TR Bir insani yardım çalışanı olarak Aslı, hem kendisi için temel insani yardım standartlarının ne anlama geldiğini, hem de bu iki günlük eğitimin önemini ve içeriğini anlatıyor.
Преведи "hem kendisi" на енглески језик
Приказује се 50 од 50 превода фразе "hem kendisi" са Турски на енглески језик
Преводи {ссеарцх}
{ссеарцх} на језику {лангфром} може се превести у следеће речи/фразе {лангто}:
| hem | a all an and and the any are as at at the available based be both but by can day first for if in is it it is its like more no not of of the on or our product re single so such such as that the the first their there there are this time to we web will with you you can your |
| kendisi | a and for in in the itself of that the this to |
Превод {ssearch} на Турски од енглески језик
Турски
енглески језик
EN A dedicated humanitarian worker, Aslı talks about what core humanitarian standards mean for her and explains the significance and content of this two-day training.
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| temel | core |
| anlama | mean |
| günlük | day |
| standartları | standards |
TR Bir insani yardım çalışanı olarak Aslı, hem kendisi için temel insani yardım standartlarının ne anlama geldiğini, hem de bu iki günlük eğitimin önemini ve içeriğini anlatıyor.
EN A dedicated humanitarian worker, Aslı talks about what core humanitarian standards mean for her and explains the significance and content of this two-day training.
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| temel | core |
| anlama | mean |
| günlük | day |
| standartları | standards |
TR Bir insani yardım çalışanı olarak Aslı, hem kendisi için temel insani yardım standartlarının ne anlama geldiğini, hem de bu iki günlük eğitimin önemini ve içeriğini anlatıyor.
EN A dedicated humanitarian worker, Aslı talks about what core humanitarian standards mean for her and explains the significance and content of this two-day training.
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| temel | core |
| anlama | mean |
| günlük | day |
| standartları | standards |
TR Comodo Wildcard hem alan adını hem sınırsız alt alan adını tek bir sertifikada güvenceye alarak hem paradan hem yönetimden tasarruf etmeni sağlar.
EN Comodo Wildcard saves you money and management time by securing both your domain and unlimited sub-domains on a single certificate.
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| comodo | comodo |
| wildcard | wildcard |
| sınırsız | unlimited |
| alt | sub |
TR Tamir, hem üretici hem ekonomi hem de geri kalan herkes için iyi bir şeydir.
EN Repair is good for manufacturers, good for the economy, and good for the rest of us.
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| tamir | repair |
| ekonomi | economy |
| iyi | good |
TR Tamir, hem üretici hem ekonomi hem de geri kalan herkes için iyi bir şeydir.
EN Repair is good for manufacturers, good for the economy, and good for the rest of us.
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| tamir | repair |
| ekonomi | economy |
| iyi | good |
TR Çalışmaları bu şekilde koşullu olarak kabul edilen yazarlar, araştırmalarını, makalenin yayınlanmasına etki edecek olan şeyin sonuçların kendisi olmayacağını bilerek yapabilmektedir
EN Armed with this provisional acceptance of their work, authors can perform the research in the knowledge that the results themselves will not determine the article's publication
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| bu | this |
| kabul | acceptance |
| yazarlar | authors |
| makalenin | article |
| edecek | will |
TR Gade, kendisi ve ailesi için pandemi döneminde can suyu olan kısa dönemli...
EN We organize core humanitarian standards (CHS) trainings to increase the...
TR Parmağı kesildiği için işinden ayrılmak zorunda kalan Erhan, günlük işlerde çalışarak kendisi ve ailesi için bir geçim kaynağı sağlamaya çalıştı
EN After he had to leave this work because his finger was cut off, he tried to earn a living for himself and his family by working in daily jobs
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| günlük | daily |
| ailesi | family |
TR Christian Rock, Rock'ın kendisi kadar çeşitli tarzlar, stiller ve akımlar kapsayabilir
EN Christian Rock can span genres, styles and, trends as diverse as Rock itself
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| rock | rock |
| kendisi | itself |
| kadar | as |
| çeşitli | diverse |
| ve | and |
TR Gade, kendisi ve ailesi için pandemi döneminde can suyu olan kısa dönemli istihdam projemiz kapsamında edindiği işte çalışmaya devam ediyor
EN Gade continues to work at the job she got in the scope of our short-term employment project that was a lifeline support for herself and her family during the pandemic
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| gade | gade |
| ailesi | family |
| pandemi | pandemic |
| olan | was |
| kısa | short |
| kapsamında | in the scope of |
TR Gade, kendisi ve ailesi için pandemi döneminde can suyu olan kısa dönemli...
EN Gade continues to work at the job she got in the scope of our short-term...
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| gade | gade |
| kısa | short |
TR Parmağı kesildiği için işinden ayrılmak zorunda kalan Erhan, günlük işlerde çalışarak kendisi ve ailesi için bir geçim kaynağı sağlamaya çalıştı
EN After he had to leave this work because his finger was cut off, he tried to earn a living for himself and his family by working in daily jobs
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| günlük | daily |
| ailesi | family |
TR Gade, kendisi ve ailesi için pandemi döneminde can suyu olan kısa dönemli istihdam projemiz kapsamında edindiği işte çalışmaya devam ediyor
EN Gade continues to work at the job she got in the scope of our short-term employment project that was a lifeline support for herself and her family during the pandemic
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| gade | gade |
| ailesi | family |
| pandemi | pandemic |
| olan | was |
| kısa | short |
| kapsamında | in the scope of |
TR Arkadaşınıza filin kendisi yerine fil resminin kartpostalını göndermek gibi düşünebilirsiniz
EN It’s like sending your friend a postcard of an elephant, instead of a massive live animal
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| gibi | like |
TR Gay0Day'de Düz adam nihayet bizim için yatakta kendisi ile oynuyor
EN Straight guy finally play with himself at bed for us at Gay0Day
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| nihayet | finally |
| bizim | us |
TR Bu kampanya sırasında Phillip, dünyanın dört bir yanındaki binlerce enerjik destekçilerinin kendisi için dünyanın en eşsiz ve güzel yerlerinde fotoğraf çekip MyPostcard aracılığıyla gönderdikleri çok sayıda kartpostal aldı.
EN In the end, Philipp was delighted to receive thousands of postcards from unique and beautiful places all across the world.
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| dünyanın | world |
| güzel | beautiful |
TR Gazeteci Deniz Yücel, Şubat 2017'de Türkiye'de tutuklandığında uzun bir mücadele başladı - kendisi için, akrabaları için, ama aynı zamanda her gün hikayesini takip eden herkes için
EN When journalist Deniz Yücel was arrested in Turkey in February 2017, a long struggle began for him, for his relatives, but also for all those who followed his story every day
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| türkiye | turkey |
| uzun | long |
| takip | followed |
TR Parmağı kesildiği için işinden ayrılmak zorunda kalan Erhan, günlük işlerde çalışarak kendisi ve ailesi için bir geçim kaynağı sağlamaya çalıştı
EN After he had to leave this work because his finger was cut off, he tried to earn a living for himself and his family by working in daily jobs
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| günlük | daily |
| ailesi | family |
TR Gade, kendisi ve ailesi için pandemi döneminde can suyu olan kısa dönemli istihdam projemiz kapsamında edindiği işte çalışmaya devam ediyor
EN Gade continues to work at the job she got in the scope of our short-term employment project that was a lifeline support for herself and her family during the pandemic
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| gade | gade |
| ailesi | family |
| pandemi | pandemic |
| olan | was |
| kısa | short |
| kapsamında | in the scope of |
TR Gade, kendisi ve ailesi için pandemi döneminde can suyu olan kısa dönemli istihdam projemiz kapsamında edindiği işte çalışmaya devam ediyor
EN Gade continues to work at the job she got in the scope of our short-term employment project that was a lifeline support for herself and her family during the pandemic
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| gade | gade |
| ailesi | family |
| pandemi | pandemic |
| olan | was |
| kısa | short |
| kapsamında | in the scope of |
TR Parmağı kesildiği için işinden ayrılmak zorunda kalan Erhan, günlük işlerde çalışarak kendisi ve ailesi için bir geçim kaynağı sağlamaya çalıştı
EN After he had to leave this work because his finger was cut off, he tried to earn a living for himself and his family by working in daily jobs
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| günlük | daily |
| ailesi | family |
TR Gade, kendisi ve ailesi için pandemi döneminde can suyu olan kısa dönemli...
EN Gade continues to work at the job she got in the scope of our short-term...
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| gade | gade |
| kısa | short |
TR Lambda, özel olayların bakımını istemcide yapmak yerine bunları kendisi işler ve istemci platformu farklılıklarından etkilenmemenize, pil tüketimini azaltmanıza ve güncellemelerin daha kolay gerçekleştirilmesine yardımcı olur.
EN Lambda processes custom events instead of servicing these on the client, helping you avoid client platform variations, reduce battery drain, and enable easier updates.
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| lambda | lambda |
| özel | custom |
| istemci | client |
| platformu | platform |
| pil | battery |
| olayları | events |
TR Atamanın kendisi atanan değerle değerlendirilir, bu örnekte bu 5'tir
EN The assignment itself evaluates to the assigned value, in this case 5
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| bu | this |
TR Sakairi, “Mimar bir alanı net bir niyetle tasarlasa bile, tasarımın kendisi tüm fikri müşteriye ulaştırmaya yetmez” diyor
EN “Even if the architect designs a space with a clear intent, the design itself isn’t enough to convey the entire idea to the client,” Sakairi says
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| mimar | architect |
| alanı | space |
| net | clear |
| tüm | entire |
| fikri | idea |
| diyor | says |
| tasarımı | design |
TR Türk savunma sanayisi, hareketli kara ve deniz araçlarına kendisi iniş-kalkış yapabilen, bataryası personelin?
EN The Turkish defence industry is preparing the mini unmanned aerial vehicle ARIKUŞU, capable?
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| türk | turkish |
| savunma | defence |
| kendisi | the |
TR Ayrıca dijitalleşen dünyada üretim sektörünün, makinelerin kendisi yerine kullanım hakkını ürün olarak sunmaya başlaması gerek.
EN Furthermore, in the digitalised world industry has to change over to selling the function rather than the machine.
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| üretim | industry |
TR Üretici, ürününü bu şeilde işaretleyip işaretlemeyeceğine kendisi karar veriyor
EN Manufacturers themselves decide whether to label their product in this way
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| bu | this |
| karar | decide |
TR Kendisi, her fırsatta ve bilumum halk festivallerinde mutlaka varlığını gösteriyor – hatta bir heykeli bile var: barlar ve meyhaneler mahallesi Alt-Sachsenhausen’daki Klapper Sokağı’nda bulunan bir çeşme
EN She is represented at all kinds of occasions and local festivals – even a monument was erected to her: a fountain in Klappergasse in the pub district of Alt-Sachsenhausen
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| her | all |
TR Ve nihayet sanat dalı da, guguklu saati kendisi için keşfetti: Offenburglu sanatçı Stefan Strumbel örneğin memleket kavramını sorgulamak için saatin soyut versiyonlarını tasarımlıyor
EN Finally, art has also discovered the cuckoo clock: Offenburg artist Stefan Strumbel, for example, designs abstract timepieces that question what we mean by the concept of home
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| nihayet | finally |
| sanat | art |
| da | also |
| sanatçı | artist |
| soyut | abstract |
TR Hepimizi etkisi altına alan bir virüsü hiçbir ülke tek başına yenemez. Almanya dahil hiçbir ülke, dostları ve komşuları güvende olmadığı sürece kendisi de güvende olamaz.
EN A virus that affects us all cannot be defeated by one country alone. No country, not even Germany, can be safe from the virus if its friends and neighbours are not protected too.
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| hiçbir | no |
| ülke | country |
| almanya | germany |
| dahil | even |
TR Veteriner olan babasıyla birlikte Rheinland bölgesinde pek çok çiftliği ziyaret etmiş, daha sonra kendisi de Münih’te veterinerlik öğrenimi görmüş ve nihayetinde Gießen’de mikrobiyoloji öğrenimine yönelmiş
EN He used to drive from farm to farm in the Rhineland with his father, who was a vet, and later studied veterinary medicine in Munich before focusing on microbiology in Giessen
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| kendisi | the |
| münih | munich |
| ve | and |
TR Isabel Schellinger, Almanya’daki önde gelen genç araştırmacılardan biri. Alman bir baba ve İranlı bir annenin kızı olan doktor, daha şimdiden sayısız, uluslararası ödülün sahibi, kendisi aynı zamanda bir start-up da kurdu.
EN Isabel Schellinger is one of Germany’s outstanding young researchers. A doctor and the daughter of a German and an Iranian, she has already won several awards, some of them international, and has founded a start-up.
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| genç | young |
| şimdiden | already |
| uluslararası | international |
TR Koronavirüs hakkındaki sahte haberler, neredeyse virüsün kendisi kadar hızlı yayılıyor. Almanya bununla nasıl başa çıkıyor?
EN Fake news about coronavirus is spreading almost as fast as the virus itself. How Germany is tackling the problem.
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| koronavirüs | coronavirus |
| hakkındaki | about |
| sahte | fake |
| haberler | news |
| neredeyse | almost |
| hızlı | fast |
| almanya | germany |
TR Suriyeli bir büfe, Arap bir süpermarket, bir mülteci barınma evi: Kassar pek çok yerde duruyor ve Sonnen Bulvarı’nın kendisi ve diğer Suriyeliler için ne kadar önemli olduğunu açıklıyor
EN A Syrian snack bar, an Arab supermarket, a refugee hostel: Hamdi stops at countless places and explains to us how important Sonnenallee is for him and his compatriots
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| suriyeli | syrian |
| mülteci | refugee |
| önemli | important |
| olduğunu | is |
TR Birliğin kendisi, yeni üye ülkelerdeki vatandaşlara yakınlık göstermek zorunda.
EN The union itself needs to demonstrate more goodwill towards the citizens from new member states.
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| yeni | new |
| üye | member |
TR Birliğin kendisi, yeni üye ülkelerin vatandaşlarına yakınlık göstermek ve yeni, bütünlük sağlayıcı ve anlaşılır bir dilde konuşmak zorundadır
EN The union itself needs to demonstrate more goodwill towards the new member states, and to start speaking with a new, inclusive and understandable language
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| üye | member |
TR Sonuç olarak, çarkı durur ve ibrenin göstereceği belirli bir sayı ve renkle bir sektör kazanır ve sektörün kendisi ışıklandırılır.
EN Afterward, the wheel stops, and one sector with a certain number and color, wins, which is indicated by the pointer and additionally highlighted.
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| sektör | sector |
TR Sakairi, “Mimar bir alanı net bir niyetle tasarlasa bile, tasarımın kendisi tüm fikri müşteriye ulaştırmaya yetmez” diyor
EN “Even if the architect designs a space with a clear intent, the design itself isn’t enough to convey the entire idea to the client,” Sakairi says
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| mimar | architect |
| alanı | space |
| net | clear |
| tüm | entire |
| fikri | idea |
| diyor | says |
| tasarımı | design |
TR Facebook'un kendisi, Instagram, Facebook Messenger ve Audience Network dahil olmak üzere Facebook ailesi içindeki yerleşimlerde reklamlar oluşturun, başlatın ve yönetin.
EN Create, launch, and manage ads on placements within the Facebook family, including Facebook itself, Instagram, Facebook Messenger, and the Audience Network.
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| ve | and |
| network | network |
| ailesi | family |
| reklamlar | ads |
| oluşturun | create |
| yönetin | manage |
TR Bir web sitesi denetimi gerçekleştirirken dikkat etmeniz gereken başlıca hususlar arasında potansiyel müşteri oluşturma süreci (CTA'larla birlikte), sitenizin tasarımı ve kullanıcı deneyimi ile içeriğin kendisi yer alır.
EN Some of the major concerns that you should look out for when conducting a website audit include the lead generation process (along with CTAs), your site’s design and UX, and the content itself.
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| denetimi | audit |
| süreci | process |
| sitenizin | your site |
| tasarımı | design |
TR Arama motorunun kendisi yerine ücretsiz bir SERP kontrol aracı kullanmak istemenizin ana nedeni, aramanın nasıl yapılacağı konusunda çok daha fazla seçeneğe sahip olmanızdır
EN The main reason why you may wish to use a free SERP checker tool instead of the search engine itself is that you’ll have a lot more options as to how the search is conducted
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| ücretsiz | free |
| kontrol | checker |
| aracı | tool |
| ana | main |
TR "Gaudi'nin sanat eserlerinden biri daha.Şehrin simgelerindendir kendisi mutlaka görülmesi gerekir.Gündüzde güzel fakat gece ışıklı halini görmeniz tavsiye edilir."
EN "One of Gaudi's best masterpieces at the very heart of Barcelona city center. Well designed videoguide app helps you understand Gaudi's insights and visualise the connections he made with mother nature"
TR Christian Rock, Rock'ın kendisi kadar çeşitli tarzlar, stiller ve akımlar kapsayabilir
EN Christian Rock can span genres, styles and, trends as diverse as Rock itself
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| rock | rock |
| kendisi | itself |
| kadar | as |
| çeşitli | diverse |
| ve | and |
TR Günleri saymanın sadece başka bir araç olduğunu hatırlıyoruz - bu ayıklığın kendisi değil
EN We remember that counting days is just another tool—it is not sobriety itself
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| başka | another |
| araç | tool |
TR Bir internet ve teknoloji bağımlısına yakınsanız, bu durumun yalnızca bağımlının kendisi için değil, etrafındakiler için de neden olabileceği zorluk ve acının muhtemelen zaten farkındasınızdır
EN If you are close to an internet and technology addict, you are likely already aware of the difficulty and pain that this condition can cause, not only for the addict themselves, but for those around them as well
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| internet | internet |
| teknoloji | technology |
| zorluk | difficulty |
| muhtemelen | likely |
| zaten | already |
TR Cloudflare, hem kimlikten hem de uygulamadan bağımsızdır ve herhangi bir uygulamayı, SaaS'i, bulutu veya şirket içi altyapınızı tercih ettiğiniz kimlik sağlayıcısıyla korumanıza olanak tanır.
EN Cloudflare is both identity and application agnostic, allowing you to protect any application, SaaS, cloud, or on-premises with your preferred identity provider.
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| cloudflare | cloudflare |
| saas | saas |
| bulutu | cloud |
| tercih | preferred |
| kimlik | identity |
| sağlayıcısı | provider |
TR ErişilebilirVeriler depolansa ve korunsa bile, bu, otomatik olarak erişilebilir durumda oldukları anlamına gelmez. Hem araştırmacılar hem de makineler meta analiz veya diğer yeniden kullanım türleri için verilere erişmek isteyebilir.
EN AccessibleEven when data is stored and preserved, this does not necessarily mean it is automatically accessible. Both researchers and machines may want to access the data, for example, for meta-analyses or other kinds of re-use.
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| erişilebilir | accessible |
| araştırmacılar | researchers |
| meta | meta |
| analiz | analyses |
| veya | or |
| diğer | other |
| kullanım | use |
| verilere | data |
TR Elsevier güvenilir içeriğin hem uzmanlar hem de daha geniş kitlelere iletilmesi ve tercüme edilmesini sağlayarak bu süreçte rol oynamaktadır
EN Elsevier plays a role in this process by making sure that trusted content is communicated and translated for both specialized and broad audiences
| Турски | енглески језик |
|---|---|
| elsevier | elsevier |
| güvenilir | trusted |
| geniş | broad |
| bu | this |
| rol | role |
Приказује се 50 од 50 превода
Слични преводи
hem kendisi kendisi kendisi ve ailesi işlerde çalışarak kendisi neredeyse virüsün kendisi birliğin kendisi arkadaşınıza filin kendisi şeyin sonuçların kendisi atamanın kendisi atanan sektörün kendisi arama motorunun kendisi facebook un kendisi tasarımın kendisi tüm yazarın kendisi tarafından kendisi için değil neredeyse virüsün kendisi guguklu saati kendisi daha sonra kendisi kendisi de kendisi ve diğer kendisi aynı zamanda hem içerik hem hem sosyal hem hem tablet hem hem uzun hem hem yerel hem hem kullanicilar hem hem küçük hem hem web hem hem fiziksel hem hem başlığını hem hem ses hem hem içerik hem hem küçük hem hem baÅŸlığını hem hem iç hem hem int hem hem mac hem hem sorgular hem hem kadın hem hem yeni hem hem abd hem hem kumar hem hem anot hem hem bulutta hem hem üretici hem hem pirinç hem hem blog hem hem araştırmacılar hem hem yaklaşan hem
Јапански
Арап
Вијетнамски
Дутцх
Индонежански
Италијан
Кинески
Немачки
Португуесе
Пољски
Руски
Тхаи
Француски
Шведски
Шпански
енглески језик
корејски