EN After Kashmir Earthquake thousands of women lost their livelihood support and was left with no income. We established temporary shelters that reached out to 238 women who had lost their husbands and had to secure income for the family.
EN After Kashmir Earthquake thousands of women lost their livelihood support and was left with no income. We established temporary shelters that reached out to 238 women who had lost their husbands and had to secure income for the family.
TR Depremde eşini kaybetmiş ve ailesini tek başına geçindirmek zorunda kalan 238 kadın için geçici barınaklar kurduk.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
women | kadın |
temporary | geçici |
of | in |
and | ve |
EN After Kashmir Earthquake thousands of women lost their livelihood support and was left with no income. We established temporary shelters that reached out to 238 women who had lost their husbands and had to secure income for the family.
TR Depremde eşini kaybetmiş ve ailesini tek başına geçindirmek zorunda kalan 238 kadın için geçici barınaklar kurduk.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
women | kadın |
temporary | geçici |
of | in |
and | ve |
EN After Kashmir Earthquake thousands of women lost their livelihood support and was left with no income. We established temporary shelters that reached out to 238 women who had lost their husbands and had to secure income for the family.
TR Depremde eşini kaybetmiş ve ailesini tek başına geçindirmek zorunda kalan 238 kadın için geçici barınaklar kurduk.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
women | kadın |
temporary | geçici |
of | in |
and | ve |
EN After Kashmir Earthquake thousands of women lost their livelihood support and was left with no income. We established temporary shelters that reached out to 238 women who had lost their husbands and had to secure income for the family.
TR Depremde eşini kaybetmiş ve ailesini tek başına geçindirmek zorunda kalan 238 kadın için geçici barınaklar kurduk.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
women | kadın |
temporary | geçici |
of | in |
and | ve |
EN I had a file word file that had errors to repair, your website repaired the word file in 6 minutes.
TR Düzeltmem gereken bir dosya word dosyası vardı, web siteniz word dosyasını 6 dakika içinde onardı.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
website | web |
minutes | dakika |
word | word |
had | vardı |
your website | siteniz |
file | dosya |
in | içinde |
EN Germany has been reunited since October 3, 1990. The peaceful revolution of the people in the GDR had brought down the Wall that had divided Germany into east and west.
TR 3 Ekim 1990’dan beri Almanya yeniden birleşmiş bir ülke. Eski Doğu Alman devletinde yaşayan insanların başlattığı barışçı devrim, doğudaki ve batıdaki Almanları ayıran Duvar’ın yıkılmasıyla sonuçlandı.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
october | ekim |
wall | duvar |
west | batı |
germany | almanya |
been | ya |
east | doğu |
people | insanlar |
and | ve |
the | alman |
EN One attempt at an explanation: students often used to have had only one free hand because they had to hold a pen or their notebook in the other
TR Buna yönelik makul açıklamalardan biri şöyle: Eskiden öğrenciler bir elleriyle tüy kalemlerini ya da not defterlerini tuttukları için yalnızca bir elleri boş oluyordu
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
students | öğrenciler |
in | da |
their | in |
a | bir |
only | yalnızca |
because | için |
the | biri |
EN Following the party’s debacle in the 1998 federal elections, which had resulted in a red-green federal government led by Chancellor Gerhard Schröder (SPD), she had already been made the CDU’s general secretary.
TR Hristiyan Birlik partilerinin 1998’de büyük bir çöküş yaşamaları ve Şansölye Gerhard Schröder (SPD) yönetiminde SPD-Yeşiller koalisyon hükümeti kurulmasının ardından Merkel CDU Genel Sekreteri olmuştu.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
government | hükümeti |
been | ya |
general | genel |
spd | spd |
she | bir |
which | ve |
EN Many other social events on Zoom have also contributed to people who had previously at most only had contact by email actually seeing and talking to one another and getting to know one another better.
TR Zoom üzerinden gerçekleştirilen sayısız sosyal etkinlik de, daha önce yalnızca e-posta yoluyla iletişim kuran kişilerin birbirlerini görmelerine, birbirleriyle konuşmalarına ve birbirlerini daha iyi tanımalarına katkıda bulunuyor.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
events | etkinlik |
zoom | zoom |
social | sosyal |
contact | iletişim |
previously | daha önce |
posta | |
people | kişilerin |
many | sayısız |
and | ve |
better | daha iyi |
at | de |
EN Nevertheless, some interlocutors had expressed concerns, for example on the issue of campaign financing – a point on which ODIHR had already recommended more transparency when covering the 2017 election
TR Bununla birlikte, görüşülen bazı kişiler, örneğin seçim kampanyalarının finansmanı konusunda endişelerini dile getirdiler, bu da ODIHR’nin 2017 seçimlerinde daha fazla şeffaflık önerdiği bir konuydu
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
election | seçim |
transparency | şeffaflık |
some | bazı |
a | bir |
the | kişiler |
more | fazla |
of | konusunda |
EN The Mediterranean Women's Fund works for the improvement of women's living conditions and gender equality in the Mediterranean region and supports the women's movement in the region to this end.
TR Akdeniz Kadın Fonu, Akdeniz bölgesindeki kadınların yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi için çalışır ve bunun için bölgedeki kadın hareketini destekler.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
mediterranean | akdeniz |
living | yaşam |
supports | destekler |
the region | bölgesindeki |
works | çalışır |
and | ve |
gender | cinsiyet |
conditions | koşullar |
of | in |
EN Capacity building in women's organizations, regional women's networks, the fight against gender-based violence, youth leadership, advocacy and action in the women's movement.
TR Kadın örgütlerinde kapasite geliştirme, bölgesel kadın ağları, cinsiyet temelli şiddete karşı mücadele, genç kadınlarda liderlik, kadın hareketinde savunuculuk ve eylem.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
capacity | kapasite |
regional | bölgesel |
fight | mücadele |
leadership | liderlik |
advocacy | savunuculuk |
and | ve |
action | eylem |
based | temelli |
youth | genç |
gender | cinsiyet |
against | karşı |
EN The Mediterranean Women's Fund works for the improvement of women's living conditions and gender equality in the Mediterranean region and supports the women's movement in the region to this end.
TR Akdeniz Kadın Fonu, Akdeniz bölgesindeki kadınların yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi için çalışır ve bunun için bölgedeki kadın hareketini destekler.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
mediterranean | akdeniz |
living | yaşam |
supports | destekler |
the region | bölgesindeki |
works | çalışır |
and | ve |
gender | cinsiyet |
conditions | koşullar |
of | in |
EN Capacity building in women's organizations, regional women's networks, the fight against gender-based violence, youth leadership, advocacy and action in the women's movement.
TR Kadın örgütlerinde kapasite geliştirme, bölgesel kadın ağları, cinsiyet temelli şiddete karşı mücadele, genç kadınlarda liderlik, kadın hareketinde savunuculuk ve eylem.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
capacity | kapasite |
regional | bölgesel |
fight | mücadele |
leadership | liderlik |
advocacy | savunuculuk |
and | ve |
action | eylem |
based | temelli |
youth | genç |
gender | cinsiyet |
against | karşı |
EN Evaluation of the predictivity of antenatal screening test parameters in pregnant women who had stillbirth due to intrauterine fetal demise
TR İntrauterin fetal ölüm nedeniyle ölü doğum gerçekleştiren gebe kadınlarda antenatal tarama testi parametrelerinin fetal ölüm üzerine olan prediktivitesinin değerlendirilmesi
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
test | testi |
had | olan |
EN However, the targets for 28 indicators, including greenhouse gas emissions and equal pay for men and women, had not been met as things stood.
TR Fakat mevcut durumda aralarında sera gazı salımı ve çalışan ücretlerinde kadın ve erkekler arasında eşitliğin sağlanması gibi 28 kriterde hedefler yakalanamadı.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
greenhouse | sera |
gas | gaz |
men | erkekler |
women | kadın |
and | ve |
the | durumda |
as | gibi |
EN Women in Germany have had the right to vote for 100 years. Why they nevertheless sometimes cast their vote less often than men, and what parties they prefer.
TR Almanya’daki kadınlar 100 yıldır seçme ve seçilme hakkına sahipler. Neden buna rağmen kimi zaman erkeklere kıyasla daha az seçime katıldıkları ve hangi partileri tercih ettikleri hakkında.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
women | kadınlar |
right | hakkı |
years | yıldır |
parties | partileri |
prefer | tercih |
and | ve |
why | neden |
to | hakkında |
had | daha |
EN The most elegant solitaire, five stone, half-round, full-round women`s rings and men`s rings with motifs are offered to your liking. You can check view our category to purchase high quality and affordable men`s and women`s ring models.
TR En şık tek taş, beş taş, yarım tur, tam tur gibi kadın yüzük ve motifli erkek yüzük modelleri beğeninize sunuluyor. Kaliteli ve uygun fiyatlardaki kadın ve erkek yüzük modellerine sahip olmak için kategorimizi inceleyebilirsiniz.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
women | kadın |
men | erkek |
purchase | sahip olmak |
quality | kaliteli |
elegant | şık |
stone | taş |
half | yarım |
full | tam |
our category | kategorimizi |
most | en |
models | modelleri |
and | ve |
the | gibi |
five | beş |
with | uygun |
EN Individual and small women’s groups over larger established women’s groups.
TR Daha büyük yerleşik kadın grupları yerine bireysel ve küçük kadın gruplarına açıktır.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
individual | bireysel |
small | küçük |
and | ve |
groups | grupları |
larger | daha büyük |
over | büyük |
EN The Association for Supporting Women Candidates (KA.DER) is a women's organization advocating equal…
TR Dijital İZ kapasite geliştirme eğitimlerinin sonuncusunda 6 Ocak Perşembe günü 10.00-12.30 arasında…
EN Combating Violence Against Women: Our Experience in January 2018 – December 2019 Women's Counseling Center | STGM
TR Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele: Ocak 2018 – Aralık 2019 Kadın Danışma Merkezi Deneyimimiz | STGM
EN 3.7.1. Proportion of women of reproductive age (aged 15-49 years) who have their need for family planning satisfied with modern methods 3.7.2. Adolescent birth rate (aged 10-14 years; aged 15-19 years) per 1,000 women in that age group
TR 3.7.1. Modern yöntemlerle kendi aile planlaması ihtiyacını karşılayabilen üreme çağındaki (15-49 yaş) kadınların oranı 3.7.2. 10-14 yaş ve15-19 yaş gruplarında, 1000 kadın başına düşen adölesan doğurganlık hızı
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
need | ihtiyacı |
family | aile |
modern | modern |
planning | planlaması |
rate | oranı |
women | kadın |
age | yaş |
have | ya |
EN 5.3.1. Proportion of women aged 20-24 years who were married or in a union before age 15 and before age 18 5.3.2. Proportion of girls and women aged 15-49 years who have undergone female genital mutilation/cutting, by age
TR 5.3.1. 15 yaşından önce ve 18 yaşından önce evlenmiş ya da bir birliktelikte olmuş 20-24 yaştaki kadınların oranı 5.3.2. Yaşa göre, kadın sünneti/kesme geçirmiş 15-49 yaş arası kadın ve kızların oranı
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
and | ve |
in | da |
by | göre |
women | kadın |
age | yaş |
years | bir |
before | önce |
have | ya |
EN 5.5.1. Proportion of seats held by women in national parliaments and local governments 5.5.2. Proportion of women in managerial positions
TR 5.5.1. Yerel yönetimler ve ulusal parlementolardaki kadınların sandalye oranı 5.5.2. Yöneticilik pozisyonlarındaki kadınların oranı
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
of | ın |
and | ve |
national | ulusal |
local | yerel |
women | kadınlar |
EN The most elegant solitaire, five stone, half-round, full-round women`s rings and men`s rings with motifs are offered to your liking. You can check view our category to purchase high quality and affordable men`s and women`s ring models.
TR En şık tek taş, beş taş, yarım tur, tam tur gibi kadın yüzük ve motifli erkek yüzük modelleri beğeninize sunuluyor. Kaliteli ve uygun fiyatlardaki kadın ve erkek yüzük modellerine sahip olmak için kategorimizi inceleyebilirsiniz.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
women | kadın |
men | erkek |
purchase | sahip olmak |
quality | kaliteli |
elegant | şık |
stone | taş |
half | yarım |
full | tam |
our category | kategorimizi |
most | en |
models | modelleri |
and | ve |
the | gibi |
five | beş |
with | uygun |
EN Individual and small women’s groups over larger established women’s groups.
TR Daha büyük yerleşik kadın grupları yerine bireysel ve küçük kadın gruplarına açıktır.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
individual | bireysel |
small | küçük |
and | ve |
groups | grupları |
larger | daha büyük |
over | büyük |
EN Combating Violence Against Women: Our Experience in January 2018 – December 2019 Women's Counseling Center | STGM
TR Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele: Ocak 2018 – Aralık 2019 Kadın Danışma Merkezi Deneyimimiz | STGM
EN The project enables 15 Rohingya women to take courses in human and women’s rights
TR Proje bağlamında 15 Rohingya kadınına insan ve kadın hakları üzerine eğitim veriliyor
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
women | kadın |
courses | eğitim |
human | insan |
and | ve |
rights | hakları |
project | proje |
to | e |
in | üzerine |
EN It is true that there have been some changes, involving for example more women at management level; however, the women in question are also white, somewhat older and from privileged backgrounds
TR Birtakım değişimler yaşanmıyor değil elbette, örneğin yönetim basamaklarında kadınların yer aldığı tiyatrolar da var, fakat bu kişiler de beyaz, daha yaşlı ve ayrıcalıklı ortamlardan geliyor
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
management | yönetim |
privileged | ayrıcalıklı |
older | daha |
women | kadınlar |
in | da |
and | ve |
been | bu |
white | beyaz |
at | de |
EN Women’s power in Saxony-Anhalt: founded in 1229 close to the Lutheran city of Eisleben in the present-day diocese of Magdeburg, this Cistercian convent was always a place with strong women
TR Saksonya-Anhalt kadın gücü: 1229'da kurulan bugünkü Magdeburg Piskoposluk bölgesindeki Lutherstadt Eisleben yakınındaki Katolik Sistersiyen tarikatının bu manastırı, oldum olası güçlü kadınların bir mekanıydı
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
founded | kurulan |
close | yakın |
strong | güçlü |
in | da |
this | bu |
women | kadın |
a | bir |
EN 100 years of women’s suffrage in Germany: do women vote differently?
TR Almanya’da kadınların seçme seçilme hakkı 100 yaşında: Kadınların seçimi farklı mı?
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
years | ya |
of | ın |
women | kadınlar |
EN Clear differences between men and women emerged in Germany’s 2017 federal election: the CDU won 6.3 percentage points more votes among women than among men
TR 2017 genel seçimlerinde kadınlarla erkekler arasında net farklılıklar ortaya çıktı: Hristiyan Demokrat Parti CDU, kadınlardan erkeklerdekine kıyasla %6,3 daha yüksek bir oy oranına ulaştı
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
clear | net |
men | erkekler |
cdu | cdu |
between | arası |
more | daha |
the | arasında |
EN Women's State of Solidarity Association Announces the Program of the Week for the Elimination of Violence against Women
TR Haklar Projesi Yıllık İzleme Toplantıları Başlıyor
EN "We were already happy with Cloudflare Access before COVID-19, and it ended up being a big save when our team had to work remotely
TR "COVID-19'dan önce Cloudflare Access'ten zaten memnunduk ve ekibimiz uzaktan çalışmak zorunda kaldığında büyük bir tasarruf sağladı
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
save | tasarruf |
remotely | uzaktan |
cloudflare | cloudflare |
our team | ekibimiz |
big | büyük |
and | ve |
before | önce |
work | çalışmak |
EN “There is a direct correlation between using Semrush, being focused on SEO, and the sheer growth that we’ve had. Our organic traffic was up by 230% in 2019. Literally every day we are getting the highest traffic ever on our website.”
TR ''Semrush'ı kullanmak, SEO'ya odaklanmak ve sahip olduğumuz tam büyüme arasında doğrudan bir korelasyon var. Organik trafiğimiz 2019 yılında %230 kadar arttı. Tam olarak her gün, websitemizdeki en yüksek trafiği elde ediyoruz.''
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
growth | büyüme |
direct | doğrudan |
organic | organik |
traffic | trafiği |
using | kullanmak |
we are | olduğumuz |
in | yılında |
and | ve |
that | tam |
a | bir |
up | kadar |
every | her |
EN “With Semrush, I have found weaknesses in PPC for pitches where I was only covering SEO. I've found clients' new competitors they didn't realise they had and keywords they could target.”
TR ''Semrush ile, sadece SEO ile ilgilendiğim alanlardaki PPC zayıflıklarını buldum. Müşterilerimin farkında olmadığı yeni rakipleri ve hedef alabilecekleri anahtar kelimeleri buldum.''
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
semrush | semrush |
seo | seo |
ppc | ppc |
new | yeni |
competitors | rakipleri |
keywords | anahtar |
i | kelimeleri |
and | ve |
with | ile |
target | hedef |
only | sadece |
EN If I had to choose one SEO tool for the rest of my career, it would be Ahrefs. You might as well make it your browsers’ homepage.
TR Kariyerimin geri kalanında kullanmak için yalnızca bir adet SEO aracı seçmek zorunda olsaydım, bu Ahrefs olurdu. Tarayıcınızın ana sayfası yapabileceğiniz kadar faydalı.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
browsers | tarayıcı |
seo | seo |
ahrefs | ahrefs |
to | geri |
of | in |
for | için |
had | bu |
EN During one of his trips to Leipzig, Klautz got the idea to publish the work of (German-language) authors who had not been able to have their books published in their native country
TR Leipzig'e yaptığı seyahatlerden birisinde, Klautz kitaplarını ana vatanlarında yayınlatma şansı bulamamış olan (Almanca konuşan) yazarların çalışmalarını yayınlama fikrini buldu
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
of | ın |
publish | yayınlama |
had | olan |
authors | yazarlar |
german | almanca |
books | kitaplar |
EN In 1937 Klautz had managed to gather 35,000 guilders for this project – a huge investment, considering Elsevier’s yearly profit amounted to 120,000 guilders
TR 1937'de Klautz bu proje için, Elsevier'in yıllık karının 120.000 florin olduğu düşünülünce büyük bir yatırım olan 35.000 florini bir araya getirmeyi başardı
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
project | proje |
yearly | yıllık |
huge | büyük |
investment | yatırım |
this | bu |
to | araya |
for | için |
EN Despite this financial disappointment, the project had been crucial in the rise of the Elsevier Scientific Publishing Company – especially from the point of view of goodwill and public relations
TR Bu mali hayal kırıklığına rağmen, proje Elsevier Scientific Publishing Company'nin yükselişinde, özellikle saygınlık ve halkla ilişkiler bakımından önemli bir yer tutmuştur
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
financial | mali |
despite | rağmen |
elsevier | elsevier |
especially | özellikle |
crucial | önemli |
project | proje |
and | ve |
this | bu |
EN It has been assumed that the north portico’s building of two long portico had been started early from the south portico
TR Doğu-batı doğrultusunda 200 metrelik mesafede sütunlu bir girişi vardır ve ion tarzındaki iki uzun portikodan oluşur
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
long | uzun |
had | vardı |
has | vardır |
EN In the excavation area known as Molasses Mound at the east of the Acropolis, it had been found potteries and Klia statuettes of the end of the Neolithic and Chalcolithic era and in the beginning of the Bronze Age
TR Ocropolisin doğusunda Pekmez Höyük olarak bilinen kazı alanında Neolitik ve kalkolitik çağının sonuna ve Tunç çağının başına ait çanak çömlekleri ve Klia heykelcikleri bulundu
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
known | bilinen |
east | doğusunda |
and | ve |
at | nda |
area | alan |
of | başına |
the | olarak |
the end | sonuna |
EN The area surrounding the agora had improved a lot the end of the Hellenistic era
TR Helenistik zamanın sonunda şehir özellikle agorayı çevreleyen alan çok gelişti
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
the end | sonunda |
of | alan |
the | çok |
EN Moreover, a pool had been added in front of the building and into the portico
TR Ayrıca portikonun içerisine ve yapının önüne bir havuz eklenmiştir
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
pool | havuz |
building | yapı |
been | ne |
and | ve |
a | bir |
EN We started humanitarian aid programmes for the refugees who had to leave their houses as a result of the crisis in Syria and living outside the camps.
TR Suriye’deki krizden etkilenerek evlerini terk etmek zorunda kalmış ve kamp dışında yaşayan mülteciler için insani yardım projeleri yürütmeye başladık.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
started | başladı |
aid | yardım |
refugees | mülteciler |
living | yaşayan |
we started | başladık |
of | in |
and | ve |
outside | dışında |
EN The campaign had the support of 25 civil society organizations.
TR 30,000 kişi ve 25 sivil toplum kuruluşuna ulaşmayı başardık.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
civil | sivil |
society | toplum |
EN We began 2 livelihood projects in Urfa and Hatay that will help refugees lead independent lives in the long run. With these, the refugees had access to certified vocational and language courses.
TR Mültecilerin kendi ayakları üzerinde durmalarına yardımcı olan, meslek ve dil kurslarından yararlanma imkanı sunan Geçim Kaynağı Destekleme Projelerimize Urfa ve Hatay’da başladık.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
began | başladı |
refugees | mültecilerin |
courses | kursları |
help | yardımcı |
had | olan |
and | ve |
the | üzerinde |
EN By the end of the year, we had a total of four community centers in the cities of Istanbul, Hatay and Şanlıurfa, which we named Support to Life House.
TR Yıl sonu itibariyle İstanbul, Hatay, Şanlıurfa şehirlerinde Hayata Destek Evi adını verdiğimiz toplam dört toplum merkezimiz oldu.
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
end | sonu |
year | yıl |
we | verdiğimiz |
community | toplum |
hatay | hatay |
support | destek |
to life | hayata |
EN "I Had to Succeed for My Daughter"
TR Kadınların Adalete Erişiminin Güçlenmesi Programı Kolaylaştırıcı Rehberi
EN After he had to leave this work because his finger was cut off, he tried to earn a living for himself and his family by working in daily jobs
TR Parmağı kesildiği için işinden ayrılmak zorunda kalan Erhan, günlük işlerde çalışarak kendisi ve ailesi için bir geçim kaynağı sağlamaya çalıştı
እንግሊዝኛ | ቱሪክሽ |
---|---|
family | ailesi |
daily | günlük |
his | in |
and | ve |
working | çalışarak |
work | iş |
off | bir |
የ 50 የ 50 ትርጉሞችን በማሳየት ላይ