NL Ontwerp : Mini Cooper-auto's staan ongetwijfeld bekend om hun unieke ontwerp. Er zijn verschillende mini-automodellen, elk met een ander ontwerp, dat zeker iedereen zal verleiden met zijn gratie.
"gratie zijn geraakt" in Dutch can be translated into the following Turkish words/phrases:
NL Ontwerp : Mini Cooper-auto's staan ongetwijfeld bekend om hun unieke ontwerp. Er zijn verschillende mini-automodellen, elk met een ander ontwerp, dat zeker iedereen zal verleiden met zijn gratie.
TR Tasarım : Kuşkusuz Mini Cooper arabaları benzersiz tasarımlarıyla tanınırlar. Her biri farklı tasarıma sahip çeşitli mini araba modelleri, zarafetiyle herkesi cezbediyor.
Dutch | Turkish |
---|---|
mini | mini |
unieke | benzersiz |
NL De elegantie en gratie van dit voertuig is verleidelijk genoeg om andere grote automerken te negeren als je binnen een vriendelijk budget komt.
TR Bu aracın zarafeti ve zarafeti, dostça bir bütçeye sahip olurken diğer büyük otomobil markalarını geçersiz kılacak kadar cazip.
Dutch | Turkish |
---|---|
en | ve |
andere | diğer |
grote | büyük |
is | sahip |
NL Authentieke en originele stijl: Nissan-auto's staan vooral bekend om hun gratie en de vonk die ze afkorten door het ongelooflijke auto-ontwerp van verschillende automodellen
TR Otantik ve Özgün Tarz: Nissan otomobilleri çoğunlukla zarafetleri ve çeşitli otomobil modellerinin inanılmaz otomobil tasarımı aracılığıyla kısalttıkları kıvılcımlarıyla tanınır
Dutch | Turkish |
---|---|
en | ve |
ongelooflijke | inanılmaz |
nissan | nissan |
verschillende | çeşitli |
auto | otomobil |
ontwerp | tasarımı |
NL Elk automodel van dit merk heeft een unieke en onweerstaanbare gratie, de vonk die zelf als symbool van perfectie dient.
TR Bu markanın her bir otomobil modeli, benzersiz ve karşı konulmaz bir zarafete, mükemmelliğin sembolü olarak hizmet eden kıvılcımlara sahiptir.
Dutch | Turkish |
---|---|
unieke | benzersiz |
en | ve |
NL Gecombineerd met kracht, gratie en comfort is de Audi een ideaal voertuig om mee te nemen naar een zakelijke bijeenkomst of een feest
TR Güç, zarafet ve konforla birleşen Audi, bir iş toplantısı veya parti için ideal bir araçtır
Dutch | Turkish |
---|---|
en | ve |
ideaal | ideal |
voertuig | araç |
NL Blokkeer phishing-, nep- en 'spoofed' sites die zijn gemaakt om uw informatie te stelen en zorg dat u niet wordt geraakt.
TR Bilgilerinizi çalmak için tasarlanmış oltalama amaçlı, sahte ve 'aldatıcı' siteleri engelleyin, tehditleri kendinizden uzak tutun.
Dutch | Turkish |
---|---|
en | ve |
sites | siteleri |
dat | in |
niet | ama |
NL Wanneer de grootste autoverhuurspelers concurreren met de kleinere prijsbewuste autoverhuurbedrijven, wordt een snaar geraakt om markttarieven te bepalen die eerlijk en rechtvaardig zijn
TR En büyük araba kiralama oyuncuları daha küçük fiyat bilincine sahip bir araba dükkanları ile rekabet ettiğinde, adil ve adil piyasa oranlarına karar vermek için bir akor vurulur
Dutch | Turkish |
---|---|
en | ve |
zijn | sahip |
NL Blokkeer phishing-, nep- en 'spoofed' sites die zijn gemaakt om uw informatie te stelen en zorg dat u niet wordt geraakt.
TR Bilgilerinizi çalmak için tasarlanmış oltalama amaçlı, sahte ve 'aldatıcı' siteleri engelleyin, tehditleri kendinizden uzak tutun.
Dutch | Turkish |
---|---|
en | ve |
sites | siteleri |
dat | in |
niet | ama |
NL Een bericht dat niet door het validatieproces geraakt is niet per definitie frauduleus, maar verdient wel nadere aandacht.
TR Gönderen Politikası Çerçevesi (SPF) bir etki alanı sahibinin kullandığı posta sunucularının IP adreslerini yayınlamasına izin vererek gönderici adres sahteciliği yle karşı korur.
NL Terwijl dat voor hem de wereld kleiner maakte, was het zijn ontdekking van het internet die zijn ogen echt opende voor de mogelijkheden die er zijn
TR Bu onun için dünyayı daha küçük hale getirirken,gerçek manada olabileceklere gözünü açan İnternetin keşfi olmuştur
Dutch | Turkish |
---|---|
echt | gerçek |
wereld | dünyayı |
NL Er zijn tools om uw site te scannen (en dit zijn geautoriseerde tools), maar er zijn ook hackertools
TR Sitenizi taramak için araçlar vardır (ve bunlar yetkili araçlardır), ancak korsan araçları da vardır
Dutch | Turkish |
---|---|
en | ve |
maar | ancak |
ook | da |
uw site | sitenizi |
om | için |
NL Dit zijn waarschuwingen die de site-eigenaar informeren over wat er verbeterd kan worden. En de minder belangrijke zijn mededelingen, die geen belangrijke waarschuwingen zijn.
TR Bunlar, site sahibine nelerin iyileştirilebileceği konusunda bilgi veren uyarılardır. Ve küçük olanlar, önemli uyarılar olmayan bildirimlerdir.
Dutch | Turkish |
---|---|
over | konusunda |
en | ve |
geen | olmayan |
site | site |
kan | bilgi |
belangrijke | önemli |
NL Omdat hij door zijn ziekte aan bed gekluisterd is, zijn we deze actie begonnen om de vervulling van zijn wens toch nog zo dichtbij mogelijk te brengen
TR Ancak, hastalığı nedeniyle yatağa bağlı olduğu için kendisini bu arzusuna olabildiğince yakınlaştıran bir kampanya başlattık
NL Foto's die in openbare Tweets zijn opgenomen, kunnen te zien zijn in zoekresultaten op Twitter. Foto's in afgeschermde Tweets en verwijderde foto's zijn niet te zien in zoekresultaten op Twitter.
TR Herkese açık Tweetlere eklenen fotoğraflar, Twitter arama sonuçlarında görüntülenebilir. Korumalı Tweetlerle gönderilen fotoğraflar ve silinen fotoğraflar, Twitter arama sonuçlarında görüntülenmez.
Dutch | Turkish |
---|---|
openbare | açık |
zoekresultaten | arama |
en | ve |
NL Alle verwijzingen die enkelvoud of meervoud zijn en alle verwijzingen die mannelijk, vrouwelijk of neutraal in geslacht zijn, zijn bedoeld om door elkaar vervangen te kunnen worden, als de context van de zin dat impliceert.
TR Tekil veya çoğul atıflar ve erkeklere özgü, kadınlara özgü veya cinsiyetsiz atıflar, cümlenin bağlamına göre birbirlerinin yerine geçebilecek şekilde kullanılmıştır.
Dutch | Turkish |
---|---|
en | ve |
context | bağlam |
NL Terwijl dat voor hem de wereld kleiner maakte, was het zijn ontdekking van het internet die zijn ogen echt opende voor de mogelijkheden die er zijn
TR Bu onun için dünyayı daha küçük hale getirirken,gerçek manada olabileceklere gözünü açan İnternetin keşfi olmuştur
Dutch | Turkish |
---|---|
echt | gerçek |
wereld | dünyayı |
NL Alle pagina's die op de eerste pagina van Google zijn beland, zijn daar niet handmatig gekomen. Ze zijn daar gekomen door onderzoek te doen, hun concurrenten in de gaten te houden en dagelijks verbeteringen aan hun site aan te brengen.
TR Google'ın ilk sayfasına çıkan tüm sayfalar oraya manuel olarak ulaşmadı. Araştırma yaparak, rakiplerini izleyerek ve sitelerinde günlük olarak iyileştirmeler yaparak oraya ulaştılar.
Dutch | Turkish |
---|---|
alle | tüm |
eerste | ilk |
handmatig | manuel |
onderzoek | araştırma |
en | ve |
dagelijks | günlük |
NL In de overgrote meerderheid van de gevallen zal dit Google zijn, maar er zijn randgevallen waarin u de SERP wilt controleren op zoekmachines zoals Yandex, die exclusief zijn voor plaatsen zoals Rusland.
TR Vakaların büyük çoğunluğunda bu Google olacaktır, ancak Rusya gibi yerlere özel olan Yandex gibi arama motorlarında SERP kontrolü yapmak isteyeceğiniz istisnai durumlar da vardır.
Dutch | Turkish |
---|---|
zal | olacaktır |
maar | ancak |
serp | serp |
controleren | kontrol |
yandex | yandex |
NL Er zijn misschien een paar uitzonderingen, maar over het algemeen zijn nepvolgers lege accounts, bots of mensen die niet echt geïnteresseerd zijn in je merk.
TR Birkaç istisna olabilir, ancak genel olarak sahte takipçiler boş hesaplar, botlar veya markanızla gerçekten ilgilenmeyen kişiler olacaktır.
NL De volgende definities zijn van toepassing op deze Overeenkomst. Definities die specifiek van toepassing zijn op bepaalde Diensten zijn te vinden in de Beschrijving van de Zoom-diensten.
TR Aşağıdaki tanımlar bu Sözleşmede geçerli olacaktır. Hizmete özgü tanımlar Zoom Hizmetleri Tanımı altında verilmektedir.
NL Hoewel zijn carrière soms hectisch kan zijn, maakt hij altijd tijd voor de belangrijke dingen in het leven: goede koffie, goede wijn en quality time met zijn tweelingzoons, Aiden en Sean.
TR İş hayatı zaman zaman çok yoğun olsa da, her zaman iyi kahve, iyi şarap ve ikiz oğulları Aiden ve Sean ile kaliteli zaman geçirmek için fırsat bulur.
NL Einstein gebruikte zijn kennis altijd om de wereld beter te informeren en liet zijn intelligentie na als zijn nalatenschap.
TR Einstein bilgisini her zaman dünyayı daha iyi bilgilendirmek için kullandı ve zekasını miras olarak bıraktı.
NL U ziet mogelijk een bericht dat cookies vereist zijn of dat cookies zijn uitgeschakeld in uw browser.
TR Çerezlerin gerekli olduğunu veya tarayıcınızda çerezlerin kapalı olduğunu belirten bir ileti görebilirsiniz.
Dutch | Turkish |
---|---|
vereist | gerekli |
browser | tarayıcı |
NL Het is belangrijk om er zeker van te zijn dat er geen technische beperkingen zijn die Google tegenhouden om toegang te krijgen tot je website en deze te begrijpen.
TR Google’ın web sitenize erişmesini ve onu anlamasını engelleyen hiçbir teknik hata olmadığından emin olmak önemlidir.
Dutch | Turkish |
---|---|
zeker | emin |
en | ve |
NL Zie alle verwijzende domeinen die erbij zijn gekomen of zijn verdwenen in een bepaalde periode.
TR Belli bir zaman aralığı boyunca kazanılan veya kaybedilen, yönlendirme yapan alanları görün.
Dutch | Turkish |
---|---|
zie | görün |
NL We gebruiken clickstreamdata om onze zoekvolumes maandelijks te verfijnen, om er zeker van te zijn dat ze altijd up-to-date zijn.
TR Arama hacimlerimizi hassaslaştırmak için her ay tıklama verileri kullanıyoruz, böylece her zaman güncel olduklarından emin oluyoruz.
Dutch | Turkish |
---|---|
zeker | emin |
altijd | her zaman |
NL Laten we eerlijk zijn: softwarevergelijkingspagina‘s als deze zijn meestal bevooroordeeld
TR Gerçekçi olalım: Bunun gibi yazılım kıyaslama sayfaları genellikle taraflıdır
Dutch | Turkish |
---|---|
meestal | genellikle |
zijn | bunun |
NL We zijn opgericht in 1999 en zijn een pionier in het aanbieden van cloud software
TR Şirketi 1999 yılında başlattık ve Avrupa'da bulut yazılımının öncüleri arasındayız
Dutch | Turkish |
---|---|
en | ve |
cloud | bulut |
Dutch | Turkish |
---|---|
gegevens | veriler |
altijd | her zaman |
en | ve |
real | gerçek |
NL Op de meeste websites zijn er pagina’s die meer waard zijn dan andere pagina’s. Begin met het verbeteren van de pagina’s die het meeste verkeer trekken of de meeste verkopen.
TR Çoğu web sitesinde, bazı sayfalar diğerlerinden daha değerlidir. Trafik ve satıştan en iyi şekilde yararlanan sayfaların geliştirilmesinden başlayın.
Dutch | Turkish |
---|---|
websites | web |
verkeer | trafik |
verkopen | satış |
die | şekilde |
begin | başlayın |
NL De branchecollecties van Autodesk zijn softwaresuites die speciaal in een pakket zijn samengevoegd voor bouw- en infrastructuurontwerp, productontwerp en productie, en media en entertainment.
TR Autodesk sektörel çözüm paketleri; bina, inşaat ve altyapı tasarımı, ürün tasarımı ve imalatı ile medya ve eğlence için özel olarak bir araya getirilen yazılımlardan oluşan paketlerdir.
Dutch | Turkish |
---|---|
en | ve |
media | medya |
autodesk | autodesk |
Dutch | Turkish |
---|---|
hoeft | gerek |
nooit | asla |
gegevens | veriler |
open | açın |
live | canlı |
Dutch | Turkish |
---|---|
en | ve |
NL Niet alle onderdelen of verkopers bieden dezelfde kwaliteit. Moeilijk te weten of ze goed, slecht of inconsistent zijn. We zijn al meer dan 10 jaar bezig met het nagaan van bronnen en leveranciers.
TR Tüm parçalar ya da satıcılar eşit olarak yaratılmamıştır. Üstelik zaman zaman iyiyi, kötüyü ve güvenilmez olanı ayırmak da zordur. On yıldan uzun bir süredir kaynakları ve tedarikçileri değerlendirme olanağına sahip olduk.
Dutch | Turkish |
---|---|
alle | tüm |
onderdelen | parçalar |
of | ya |
en | ve |
bronnen | kaynakları |
NL Soms zijn er OEM-onderdelen (Original Equipment Manufacturer) beschikbaar, maar veel fabrieksonderdelen zijn gewoon niet beschikbaar —voor niemand
TR Zaman zaman OEM (Orijinal Malzeme Üreticisi) parçalar mevcut olmakla birlikte, çoğu orijinal parça herkes için erişilebilir değildir
Dutch | Turkish |
---|---|
maar | de |
niet | değildir |
onderdelen | parçalar |
veel | çoğu |
NL Golden Frog's oprichters, Ron en Carolyn Yokubaitis, zijn internet veteranen die eigenaars zijn van internet bedrijven en hierin opereren sinds het begin van het publieke internet in 1994 (eerder dan de Web!)
TR Golden Frog'un kurucuları Ron ve Carolyn Yokubaitis, kamu internetinin ortaya çıktığı 1994'ten beri (Web'den önce!) kendi internet işlerine sahip olmuş ve bunu yürütmüş olan deneyimli İnternet kullanıcılarıdır
Dutch | Turkish |
---|---|
en | ve |
NL In de loop der jaren zijn de regels van het Open Internet Order versoepeld, en restricties voor bedrijven zijn losser geworden
TR Yıllar içinde Açık Internet Kuralları düzenlemeleri yumuşadı ve şirketler üzerindeki kısıtlamalar gevşedi
Dutch | Turkish |
---|---|
open | açık |
internet | internet |
en | ve |
regels | kuralları |
bedrijven | şirketler |
Dutch | Turkish |
---|---|
en | ve |
klanten | müşterilere |
Dutch | Turkish |
---|---|
beste | en iyisi |
en | ve |
Dutch | Turkish |
---|---|
nauwkeurig | doğru |
zijn | ses |
geautomatiseerd | otomatik |
systeem | sistem |
Dutch | Turkish |
---|---|
meest | en |
waardevolle | değerli |
en | ve |
Dutch | Turkish |
---|---|
wereld | dünyanın |
en | ve |
begint | başlar |
betaalbare | uygun |
transcriptie | transkripsiyon |
media | medyayı |
snelle | hızlı |
Dutch | Turkish |
---|---|
mensen | insanlar |
probleem | sorun |
bijschriften | altyazılar |
NL Op onze activiteiten zijn de volgende algemene voorwaarden van toepassing, tenzij partijen schriftelijk anders zijn overeengekomen
TR Taraflar yazılı olarak açık bir şekilde aksini kararlaştırmadıkça faaliyetlerimizde aşağıdaki hüküm ve koşullar geçerli olacaktır
Dutch | Turkish |
---|---|
voorwaarden | koşullar |
van toepassing | geçerli |
NL Soms zijn twee klikken voldoende om een video te maken - Fastreel maakt het mogelijk. Dankzij de intuïtieve interface zijn alle functies eenvoudig te gebruiken.
TR Bazen bir video oluşturmak için tek ihtiyacınız iki tıklamadır – Fastreel bunu mümkün kılar. Programın sezgisel arayüzü sayesinde tüm özelliklerin ve işlevlerin kullanımı kolaydır.
Dutch | Turkish |
---|---|
soms | bazen |
video | video |
mogelijk | mümkün |
om | için |
interface | arayüzü |
NL Het volgende speciale kenmerk van onze tool is dat u fouten kunt bekijken die zijn onderverdeeld in drie categorieën. Dit zijn kritieke fouten, die u vertellen hoe belangrijk het is om ze zo snel mogelijk op te lossen.
TR Aracımızın bir sonraki özelliği, hatalara üç kategoriye ayrılmış olarak bakabilmenizdir. Bunlar, bunları mümkün olan en kısa sürede düzeltmenin önemini anlatan kritik hatalardır.
Dutch | Turkish |
---|---|
volgende | sonraki |
tool | aracı |
kritieke | kritik |
snel | kısa |
NL Dit zijn de diensten die gratis beschikbaar zijn op de website:
TR Web sitesinde ücretsiz olarak sunulan hizmetler şunlardır:
Dutch | Turkish |
---|---|
diensten | hizmetler |
gratis | ücretsiz |
NL Scruff heeft de beste en snelste ondersteuning voor zijn gebruikers. Als u problemen ondervindt bij het navigeren op de site of de app, zijn er verschillende manieren waarop u hulp kunt zoeken.
TR Scruff, kullanıcıları için en iyi ve en hızlı desteğe sahiptir. Sitede veya uygulamada gezinmede sorun yaşıyorsanız, yardım almanın birkaç yolu vardır.
Dutch | Turkish |
---|---|
en | ve |
problemen | sorun |
site | sitede |
hulp | yardım |
snelste | hızlı |
verschillende | birkaç |
Showing 50 of 50 translations