TR Size kolaylık sağlamak için biz resursun hafif ve geniş sürümünü hazırladık ki, orada çok sayıda ek bilgiler gösterilir.
TR Size kolaylık sağlamak için biz resursun hafif ve geniş sürümünü hazırladık ki, orada çok sayıda ek bilgiler gösterilir.
EN For your convenience, we have set up two versions of our website: light and extended (for displaying additional information).
Turški | angleščina |
---|---|
kolaylık | convenience |
hafif | light |
ek | additional |
bilgiler | information |
TR Bazı e-atıklar deniz aşırı ülkelere, orada yakılıp çocuklar tarafından hurda olarak toplanılsın diye gönderilir
EN Some e-waste is shipped overseas, where it is burned for scrap by kids in junkyards
Turški | angleščina |
---|---|
bazı | some |
çocuklar | kids |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Sara Beth Bareilles, 1979’da Kaliforniya’da dünyaya geldi. Lise yıllarında şarkılar yazan Sara’nın müzik hayatı üniversite öğrenimi için UCLA’e gitmesiyle başladı. Sanatçı, orada Awaken … Devamını oku
EN Sara Beth Bareilles (born December 7, 1979) is a Grammy-winning American singer-songwriter, pianist, Broadway composer, actress, and TV producer and writer. Bareilles was born and raised in… read more
Turški | angleščina |
---|---|
devamını | more |
oku | read |
TR Bana acı çektirmek için değil, hayatımı nasıl yaşayacağım konusunda bana rehberlik etmek için orada olan hislerimi hissedebiliyorum
EN I can feel my feelings, which it turns out are not there to make me suffer, but to guide me in how to live my life
Turški | angleščina |
---|---|
değil | not |
rehberlik | guide |
orada | there |
olan | are |
hayatı | life |
TR En önemlisi, bir ekrana bağlı olmadığımda daha canlı, orada, vücudumda ve dünyada kendimi daha canlı hissediyorum.
EN Most importantly, I feel more alive, present, there in my body and in the world when I?m not glued to a screen.
Turški | angleščina |
---|---|
canlı | alive |
orada | there |
dünyada | in the world |
TR Kocamın arkadaşlarından biri Akçakale’ye taşınmamızı ve orada bir pamuk çiftliğinde çalışmamızı önerdi
EN One of my husband’s friends suggested that we move to Akçakale and work in a cotton field there
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
pamuk | cotton |
TR Kocamın arkadaşlarından biri Akçakale’ye taşınmamızı ve orada bir pamuk çiftliğinde çalışmamızı önerdi
EN One of my husband’s friends suggested that we move to Akçakale and work in a cotton field there
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
pamuk | cotton |
TR Gay0Day'de Sıcak okul gay çocuk Seks ilk zaman ben izin bu otur orada için bir bit ve ne zaman ben yaptı çek kapalı
EN Hot school gay boy sex first time I let it sit there for a bit, and when I did pull off at Gay0Day
Turški | angleščina |
---|---|
gay | gay |
sıcak | hot |
okul | school |
çocuk | boy |
seks | sex |
zaman | time |
orada | there |
bit | bit |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Bu yöntemi kullanarak, tetikleyicilerin koşullarını transfer edilen koşullar ile değiştirebilirsiniz. Bu tür bir nesnenin örneğini, kanal ayarlarınızda tetikleyiciler bölümünde bulabilirsiniz, orada JSON yapısı düğmesine basın.
EN Using this method you can replace the triggers' rules by transferred object. You can get an example of such object in our admin panel in the Triggers section, just press JSON structure button there.
Turški | angleščina |
---|---|
yöntemi | method |
orada | there |
json | json |
yapısı | structure |
düğmesine | button |
basın | press |
TR Kocamın arkadaşlarından biri Akçakale’ye taşınmamızı ve orada bir pamuk çiftliğinde çalışmamızı önerdi
EN One of my husband’s friends suggested that we move to Akçakale and work in a cotton field there
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
pamuk | cotton |
TR Kocamın arkadaşlarından biri Akçakale’ye taşınmamızı ve orada bir pamuk çiftliğinde çalışmamızı önerdi
EN One of my husband’s friends suggested that we move to Akçakale and work in a cotton field there
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
pamuk | cotton |
TR HIA, AWS müşterilerinin verileri Alberta veya Kanada dışına aktarmasını veya orada depolamasını yasaklıyor mu?
EN Does HIA prohibit an AWS customer from having data in transit or at rest outside of Alberta or outside of Canada?
Turški | angleščina |
---|---|
hia | hia |
aws | aws |
verileri | data |
alberta | alberta |
veya | or |
kanada | canada |
ın | of |
TR Verileri Alberta veya Kanada dışına aktarmanın veya orada depolamanın HIA kapsamındaki güvenlik ve gizlilik yükümlülüklerine uygun olup olmadığına karar vermek müşterilerin sorumluluğundadır.
EN It is the responsibility of each customer to determine whether transferring and storing data outside of Alberta or outside of Canada satisfies their security and privacy obligations under HIA.
Turški | angleščina |
---|---|
verileri | data |
alberta | alberta |
veya | or |
kanada | canada |
hia | hia |
ve | and |
olup | whether |
müşterilerin | customer |
ın | of |
TR PHIPA, AWS müşterilerinin verileri Ontario veya Kanada dışına aktarmasını veya orada depolamasını yasaklıyor mu?
EN Does PHIPA prohibit an AWS customer from having data in transit or at rest outside of Ontario or outside of Canada?
Turški | angleščina |
---|---|
aws | aws |
verileri | data |
ontario | ontario |
veya | or |
kanada | canada |
ın | of |
TR Genel anlamda PHIPA’da bir kişinin veya kuruluşun verileri Ontario ya da Kanada dışına aktarmasını veya orada depolamasını kısıtlayan bir gereksinim yoktur
EN Generally speaking there is no requirement in PHIPA that specifically limits the ability of a person or organization from transferring or storing data outside of Ontario or Canada
Turški | angleščina |
---|---|
genel | generally |
veya | or |
verileri | data |
ontario | ontario |
kanada | canada |
orada | there |
TR Verileri Kanada dışına aktarmanın veya orada depolamanın güvenlik yükümlülüklerine uygun olup olmadığına karar vermek müşterilerin sorumluluğundadır.
EN It is the responsibility of each customer to determine whether transferring and storing data outside of Canada satisfies its security obligations.
Turški | angleščina |
---|---|
verileri | data |
kanada | canada |
güvenlik | security |
olup | whether |
müşterilerin | customer |
ın | of |
TR Bazı e-atıklar deniz aşırı ülkelere, orada yakılıp çocuklar tarafından hurda olarak toplanılsın diye gönderilir
EN Some e-waste is shipped overseas, where it is burned for scrap by kids in junkyards
Turški | angleščina |
---|---|
bazı | some |
çocuklar | kids |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada birçok lüks otellerinden birinde kalıyorsanız, otel resepsiyonu ile rezervasyon kaçının
EN If you?re staying in one of the many luxurious hotels there, avoid booking with the hotel reception
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
lüks | luxurious |
birinde | in one |
rezervasyon | booking |
kaçının | avoid |
TR 1996’da Bonn’da BM bayrağı göndere çekildi. Orada bulunanlar arasında; Federal Çevre Bakanı Angela Merkel, Kalkınma Bakanı Carl-Dieter Spranger, BM Genel Sekreteri Boutros Boutros-Ghali ve Dışişleri Bakanı Klaus Kinkel
EN In 1996 the UN flag was hoisted in Bonn. Present were the Environment Minister Angela Merkel, Development Minister Carl-Dieter Spranger, UN Secretary General Boutros Boutros-Ghali and Foreign Minister Klaus Kinkel
Turški | angleščina |
---|---|
angela | angela |
merkel | merkel |
kalkınma | development |
genel | general |
klaus | klaus |
TR Karsch, korona pandemisi koşullarında Olimpiyatların ne kadar faydalı olduğunu konusunda tereddütleri olsa da şunu söylüyor: “Orada bir olimpiyat ruhu olacağını düşünüyorum
EN Although Karsch mulls over how meaningful the Olympic Games are in the face of the coronavirus pandemic, she says: “I believe there’ll be an Olympic spirit
Turški | angleščina |
---|---|
pandemisi | pandemic |
orada | there |
TR Bu sefer Harting yok, ama Jasinski ve fırlatılmayı bekleyen diskler orada olacak: Yanında genellikle iki tanesini bulunduruyor; biri sarı, biri siyah, birinin kenarı biraz daha pürüzlü
EN Harting is not taking part this time, but Jasinski will be there with his discuses: normally he takes two with him – a yellow one and a black one, one with a slightly rougher edge
Turški | angleščina |
---|---|
bu | this |
yok | not |
ve | and |
orada | there |
sarı | yellow |
siyah | black |
biraz | slightly |
TR Orada endüstri ve konstrüksiyon teknikerliği meslek eğitimi alıyorlar
EN They are completing their education as industrial and construction mechanics
Turški | angleščina |
---|---|
ve | and |
eğitimi | education |
TR Bir kısa mesaj ya da bir telefon yetiyor; çocukların ihtiyaç duydukları an, anne-babalar hemen orada bitiveriyorlar
EN A text message or phone call is all it takes for parents to be there if their children need them
Turški | angleščina |
---|---|
mesaj | message |
telefon | phone |
ihtiyaç | need |
orada | there |
TR Elde kent haritası, Leipzig caddelerinde oradan orada dolaşmanın, sightseeing’in farklı bir hali yaşanıyor: Bankalar, kafeler, okullar ve galeriler okuma etkinliklerine ve sergilere davet ediyor
EN With map in hand, visitors can enjoy a different kind of sightseeing tour: banks, coffee bars, schools and galleries invite the general public to readings and exhibitions
Turški | angleščina |
---|---|
haritası | map |
farklı | different |
bankalar | banks |
okullar | schools |
davet | invite |
TR Bulgaristan’da kesinlikle giyip „Anzug“ ofise gitmemen gerekir, çünkü orada bu kelime “takım elbise“ değil, “eşofman” anlamına gelir.
EN And under no circumstances should you venture into an office in Bulgaria in an Anzug, because rather than denoting a stylish suit, it means a plain tracksuit.
Turški | angleščina |
---|---|
gerekir | should |
kelime | than |
değil | no |
anlamına | means |
TR Şu anda orada yapılan bir araştırmanın, alınan önlemlerden hangilerinin yararlı olduğunu ortaya koyması bekleniyor
EN A study is now to be carried out there to find out which of the measures taken are useful
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
yararlı | useful |
olduğunu | is |
TR “Orada bir seyyar revirle köylere ve kasabalara gidiyorduk” diye anlatıyor.
EN “We drove a mobile medical unit around the villages and small towns there”, she explains.
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
TR Çünkü orada yapıcılar ve kullanıcılar birbirilerinin çok yakınındalar
EN That is because its makers and users are very close together
Turški | angleščina |
---|---|
ve | and |
kullanıcılar | users |
TR Burası gerçi ulusal park dahilinde değil ama benim için her şey orada başladı.
EN It’s not in the national park, but that’s where it all started for me.
Turški | angleščina |
---|---|
park | park |
değil | not |
benim | me |
başladı | started |
TR Brüksel’e giderken orada kısa bir mola vermeyi seviyorum.“
EN When I’m on my way to Brussels, I like to stop off there.”
Turški | angleščina |
---|---|
brüksel | brussels |
orada | there |
TR Akeel Sandouk, 1990’da Suriye’de doğdu, 2012’de değişim öğrencisi olarak Leipzig’e geldi ve orada üniversitede ve bir danışmanlık firmasında çalışıyor.
EN Akeel Sandou, was born in 1990 in Syria. He came to Leipzig as an exchange student in 2012 and works there at the university and in a consulting company.
Turški | angleščina |
---|---|
suriye | syria |
değişim | exchange |
leipzig | leipzig |
geldi | came |
orada | there |
danışmanlık | consulting |
çalışıyor | works |
TR Denizde kurtarılan mülteciler böylelikle Avrupa’ya hiç gelmeyecek, mültecilere yardım kuruluşu UNHCR kimlerin korunmaya ihtiyacı olduğu konusunda orada karar verecektir
EN Refugees rescued from distress at sea would not even come to Europe; instead, the refugee relief agency UNHCR would decide on the spot who is in need of protection
Turški | angleščina |
---|---|
mülteciler | refugees |
avrupa | europe |
hiç | not |
ihtiyacı | need |
olduğu | is |
karar | decide |
TR İki ülke daha önce orada kaydedilmiş ama Almanya’ya gitmeye teşebbüs etmiş ilticacıları geri kabul edecekler.
EN The latter two states will readmit asylum seekers who are already registered there, but have tried to travel to Germany.
Turški | angleščina |
---|---|
orada | there |
almanya | germany |
TR Size kolaylık sağlamak için biz resursun hafif ve geniş sürümünü hazırladık ki, orada çok sayıda ek bilgiler gösterilir.
EN For your convenience, we have set up two versions of our website: light and extended (for displaying additional information).
Turški | angleščina |
---|---|
kolaylık | convenience |
hafif | light |
ek | additional |
bilgiler | information |
TR Sitenizin bugün ilk sayfada olması, sonsuza kadar orada kalacağı anlamına gelmez
EN Just because your site is on the first page today doesn't mean that it will stay there forever
Turški | angleščina |
---|---|
sitenizin | your site |
bugün | today |
ilk | first |
sayfada | page |
kadar | on |
orada | there |
anlamına | mean |
TR PDF'lerinize ek açıklamalar ve ek resimler ekleyin. Veya bu verileri Google Data Studio'ya entegre edin ve orada özel raporlar ve gösterge panelleri oluşturun.
EN Add your annotations and additional images to your PDFs. Or, integrate this data into Google Data Studio and create custom reports and dashboards from there.
Turški | angleščina |
---|---|
pdfs | |
ve | and |
resimler | images |
veya | or |
bu | this |
studio | studio |
entegre | integrate |
orada | there |
özel | custom |
oluşturun | create |
TR Sara Beth Bareilles, 1979’da Kaliforniya’da dünyaya geldi. Lise yıllarında şarkılar yazan Sara’nın müzik hayatı üniversite öğrenimi için UCLA’e gitmesiyle başladı. Sanatçı, orada Awaken … Devamını oku
EN Sara Beth Bareilles (born December 7, 1979) is a Grammy-winning American singer-songwriter, pianist, Broadway composer, actress, and TV producer and writer. Bareilles was born and raised in… read more
Turški | angleščina |
---|---|
devamını | more |
oku | read |
Prikaz 50 od 50 prevodov