TR Elsevier editörlerini etik konularla başa çıkmaları konusunda destekler. Yayıncılık Etik Değerleri Kaynak Takımı (PERK) size etik değer ihlallerini güvenle belirlemeniz konusunda yardımcı olan çevrimiçi bir kaynaktır.
துருக்கிய இல் உள்ள "başa çıkmaları konusunda" பின்வரும் ஆங்கிலம் சொற்கள்/வாக்கியங்களில் மொழிபெயர்க்கலாம்:
TR Elsevier editörlerini etik konularla başa çıkmaları konusunda destekler. Yayıncılık Etik Değerleri Kaynak Takımı (PERK) size etik değer ihlallerini güvenle belirlemeniz konusunda yardımcı olan çevrimiçi bir kaynaktır.
EN Elsevier supports its editors in dealing with ethical issues. The Publishing Ethics Resource Kit (PERK) is an online resource which helps you to navigate ethical breaches with confidence.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
elsevier | elsevier |
destekler | supports |
yayıncılık | publishing |
kaynak | resource |
size | you |
çevrimiçi | online |
TR Elsevier editörlerini etik konularla başa çıkmaları konusunda destekler. Yayıncılık Etik Değerleri Kaynak Takımı (PERK) size etik değer ihlallerini güvenle belirlemeniz konusunda yardımcı olan çevrimiçi bir kaynaktır.
EN Elsevier supports its editors in dealing with ethical issues. The Publishing Ethics Resource Kit (PERK) is an online resource which helps you to navigate ethical breaches with confidence.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
elsevier | elsevier |
destekler | supports |
yayıncılık | publishing |
kaynak | resource |
size | you |
çevrimiçi | online |
TR Chatbot, çalışanlarınızın zamanından tasarruf edecek ve bu tür görevlerle kolayca başa çıkacaktır: sizin yerinize sipariş durumunu, ödeme yöntemlerini söyleyecek ve sık sorulan sorularla başa çıkmanıza yardımcı olacaktır
EN The chatbot will save your employees' time and easily cope with such tasks: it will tell you where the order is located, how to pay for it, and help you deal with frequently asked questions
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
chatbot | chatbot |
tasarruf | save |
kolayca | easily |
sipariş | order |
sık | frequently |
sorulan | asked |
TR Hacim ve birden çok malzemeyle başa çıkma konusunda esnek olan hazırlık sistemiyle inovasyon sürecini hızlandırın ve rekabet avantajı kazanın.
EN Handling ingredients creates several production challenges in soft drinks preparation. But the right solutions can guarantee a trouble-free process.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
çok | several |
konusunda | in |
sürecini | process |
TR Bilinçsiz önyargının oluştuğunu gördüğünüzde, bununla başa çıkmanın en iyi yolu yüz yüze gelmektir - doğrudan üzerine gidin ve önyargının bir sürece nasıl sızmakta olduğunu işaret edin
EN When you do see UB happening, the best way of addressing it is face to face - tackle it straight on and point out how bias may be creeping into a process
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
yolu | way |
yüz | face |
doğrudan | straight |
siz | you |
TR Stresle başa çıkmak: Endişelerinizi bir kenara bırakın ve stresi kabullenin
EN How to start an online petition
TR Logaster rutın işletme görevleriyle başa çıkmanıza yardımcı olmak için ücretsiz online hizmetler sunmaktadır. Bu araçlar size zamandan ve paradan tasarruf sağlarken büyüyen markanıza odaklanmanıza imkan tanır
EN Logaster offers you free online services for handling routine business tasks. These tools will save you time and money, allowing you to concentrate on growing your brand.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
logaster | logaster |
işletme | business |
ücretsiz | free |
online | online |
hizmetler | services |
araçlar | tools |
size | you |
zamandan | time |
tasarruf | save |
büyüyen | growing |
TR Ulriken Tüneli projesinin karmaşık tasarım ve inşaat zorluklarıyla başa çıkmak için, Norconsult’un Bina Bilgi Modellemesi (BIM) kullanımı, şirketin disiplinleri daha verimli bir şekilde koordine etmesine yardımcı oldu
EN To tackle the Ulriken Tunnel project’s complex design and construction challenges, Norconsult’s use of Building Information Modeling (BIM) helped the company coordinate across disciplines more efficiently
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
tüneli | tunnel |
karmaşık | complex |
bilgi | information |
verimli | efficiently |
TR Hızlandırılmış sevkiyat: Envanter hataları, sistem arızaları ve üretimde ani değişiklikler gibi zorluklarla başa çıkarak gecikmelerden, yüksek maliyetlerden ve mutsuz müşterilerden kaçının.
EN Expedited shipping: Cope with challenges like inventory errors, breakdowns, or short-term production changes—avoiding delays, higher costs, and unhappy end customers.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
envanter | inventory |
hataları | errors |
değişiklikler | changes |
yüksek | higher |
TR Duygularımı uyuşturmak, duygularımı yoğunlaştırmak, diğer insanlarla veya kendimle temastan kaçınmak ya da korkularımla ve kendimden şüphe duymakla başa çıkmak için kullanıyorum
EN I use it to numb my feelings, intensify my feelings, avoid contact with fellow humans or myself, or cope with my fears and self-doubt
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
veya | or |
kaçınmak | avoid |
TR Biletleme yönetim sistemleri yıllardır kullanılmaktadır ve işletmelerin müşteri hizmetleriyle başa çıkma yöntemlerini geliştirmelerine yardımcı olmaktadır
EN Ticketing management systems have been around for years, helping businesses to improve the way they deal with customer service
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
yönetim | management |
sistemleri | systems |
yıllardır | for years |
işletmelerin | businesses |
müşteri | customer |
TR Neden daha azıyla yetinesiniz? Antivirus Pro koruma planımız, sektördeki kötü amaçlı yazılım tespit testlerinde rakipleriyle başa baş mücadele ediyor ve birinci geliyor.
EN Why settle for second best? Our Antivirus Pro protection plan competes head to head and comes out on top within industry malware detection tests.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
koruma | protection |
tespit | detection |
baş | head |
ve | and |
planı | plan |
TR En iyiden aşağısını kabul etmeyin. Antivirus Pro koruma planımız, sektördeki kötü amaçlı yazılım tespit testlerinde rakipleriyle başa baş yarışıyor ve önde geliyor.
EN Don’t settle for second best. Our Antivirus Pro protection plan competes head to head and comes out on top in industry malware detection tests.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
koruma | protection |
tespit | detection |
baş | head |
ve | and |
planı | plan |
TR Deneyimli bir web tasarımcısı ve yeni başlayan biri olarak başa çıkmak için sorun olmayacak bir referans sayfası var
EN They have a testimonial page that will not be a problem to deal with as an experienced web designer and a beginner
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
deneyimli | experienced |
web | web |
sorun | problem |
sayfası | page |
TR Bu tür adobe xd tasarım şablonları, bir spor kulübü için özel sayfalar sunan bir iş açılış sayfasının göreviyle mükemmel bir şekilde başa çıkar ve hatta çeşitli aksesuarları satmaya başlayabilirsiniz
EN Such adobe xd design templates perfectly cope with a business landing page's task, which offers specialty pages for a sports club, and you can even start selling various accessories
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
adobe | adobe |
spor | sports |
sayfalar | pages |
sunan | offers |
hatta | even |
çeşitli | various |
TR 50 yılı aşan sahada kanıtlanmış inovasyonla sınırsız ve her türlü zorlukla başa çıkabilen Zebra güvenlik anlayışına sahip olun.
EN With over 50 years of field-proven innovation, you're safeguarded by a Zebra mindset that accepts no limitations and anticipates every challenge.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
kanıtlanmış | proven |
ve | and |
her | every |
zebra | zebra |
sahip | that |
ın | of |
TR Karşı Karşıya Modunda başa baş yarışın, yakın zamanda geliştirilmiş Fantezi Draft modunda elit bir kadro kurmak için zamanla yarışın veya Çevrimiçi Kariyer Modunda bir sezonda kimin başarılı olabileceğini gösterin.
EN Go head-to-head in Versus Mode, beat the clock to build an elite team in the newly-improved Fantasy Draft or show who can deliver the goods over a season in an Online Career Mode.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
baş | head |
geliştirilmiş | improved |
veya | or |
kariyer | career |
TR Müvekkillere büyüyen ve gelişen uyuşmazlıklar, soruşturmalar veya sistematik sorunlarla usule uygun şekilde başa çıkabilmelerini sağlamak için uyuşmazlığın ilk aşamasından itibaren destek verilir
EN We regularly support clients from the early stages of employment disputes and whistleblowing incidents, to ensure clients handle these evolving disputes, investigations or systemic issues procedurally correctly
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
soruşturmalar | investigations |
veya | or |
ilk | early |
destek | support |
TR Sonuç olarak, sözleşmelerle ilgili yasal düzenlemeleri dikkatli değerlendirmek ve bunların anlaşmazlıklarla başa çıkmada etkili mekanizmalar içermelerini sağlamak çok önemlidir.
EN As a result, it is crucial to carefully consider contractual arrangements, ensuring they include effective mechanisms for dealing with disputes.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
sonuç | result |
etkili | effective |
TR ZOZOTOWN’u destekleyen bir şirket içi ortam etrafında inşa edilen altyapı ile, her yıl en yüksek miktarda trafik oluşturan kış satışlarıyla başa çıkmak zordu
EN With the infrastructure supporting ZOZOTOWN built around an on-premises environment, coping with the winter sale, which generates the highest amount of traffic each year, was a challenge
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
destekleyen | supporting |
ortam | environment |
etrafında | around |
inşa | built |
altyapı | infrastructure |
yıl | year |
trafik | traffic |
kış | winter |
TR 50 yılı aşan sahada kanıtlanmış inovasyonla sınırsız ve her türlü zorlukla başa çıkabilen Zebra güvenlik anlayışına sahip olun.
EN With over 50 years of field-proven innovation, you're safeguarded by a Zebra mindset that accepts no limitations and anticipates every challenge.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
kanıtlanmış | proven |
ve | and |
her | every |
zebra | zebra |
sahip | that |
ın | of |
TR Müvekkillere büyüyen ve gelişen uyuşmazlıklar, soruşturmalar veya sistematik sorunlarla usule uygun şekilde başa çıkabilmelerini sağlamak için uyuşmazlığın ilk aşamasından itibaren destek verilir
EN We regularly support clients from the early stages of employment disputes and whistleblowing incidents, to ensure clients handle these evolving disputes, investigations or systemic issues procedurally correctly
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
soruşturmalar | investigations |
veya | or |
ilk | early |
destek | support |
TR „DE'yi Keşfet" dizisi, izleyicilerini baştan başa bir Almanya seyahatine götürüyor: Bu kez yolculuk, su kıyısındaki çok özel bisiklet yollarına.
EN The Entdecke DE series takes you on a tour through Germany. This time we travel along special riverside cycle paths.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
dizisi | series |
almanya | germany |
bu | this |
kez | time |
yolculuk | travel |
özel | special |
bisiklet | cycle |
TR „DE'yi Keşfet“ dizisi, takipçilerini baştan başa bir Almanya gezisine götürüyor: Bu kez yolculuk, manastırlara.
EN The Entdecke DE series takes you on a tour through Germany. This time we visit some monasteries.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
dizisi | series |
almanya | germany |
bu | this |
kez | time |
TR „DE'yi Keşfet“ dizisi takipçilerini baştan başa bir Almanya gezisine götürüyor: Bu kez yolculuk açık havada sanatı yaşayabileceğiniz en güzel yerlere.
EN The ‘Entdecke DE’ series takes you on a tour through Germany, this time to the loveliest places where you can enjoy art in the open air.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
dizisi | series |
almanya | germany |
bu | this |
kez | time |
açık | open |
TR „DE'yi Keşfet" dizisi, izleyicilerini baştan başa bir Almanya seyahatine götürüyor: Bu kez yolculuk, Bodensee‘ye.
EN With the “Discover DE” series we take a journey right across Germany: this time to Lake Constance.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
dizisi | series |
almanya | germany |
bu | this |
kez | time |
yolculuk | journey |
TR „DE'yi Keşfet“ dizisi takipçilerini baştan başa bir Almanya gezisine götürüyor: Bu kez yolculuk Kuzey Frizonya'da Kuzey Denizi kıyılarındaki Halligen adalarına.
EN The ‘Entdecke DE’ series takes you on a tour through Germany, this time to the Hallig islands in the North Frisian Wadden Sea.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
dizisi | series |
almanya | germany |
bu | this |
kez | time |
kuzey | north |
TR „DE'yi Keşfet“ dizisi takipçilerini baştan başa bir Almanya gezisine götürüyor: Bu kez yolculuk, en güzel seyir noktalarına.
EN The ‘Entdecke DE’ series takes you on a tour through Germany, this time to the most beautiful viewing points.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
dizisi | series |
almanya | germany |
bu | this |
kez | time |
en | most |
güzel | beautiful |
TR „DE'yi Keşfet“ dizisi takipçilerini baştan başa bir Almanya gezisine götürüyor: Bu kez yolculuk, dünyaca meşhur noel süslemesinin geldiği yer olan Erzgebirge'ye.
EN The ‘Entdecke DE’ series takes you on a tour through Germany – this time to the Erzgebirge (Ore Mountains), home of the world-famous Christmas decorations.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
dizisi | series |
almanya | germany |
bu | this |
noel | christmas |
TR „DE'yi Keşfet" dizisi, izleyicilerini baştan başa bir Almanya seyahatine götürüyor: Bu kez yolculuk, eşsiz doğa manzarası Vulkaneifel yöresine.
EN The “Entdecke DE” series takes you on a tour through Germany, this time to the unique natural landscape of the Volcanic Eifel.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
dizisi | series |
almanya | germany |
bu | this |
kez | time |
doğa | natural |
siz | you |
TR „ DE'yi Keşfet " dizisi, izleyicilerini baştan başa bir Almanya seyahatine götürüyor: Bu kez yolculuk, Kara Orman bölgesindeki -guguklu saatleri ile meşhur - „Alman Saat Yolu “ boyunca.
EN The Entdecke .de series takes you on a tour through Germany. This time we visit the German Clock Road in the Black Forest, which is famous for cuckoo clocks.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
dizisi | series |
orman | forest |
TR Almanya dünyanın birçok ülkesine iklim değişikliğinin sonuçlarıyla daha iyi başa çıkabilmeleri için, destek veriyor; bilgi ve parasal destek. Beş olgu.
EN Germany is helping countries around the world to better cope with the effects of climate change. This involves knowledge – and money. Five facts.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
dünyanın | world |
iklim | climate |
bilgi | knowledge |
TR Almanya, dünyanın birçok ülkesine iklim değişikliğinin sonuçlarıyla daha iyi başa çıkabilmeleri için, destek veriyor; bilgi ve parasal destek. Beş olgu.
EN Germany is helping countries to cope with the climate change
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
iklim | climate |
TR Koronavirüs hakkındaki sahte haberler, neredeyse virüsün kendisi kadar hızlı yayılıyor. Almanya bununla nasıl başa çıkıyor?
EN Fake news about coronavirus is spreading almost as fast as the virus itself. How Germany is tackling the problem.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
koronavirüs | coronavirus |
hakkındaki | about |
sahte | fake |
haberler | news |
neredeyse | almost |
hızlı | fast |
almanya | germany |
TR Medya tüketicisi, olağanüstü çeşitlilik ve seçenek çokluğuyla başa çıkamıyor
EN The overwhelming diversity and options are overtaxing the media consumers
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
çeşitlilik | diversity |
ve | and |
seçenek | options |
TR Botlar bazen sorunlarla karşılaşır. En yaygın sorunları topladık ve bunlarla nasıl başa çıkılacağını açıkladık
EN Sometimes bots experience problems. We collected the most common problems and explained how to deal with them
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
bazen | sometimes |
en | most |
yaygın | common |
sorunları | problems |
TR Neden daha azıyla yetinesiniz? Antivirus Pro koruma planımız, sektördeki kötü amaçlı yazılım tespit testlerinde rakipleriyle başa baş mücadele ediyor ve birinci geliyor.
EN Why settle for second best? Our Antivirus Pro protection plan competes head to head and comes out on top within industry malware detection tests.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
koruma | protection |
tespit | detection |
baş | head |
ve | and |
planı | plan |
TR En iyiden aşağısını kabul etmeyin. Antivirus Pro koruma planımız, sektördeki kötü amaçlı yazılım tespit testlerinde rakipleriyle başa baş yarışıyor ve önde geliyor.
EN Don’t settle for second best. Our Antivirus Pro protection plan competes head to head and comes out on top in industry malware detection tests.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
koruma | protection |
tespit | detection |
baş | head |
ve | and |
planı | plan |
TR Küresel bir acil durumla başa çıkmak için verilerin sorumluluk duygusuyla kullanılması
EN Using data responsibly to tackle a global emergency
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
küresel | global |
verilerin | data |
TR Stresle başa çıkmak: Endişelerinizi bir kenara bırakın ve stresi kabullenin
EN How to set up a Cash App business account
TR Sorun değil, istediğimiz sayıda anahtar kelimeyle başa çıkabiliriz. Kişiselleştirilmiş bir fiyat teklifi için iletişime geçmeniz yeterli.
EN Not a issue, we can handle any number of keywords. Just get in touch for a personalised quote.
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
sorun | issue |
değil | not |
anahtar | keywords |
kişiselleştirilmiş | personalised |
TR Uzaktan Çalışmayla İlgili 7 Sinir Bozucu Şey ve Bunlarla Nasıl Başa Çıkılacağı
EN 7 Frustrating Things About Working Remotely and How to Deal with Them
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
uzaktan | remotely |
TR Yiyecek ve içecek ile paketleme endüstrileri, iklim değişikliği ve gıdanın güvenli, büyüyen bir küresel nüfus için erişilebilir hale getirilmesi gibi büyük zorluklarla nasıl başa çıkabilir?
EN 51bn Tetra Pak cartons were recycled 2019 but to achieve a truly circular economy where waste is designed out and materials stay in use requires that all packages can get new life.
TR COVID-19 pandemisi, tüm dünyayı alt üst eden ve insanları yeni endişeler ve ihtiyaçlarla baş başa bırakan benzeri görülmemiş bir olaydı
EN The COVID-19 pandemic was an unprecedented event that disrupted the whole world and left people with new concerns and needs
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
pandemisi | pandemic |
dünyayı | world |
insanları | people |
yeni | new |
TR 10. Duygularınızdan kaçınmak veya bunlarla başa çıkmak için video akışı kullanıyor musunuz?
EN 10. Do you use streaming video to avoid or cope with your emotions?
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
veya | or |
video | video |
musunuz | do you |
TR Stres tarafından tetiklenen isteklerin azaldığını fark ettim çünkü bu stresle başa çıkmanın başka bir yolunu buldum
EN I noticed that cravings that were triggered by stress were reduced, because I found another way to deal with that stress
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
stres | stress |
başka | another |
TR Bu bana hayatın büyük stresleriyle yıkıcı olmayan bir şekilde başa çıkabileceğimi söylüyor
EN What that tells me is that I can deal with the big stresses of life in a way that isn’t destructive
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
büyük | big |
hayatı | life |
TR Bizim deneyimimiz temelli bir barış oldu; endişe, korku veya aciliyet eksikliği; ve zorluklarla sakin ve doğrudan başa çıkma, hedeflerimize ulaşma, taahhütlerimizi yerine getirme ve değerlerimizi yaşama becerisi
EN Our experience of it has been a grounded peace; a lack of anxiety, fear, or urgency; and the ability to deal calmly and directly with challenges, achieve our goals, meet our commitments, and live our values
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
barış | peace |
korku | fear |
veya | or |
TR Kişilerarası Güvenlik Komitesi: Bu komite, saldırgan, cinsel veya ayrımcı nitelikteki eylemler veya yorumlar da dahil olmak üzere, ITAA içindeki uygunsuz davranışlarla başa çıkmak için kılavuzlar ve prosedürler üzerinde çalışır
EN Interpersonal Safety Committee: This committee works on guidelines and procedures for dealing with inappropriate behavior within ITAA, including actions or comments that are aggressive, sexual, or discriminatory in nature
துருக்கிய | ஆங்கிலம் |
---|---|
güvenlik | safety |
cinsel | sexual |
veya | or |
ayrımcı | discriminatory |
eylemler | actions |
yorumlar | comments |
itaa | itaa |
uygunsuz | inappropriate |
çalışır | works |
TR Biletleme yönetim sistemleri yıllardır kullanılmaktadır ve işletmelerin müşteri hizmetleriyle başa çıkma yöntemlerini geliştirmelerine yardımcı olmaktadır
EN Ticketing management systems have been around for years, helping businesses to improve the way they deal with customer service
{Totalresult} மொழிபெயர்ப்புகளின் 50 ஐக் காட்டுகிறது