EN If we believe someone isn’t playing fairly and within the spirit of the guidelines then we’re entitled to ban that user at our sole discretion
English | Turkish |
---|---|
user | kullanıcı |
sole | tamamen |
we | sahibiz |
English | Turkish |
---|---|
user | kullanıcı |
sole | tamamen |
we | sahibiz |
English | Turkish |
---|---|
acceptable | kabul edilebilir |
detailed | ayrıntılı |
guidelines | kuralları |
use | kullanım |
simple | basit |
other | diğer |
community | topluluk |
a | birkaç |
and | ve |
respect | saygı |
the | aynı |
but | ancak |
EN The first phase of this experiment has been fairly successful
TR Bu deneysel çabanın ilk aşaması az çok başarılı oldu
English | Turkish |
---|---|
successful | başarılı |
this | bu |
first | ilk |
the | çok |
EN The German tax system attempts to share burdens fairly. This principle is most evident when it comes to income tax.
TR Alman vergi sistemi, yükü adil dağıtmaya çalışıyor. Özellikle gelir vergisinde kendini gösteren bir ilke.
English | Turkish |
---|---|
tax | vergi |
system | sistemi |
comes | gelir |
EN This is relatively straightforward when it comes to graduates, as it is fairly easy to compare university degrees
TR Akademisyenlerde bu görece kolay, yüksekokul diplomaları gayet iyi karşılaştırılabiliyor
English | Turkish |
---|---|
easy | kolay |
this | bu |
EN A town of 100,000 inhabitants, Jena has a fairly relaxed vibe
TR 100.000 nüfuslu Jena kentinde, daha çok ailevi bir hava hakim
English | Turkish |
---|---|
has | daha |
a | bir |
English | Turkish |
---|---|
acceptable | kabul edilebilir |
detailed | ayrıntılı |
guidelines | kuralları |
use | kullanım |
simple | basit |
other | diğer |
community | topluluk |
a | birkaç |
and | ve |
respect | saygı |
the | aynı |
but | ancak |
EN During the after-meeting, we encourage everyone to share the time fairly between all present, to not give feedback or advice without receiving permission first, and to refrain from actively promoting outside, non-ITAA resources.
TR Toplantıdan sonra, herkesi zamanı herkes arasında adil bir şekilde paylaşmaya, önceden izin almadan geri bildirim veya tavsiye vermemeye ve ITAA dışı kaynakların aktif olarak tanıtımını yapmaktan kaçınmaya teşvik ediyoruz.
English | Turkish |
---|---|
share | paylaş |
advice | tavsiye |
permission | izin |
the time | zamanı |
itaa | itaa |
feedback | geri bildirim |
encourage | teşvik |
time | zaman |
and | ve |
to | geri |
everyone | herkes |
or | veya |
between | arası |
resources | kaynaklar |
English | Turkish |
---|---|
dns | dns |
server | sunucusuna |
whoer | whoer |
when | sırasında |
online | çevrimiçi |
trusted | güvenilir |
and | ve |
servers | sunucuları |
game | oyun |
connection | bağlantı |
high | yüksek |
quality | kaliteli |
speed | hızlı |
any | herhangi |
EN "A great place to relax or have a romantic walk. Great place for food vendors and people watching and playing frisbee ...and more ! The Public Garden and the swan boats are right next door."
TR "Şehri dolaştıktan sonra, çimenlere uzanıp dinlenebileceğiniz huzur dolu bir yer..."
English | Turkish |
---|---|
a | bir |
the | sonra |
English | Turkish |
---|---|
full | tam |
screen | ekran |
and | ve |
the | anda |
view | görünümü |
English | Turkish |
---|---|
mac | mac |
profile | profilini |
last | last |
desktop | masaüstü |
app | uygulaması |
automatically | otomatik olarak |
for | için |
the | olarak |
your | sen |
EN Users drive the route, using meter marks in the track bed to judge their distance from the nearest signal, and flag problems with signals as they’re playing.
TR Kullanıcılar, en yakın sinyalden uzaklıklarını değerlendirmek için pist yatağındaki metre işaretlerini kullanarak rotayı sürdürebilirler ve kullanırken sinyallerle ilgili sorunları işaretlerler.
English | Turkish |
---|---|
problems | sorunları |
and | ve |
users | kullanıcılar |
using | kullanarak |
to | için |
EN By playing the game in “drone mode”—navigating the project from the perspective of an unmanned aerial vehicle—personnel can familiarize themselves with evacuation routes or simulate emergency scenarios
TR Oyunu “drone modunda” oynayarak, yani projeyi insansız hava aracı perspektifinden hareket ettirerek, personel tahliye rotaları hakkında bilgi sahibi olabilir veya acil durum senaryolarını taklit edebilir
EN User configurations like the Rival 710's OLED display can change based on which game you're playing.
TR Rival 710'un OLED ekranının oynadığınız oyuna göre değişmesi gibi kullanıcı ayarlarını kullanın.
English | Turkish |
---|---|
oled | oled |
display | ekran |
game | oyuna |
rival | rival |
user | kullanıcı |
the | gibi |
English | Turkish |
---|---|
of | birlikte |
the | ile |
English | Turkish |
---|---|
for | boyunca |
is | üzerinde |
and | gelen |
EN Blockchain.com’s CEO is playing the long game
TR Blockchain.com'un CEO'su uzun oyunu oynuyor
English | Turkish |
---|---|
game | oyunu |
blockchain | blockchain |
long | uzun |
English | Turkish |
---|---|
and | ve |
same | bir |
with | ile |
EN In coordination of AFAD, we are continuing our activities together with other civil society organizations playing an active role
TR Afete müdahale ve acil yardım sürecinde etkin rol üstlenen birçok sivil toplum kuruluşuyla birlikte AFAD koordinasyonunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz
English | Turkish |
---|---|
our | ve |
other | birçok |
civil | sivil |
society | toplum |
an | bir |
active | etkin |
role | rol |
with | birlikte |
EN Experience the closest thing to being a real manager by taking charge of the world’s greatest football teams and playing the beautiful game your way
TR Dünyanın en iyi futbol takımlarının başına geçerek ve bu harika oyunu kendi tarzınızla oynayarak gerçek bir menajer olmaya en yakın hissi yaşayın
English | Turkish |
---|---|
real | gerçek |
beautiful | harika |
game | oyunu |
football | futbol |
closest | en yakın |
greatest | en |
a | bir |
and | ve |
EN I watched for the purpose of watching, often quitting videos halfway through or playing games while watching because one video alone wasn’t doing it anymore.
TR İzlemek, çoğu zaman videoları yarıda bırakmak veya izlerken oyun oynamak amacıyla izledim çünkü artık tek bir video bunu yapmıyordu.
English | Turkish |
---|---|
purpose | amacı |
games | oyun |
videos | videoları |
video | video |
or | veya |
anymore | artık |
the | çoğu |
because | çünkü |
it | bunu |
while | da |
EN For me, my problematic behaviors are watching videos online, binge watching movies and television, playing video games, social media, pornography, and obsessive research
TR Benim için sorunlu davranışlarım çevrimiçi video izlemek, aşırı derecede film ve televizyon izlemek, video oyunları oynamak, sosyal medya, pornografi ve saplantılı araştırma yapmaktır
English | Turkish |
---|---|
problematic | sorunlu |
television | televizyon |
research | araştırma |
online | çevrimiçi |
and | ve |
for | için |
video | video |
social | sosyal |
media | medya |
my | benim |
games | oyunlar |
EN I know if I?m playing a game or not, just like an alcoholic knows if they?re drinking alcohol or not
TR Oyun oynayıp oynamadığımı biliyorum, tıpkı bir alkoliğin alkol içip içmediğini bilmesi gibi
English | Turkish |
---|---|
m | m |
just like | tıpkı |
like | gibi |
they | in |
EN Automatic or action-triggered playing (via a click or mouseover) of multimedia files (only in Windows and macOS)
TR Multimedya dosyalarını otomatik olarak veya eylem tetikli olarak (tıklayarak veya fare ile üzerine gelerek) oynatma (sadece Windows ve macOS için)
English | Turkish |
---|---|
multimedia | multimedya |
windows | windows |
macos | macos |
action | eylem |
automatic | otomatik |
or | veya |
and | ve |
of | in |
files | dosyaları |
in | için |
EN Some 200 countries are looking for paths towards greater climate protection at the UN climate summit. Germany is playing a key role.
TR BM İklim Değişikliği Konferansı’nda 200 devlet, daha etkili bir iklim korumanın yollarını arıyor. Almanya’ya kilit bir rol düşüyor.
English | Turkish |
---|---|
climate | iklim |
key | kilit |
role | rol |
at | de |
a | bir |
EN Through its energy transition, Germany is playing an active role in the fight against climate change and in implementing the Paris Climate Agreement
TR Enerjide dönüşüm uygulamalarıyla Almanya, iklim değişikliği ile mücadeleye ve Paris İklim Anlaşmasının hayata geçirilmesine önemli bir katkı sağlıyor
English | Turkish |
---|---|
germany | almanya |
change | değişikliği |
paris | paris |
agreement | anlaşması |
and | ve |
climate | iklim |
its | ile |
EN Across FaZe Clan, gamers are playing the most popular titles on PC & Console and are ingrained within the video gaming community
TR FaZe Clan boyunca, oyuncular PC ve Konsoldaki en popüler oyunları oynayarak oyunculuk topluluğu içine yerleştiler
English | Turkish |
---|---|
most | en |
popular | popüler |
and | ve |
gaming | oyunculuk |
community | topluluğu |
pc | pc |
EN Caught playing with her love tunnel torture for his secretary
TR İnce esmer saçlı bir serf, görev yöneticisinin tüm müstehcen isteklerini yerine getirir
English | Turkish |
---|---|
for | tüm |
with | bir |
EN In coordination of AFAD, we are continuing our activities together with other civil society organizations playing an active role
TR Afete müdahale ve acil yardım sürecinde etkin rol üstlenen birçok sivil toplum kuruluşuyla birlikte AFAD koordinasyonunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz
English | Turkish |
---|---|
our | ve |
other | birçok |
civil | sivil |
society | toplum |
an | bir |
active | etkin |
role | rol |
with | birlikte |
English | Turkish |
---|---|
kibar | kibar |
group | grubunun |
foreign | dış |
company | şirketi |
trade | ticaret |
which | ve |
role | rol |
the | olarak |
English | Turkish |
---|---|
kibar | kibar |
global | dünya |
risks | riskleri |
political | politik |
economic | ekonomik |
holding | holding |
rapidly | hızlı |
at | de |
of | in |
and | ve |
reduce | azaltmak |
the | arasında |
EN Myths, rumours, false information: the role they are playing in the Corona crisis and how to recognize them.
TR Efsaneler, dedikodular, çarpık bilgiler… Korona krizinde nasıl bir rol oynadıkları ve bunların nasıl fark edilebilecekleri hakkında.
English | Turkish |
---|---|
information | bilgiler |
role | rol |
corona | korona |
and | ve |
EN Take tactical inspiration from the most popular styles and formations from the footballing world to get your players playing the way you want
TR Oyuncularınızın istediğiniz şekilde oynamasını sağlamak için futbol dünyasındaki en popüler stiller ve dizilişlerden ilham alın
English | Turkish |
---|---|
inspiration | ilham |
popular | popüler |
players | oyuncular |
you want | istediğiniz |
most | en |
get | alın |
to | sağlamak |
and | ve |
the | şekilde |
EN Building-up Possession and Playing Out From The Back in FM22
TR Gegenpress – FM21'de nasıl kullanılır?
EN Your playing horizons and scouting pool is now bigger than ever before with the ability to load five nations for the first time in the series' history
TR Oyun ufkunuz ve keşif havuzunuz, oyunda ilk kez beş ülkeyi yükleme imkanı ile artık her zamankinden daha büyük
English | Turkish |
---|---|
load | yük |
first | ilk |
and | ve |
to | her |
bigger | büyük |
ever | daha |
time | kez |
five | beş |
EN I think I’ve found a bug whilst playing Football Manager, where’s the best place to raise it?
TR Football Manager oynarken sanırım bir hata buldum. Bunu söylemek için en iyi yer neresi?
English | Turkish |
---|---|
bug | hata |
football | football |
manager | manager |
to | için |
a | bir |
best | en |
EN Square Enix uses AWS Lambda to run image processing for its Massively Multiplayer Online Role-Playing Game (MMORPG)
TR Square Enix, Çok Oyunculu Çevrimiçi Rol Yapma Oyununda (Massively Multiplayer Online Role-Playing Game - MMORPG) görüntü işlemeyi çalıştırmak için AWS Lambda'yı kullanıyor
English | Turkish |
---|---|
uses | kullanıyor |
aws | aws |
its | in |
online | online |
role | rol |
image | görüntü |
to | yapma |
for | için |
EN Through its energy transition, Germany is playing an active role in the fight against climate change and in implementing the Paris Climate Agreement
TR Enerjide dönüşüm uygulamalarıyla Almanya, iklim değişikliği ile mücadeleye ve Paris İklim Anlaşmasının hayata geçirilmesine önemli bir katkı sağlıyor
English | Turkish |
---|---|
germany | almanya |
change | değişikliği |
paris | paris |
agreement | anlaşması |
and | ve |
climate | iklim |
its | ile |
EN Games and playing in Germany | All the facts and figures
TR Almanya’da oyunlar ve oyun oynamak | Tüm olgular ve sayılar
English | Turkish |
---|---|
and | ve |
all | tüm |
games | oyunlar |
EN Myths, rumours, false information: the role they are playing in the Corona crisis and how to recognize them.
TR Efsaneler, dedikodular, çarpık bilgiler… Korona krizinde nasıl bir rol oynadıkları ve bunların nasıl fark edilebilecekleri hakkında.
English | Turkish |
---|---|
information | bilgiler |
role | rol |
corona | korona |
and | ve |
EN Some 200 countries are looking for paths towards greater climate protection at the UN climate summit. Germany is playing a key role.
TR BM İklim Değişikliği Konferansı’nda 200 devlet, daha etkili bir iklim korumanın yollarını arıyor. Almanya’ya kilit bir rol düşüyor.
English | Turkish |
---|---|
climate | iklim |
key | kilit |
role | rol |
at | de |
a | bir |
EN The state-financed national health portal sundhed.dk is playing a decisive role
TR Burada devlet tarafından finanse edilen ulusal sağlık portalı sundhed.dk belirleyici bir rol oynuyor
English | Turkish |
---|---|
national | ulusal |
health | sağlık |
role | rol |
state | devlet |
the | burada |
a | bir |
portal | portalı |
EN a lot of bars, cafes and people playing guitar and singing together.”
TR Burada çok sayıda bar, kafe ve birlikte gitar çalıp şarkı söyleyen insanlar var.“
EN As a result, edge levels the playing field between organizations, providing compute capabilities within reach.
TR Sonuç olarak, edge, kuruluşlar arasındaki oyun alanını dengeler ve erişilebilir bilgi işlem kabiliyetleri sunar.
English | Turkish |
---|---|
organizations | kuruluşlar |
edge | edge |
a | oyun |
result | sonuç |
between | arasındaki |
the | olarak |
EN expect games with low-quality graphics, semi-poor sound system and inconvenient playing interface design that will hardly attract any customers;
TR herhangi bir müşteriyi zar zor cezbedecek düşük kaliteli grafiklere, yarı zayıf ses sistemine ve rahatsız edici oyun arayüzü tasarımına sahip oyunlar bekleyin;
English | Turkish |
---|---|
sound | ses |
low | düşük |
quality | kaliteli |
semi | yarı |
system | sistemine |
games | oyunlar |
and | ve |
design | tasarım |
any | herhangi |
interface | arayüzü |
that | sahip |
with | bir |
English | Turkish |
---|---|
role | rol |
this | bu |
in | da |
organizations | kuruluşlar |
using | kullanıyor |
high | yüksek |
quality | kaliteli |
social | sosyal |
digital | dijital |
media | medya |
the | anda |
it | onu |
process | sürecinde |
to | için |
Showing 50 of 50 translations