TR Pandemi kısıtlamaları sonucu neredeyse bir yıldır devam eden uzaktan eğitime kırılgan gruplar ulaşmakta zorlanırken; geçici koruma kaydı bulunmayan çocuklar içinse uzaktan ya da yüz yüze, okula gitmek ulaşılması zor bir hayal
TR Pandemi kısıtlamaları sonucu neredeyse bir yıldır devam eden uzaktan eğitime kırılgan gruplar ulaşmakta zorlanırken; geçici koruma kaydı bulunmayan çocuklar içinse uzaktan ya da yüz yüze, okula gitmek ulaşılması zor bir hayal
EN The pandemic suddenly changed the system that we have been used to for years
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
pandemi | pandemic |
yıldır | years |
TR Pandemi kısıtlamaları sonucu neredeyse bir yıldır devam eden uzaktan eğitime kırılgan gruplar ulaşmakta zorlanırken; geçici koruma kaydı bulunmayan çocuklar içinse uzaktan ya da yüz yüze, okula gitmek ulaşılması zor bir hayal
EN The pandemic suddenly changed the system that we have been used to for years
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
pandemi | pandemic |
yıldır | years |
TR Pandemi kısıtlamaları sonucu neredeyse bir yıldır devam eden uzaktan eğitime kırılgan gruplar ulaşmakta zorlanırken; geçici koruma kaydı bulunmayan çocuklar içinse uzaktan ya da yüz yüze, okula gitmek ulaşılması zor bir hayal
EN The pandemic suddenly changed the system that we have been used to for years
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
pandemi | pandemic |
yıldır | years |
TR Pandemi kısıtlamaları sonucu neredeyse bir yıldır devam eden uzaktan eğitime kırılgan gruplar ulaşmakta zorlanırken; geçici koruma kaydı bulunmayan çocuklar içinse uzaktan ya da yüz yüze, okula gitmek ulaşılması zor bir hayal
EN The pandemic suddenly changed the system that we have been used to for years
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
pandemi | pandemic |
yıldır | years |
TR “Manat okula gidebilsin diye evimizin önüne bir rampa yaptım. Tekerlekli sandalyeyi sürmesi zor oluyordu, okula gittiği yolu düzelttim. Sağ olsunlar, okul müdürü ve belediye de yardımcı oldular.”
EN “Thankfully, the municipality and the school administration were really attentive. They helped fix the road for Manat.”
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
okul | school |
TR Aslında cuma günleri okula gitmeyi tercih ederdim ama, kendi geleceğimi kendi elime almak zorunda olduğum için şu anda okula gidemiyor olmam, yetişkinlerin suçu
EN I would prefer to go to school on Fridays, but it’s the adults’ fault that I can’t at the moment, because I have to take my future into my own hands
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
tercih | prefer |
zorunda | have to |
TR Okullar paralı mı? Okula gitmek neden zorunlu? İşte Alman eğitim sisteminin özellikleri.
EN How many people are in gainful employment and where do they work? Here are some key facts, and a surprising number relating to the “industrious Germans”.
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
neden | to |
alman | germans |
TR Okullar paralı mı? Okula gitmek neden zorunlu? İşte Alman eğitim sisteminin özellikleri.
EN How many people are in gainful employment and where do they work? Here are some key facts, and a surprising number relating to the “industrious Germans”.
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
neden | to |
alman | germans |
TR Almanya’da bir okula ya da üniversiteye gitmek istiyorlar (%13).
EN They want to go to school or university in Germany (13%).
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
almanya | germany |
TR Kritik cevaplara daha hızlı ulaşılması için gelişmiş arama teknolojisi
EN Advanced search technology that allows for faster time to critical answers
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
kritik | critical |
hızlı | faster |
gelişmiş | advanced |
arama | search |
teknolojisi | technology |
TR Ancak eskiden taze kahve almak (ister türk kahvesi, ister filtre kahve yada espresso) bir gelenek iken günümüzde değişen tüketim alışkanlıkları bu keyfi ulaşılması zor bir duruma sokmuştur
EN However, in the past, buying fresh coffee (whether Turkish coffee, filter coffee or espresso) was a tradition, but today's changing consumption habits have made this arbitrary situation difficult to reach
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
taze | fresh |
kahve | coffee |
almak | buying |
türk | turkish |
yada | or |
gelenek | tradition |
günümüzde | today |
tüketim | consumption |
bu | this |
zor | difficult |
TR Erişebilme alanınızı artırın ve ulaşılması zor yerlerde vidalarınıza daha fazla dönme momenti sağlayın
EN Extend your reach and get more torque to screws in hard-to-reach places
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
ve | and |
zor | hard |
sağlayın | get |
TR Bunun da ötesinde, en doğru tahminlere hızla ulaşılması amacıyla hiper parametre optimizasyonu akıllı bir şekilde model parametrelerinin farklı kombinasyonlarını ayarlayarak modelinizde otomatik olarak ince ayarlar yapabilir
EN In addition, hyper-parameter optimization can automatically tune your model by intelligently adjusting different combinations of model parameters to quickly arrive at the most accurate predictions
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
en | most |
hızla | quickly |
optimizasyonu | optimization |
model | model |
farklı | different |
yapabilir | can |
TR Mobil kliniklerin uzak ve ulaşılması zor kamplarda tıbbi hizmetler sağlamada yarattığı olumlu etki nedeniyle, WATAN, Molham Gönüllülük Ekibi ile ortaklaşa, tıbbi hizmetlerin kapsamını genişletmek için yeni bir mobil klinik kurdu.
EN Similar to its previous achievements in providing medical services through its health centres, WATAN has worked in cooperation with the Aleppo Health Directorate and the Global Health Directorate, to establish a new
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
tıbbi | medical |
watan | watan |
TR Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler tarafından 2030 yılı sonuna kadar ulaşılması amaçlanan hedefleri içeren evrensel bir eylem çağrısıdır
EN Sustainable Development Goals represent a universal action plan containing a set of goals that are intended to be achieved by the end of 2030 by the United Nations member countries
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
sürdürülebilir | sustainable |
kalkınma | development |
hedefleri | goals |
evrensel | universal |
eylem | action |
TR Daha yumuşak silikon temas noktaları, ulaşılması zor bölgeler için derin ve hassas bir temizlik sunar. Doğal elastikiyeti korumak için cildi çekiştirip, germeden cilt üzerinde rahatça gezdirmenizi sağlar.
EN A deeper, more precise cleanse for those hard-to-reach places with softer-than-ever silicone touchpoints. Effortlessly glide across the skin, with no pulling or stretching to preserve natural elasticity.
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
silikon | silicone |
zor | hard |
doğal | natural |
korumak | preserve |
cilt | skin |
TR Koalisyon sözleşmesinde, “İklim hedeflerine ulaşılması için mevcut ormanların ve bataklıkların korunmasına ve sürdürülebilir ağaçlandırmaya daha fazla yatırım yapacağız
EN “We will invest more in the protection of existing forests and marshlands and sustainable reforestation projects to achieve our climate targets
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
hedeflerine | targets |
sürdürülebilir | sustainable |
yatırım | invest |
TR Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde mevsimlik tarımda çalıştırılan ya da çalıştırılma riski olan 1206 çocuğun işçilikten alınıp okula devamını sağlamak için 3 aylık şartlı nakit desteği sunduk
EN We have provided 3-month conditional cash support to ensure that 1206 children employed or at risk of being employed in seasonal agriculture in Viranşehir district of Şanlıurfa stop working and attend school
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
mevsimlik | seasonal |
riski | risk |
aylık | month |
nakit | cash |
desteği | support |
TR Geçim dertlerinden ötürü, ailelerine ekonomik destek vermek zorunda kalan çocukların sayısındaki artış, okula devam ederken çalışmak zorunda kalan çocukların oranına 2006-2012 döneminde %64’lük bir yükseliş olarak yansıyor
EN The number of children forced to work to support their low-income families has shown a 64% spike in the 2006-2012 period compared to the population of school children who work and attend school
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
destek | support |
TR Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde mevsimlik tarımda çalıştırılan ya da çalıştırılma riski olan 1206 çocuğun işçilikten alınıp okula devamını sağlamak için 3 aylık şartlı nakit desteği sunduk
EN We have provided 3-month conditional cash support to ensure that 1206 children employed or at risk of being employed in seasonal agriculture in Viranşehir district of Şanlıurfa stop working and attend school
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
mevsimlik | seasonal |
riski | risk |
aylık | month |
nakit | cash |
desteği | support |
TR Anne babalarının okula hazırlamak istediği okul öncesi çocuklar
EN Preschoolers whose parents don’t want them to fall behind in school
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
anne | parents |
okul | school |
TR Okula kabul edilmenin koşulu, Mecklenburg-Vorpommern, Brandenburg veya Sachsen-Anhalt eyaletlerinde mesleki eğitim işletmesi olarak resmen tanınan bir işletmeyle mesleki eğitim mukavelesi yapmış olmak.
EN At the end of their studies, after nine semesters, graduates from Neubrandenburg
TR Binlerce Suriyeli çocuk savaş nedeniyle yıllarca ilköğretimden ayrıldı ve kendilerini sokaklarda buldu. UNICEF ve Saed Charity işbirliğiyle binlerce çocuğu okula geri döndürebildik.
EN As a continuation of the work done by WATAN in the livestock sector in northern Syria, it launched a project to support livestock breeders by providing
TR WATAN OKULU ÖĞRENCİLERİ OKULA GERİ DÖNÜYOR VE EĞİTİMLERİNE DEVAM EDİYOR
EN Working Together to Prevent Sexual Exploitation
TR WATAN OKULU ÖĞRENCİLERİ OKULA DÖNÜYOR VE EĞİTİMLERİNE DEVAM EDİYOR
EN Activities within the project “Hello Sesame”
TR Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde mevsimlik tarımda çalıştırılan ya da çalıştırılma riski olan 1206 çocuğun işçilikten alınıp okula devamını sağlamak için 3 aylık şartlı nakit desteği sunduk
EN We have provided 3-month conditional cash support to ensure that 1206 children employed or at risk of being employed in seasonal agriculture in Viranşehir district of Şanlıurfa stop working and attend school
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
mevsimlik | seasonal |
riski | risk |
aylık | month |
nakit | cash |
desteği | support |
TR Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde mevsimlik tarımda çalıştırılan ya da çalıştırılma riski olan 1206 çocuğun işçilikten alınıp okula devamını sağlamak için 3 aylık şartlı nakit desteği sunduk
EN We have provided 3-month conditional cash support to ensure that 1206 children employed or at risk of being employed in seasonal agriculture in Viranşehir district of Şanlıurfa stop working and attend school
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
mevsimlik | seasonal |
riski | risk |
aylık | month |
nakit | cash |
desteği | support |
TR Anne babalarının okula hazırlamak istediği okul öncesi çocuklar
EN Preschoolers whose parents don’t want them to fall behind in school
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
anne | parents |
okul | school |
TR Slovakya kenti Bratislava'nın kuzeyindeki Nové Mesto'da semtinde 26 genç, altı aydan beri haftanın birkaç günü çalışma tezgahında dikiliyor – haftanın diğer günleri ise okula gidiyor
EN For half a year now 26 young men in Nové Mesto, a northern distract of Bratislava, Slovakia, have stood at the workbench for several days a week, and on the other days gone to school
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
genç | young |
birkaç | several |
diğer | other |
TR Burada çocuklar dahi okula zamanında gidip öğlen yemeği için zamanında eve gitmeyi öğreniyorlar
EN Children learn to arrive at school on time and be home for lunch punctually, too
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
çocuklar | children |
zamanında | on time |
TR Sayın Asfour, “Diyalog Okula” programının hedefleri neler?
EN Mr Asfour, what are the goals of “Dialog macht Schule”?
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
hedefleri | goals |
ın | of |
TR 'Söz konusu eğitimse, yardıma koşarız' dedik ve bu yıl okula başlayan 123 öğrencinin eğitim hayatlarına destek olmak için Allianz Partners Türkiye olarak 41. İstanbul Maratonu'nda Darüşşafaka Cemiyeti için koştuk.
EN By saying ‘When it is about education, we run for support!’ this year, Allianz Partners volunteers ran in 41st İstanbul Marathon to raise money for Darüşşafaka Society and to support 123 students’ education, which started school recently.
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
yıl | year |
eğitim | education |
destek | support |
TR Çalıştığımız illerle çocukların okula devamlılığına destek için...
EN The pandemic has made daily life challenging for all of us, but for some, its...
TR Çocuklar için Evrensel Sosyal Koruma “Hayatımda hiç okula gitmedim, okuma-yazmam bile yok
EN An animated video is drawing attention to the importance of refugee children’s access to education in Turkey
TR Backlink ihtimallerini keşfedin. Daha ileriye gitmek için stratejilere karar verin. İlerlemenizi takip edin.
EN Discover backlink prospects. Determine outreach strategies. Track your progress.
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
backlink | backlink |
keşfedin | discover |
takip | track |
TR Nerelerden geldiğinizi, bundan sonra nereye gitmek istediğinizi, ve ne kadar ilerleme kat ettiğinizi görün.
EN Map out where you’ve been and where you want to go next, and see how far you’ve come.
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
nereye | where |
görün | see |
TR İstediğiniz siteye gitmek için adını tarayıcı çubuğuna girin veya bağlantıyı izleyin.
EN To go to the site you want, you enter its name in the browser bar, or follow the link.
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
tarayıcı | browser |
girin | enter |
veya | or |
bağlantıyı | link |
izleyin | follow |
TR Sonuç olarak, temel ihtiyaçların zar zor temin edildiği ya da erişilemediği koşullar altında hayat mücadelesi veren göçmenler ve mülteciler için ‘Avrupa’ya gitmek,’ ne getireceği netleşmemiş de olsa parlak bir düş hâline geliyor.
EN As a result, for refugees and migrants struggling for dignified lives, ‘going to Europe’ becomes a bright dream even though its consequences are unclear.
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
sonuç | result |
mülteciler | refugees |
avrupa | europe |
parlak | bright |
TR Telefonunuz sık sık dikkatinizi yemek yemek, tuvalete gitmek, yürümek veya araba kullanmak gibi temel işlevlerden uzaklaştırıyor mu?
EN Does your phone often distract you from basic functions, such as eating, going to the bathroom, walking or driving?
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
kullanmak | driving |
temel | basic |
TR İyileşmenin ilk 30, 60 veya 90 günü boyunca her gün bir toplantıya gitmek iyileşmenize çok yardımcı olabilir.
EN It can be an enormous help to your recovery to go to a meeting every day for the first 30, 60, or 90 days of recovery.
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
veya | or |
olabilir | can |
TR Gitmek için motivasyonum olmadığı için üniversite derslerimin yarısını atlamayı alışkanlık haline getirdim ya da önceki gece uzun saatler ayakta kaldığım için uyuyakaldım
EN I got into a habit of skipping half of my university classes because I felt no motivation to go, or I overslept because I had been up for long hours the previous night
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
üniversite | university |
önceki | previous |
gece | night |
uzun | long |
saatler | hours |
TR E-postayı kontrol etmek veya banka hesabıma gitmek gibi bir şey yapmaya başlayabilirdim ve 8 saat sonra bir tıkınmanın ortasında olurdum
EN I could start doing something like checking email or going to my bank account, and 8 hours later I?d be in the middle of a binge
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
saat | hours |
TR Bir sonraki otobüs yolculuğunda nereye gitmek istersiniz?
EN Where would you like to take the bus next?
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
sonraki | next |
otobüs | bus |
nereye | where |
TR Sonuç olarak, temel ihtiyaçların zar zor temin edildiği ya da erişilemediği koşullar altında hayat mücadelesi veren göçmenler ve mülteciler için ‘Avrupa’ya gitmek,’ ne getireceği netleşmemiş de olsa parlak bir düş hâline geliyor.
EN As a result, for refugees and migrants struggling for dignified lives, ‘going to Europe’ becomes a bright dream even though its consequences are unclear.
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
sonuç | result |
mülteciler | refugees |
avrupa | europe |
parlak | bright |
TR Paket ve ürünlerde tam bir görünürlük sayesinde, mallar müşteriye gitmek üzere yola çıktıktan sonra bile kaliteyi her noktada koruyabilirsiniz
EN With total visibility into packages and products, you can protect quality at every touchpoint, even as goods are on their way out the door to customers
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
görünürlük | visibility |
kaliteyi | quality |
her | every |
TR Günlük işe gidip gelmek ve üniversiteye gitmek için aylık olarak araç kiralamanız önerilir
EN Renting a car allows you to avoid insurance and registration costs that come with purchasing it
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
araç | car |
TR Araba modeli Araç Modelini Seçin ASX Attrage eşkin gitmek Canter 4.2 Ton Canter Chiller DSL Canter Dondurucu Tutulma Çapraz Fuso Corgo Kutusu L200 Montero Sport Montero Sport İmza Sürümü Pajero Pajero İmza Rosa Xpander
EN Car Model Select Car Model ASX Attrage Canter Canter 4.2 Ton Canter Chiller DSL Canter Freezer Eclipse Cross Fuso Corgo Box L200 Montero Sport Montero Sport Signature Edition Pajero Pajero Signature Rosa Xpander
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
seçin | select |
TR Kutsal Gece’de dini ayine gitmek, çoğu kişinin kaçırmak istemediği bir şeydir.
EN Attending the Christmas service at midnight on Christmas Eve is a ritual that many would not like to miss.
TR İster teknoloji olsun, ister sanat isterse tarih: Almanya’nın müzelerinde büyüleyici dünyalara dalıp gitmek mümkün
EN Be it technology, art or history: Germany‘s museums allow you to immerse yourself in fascinating worlds
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
teknoloji | technology |
olsun | be |
sanat | art |
tarih | history |
almanya | germany |
büyüleyici | fascinating |
isterse | or |
TR Olası anlaşmazlıkları önlemenin en iyi yolu bir yere taşınır taşınmaz bir pasta alıp komşularla tanışmaya gitmek – zira pasta her Alman’ın kalbini eritmeye kadirdir.
EN The best way to pre-empt disputes is to call by with a cake soon after you move in – after all, cake melts the heart of just about every German.
ภาษาตุรกี | ภาษาอังกฤษ |
---|---|
yolu | way |
alman | german |
กำลังแสดงคำแปล 50 จาก 50 รายการ