EN 3. 18.4 per cent of the population lives in cities of between 20,000 and 50,000 inhabitants. 16.9 per cent in cities with more than 500,000 inhabitants, 15 per cent in cities with 10,000 to 19,000 inhabitants.
İngilis dilindəki "least per cent" aşağıdakı Türk sözlərə/ifadələrə tərcümə edilə bilər:
EN 3. 18.4 per cent of the population lives in cities of between 20,000 and 50,000 inhabitants. 16.9 per cent in cities with more than 500,000 inhabitants, 15 per cent in cities with 10,000 to 19,000 inhabitants.
TR Genel nüfusun yüzde 18,4’ü, nüfusu 20.000 ila 50.000 arasında olan şehirlerde, yüzde 16,9’u, nüfusu 500.000’in üzerinde olan şehirlerde, yüzde 15’i ise nüfusu 10.000 ila 19.000 arası olan şehirlerde yaşıyor.
İngilis | Türk |
---|---|
population | nüfusun |
lives | yaşıyor |
per cent | yüzde |
to | arası |
more | olan |
the | ise |
EN In this respect the scores in Germany were over 90 per cent for young people, and worldwide they lay between 69 per cent on the topic of religion and 85.8 per cent on the equality of women.
TR Almanya’da verilen cevaplarda oranlar, gençler için yüzde 90’ın üzerinde, dünya ortalamasına bakıldığındaysa oranlar din için olan yüzde 69 ile cinsiyet eşitliği için olan yüzde 85,8 arasında geziniyor.
İngilis | Türk |
---|---|
young | genç |
worldwide | dünya |
per cent | yüzde |
of | in |
EN 8.1. Sustain per capita economic growth in accordance with national circumstances and, in particular, at least 7 per cent gross domestic product growth per annum in the least developed countries
TR 8.1. Kişi başına düşen gelir artışının ulusal koşullara uygun olarak sürdürülmesi ve özellikle en az gelişmiş ülkelerde gayri safi yurt içi hasılada yıllık en az yüzde 7 oranında büyüme olmasının sağlanması
İngilis | Türk |
---|---|
capita | kişi |
growth | büyüme |
national | ulusal |
domestic | yurt içi |
developed | gelişmiş |
countries | ülkelerde |
per cent | yüzde |
and | ve |
at | nda |
with | uygun |
least | az |
per | başına |
accordance | olarak |
EN Proportion of countries that (a) have conducted at least one population and housing census in the last 10 years; and (b) have achieved 100 per cent birth registration and 80 per cent death registration
TR (a) Son 10 yıl içinde yürütülen en az bir nüfus ve konut nüfus sayımı yapan; ve (b) %100 doğum kaydı ve % 80 ölüm kaydı elde edilen ülkelerin oranı
İngilis | Türk |
---|---|
conducted | yürütülen |
population | nüfus |
registration | kaydı |
death | ölüm |
countries | ülkelerin |
and | ve |
achieved | elde |
least | az |
last | son |
in | içinde |
years | bir |
EN 10.c. By 2030, reduce to less than 3 per cent the transaction costs of migrant remittances and eliminate remittance corridors with costs higher than 5 per cent
TR 10.c. 2030’a kadar göçmen havaleleri işlem maliyetlerinin yüzde 3’ün altına indirilmesi ve maliyeti yüzde 5’ten yüksek olan havale koridorlarının ortadan kaldırılması
İngilis | Türk |
---|---|
c | c |
transaction | işlem |
costs | maliyeti |
higher | yüksek |
per cent | yüzde |
and | ve |
with | altına |
to | kadar |
EN Almost 90 per cent of people in Germany aged 14 and above own a smartphone, while almost 95 per cent of them use it every day
TR Almanya’da 14 yaş üstü kesimin hemen hemen yüzde 90’ı akıllı telefon sahibi, yüzde 95’i telefonunu her gün kullanıyor
İngilis | Türk |
---|---|
almost | hemen |
aged | yaş |
per cent | yüzde |
own | sahibi |
smartphone | akıllı telefon |
use | kullan |
day | gün |
of | her |
EN The export quota was almost 40 per cent, and over 50 per cent in industry.
TR İhracat oranı hemen hemen yüzde 40 civarındaydı, hatta bu oran sanayide yüzde 50’nin bile üzerinde.
İngilis | Türk |
---|---|
almost | hemen |
per cent | yüzde |
EN The main reason is work: 47 per cent of all expats worldwide have moved abroad on this account; 52 per cent of all German expats
TR Ana neden iş: Dünyanın her yerindeki tüm expat’ların yüzde 47’si bu nedenle yurtdışına gitmişler, Alman expat’larda bu oran yüzde 52
İngilis | Türk |
---|---|
main | ana |
reason | nedenle |
worldwide | dünyanın |
per cent | yüzde |
all | tüm |
this | bu |
of | her |
EN Incidentally, 21 per cent of German expats were sent abroad by their company, compared with only 17 per cent worldwide.
TR Bu arada; Alman expat’ların 21’ini firmaları yurt dışına göndermiş, firmasınca yurt dışına gönderilen expat’ların dünya ortalaması ise sadece yüzde 17.
İngilis | Türk |
---|---|
german | alman |
sent | gönderilen |
company | firması |
worldwide | dünya |
per cent | yüzde |
were | bu |
only | sadece |
EN Germany’s population will hardly change until 2035. According to forecasts, however, around 60 per cent of rural districts and cities will lose population, and 40 per cent will grow correspondingly.
TR 2035’e kadar Almanya’nın nüfusunda çok az değişiklik olacak. Buna rağmen yapılan tahminlere göre kaza ve illerin yaklaşık yüzde 60’ının nüfusu azalacak, dolayısıyla yüzde 40’lık kısmında da bir artış görülecek.
İngilis | Türk |
---|---|
change | değişiklik |
will | olacak |
per cent | yüzde |
and | ve |
however | bir |
to | kadar |
EN The index classifies 58 per cent of Dortmund’s urban spaces as “green spaces” consisting of around one third trees and vegetation over one metre high, 23 per cent lawns and grassy areas
TR Bunların üçte biri ağaçlık ve bir metreden yüksek bitkiler, yüzde 23 çim ve çayır
İngilis | Türk |
---|---|
high | yüksek |
per cent | yüzde |
and | ve |
EN The social media are by far the most important source of information for young people worldwide (69 per cent as opposed to 32 per cent among older people)
TR Sosyal medya, dünya genelinde büyük bir arayla gençlerin bilgi edindikleri en önemli araç (gençlerde bu oran yüzde 69’ken yaşça daha büyük olanlarda yüzde 32)
İngilis | Türk |
---|---|
information | bilgi |
young | genç |
per cent | yüzde |
worldwide | dünya |
most | en |
older | daha |
the | araç |
social | sosyal |
among | bir |
media | medya |
important | önemli |
for | genelinde |
EN Only 17 per cent rely “very strongly” on social media content, while it’s just 12 per cent among the older people
TR Gençlerin sadece yüzde 17’si bu bilgi kaynağına olan güvenini “çok yüksek” olarak ifade ederken, yaşça daha büyük olanlarda bu oran sadece yüzde 12
EN 35 per cent of native animal species and 26 per cent of plant species in Germany are endangered
TR Almanya’daki endemik hayvan türlerinin yüzde 35’i, bitki türlerinin ise yüzde 26’sı tehlike altında kabul ediliyor
İngilis | Türk |
---|---|
animal | hayvan |
plant | bitki |
per cent | yüzde |
in | altında |
EN Almost 90 per cent of people in Germany aged 14 and above own a smartphone, while almost 95 per cent of them use it every day
TR Almanya’da 14 yaş üstü kesimin hemen hemen yüzde 90’ı akıllı telefon sahibi, yüzde 95’i telefonunu her gün kullanıyor
İngilis | Türk |
---|---|
almost | hemen |
aged | yaş |
per cent | yüzde |
own | sahibi |
smartphone | akıllı telefon |
use | kullan |
day | gün |
of | her |
EN 14.5. By 2020, conserve at least 10 per cent of coastal and marine areas, consistent with national and international law and based on the best available scientific information
TR 14.5. 2020’ye kadar kıyı ve deniz alanlarının en az yüzde 10’unun ulusal ve uluslararası hukuka uygun biçimde ve mevcut en güncel bilimsel bilgilere dayanarak korunması
İngilis | Türk |
---|---|
marine | deniz |
national | ulusal |
scientific | bilimsel |
information | bilgilere |
per cent | yüzde |
international | uluslararası |
based on | dayanarak |
and | ve |
best | en |
available | mevcut |
with | uygun |
least | az |
of | kadar |
EN 8.4.1. Material footprint, material footprint per capita, and material footprint per GDP 8.4.2. Domestic material consumption, domestic material consumption per capita, and domestic material consumption per GDP
TR 8.4.1. Madde ayak izi, kişi başına düşen madde ayak izi ve GSYH başına madde ayak izi 8.4.2. Yurtiçi madde tüketimi, kişi başına yurt içi madde tüketimi ve GSYH başına yurt içi madde tüketimi
İngilis | Türk |
---|---|
per | başına |
capita | kişi |
and | ve |
domestic | yurt içi |
consumption | tüketimi |
EN 12.2.1. Material footprint, material footprint per capita, and material footprint per GDP 12.2.2. Domestic material consumption, domestic material consumption per capita, and domestic material consumption per GDP
TR 12.2.1. Madde ayak izi, kişi başına düşen madde ayak izi ve GSYH başına madde ayak izi 12.2.2. Yurtiçi madde tüketimi, kişi başına yurt içi madde tüketimi ve GSYH başına yurt içi madde tüketimi
İngilis | Türk |
---|---|
per | başına |
capita | kişi |
and | ve |
domestic | yurt içi |
consumption | tüketimi |
EN The cost of hiring a car in JLT averages around AED 100 per day, about AED 600 per week and AED 2000 per month for economy range of cars
TR JLT'de bir araba kiralamanın maliyeti, günlük ortalama 100 AED, ekonomi sınıfı otomobiller için haftada yaklaşık 600 AED ve ayda 2000 AED'dir
İngilis | Türk |
---|---|
aed | aed |
day | günlük |
week | haftada |
economy | ekonomi |
and | ve |
cost | maliyeti |
car | araba |
of | in |
a | bir |
for | için |
EN Plans are billed per-crisp workspace, so you only pay per livechat identifier, not per domain and sub-domains.
TR Planlar Crisp çalışma alanı başına faturalandırılır, bu nedenle etki alanı ve alt etki alanları başına değil, yalnızca canlı sohbet tanımlayıcısı başına ödeme yaparsınız.
İngilis | Türk |
---|---|
plans | planlar |
crisp | crisp |
so | nedenle |
sub | alt |
pay | ödeme |
domain | alan |
domains | alanı |
per | başına |
and | ve |
not | değil |
EN 10.1. By 2030, progressively achieve and sustain income growth of the bottom 40 per cent of the population at a rate higher than the national average
TR 10.1. 2030’a kadar nüfusun tabandaki yüzde 40 içinde bulunan kesiminin gelirinin ulusal ortalamadan daha yüksek bir oranda, devamlı olarak artmasının ve sürdürülmesinin sağlanması
İngilis | Türk |
---|---|
population | nüfusun |
per cent | yüzde |
and | ve |
national | ulusal |
higher | daha yüksek |
EN 10.2.1. Proportion of people living below 50 per cent of median income, by age, sex and persons with disabilities
TR 10.2.1. Yaş, cinsiyet, engelliliğe göre medyan gelirin yüzde 50 düzeyinin altında yaşayanların oranı
İngilis | Türk |
---|---|
of | ın |
age | yaş |
sex | cinsiyet |
per cent | yüzde |
by | göre |
and | e |
EN One survey showed that Germans are now spending only 54 per cent of their viewing time watching classic television.
TR Yapılan bir araştırmaya göre Almanların sadece yüzde 54’ü izleme zamanlarını klasik televizyonun başında geçiriyor.
İngilis | Türk |
---|---|
germans | almanlar |
classic | klasik |
per cent | yüzde |
only | sadece |
EN . Then the state steps in: it pays between 60 and 87 per cent of the missing
TR çalışanlarının çalışma sürelerinde kısıtlamaya giderek kısa mesai uygulamasına geçebiliyorlar. Böyle bir durumda devlet devreye giriyor ve yüzde 60 ila 87 arasındaki bir oranda
İngilis | Türk |
---|---|
state | devlet |
per cent | yüzde |
and | ve |
of the | çalışma |
the | durumda |
between | arasındaki |
EN “Because flights came to a complete standstill, I was 100 per cent on short-time work from the beginning of April to the end of June
TR “Uçuşlar neredeyse tamamen durduğundan, nisan ayı başından haziran sonuna kadar yüzde 100’lük bir oranla kısa mesaiye tabi oldum
EN Since then, we’ve been on around 70 percent short-time work, but will be bumped up to almost 100 per cent in the coming months
TR Uygulama şu an yaklaşık yüzde 70’lik bir oranda uygulanıyor, fakat önümüzdeki aylarda bu oran yüzde 100’e çıkarılabilir
İngilis | Türk |
---|---|
been | bu |
percent | yüzde |
in | yaklaşık |
EN Scholz is aiming for a vaccination rate of 80 per cent as an "interim goal"
TR Scholz, “ara hedef” olarak yüzde 80’lik bir aşılama oranı hedefliyor
İngilis | Türk |
---|---|
scholz | scholz |
vaccination | aşı |
goal | hedef |
as | olarak |
an | bir |
EN In Germany the share of industry in gross value added is 22.9 per cent, making it the highest among the G7 countries. The strongest sectors are vehicle construction, electrical industry, engineering and chemical industry.
TR Almanya endüstrisi, gayri safi değer üretiminde yüzde 22,9’luk pay sahibi; bu, bütün G7 ülkeleri arasındaki en yüksek pay. En güçlü branşlar otomotiv sektörü, elektronik endüstrisi, makina imalatı ve kimya.
İngilis | Türk |
---|---|
value | değer |
per | de |
construction | imalat |
chemical | kimya |
per cent | yüzde |
germany | almanya |
and | ve |
in | arasındaki |
industry | sektör |
highest | en yüksek |
EN The foreign trade quota is currently 84.4 per cent – that’s the sum of imports and exports in relation to GDP
TR Dış ticaret oranı, yüzde 84,4 seviyesinde; bu, ithalat ve ihracatın GSMH bağlamındaki toplam miktarı
İngilis | Türk |
---|---|
foreign | dış |
trade | ticaret |
per cent | yüzde |
the | toplam |
and | ve |
EN In comparison, the USA quota is 26.7 per cent.
TR Bir karşılaştırma: ABD’de bu oran yüzde 26,7.
İngilis | Türk |
---|---|
comparison | karşılaştırma |
per cent | yüzde |
EN Germany obtains 42 per cent of its electricity from renewable energy.
TR Almanya, elektriğinin yüzde 42’sini yenilenebilir enerjiden elde ediyor.
İngilis | Türk |
---|---|
germany | almanya |
renewable | yenilenebilir |
per cent | yüzde |
EN Within 20 years, the value of renewable energy in Germany rose from three to over 40 per cent
TR 20 yıl içerisinde Almanya’daki yenilenebilir enerji payı, yüzde üçten yüzde 40’ın üzerine çıktı
İngilis | Türk |
---|---|
renewable | yenilenebilir |
energy | enerji |
per cent | yüzde |
years | yıl |
EN The reason “out of love” trails behind with 10 and 11 per cent
TR “Aşk yüzünden” yurt dışına çıkanlar ise, sadece yüzde 10 ve 11’lik oranlarla açık ara geriden geliyor
EN There are big differences here: German expats mainly work in mechanical engineering and engineering (13 per cent), followed by IT and education
TR Bu alanda büyük farklılıklar var: Alman expat’ları özellikle makina imalatı ve mühendislik dallarında (yüzde 13) çalışıyor, onun ardından IT ve eğitim geliyor
İngilis | Türk |
---|---|
big | büyük |
education | eğitim |
per cent | yüzde |
work | çalışıyor |
in | ardından |
engineering | mühendislik |
it | it |
and | ve |
here | bu |
EN Globally, education (12 per cent) is just ahead of IT and finance.
TR Eğitim dalında çalışan expat’ların dünya ortalaması (yüzde 12) IT ve finans dallarının biraz üzerinde bulunuyor.
İngilis | Türk |
---|---|
education | eğitim |
finance | finans |
per cent | yüzde |
and | ve |
it | it |
of | üzerinde |
EN Half of Germany’s area is used for agriculture, 50.7 per cent of the total 357,581 square kilometres
TR Almanya yüzölçümünün yarısı tarım alanı olarak kullanılıyor; 357.581 kilometrekarenin yüzde 50,7’si tarımsal alan
İngilis | Türk |
---|---|
used | kullanılıyor |
agriculture | tarım |
per cent | yüzde |
area | alanı |
the | olarak |
of | alan |
EN 29.8 per cent are covered by forest, 14.4 are settlement areas and only 2.3 are water areas
TR Ülke yüzölçümünün yüzde 29,8’i ormanlarla kaplı, yüzde 14,4’ü ise yerleşim yeri, Almanya’nın sadece yüzde 2,3’ü suyla kaplı
İngilis | Türk |
---|---|
only | sadece |
per cent | yüzde |
EN This leaves 2.8 per cent of the terrain that cannot be assigned to the previous categories, such as coasts, high mountains without forest or the like.
TR Geriye kalan yüzde 2,8’lik bir alan da bu kategorilere girmeyen arazilerden oluşuyor: sahiller, ormansız dağlar ya da benzeri alanlar.
İngilis | Türk |
---|---|
per cent | yüzde |
this | bu |
previous | bir |
like | da |
EN In 2020, 77.5 per cent of the population in Germany lived in cities and small towns.
TR 2020 yılı sayılarına göre Alman nüfusunun yüzde 77,5’i şehir ve kasabalarda yaşıyor.
İngilis | Türk |
---|---|
per | göre |
per cent | yüzde |
cities | şehir |
and | ve |
the | alman |
EN Meanwhile, 83 per cent of people in Germany like to eat regionally grown apples rather than those from further afield.
TR Gelinen noktada Almanya’daki insanların yüzde 83’ü, uzun mesafelerden getirilen elma yerine bölgede yetiştirilen elmayı almayı tercih ediyor.
İngilis | Türk |
---|---|
per cent | yüzde |
people | insanlar |
of | yerine |
EN The health economy consists of the industrial and service sectors. The share of the industrial branch is 22.8 per cent (added value) and includes medical products, pharmaceuticals and retail and wholesale services.
TR Sağlık sektörü, endüstri ve hizmet alanlarından oluşuyor. Tıbbi cihaz ve ilaç üretimini, ayrıca da perakende ve toptan satış hizmetlerini kapsayan endüstri alanının genel içindeki payı, yüzde 22,8 (değer yaratımı).
İngilis | Türk |
---|---|
industrial | endüstri |
value | değer |
share | payı |
per cent | yüzde |
and | ve |
medical | tıbbi |
retail | perakende |
health | sağlık |
service | hizmet |
per | de |
of | nın |
EN Fifteen per cent of turnover is invested in research and development
TR Elde edilen hasılatın yüzde 15’i araştırma ve geliştirme faaliyetleri yatırımlarında kullanılıyor
İngilis | Türk |
---|---|
of | ın |
research | araştırma |
and | ve |
development | geliştirme |
is | elde |
per cent | yüzde |
EN The federal government’s innovation target for business is 3.5 per cent
TR Federal Hükümetin ekonomi alanı için belirlediği yenilikçilik hedefi, yüzde 3,5
İngilis | Türk |
---|---|
federal | federal |
business | ekonomi |
per cent | yüzde |
innovation | yenilik |
for | için |
EN By comparison, the well-known innovation drivers, mechanical engineering and the electrical industry, invest 6.9 and 6 per cent respectively.
TR Karşılaştırma amaçlı bir bilgi: Yenilikçi yaklaşım ve çözümler alanındaki en tanınan öncüler olan makine mühendisliği ve elektronik sektöründeki yatırım oranları sırasıyla yüzde 6,9 ve 6.
İngilis | Türk |
---|---|
comparison | karşılaştırma |
innovation | yenilik |
mechanical | makine |
engineering | mühendisliği |
invest | yatırım |
per cent | yüzde |
and | ve |
industry | sektör |
EN The worldwide response is a definite yes from 57 per cent of the people under 24 years of age – despite climate change and the Covid-19 pandemic
TR İklim değişimine ve koronaya rağmen 24 yaş altındakilerin bu soruya cevabı, yüzde 57’lik bir oranla kesin bir evet oldu
İngilis | Türk |
---|---|
despite | rağmen |
per cent | yüzde |
and | ve |
age | yaş |
yes | evet |
a | bir |
EN In Germany 61 percent agreed, and in Indonesia the positive response notched up a high of 82 per cent
TR Bu oran Almanya’da 61, Endonezya’daysa yüzde 82’yi buluyor
İngilis | Türk |
---|---|
percent | yüzde |
EN 99 per cent of people in Germany use the mass media every day, and not just briefly
TR Kitle iletişim araçları Almanların yüzde 99’u tarafından her gün kullanılıyor
İngilis | Türk |
---|---|
mass | kitle |
media | iletişim |
per cent | yüzde |
use | kullan |
of | her |
in | tarafından |
EN Readership of printed newspapers: 56 per cent of the German-speaking population.
TR Basılı gazetelerin ulaştığı okuyucu oranı: Almanca konuşan halkın yüzde 56’sı.
İngilis | Türk |
---|---|
of | ın |
printed | basılı |
per cent | yüzde |
german | almanca |
EN Readership of printed and digital newspapers: 84.6 per cent of the German-speaking population.
TR Hem basılı hem dijital gazetelerin ulaştığı okuyucu oranı: Almanca konuşan halkın yüzde 84,6’sı.
İngilis | Türk |
---|---|
digital | dijital |
printed | basılı |
per cent | yüzde |
german | almanca |
the | hem |
EN Smartphone owners: 92 per cent of the population.
TR Halk genelinde akıllı telefon sahibi oranı: Yüzde 92.
İngilis | Türk |
---|---|
owners | sahibi |
per cent | yüzde |
smartphone | akıllı telefon |
50 tərcümədən 50 göstərilir