for winter preparation
Turkish | English |
---|---|
deprem | earthquake |
uzak | away |
yardım | aid |
malzemeleri | materials |
TR Şehir merkezine uzak ve yardım çalışmalarından en az faydalanan köylerde temel ihtiyaç ve gıda malzemeleri dağıttık
EN We distributed basic NFIs and food items to remote villages benefiting the least from aid activities
Turkish | English |
---|---|
uzak | remote |
yardım | aid |
temel | basic |
gıda | food |
en az | least |
TR Ordu Valiliği ile yaptığımız işbirliği ile çocukların fındık bahçelerinden uzak tutulmasını hedefleyen ve çocuk işçiliği ile mücadelemizin temellerini oluşturan projemize başladık.
EN We initiated a project together with The Governership of Ordu. The project aimed to keep children away from hazelnut groves, laying the foundation of our Child Labour Program.
Turkish | English |
---|---|
uzak | away |
TR Tebriz’de gerçekleşen deprem sonrasında, merkeze uzak köylerde barınma koşullarını iyileştirmeye ve kışa hazırlık için yardım malzemeleri dağıttık
EN After the earthquake in Tabriz, we helped improve the conditions for mediation in villages away from the center and distributed aid materials for winter preparation
Turkish | English |
---|---|
deprem | earthquake |
uzak | away |
yardım | aid |
malzemeleri | materials |
TR Bant genişliğini verimli kullanan ve yüksek performanslı bir akış protokolü olan NICE DCV ile yüksek performanslı bir uzak masaüstü ve 3B uygulama grafikleri sunun.
EN Deliver a high performance remote desktop and 3D application graphics with NICE DCV, a bandwidth-efficient and high performance streaming protocol.
Turkish | English |
---|---|
verimli | efficient |
yüksek | high |
akış | streaming |
protokolü | protocol |
uzak | remote |
masaüstü | desktop |
grafikleri | graphics |
TR ZenMate VPN'i çalıştırdığınızda, uzak bir konumdan güvenli bir sunucuya bağlanırsınız ve tüm verileriniz askeri düzeyde teknoloji ile şifrelenir
EN When you run ZenMate VPN you connect to a safe server from a remote location and all your data becomes encrypted with military-grade technology
Turkish | English |
---|---|
zenmate | zenmate |
vpn | vpn |
uzak | remote |
güvenli | safe |
sunucuya | server |
tüm | all |
verileriniz | your data |
askeri | military |
düzeyde | grade |
teknoloji | technology |
TR SD-WAN ve Bulut Güvenliği ile Şube ve Uzak Ofislere Daha Esnek, Daha Güvenli ve Daha Verimli Bağlantı
EN Risk-Adaptive Data Protection: The Behavior-Based Approach
Turkish | English |
---|---|
güvenliği | protection |
TR Uzak ofisleri ve çalışanları birbirine bağlama söz konusu olduğunda geleneksel dağıtılmış ağlar, kurum genelinde daha fazla hız ve yeniliği sağlayan yeni bulut tabanlı uygulama dalgasını kaldıramaz.
EN When it comes to connecting remote offices and employees, traditional distributed networks can't handle the new wave of cloud-based applications that are driving increasing speed and innovation across the enterprise.
Turkish | English |
---|---|
uzak | remote |
geleneksel | traditional |
dağıtılmış | distributed |
ağlar | networks |
kurum | enterprise |
genelinde | across |
hız | speed |
bulut | cloud |
tabanlı | based |
uygulama | applications |
ın | of |
TR Plaj tatil köylerimiz şöhretlere bir cennet sundu ve gözlerden uzak dağ evlerimiz kraliyet ailesi mensuplarını ağırladı
EN Our beach resorts have provided a haven for celebrities and our secluded mountain lodges have welcomed royalty
Turkish | English |
---|---|
plaj | beach |
dağ | mountain |
Showing 50 of 50 translations