EN "I love helping people." She has been living in Germany for five years, and for a good six months she has again been able to do what she loves: working in healthcare, helping people
"love helping" på engelsk kan översättas till följande Turkiska ord/fraser:
EN "I love helping people." She has been living in Germany for five years, and for a good six months she has again been able to do what she loves: working in healthcare, helping people
TR Beş yıldır Almanya’da yaşayan genç kadın yaklaşık altı aydır da çok sevdiği bir işi yapabiliyor: tıp alanında çalışmak ve insanlara yardım etmek
engelsk | Turkiska |
---|---|
helping | yardım |
living | yaşayan |
in | da |
people | insanlara |
been | ya |
and | ve |
do | işi |
working | iş |
she | bir |
to | etmek |
for | yaklaşık |
EN Local meetups are great for many reasons: sharing knowledge, swapping stories, exchanging ideas, solving problems, exchanging resources, networking - that’s why we love to join, love to sponsor, and love to host one every now and then.
TR Sektörel buluşmalar; bilgi-birikim paylaşımı, fikir ve kaynak alışverişi, problem çözümü ve networking için harikadır. İşte bu yüzden bu tarz buluşmalara katılmayı, sponsor olmayı ve ev sahipliği yapmayı çok seviyoruz.
engelsk | Turkiska |
---|---|
ideas | fikir |
resources | kaynak |
sponsor | sponsor |
are | ev |
and | ve |
now | bu |
sharing | paylaşımı |
knowledge | bilgi |
EN Helping others. Helping each other.
TR Başkalarına yardım etmek. Birbirimize yardım etmek.
engelsk | Turkiska |
---|---|
helping | yardım |
others | başkaları |
EN Helping others. Helping each other.
TR Başkalarına yardım etmek. Birbirimize yardım etmek.
engelsk | Turkiska |
---|---|
helping | yardım |
others | başkaları |
EN Helping a compulsive internet and technology user keep up an appearance of normalcy is helping him or her continue in the destructive behavior
TR Zorlayıcı bir internet ve teknoloji kullanıcısının normal görünümünü korumasına yardımcı olmak, onun yıkıcı davranışı sürdürmesine yardımcı oluyor
engelsk | Turkiska |
---|---|
helping | yardımcı olmak |
internet | internet |
technology | teknoloji |
behavior | davranışı |
user | kullanıcı |
a | yardımcı |
and | ve |
EN Non-profit managers and employees are amazing people: selfless, passionate and good-hearted. They care about making a difference and we love people who are helping make the world a better place!
TR Kar amacı gütmeyen yöneticiler ve çalışanlar inanılmaz insanlardır: özverili, tutkulu ve iyi kalpli. Bir fark yaratmaya önem veriyorlar ve biz dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeye yardım eden insanları seviyoruz!
engelsk | Turkiska |
---|---|
non-profit | kar amacı gütmeyen |
passionate | tutkulu |
difference | fark |
helping | yardım |
employees | çalışanlar |
place | yer |
people | insanları |
and | ve |
we | biz |
better | daha iyi |
a | bir |
world | dünyayı |
EN Non-profit managers and employees are amazing people: selfless, passionate and good-hearted. They care about making a difference and we love people who are helping make the world a better place!
TR Kar amacı gütmeyen yöneticiler ve çalışanlar inanılmaz insanlardır: özverili, tutkulu ve iyi kalpli. Bir fark yaratmaya önem veriyorlar ve biz dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeye yardım eden insanları seviyoruz!
engelsk | Turkiska |
---|---|
non-profit | kar amacı gütmeyen |
passionate | tutkulu |
difference | fark |
helping | yardım |
employees | çalışanlar |
place | yer |
people | insanları |
and | ve |
we | biz |
better | daha iyi |
a | bir |
world | dünyayı |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
engelsk | Turkiska |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN If you want to love what you do and love the team your work with, you’ll want to explore opportunities at Sonix.
TR Yaptığınız işi sevmek ve birlikte çalıştığınız ekibi sevmek istiyorsanız Sonix'te fırsatları keşfetmek isteyeceksiniz.
engelsk | Turkiska |
---|---|
you do | yaptığınız |
if you want | istiyorsanız |
team | ekibi |
work | iş |
do | işi |
opportunities | fırsatları |
and | ve |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
engelsk | Turkiska |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
engelsk | Turkiska |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
engelsk | Turkiska |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
engelsk | Turkiska |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
engelsk | Turkiska |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
engelsk | Turkiska |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
engelsk | Turkiska |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
engelsk | Turkiska |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
engelsk | Turkiska |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
engelsk | Turkiska |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
engelsk | Turkiska |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
engelsk | Turkiska |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Express your love with a grand romantic gesture: a luxurious weekend getaway brimming with romance. We'll deliver the perfect details. You just bring the love
TR Aşkınızı büyük bir romantik jestle ifade edin: Romantizm ile dolup taşan lüks bir hafta sonu. Mükemmel ayrıntıları biz sağlayacağız. Siz sadece aşkınızı getirin
engelsk | Turkiska |
---|---|
luxurious | lüks |
brimming | taşan |
perfect | mükemmel |
romantic | romantik |
weekend | hafta sonu |
details | ayrıntıları |
grand | büyük |
bring | getirin |
romance | romantizm |
a | bir |
the | sadece |
EN Thus began the love for cars, and the love for speed and power.
TR Böylece araba sevgisi, hız ve güç sevgisi başladı.
engelsk | Turkiska |
---|---|
thus | böylece |
and | ve |
speed | hız |
power | güç |
the | araba |
EN If you want to love what you do and love the team your work with, you’ll want to explore opportunities at Sonix.
TR Yaptığınız işi sevmek ve birlikte çalıştığınız ekibi sevmek istiyorsanız Sonix'te fırsatları keşfetmek isteyeceksiniz.
engelsk | Turkiska |
---|---|
you do | yaptığınız |
if you want | istiyorsanız |
team | ekibi |
work | iş |
do | işi |
opportunities | fırsatları |
and | ve |
EN SSRN is helping students and professors share research findings prior to publication, ensuring early access to essential knowledge
TR SSRN öğrenciler ve öğretim üyelerinin araştırma sonuçlarını daha yayınlanmadan bulmasına yardımcı olarak elzem bilgilere erken erişim sağlar
engelsk | Turkiska |
---|---|
research | araştırma |
ensuring | sağlar |
early | erken |
access | erişim |
students | öğrenciler |
and | ve |
EN We're helping raise the bar on reproducibility, enabling researchers to share their methods and data and to gain more complete insight into research performance
TR Çoğaltılabilirlik konusunda çıtanın yükseltilmesine yardımcı olarak, araştırmacılarrın yöntemlerini ve verilerini paylaşabilmelerine ve araştırma performansıyla ilgili daha eksiksiz bir içgörü elde edebilmesine imkan veriyoruz
engelsk | Turkiska |
---|---|
share | paylaş |
methods | yöntemlerini |
data | verilerini |
gain | elde |
research | araştırma |
complete | eksiksiz |
on | ilgili |
and | ve |
to | konusunda |
performance | performans |
were | daha |
EN Most journals and editors benefit from the guidance of an Editorial Board, which provides expert advice on content, helps to attract new authors and encourage submissions and lends a helping hand with peer review.
TR Çoğu dergi ve editör, içerikler konusunda uzman tavsiyeleri sağlayan, yeni yazarlar çekmeye yardımcı olan, gönderimleri teşvik eden ve hakem denetimi konusunda destek sağlayan bir Editörlük Kurulunun rehberliğinden yararlanabilir.
engelsk | Turkiska |
---|---|
journals | dergi |
expert | uzman |
new | yeni |
authors | yazarlar |
encourage | teşvik |
hand | sağ |
review | denetimi |
a | yardımcı |
and | ve |
guidance | destek |
to | konusunda |
EN Need a helping hand? Please visit our Support Centre.
TR Yardıma mı ihtiyacınız var? Lütfen destek merkezimizi ziyaret edin.
engelsk | Turkiska |
---|---|
visit | ziyaret |
support | destek |
need | ihtiyacınız |
please | lütfen |
a | var |
EN Knovel helps organisations to increase productivity, improve education, minimise risk and optimise business performance by helping users to:
TR Knovel, kullanıcılara aşağıdaki konularda yardımcı olarak kurumların üretkenliğinin artırmasına, eğitimi geliştirmesine, riski azaltmasına ve iş performansını optimize etmesine fayda sağlar:
engelsk | Turkiska |
---|---|
knovel | knovel |
education | eğitimi |
risk | riski |
and | ve |
to | etmesine |
optimise | optimize |
by | aşağıdaki |
performance | performans |
users | kullanıcı |
EN You get 24/7 phone and email support, and dedicated solutions and success engineers — helping onboard and configure DNS records with zero downtime.
TR 7/24 telefon ve e-posta desteğinin yanı sıra, özel çözümlere ve sıfır kesinti süresi ile DNS kayıtlarını sürece dahil etmeye ve yapılandırmaya yardımcı olan başarı mühendislerine sahip olursunuz.
engelsk | Turkiska |
---|---|
phone | telefon |
e-posta | |
zero | sıfır |
dns | dns |
success | başarı |
and | ve |
you | sahip |
with | ile |
EN "Cloudflare Access is helping 23andMe access our internal applications securely from any device at any time without the need for VPN."
TR "Cloudflare Access, 23andMe'nin dahili uygulamalarımıza her an her cihazdan VPN'e ihtiyaç duymadan güvenli bir şekilde erişmesine yardımcı oluyor."
engelsk | Turkiska |
---|---|
internal | dahili |
cloudflare | cloudflare |
access | access |
need | ihtiyaç |
securely | güvenli bir şekilde |
the | şekilde |
is | bir |
applications | uygulamalar |
for | her |
EN “Semrush has been pivotal in helping me better understand the competitive landscape of my ad campaigns
TR Semrush, reklam kampanyalarımın rekabetçi piyasasını daha iyi anlamam konusunda esas rolü oynadı
engelsk | Turkiska |
---|---|
semrush | semrush |
competitive | rekabetçi |
ad | reklam |
better | iyi |
the | daha |
of | konusunda |
EN Without Ahrefs, I wouldn't be half as effective in helping our SEO clients.
TR Ahrefs olmasaydı, SEO müşterilerimize yardım ederken bu kadar etkili olamazdım.
engelsk | Turkiska |
---|---|
effective | etkili |
helping | yardım |
seo | seo |
ahrefs | ahrefs |
as | ederken |
in | kadar |
EN At Elsevier, we are committed to helping you to plan wisely and invest strategically to maximise research performance.
TR Elsevier olarak, araştırma performansını maksimize etmek amacıyla akıllıca plan ve stratejik olarak yatırım yapmanıza yardımcı olmaya kendimizi adamış durumdayızdır.
engelsk | Turkiska |
---|---|
plan | plan |
invest | yatırım |
research | araştırma |
elsevier | elsevier |
to | etmek |
and | ve |
are | olmaya |
performance | performans |
EN Helping to deliver better outcomes for patients
TR Hastalar için daha iyi sonuçlar sağlanmasına yardım edilmesi
engelsk | Turkiska |
---|---|
helping | yardım |
patients | hastalar |
to | edilmesi |
for | için |
better | daha iyi |
EN Helping pharmacists to reduce medication errors and discover low-cost, quality alternatives
TR Eczacıların ilaç hatalarını azaltmasına ve düşük maliyetli, kaliteli alternatifleri keşfetmesine yardımcı olmak
engelsk | Turkiska |
---|---|
helping | yardımcı olmak |
and | ve |
quality | kaliteli |
medication | ilaç |
low | düşük |
cost | maliyetli |
to | olmak |
errors | hatalar |
EN Helping doctors to find answers and adopt evidence-based practices in clinical decision-making
TR Doktorların klinik kararlar için yanıtlar bulmasına ve kanıt tabanlı uygulamaları benimsemesine yardımcı olmak
engelsk | Turkiska |
---|---|
helping | yardımcı olmak |
answers | yanıtlar |
practices | uygulamalar |
clinical | klinik |
evidence | kanıt |
based | tabanlı |
and | ve |
to | için |
EN Nasra talks about her experience, explaining to us how she is helping doctors to find the right scientific information through the Research4Life programmes.
TR Nasra bize deneyiminden bahsediyor ve Research4Life programları vasıtasıyla doktorların doğru bilimsel bilgileri bulmasına nasıl yardımcı olduğunu anlatıyor.
engelsk | Turkiska |
---|---|
she | ve |
is | olduğunu |
information | bilgileri |
programmes | programları |
scientific | bilimsel |
through | vasıtasıyla |
us | bize |
how | nasıl |
EN Helping physicians drive better care by delivering fast, credible answers.
TR Hızlı, güvenilir cevaplar vererek daha iyi bakım sağlamaları konusunda doktorlara yardımcı olur.
engelsk | Turkiska |
---|---|
helping | yardımcı olur |
care | bakım |
credible | güvenilir |
answers | cevaplar |
fast | hızlı |
better | daha iyi |
by | konusunda |
EN Based on the latest standards of care they will make the best possible decisions, diagnoses and treatment plans, helping to create a consistent patient experience.
TR En son bakım standartlarına dayalı olarak olası en iyi kararları verip, en iyi teşhisleri koyup, en iyi tedavi planlarını sağlayarak tutarlı bir hasta deneyimi sağlayabilirler.
engelsk | Turkiska |
---|---|
care | bakım |
treatment | tedavi |
patient | hasta |
experience | deneyimi |
possible | olası |
consistent | tutarlı |
plans | planları |
decisions | kararlar |
a | bir |
based | dayalı |
standards | standartları |
best | en |
EN Over the years, we’ve published tons of free educational materials on our <a1>SEO Blog</a1> and <a2>YouTube channel</a2>, helping millions of people to get more organic traffic to their websites in the process.
TR Yıllar boyunca <a1>SEO Blogumuz</a1> ve <a2>YouTube kanalımızda</a2> tonlarca ücretsiz eğitim materyali yayınlayarak milyonlarca insanın web sitelerinde daha fazla organik trafik elde etmesine yardımcı olduk.
engelsk | Turkiska |
---|---|
years | yıllar |
educational | eğitim |
seo | seo |
youtube | youtube |
people | insan |
organic | organik |
traffic | trafik |
websites | web |
free | ücretsiz |
channel | kanal |
to | etmesine |
get | elde |
and | ve |
of | boyunca |
EN We'll guide you through each step. Our community team is dedicated to helping you connect with your customers in real life around the world.
TR Size her adımda rehberlik edeceğiz. Topluluk ekibimiz, dünya çapındaki müşterilerinizle gerçek hayatta bağlantı kurmanıza yardım etmek için azimle çalışmaktadır.
engelsk | Turkiska |
---|---|
guide | rehberlik |
community | topluluk |
helping | yardım |
real | gerçek |
with your customers | müşterilerinizle |
connect | bağlantı |
world | dünya |
the | size |
EN Whether you manage a courier service or a restaurant, our free Delivery Order Forms will boost sales by helping you keep better track of online orders
TR Ücretsiz Teslimat Sipariş formlarımız kurye hizmet ya da restoranlar için satışları arttırmaya yardımcı olacak ve online siparişlerin takibini kolaylaştıracak bir yöntem sunar
engelsk | Turkiska |
---|---|
service | hizmet |
delivery | teslimat |
online | online |
will | olacak |
a | yardımcı |
order | sipariş |
sales | satış |
whether | için |
of | in |
forms | formlar |
our | ve |
EN We'll identify your top influencers and then connect you with them, helping you establish promotional partnerships and brand-to-brand collaborations that will take your channel to the next level.
TR Biz sizin en önde gelen fikir önderlerinizi belirleyeceğiz ve ardından kanalınızı bir üst seviyeye getirecek geliştirici ortaklıklar ve markadan markaya işbirliği kurmanıza yardım ederek onlarla bağlantı kuracağız.
engelsk | Turkiska |
---|---|
helping | yardım |
partnerships | ortaklıklar |
level | seviyeye |
brand | markaya |
connect | bağlantı |
channel | kanal |
and | ve |
top | en |
the | sizin |
EN Control Union Certifications has supported and implemented many due diligence systems, helping customers identify risks as well as implementing mitigating measures.
TR Control Union Certifications, müşterilerine riskleri tespit etmeleri ve risk azaltıcı önlemler almaları konusunda yardımcı olacak çok sayıda gerekli özen sistemini desteklemiş ve uygulamıştır.
engelsk | Turkiska |
---|---|
identify | tespit |
control | control |
union | union |
measures | önlemler |
and | ve |
due | da |
EN Similar immersive environments could help project teams foresee operational and maintenance needs, helping them design buildings and infrastructure that are optimized for end users
TR Benzer sürükleyici ortamlar, proje ekiplerinin operasyonel ve bakım ihtiyaçlarını öngörmelerine yardımcı olarak, son kullanıcılar için optimize edilmiş binaları ve altyapıları tasarlamalarına yardımcı olabilir
engelsk | Turkiska |
---|---|
similar | benzer |
environments | ortamlar |
operational | operasyonel |
maintenance | bakım |
buildings | binalar |
infrastructure | altyapı |
optimized | optimize |
help | yardımcı |
and | ve |
project | proje |
needs | ihtiyaçlarını |
users | kullanıcılar |
that | olabilir |
EN As one of the world’s preferred suppliers of fluid conveyance products, we are relentlessly dedicated to helping our customers succeed in a wide range of demanding industries
TR Dünyanın öncelikli akışkan iletimi ürünleri tedarikçilerinden biri olarak, müşterilerimizin pek çok farklı zorlu sektörde başarılı olmalarına yardım etmeye kararlıyız
engelsk | Turkiska |
---|---|
fluid | akışkan |
helping | yardım |
products | ürünleri |
our customers | müşterilerimizin |
to | etmeye |
are | dünyanın |
EN The design dampens pressure spikes in both directions, helping to extend shaft seal life and enhance overall reliability.
TR Tasarım, her iki yöndeki basınç artışlarını azaltır ve şaftın sızdırmazlık ömrünü uzatmaya ve genel güvenilirliği arttırmaya yardımcı olur.
engelsk | Turkiska |
---|---|
helping | yardımcı olur |
pressure | basınç |
design | tasarım |
overall | genel |
and | ve |
to | her |
the | iki |
EN Helping the Planet Breathe Easier
TR Gezegenin Daha Rahat Nefes Almasına Yardımcı Olmak
engelsk | Turkiska |
---|---|
helping | yardımcı olmak |
the | olmak |
EN We’ve been helping couples turn dreams into reality for more than 100 years
TR 100 yılı aşkın zamandır, çiftlerin hayallerini gerçeğe dönüştürmelerine yardımcı oluyoruz
engelsk | Turkiska |
---|---|
years | yıl |
for | aşkın |
Visar 50 av 50 översättningar