EN However, most of the time system administrators fail to configure certificates properly and unwittingly leaves open vulnerabilities
EN However, most of the time system administrators fail to configure certificates properly and unwittingly leaves open vulnerabilities
TR Yine de, çoğu zaman sistem yöneticileri sertifikaları düzgün bir şekilde yapılandırmada başarısız olur ve farkında olmadan açık güvenlik açıkları bırakır
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
fail | başarısız |
properly | düzgün |
open | açık |
time | zaman |
system | sistem |
certificates | sertifikaları |
and | ve |
however | bir |
EN However, most of the time system administrators fail to configure certificates properly and unwittingly leaves open vulnerabilities
TR Yine de, çoğu zaman sistem yöneticileri sertifikaları düzgün bir şekilde yapılandırmada başarısız olur ve farkında olmadan açık güvenlik açıkları bırakır
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
fail | başarısız |
properly | düzgün |
open | açık |
time | zaman |
system | sistem |
certificates | sertifikaları |
and | ve |
however | bir |
EN In the end, individual end-users often get the software at zero cost, while corporate customers are often happy to pay for more support.
TR Sonuç olarak, kurumsal müşteriler daha fazla destek almak için ödeme yapmaktan mutluyken, bireysel son kullanıcılar ise genellikle sıfır maliyetle yazılım elde ederler.
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
often | genellikle |
zero | sıfır |
corporate | kurumsal |
customers | müşteriler |
support | destek |
users | kullanıcılar |
software | yazılım |
individual | bireysel |
pay | ödeme |
get | elde |
the | ise |
EN If you’ve gathered survey results or you’re determining how often something occurs, visualizing these numbers in a histogram allows you to easily pinpoint which range has your variable occur most often.
TR Anket sonuçlarını topladıysanız veya bir şeyin ne sıklıkla meydana geldiğini belirliyorsanız, bu sayıları bir histogramda görselleştirmek, değişkeninizin en sık hangi aralıkta meydana geldiğini kolayca belirlemenizi sağlar.
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
survey | anket |
allows | sağlar |
easily | kolayca |
most | en |
or | veya |
often | sıklıkla |
occurs | meydana |
results | sonuçlarını |
these | bu |
a | bir |
EN Refugees often find it difficult to find gainful employment – often, their attempts to get a job are thwarted by red tape
TR İşe alınmaları sıkça bürokratik engellere takılıyor
EN In reality, of course, there is often a certain amount of pressure on members of parliament to follow their party leadership – this is often referred to as party discipline
TR Öte yandan gerçeklikte çoğu zaman meclis grubu yönetiminin milletvekilleri üzerinde belli bir baskısı olabiliyor; bu durum genelde meclis grubu disiplini olarak tanımlanıyor
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
certain | belli |
often | genelde |
this | bu |
a | bir |
on | üzerinde |
EN While we appreciate your enthusiasm, in order to control abuse, we limit how often you can do this.
TR Coşkunu anlıyor olsak da kötüye kullanımı kontrol altında tutmak için ne sıklıkta bunu yapabileceğini kısıtlıyoruz.
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
you | in |
can | ne |
control | kontrol |
in | da |
to | için |
EN DNS is a mission-critical component for any online business. Yet this component is often overlooked and forgotten, until something breaks.
TR DNS, tüm çevrim içi işletmeler için iş açısından kritik bir bileşendir. Yine de bu bileşen genellikle ikinci planda kalır ve bir şeyler bozulana kadar pek akla gelmez.
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
dns | dns |
component | bileşen |
often | genellikle |
critical | kritik |
this | bu |
and | ve |
business | iş |
for | için |
a | bir |
EN Irreproducibility often originates from missing elements to research data, which are needed in order to achieve the same research results
TR Tekrarlanamazlık, genellikle araştırma verilerinde eksik olan ve aynı araştırma sonuçlarına ulaşılabilmesi için ihtiyaç duyulan unsurlardan kaynaklanmaktadır
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
often | genellikle |
missing | eksik |
research | araştırma |
which | ve |
are | olan |
the | aynı |
to | için |
needed | ihtiyaç |
EN For example resources (e.g., antibodies, model organisms, and software) reported in the biomedical literature often lack sufficient detail to enable reproducibility or reuse.
TR Örneğin, biyomedikal literatürde rapor edilen kaynaklar (örn., antikorlar, model organizmalar ve yazılımlar) genellikle tekrarlanabilirlik veya yeniden kullanımı mümkün kılan yeterli detaydan yoksundur.
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
resources | kaynaklar |
model | model |
software | yazılımlar |
often | genellikle |
sufficient | yeterli |
enable | mümkün |
and | ve |
or | veya |
EN Large collaborative projects can often involve hundreds of contributors, and even for smaller research efforts an author list of 10-15 people is not unusual
TR İşbirliği gerektiren büyük projelere genelde yüzlerce kişi katkı sağlamakta, daha küçük araştırmalarda bile 10-15 kişilik yazar listeleriyle karşılaşılabilmektedir
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
projects | projelere |
often | genelde |
author | yazar |
people | kişi |
even | bile |
smaller | daha küçük |
large | büyük |
for | daha |
EN It means that we often end up treating people and situations based on unconscious generalizations and preconceptions rather than using a set of objective qualitative or quantitative parameters.
TR Yani insanlar ve durumlara nesnel veya nicel parametreler yerine genelde bilinçsiz genellemeler ve peşin hükümlerle yaklaşırız.
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
often | genelde |
unconscious | bilinçsiz |
and | ve |
people | insanlar |
or | veya |
of | in |
that | yani |
EN Busting the “publish more often” myth
TR "Daha fazla yayınla" efsanesini çökertmek
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
more | fazla |
EN Throttling is often done to gaming users’ connections as they take up substantial bandwidth
TR Kısıtlama, genellikle önemli miktarda bant genişliğine sahip oldukları için oyuncuların bağlantılarına yapılır
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
often | genellikle |
connections | bağlantıları |
EN Often, even if you connect a VPN service, you may encounter a DNS leak.There are several main reasons for displaying the real DNS server when you change IP using VPN software.
TR Çoğu zaman, bir VPN servisine bağlansanız bile, bir DNS sızıntısı ile karşılaşabilirsiniz. VPN yazılımını kullanarak IP'yi değiştirdiğinizde gerçek DNS sunucusunu görüntülemenin birkaç ana nedeni vardır.
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
vpn | vpn |
dns | dns |
main | ana |
real | gerçek |
when | zaman |
a | birkaç |
using | kullanarak |
software | yazılımını |
even | bir |
EN Free VPNs often sell their user data to third parties
TR Ücretsiz VPN'ler genellikle kullanıcı verilerini üçüncü şahıslara satarlar
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
often | genellikle |
data | verilerini |
user | kullanıcı |
third | üçüncü |
EN In Crimea, there are access errors to various Internet resources and applications often occur
TR Kırım`da, çeşitli İnternet kaynaklarına erişim hataları vardır ve uygulamalar sıklıkla meydana gelir
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
crimea | kırım |
access | erişim |
applications | uygulamalar |
often | sıklıkla |
occur | meydana |
various | çeşitli |
in | da |
to | e |
and | ve |
errors | hataları |
resources | kaynaklar |
EN Heavy metal (often referred to simply as metal) is a subgenre of rock music that developed in the late 1960s and early 1970s. With roots in blues-roc… read more
TR Heavy metal (çoğunlukla yalın biçimde metal olarak anılır) türünün kökleri 1960'ların sonları ve 1970'lerin başında blues ve rock türünü… Devamını oku
EN Heavy metal (often referred to simply as metal) is a subgenre of rock music that developed in the late 1960s and early 1970s. With roots in blues-rock and ps… read more
TR Heavy metal (çoğunlukla yalın biçimde metal olarak anılır) türünün kökleri 1960'ların sonları ve 1970'lerin başında blues ve rock türünü birleşt… Devamını oku
EN Heavy metal (often referred to simply as metal) is a subgenre of rock music that developed in the late 1960s and early 1970s. With roots in blues-rock and psychedelic rock, the bands that creat… read more
TR Heavy metal (çoğunlukla yalın biçimde metal olarak anılır) türünün kökleri 1960'ların sonları ve 1970'lerin başında blues ve rock türünü birleştirerek, daha çok gitar ve davul bazl… Devamını oku
EN Taylor Alison Swift is an American singer-songwriter. Her narrative songwriting, which often takes inspiration from her personal life, has received widespread critical praise and media cove… read more
TR 11 Grammy ödüllü Amerikan Country/Pop şarkıcısı ve söz yazarıdır. 1989 Pennsylvania doğumlu Swift, daha sonraları ailesiyle beraber Tennessee'deki Hendersonville kasabasına taşınmış… Devamını oku
EN Her narrative songwriting, which often takes inspiration from her personal life, has received widespread critical praise and media coverage
TR 1989 Pennsylvania doğumlu Swift, daha sonraları ailesiyle beraber Tennessee'deki Hendersonville kasabasına taşınmıştır
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
from | daha |
EN If a host puts a lot of thought into the invitation, just imagine how the party will be! Unfortunately, physical invitations are often time-consuming and can get lost in the mail
TR Ev sahibi davetiyeyi hazırlamak için bu kadar özendiyse partiye nasıl özenmiştir kim bilir! Ancak ne yazık ki basılı davetiyeler artık hem çok zaman alan hem de ilgilisine ulaşmadan postada kaybolabilen nesneler hâline geldi
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
are | ev |
time | zaman |
can | ne |
how | nasıl |
of | in |
get | bu |
EN A favicon often appears in bookmarks, browser tabs and URL address bars. It not only helps visitors to find your website easier and faster, but also serves as a strong branding element.
TR Site ikonu genellikle yer imlerinde, tarayıcı sekmelerinde ve URL adres çubuklarında görünür.
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
often | genellikle |
url | url |
browser | tarayıcı |
address | adres |
website | site |
and | ve |
in | yer |
EN They are major branding elements that are often neglected
TR Genellikle ihmal edilen büyük bir marka öğesidir
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
major | büyük |
branding | marka |
often | genellikle |
that | bir |
EN Beyoncé is often cited as an influence by other artists
TR Houston, Teksas'da doğup büyüyen Beyoncé 1990'larda kurulan ve dünyanın en çok satan ve tüm zamanların en başarılı grubu olan Destiny's Child adlı grubun lideri olarak şöhret kazandı
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
other | en |
is | olan |
as | olarak |
EN We help you connect to the healing—and often flavorful—power of nature, whether deep in the mountains or at the heart of the world’s bustling cities.
TR İster dağların doruklarında isterse dünyanın telaşlı şehirlerinde olsun, doğanın şifa verici -ve çoğunlukla lezzetli- gücüne bağlanmanıza yardımcı oluruz.
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
or | isterse |
nature | doğanın |
help | yardımcı |
EN From our Michelin star restaurants to our casual cafes, we emphasize healthy and sustainable menus, often highlighting local produce and honey from our apiaries
TR Michelin yıldızlı restoranlarımızdan gündelik kafelerimize kadar, çoğunlukla yerel ürünleri ve kendi kovanlarımızdan elde ettiğimiz balı ön plana çıkaran sağlıklı ve sürdürülebilir menüleri vurguluyoruz
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
michelin | michelin |
casual | gündelik |
sustainable | sürdürülebilir |
honey | balı |
healthy | sağlıklı |
restaurants | restoranlar |
local | yerel |
and | ve |
to | kadar |
EN We cut through the noise in order to execute, ship often and fast.
TR Gereğini yerine getirmek, sık sık ve hızlı bir şekilde yol almak için şamalataları geçip gittik.
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
fast | hızlı |
and | ve |
the | şekilde |
often | sık |
to | için |
EN Significant volatility is often cited as one of the main reasons why many institutions and individuals have remained on the cryptocurrency sidelines to date and stablecoins have been developed to address this issue.
TR Önemli dalgalanmalar, çoğu kurum ve bireylerin bugüne kadar kripto-parazit kenarlarında kalmasının ana nedenlerinden biri olarak gösterilmekte ve bu konuya hitap etmek için sabit borçlar geliştirilmiştir.
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
main | ana |
individuals | bireylerin |
cryptocurrency | kripto |
developed | geliştirilmiş |
and | ve |
this | bu |
the | çoğu |
EN Anyone can install it: GNU/Linux is free as in freedom, and often available free of charge.
TR Onu herkes kurabilir: GNU/Linux tam anlamıyla özgürdür ve bir çok Linux dağıtımı ücretsiz bir şekilde indirilebilir.
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
linux | linux |
in | da |
free | ücretsiz |
and | ve |
anyone | herkes |
of | bir |
EN Does your phone often distract you from basic functions, such as eating, going to the bathroom, walking or driving?
TR Telefonunuz sık sık dikkatinizi yemek yemek, tuvalete gitmek, yürümek veya araba kullanmak gibi temel işlevlerden uzaklaştırıyor mu?
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
basic | temel |
driving | kullanmak |
often | sık |
or | veya |
the | araba |
as | gibi |
EN Different members have found different tools to be helpful, and often the tools we use change over time
TR Farklı üyeler yardımcı olacak farklı araçlar buldu ve sıklıkla kullandığımız araçlar zamanla değişiyor
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
and | ve |
often | sıklıkla |
members | üyeler |
time | zamanla |
different | farklı |
tools | araçlar |
the | olacak |
over | de |
EN Often our addictions are layered in with other traumas, fears, and troubled pasts
TR Bağımlılıklarımız genellikle diğer travmalar, korkular ve sorunlu geçmişlerle katmanlanır
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
often | genellikle |
other | diğer |
and | ve |
EN I often liked to consume content of people doing things I would like to do in real life as well, and I would be so amazed by them
TR Gerçek hayatta da yapmak istediğim şeyleri yapan insanların içeriklerini sık sık tüketmeyi severdim ve onlara çok şaşırırdım
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
real | gerçek |
life | hayatta |
things | şeyleri |
in | da |
people | insanlar |
often | sık |
and | ve |
them | onlara |
to | yapmak |
EN I watched for the purpose of watching, often quitting videos halfway through or playing games while watching because one video alone wasn’t doing it anymore.
TR İzlemek, çoğu zaman videoları yarıda bırakmak veya izlerken oyun oynamak amacıyla izledim çünkü artık tek bir video bunu yapmıyordu.
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
purpose | amacı |
games | oyun |
videos | videoları |
video | video |
or | veya |
anymore | artık |
the | çoğu |
because | çünkü |
it | bunu |
while | da |
EN It has often happened that when we inform the person of the effects their actions are having and make a request that they change their behavior, they have apologized and sought to change.
TR Kişiyi eylemlerinin yarattığı etkiler hakkında bilgilendirdiğimizde ve davranışlarını değiştirmesi için talepte bulunduğumuzda, özür dileyip değiştirmeye çalıştıkları sıklıkla olmuştur.
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
often | sıklıkla |
behavior | davranış |
of | in |
and | ve |
to | hakkında |
EN I still shop online because it is often very effective and I haven?t yet found a better way
TR Hala çevrimiçi alışveriş yapıyorum çünkü genellikle çok etkilidir ve henüz daha iyi bir yol bulamadım
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
often | genellikle |
way | yol |
online | çevrimiçi |
shop | alışveriş |
because | çünkü |
and | ve |
yet | henüz |
better | daha iyi |
a | bir |
EN I was often procrastinating and not doing my homework, telling myself I would just watch one more video, or do one more level
TR Sık sık erteliyordum ve ödevimi yapmıyordum, kendime sadece bir video daha izleyeceğimi ya da bir seviye daha yapacağımı söylüyordum
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
video | video |
level | seviye |
just | sadece |
more | daha |
and | ve |
often | sık |
EN Often right before a big deadline, when I really needed to start applying myself, I would fall into a total binge
TR Genellikle büyük bir son teslim tarihinden hemen önce, gerçekten kendimi uygulamaya başlamam gerektiğinde, tam bir tıkanıklığa düşerdim
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
often | genellikle |
big | büyük |
really | gerçekten |
total | bir |
before | önce |
EN These principles are reflected in our relationship with clients, not as a temporarily hired provider of legal services but rather as a trusted advisor for both legal and strategic matters, often on a long-term basis.
TR Müvekkillerimizden ve çevremizden, detaylara odaklanan, konusuna yoğunlaşan, karmaşık işlemleri basite indirgeyebilen bir bakış ve beceriye sahip olduğumuzu sıklıkla duymaktayız.
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
often | sıklıkla |
and | ve |
a | bir |
EN I use them often for announcements as well as logo reveals and intros.
TR Genellikle duyurular ve logo gösterimleri ve introlar için kullanıyorum.
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
often | genellikle |
announcements | duyurular |
logo | logo |
and | ve |
EN Collaborative inbox is often perceived as an email inbox
TR Ortak çalışma gelen kutusu genellikle bir e-posta gelen kutusu olarak algılanır
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
collaborative | ortak |
often | genellikle |
posta | |
inbox | gelen kutusu |
as | olarak |
EN An Affiliate is usually a blogger, webmaster or a digital marketing, SEO or social media expert who enjoys using RADAAR and often mentions it online and offline
TR Ortaklar genellikle bir blog yazarı, web yöneticisi veya dijital pazarlama, SEO veya RADAAR'ı kullanmaktan hoşlanan ve sıklıkla hem çevrimiçi hem de çevrimdışı olarak RADAAR?dan bahseden bir sosyal medya uzmanıdır
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
expert | uzman |
using | de |
offline | çevrimdışı |
seo | seo |
online | çevrimiçi |
marketing | pazarlama |
and | ve |
or | veya |
social | sosyal |
digital | dijital |
media | medya |
it | hem |
EN They'll often recommend RADAAR while meeting up with customers
TR Müşterilerle buluştuklarında RADAAR'ı önerirler
EN A password vault is a software program that keeps a number of passwords in a secure digital location. A password vault is also often called a password manager.
TR Şifre defteri, şifrelerinizi güvenli bir şekilde saklamanızı ve yönetmenizi kolaylaştıran bir yazılımdır. Şifre defterine genellikle şifre yöneticisi de denir.
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
software | yazılımdır |
often | genellikle |
called | denir |
manager | yöneticisi |
password | şifre |
secure | güvenli |
digital | bir |
also | ve |
that | şekilde |
EN Artistic works and video art projects are often shared here, making Vimeo an indispensable site for people who are interested in art.
TR Sanatsal çalışmaların, video art projelerinin sıklıkla yer aldığı Vimeo, bu anlamda sanatla bir biçimde ilgilenen insanlar için vazgeçilmez biri yerdir.
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
often | sıklıkla |
indispensable | vazgeçilmez |
interested | ilgilenen |
art | art |
video | video |
vimeo | vimeo |
here | bu |
people | insanlar |
for | için |
EN Video loading times may take longer on Vimeo because it includes long videos, such as full movies, more often
TR Film benzeri uzun videolara daha sık yer verme mantığıyla yola çıkan Vimeo?da video yükleme süreleri görece daha uzun sürebilir
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
loading | yükleme |
times | süreleri |
often | sık |
vimeo | vimeo |
video | video |
long | uzun |
more | daha |
longer | daha uzun |
on | yer |
EN The advertised product or service is often directly related to the content of the channel?s videos
TR Reklamı yapılan ürün ya da hizmet, çoğunlukla içerikle doğru orantılıdır
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
service | hizmet |
product | ürün |
to | doğru |
EN QR codes are often used to track information about products in the supply chain
TR QR kodları genellikle tedarik zincirindeki ürünlerle ilgili bilgileri takip etmek için kullanılır
ภาษาอังกฤษ | ภาษาตุรกี |
---|---|
qr | qr |
information | bilgileri |
supply | tedarik |
codes | kodları |
used | kullanılır |
about | ilgili |
often | genellikle |
track | takip |
กำลังแสดงคำแปล 50 จาก 50 รายการ