TR "Tarafsızlık kavramı başlangıç noktasını makul bir istekten alıyor: ağa adil kullanıcı erişimi, adil şartlarla ve adil bir fiyata
"adil ve şeffaf" v Turški je mogoče prevesti v naslednjih angleščina besed/besednih zvez:
adil | fair that |
şeffaf | transparent |
TR "Tarafsızlık kavramı başlangıç noktasını makul bir istekten alıyor: ağa adil kullanıcı erişimi, adil şartlarla ve adil bir fiyata
EN “The neutrality concept takes as its starting point a reasonable desire: fair user access to the network, on fair terms, and at a fair price
Turški | angleščina |
---|---|
kavramı | concept |
başlangıç | starting |
makul | reasonable |
adil | fair |
kullanıcı | user |
erişimi | access |
fiyata | price |
TR "Tarafsızlık kavramı başlangıç noktasını makul bir istekten alıyor: ağa adil kullanıcı erişimi, adil şartlarla ve adil bir fiyata
EN “The neutrality concept takes as its starting point a reasonable desire: fair user access to the network, on fair terms, and at a fair price
Turški | angleščina |
---|---|
kavramı | concept |
başlangıç | starting |
makul | reasonable |
adil | fair |
kullanıcı | user |
erişimi | access |
fiyata | price |
TR Katılım hakkı bir yandan demokratik sistemlerin vazgeçilmezi olarak seçme ve seçilme hakkını ifade eder. Bu haliyle katılım hakkı düzenli aralıklarla tekrarlanan, özgür, adil ve şeffaf seçimleri ifade eder.
EN On one hand, the right to participation implies the right to vote and be elected as an integral part of democratic systems. In this respect, it stands for free, fair, and transparent elections organized periodically at certain time intervals.
Turški | angleščina |
---|---|
katılım | participation |
demokratik | democratic |
bu | this |
düzenli | organized |
özgür | free |
adil | fair |
şeffaf | transparent |
TR Katılım hakkı bir yandan demokratik sistemlerin vazgeçilmezi olarak seçme ve seçilme hakkını ifade eder. Bu haliyle katılım hakkı düzenli aralıklarla tekrarlanan, özgür, adil ve şeffaf seçimleri ifade eder.
EN On one hand, the right to participation implies the right to vote and be elected as an integral part of democratic systems. In this respect, it stands for free, fair, and transparent elections organized periodically at certain time intervals.
Turški | angleščina |
---|---|
katılım | participation |
demokratik | democratic |
bu | this |
düzenli | organized |
özgür | free |
adil | fair |
şeffaf | transparent |
TR Emniyet uygulamalarının yönetimi etkinliği ve sürdürülebilirliği için yönetim olarak adil, şeffaf ve pozitif iş atmosferi kültürünün oluşturulması
EN Promoting fair, transparent and positive work culture as top management for the administration, effectiveness and maintainability of safety applications.
Turški | angleščina |
---|---|
emniyet | safety |
adil | fair |
şeffaf | transparent |
pozitif | positive |
TR Ancak çoğu platformda şeffaf ve adil bir ödeme sistemi vardır.
EN But most platforms also have a transparent and fair payment system.
Turški | angleščina |
---|---|
çoğu | most |
şeffaf | transparent |
adil | fair |
ödeme | payment |
sistemi | system |
vardır | have |
TR Şeffaf olun: Bizimle ilişkiniz konusunda şeffaf olmanız gerekir.
EN Be transparent: You must be transparent about your relationship with Us.
TR Elsevier akademik yayıncılığın mümkün olduğunca adil ve önyargısız olması gerektiğine inanmaktadır
EN Elsevier considers it vital that academic publishing is as fair and unbiased as possible
Turški | angleščina |
---|---|
elsevier | elsevier |
akademik | academic |
adil | fair |
ve | and |
TR Semrush 2008'de, küçük bir grup SEO ve IT Uzmanının çevrimiçi rekabeti herkes için eşit şartlarda, adil ve transparan hale getirme gibi tek bir amaçla bir araya gelmesiyle başladı
EN Back in 2008, Semrush started as a small group of SEO and IT specialists united by one mission — to make online competition fair and transparent, with equal opportunities for everyone
Turški | angleščina |
---|---|
semrush | semrush |
küçük | small |
grup | group |
seo | seo |
it | it |
çevrimiçi | online |
rekabeti | competition |
eşit | equal |
adil | fair |
başladı | started |
TR Sepeti destekle doldurun, adil ve eşit bir dünyaya destekar olun!
EN Fill the basket with support, support a just and equal world!
Turški | angleščina |
---|---|
doldurun | fill |
eşit | equal |
TR Tedarikçilerimizle ilişkilerimizde ayrım göz etmiyor, adil rekabet ortamı içerisinde hareket edebilmelerini sağlıyoruz
EN We do not discriminate between our suppliers in our relationships and ensure they can act in fair competition environment
Turški | angleščina |
---|---|
adil | fair |
rekabet | competition |
içerisinde | in |
TR Hayata Destek Derneği, bir insani yardım aktörü olarak, adil ve etik satınalma ve iş uygulamalarını teşvik eder
EN Support to Life encourages fair and ethical procurement and business applications as a humanitarian actor
Turški | angleščina |
---|---|
adil | fair |
etik | ethical |
uygulamaları | applications |
TR Control Union sosyal ve adil ticaret standardı, CU Fair Choice; insani, sosyal, çevresel ve ekonomik prensipler geliştirmeye dayanır.
EN The Control Union social and fair trade standard - CU Fair Choice - is based on the development of human, social, environmental and economic principles.
Turški | angleščina |
---|---|
control | control |
union | union |
sosyal | social |
ve | and |
adil | fair |
ticaret | trade |
standardı | standard |
çevresel | environmental |
ekonomik | economic |
geliştirmeye | development |
TR Adil Ticaret ve yönetim sistemleri (isteğe bağlı).
EN Fair Trade and management systems (optional).
Turški | angleščina |
---|---|
adil | fair |
ticaret | trade |
ve | and |
yönetim | management |
sistemleri | systems |
isteğe | optional |
TR Adil oyna ve topluluğa saygı göster
EN Play nice and respect the community
Turški | angleščina |
---|---|
ve | and |
saygı | respect |
TR Ayrıntılı bir Kabul Edilebilir Kullanım Politikamız vardır, ancak aynı Topluluk Kuralları gibi birkaç oldukça basit temele dayanır: Adil oyna, topluluğun diğer üyelerine saygı göster ve sağduyunu kullan
EN We have a detailed Acceptable Use policy, but much like the Community Guidelines they boil down into a few fairly simple concepts: play nicely, respect other members of the community and use common sense
Turški | angleščina |
---|---|
ayrıntılı | detailed |
vardır | have |
kuralları | guidelines |
basit | simple |
diğer | other |
TR Birinin adil oynamadığını düşündüğümüzde, kurallar doğrultusunda söz konusu kullanıcıyı tamamen kendi takdirimize bağlı olarak yasaklama hakkına sahibiz
EN If we believe someone isn’t playing fairly and within the spirit of the guidelines then we’re entitled to ban that user at our sole discretion
TR Golden Frog'da bizler özgür ve açık bir internet için ve rekabet edilebilir İnternet erişimi sağlayan altyapılara adil erişim için mücadele ediyoruz
EN At Golden Frog we are fighting for a free and open Internet, and for fair access to the infrastructure that could support competitive Internet access
Turški | angleščina |
---|---|
golden | golden |
frog | frog |
internet | internet |
adil | fair |
TR MagicBrowse , bir işletmenin sahip olabileceği en adil haksız avantajdır! Size ziyaretçi ekranınızın bir görünümünü vererek, daha fazla anlaşma yapabilir ve daha fazla destek talebini çözebilirsiniz.
EN MagicBrowse is the fairest unfair advantage a business can have! By giving you a view of your visitor’s screen, you’ll be able to close more deals and resolve more support tickets.
Turški | angleščina |
---|---|
size | you |
ziyaretçi | visitor |
yapabilir | can |
destek | support |
TR Aion, kitlelerin Blockchain teknolojisinden faydalanmalarına yardım ederek dünyanın daha adil ve tarafsız bir İnternete ulaşmasına katkıda bulunmayı amaçlar
EN Aion aims to help transition the world to a fair and equitable internet by helping the masses leverage blockchain technology
Turški | angleščina |
---|---|
blockchain | blockchain |
dünyanın | world |
adil | fair |
TR Nebulas, herkesin merkeziyetsiz işbirliğinden adil şekilde değer kazanmasını amaçlar.
EN They are building a decentralized autonomous organization (DAO) to handle complex data networks that fully embrace communities, decentralization and autonomy.
Turški | angleščina |
---|---|
merkeziyetsiz | decentralized |
TR Tedarikçilerimizle ilişkilerimizde ayrım göz etmiyor, adil rekabet ortamı içerisinde hareket edebilmelerini sağlıyoruz
EN We do not discriminate between our suppliers in our relationships and ensure they can act in fair competition environment
Turški | angleščina |
---|---|
adil | fair |
rekabet | competition |
içerisinde | in |
TR Hayata Destek Derneği, bir insani yardım aktörü olarak, adil ve etik satınalma ve iş uygulamalarını teşvik eder
EN Support to Life encourages fair and ethical procurement and business applications as a humanitarian actor
Turški | angleščina |
---|---|
adil | fair |
etik | ethical |
uygulamaları | applications |
TR Sepeti destekle doldurun, adil ve eşit bir dünyaya destekar olun!
EN Fill the basket with support, support a just and equal world!
Turški | angleščina |
---|---|
doldurun | fill |
eşit | equal |
TR Güvenli ve Adil Finansal Servisler
EN POWER SECURE & FAIR FINANCIAL SERVICES
Turški | angleščina |
---|---|
güvenli | secure |
adil | fair |
finansal | financial |
servisler | services |
TR Servis sağlayıcılarının adil karar vermesini ve kişisel bilgilere erişmeden güvenli işlemler yapmasını güvence altına alın.
EN Ensure lenders only use fair criteria to make decisions and securely verify relevant information without accessing private user data.
Turški | angleščina |
---|---|
adil | fair |
karar | decisions |
ve | and |
kişisel | private |
güvenli | securely |
TR Kaynaklar ve sürdürülebilirlikle ilgili güncel bilgiler ve araştırma yazıları:doğal kaynaklar, geri dönüşüm, adil ticaret
EN Raw materials, recycling and fair trade. Current information and background on resources and sustainability
Turški | angleščina |
---|---|
kaynaklar | resources |
ve | and |
güncel | current |
bilgiler | information |
adil | fair |
ticaret | trade |
TR O, dünyayı daha sürdürülebilir kılmak için kendi etki alanını kullanıyor: Influencer Bina Nöhr, adil modanın ne kadar çekici olabileceğini gösteriyor.
EN She uses her outreach to promote sustainability in the world: Influencer Bina Nöhr shows how attractive fair trade fashion can be.
Turški | angleščina |
---|---|
sürdürülebilir | sustainability |
kullanıyor | uses |
adil | fair |
çekici | attractive |
TR Yüksek nitelikli, adil ve sosyal açıdan güvenli - bunlar, Alman istihdam piyasasının talepleri
EN Highly qualified, fair and socially secured – these are the goals of the German employment market
Turški | angleščina |
---|---|
yüksek | highly |
nitelikli | qualified |
adil | fair |
ve | and |
alman | german |
istihdam | employment |
ın | of |
TR O dönemde yaklaşık 160 diğer gazeteci onunla birlikte hapsedildi ve hepsi aynı kaderi paylaştılar: Hukuki keyfilik ve adil yargılanma eksikliği
EN Around 160 other journalists were imprisoned with him at the time, all of them sharing the same fate: arbitrary detention and the lack of a fair trial
Turški | angleščina |
---|---|
yaklaşık | around |
diğer | other |
ve | and |
adil | fair |
TR Koruma sağlamak için etkin yönetim ve adil yönetişim.
EN Effective management and equitable governance to deliver bold conservation outcome.
Turški | angleščina |
---|---|
koruma | conservation |
etkin | effective |
TR STÖ’lere verilecek desteğin verimli, adil ve ilkelere uygun kullanımı için yöntemler geliştirir.
EN developing methods to ensure the efficient, fair and principled use of the supports to be extended to CSOs.
Turški | angleščina |
---|---|
verimli | efficient |
adil | fair |
yöntemler | methods |
TR Bu nedenle karar verme süreçlerine aktif ve etkili katılım, katılım sürecine dair açık, adil ve demokratik bir mekanizmanın oluşturulmasını ve bu mekanizmanın hukuk yoluyla da garanti altına alınmasını gerektirir
EN Therefore, it is required to set up an open, fair, and democratic mechanism related to the participation process, and also to secure this mechanism legally as a requisite of active and effective participation in decision-making processes
Turški | angleščina |
---|---|
bu | this |
karar | decision |
aktif | active |
etkili | effective |
katılım | participation |
açık | open |
adil | fair |
demokratik | democratic |
TR 15.6. Üzerinde uluslararası olarak anlaşmaya varıldığı gibi, genetik kaynakların kullanımından kazanılan yararların adil ve eşitlikçi biçimde paylaşımının desteklenmesi ve bu tür kaynaklara erişimin teşvik edilmesi
EN 15.6. Promote fair and equitable sharing of the benefits arising from the utilization of genetic resources and promote appropriate access to such resources, as internationally agreed
Turški | angleščina |
---|---|
uluslararası | internationally |
adil | fair |
teşvik | promote |
TR 15.6.1. Faydaların adil ve eşit bir şekilde paylaşımını sağlamak için yasal, idari ve politika çerçevelerini benimseyen ülkelerin sayısı
EN 15.6.1. Number of countries that have adopted legislative, administrative and policy frameworks to ensure fair and equitable sharing of benefits
Turški | angleščina |
---|---|
adil | fair |
idari | administrative |
politika | policy |
ülkelerin | countries |
faydaları | benefits |
TR Dil, din, ırk, cinsiyet gibi kişisel özellikler ve tercihler nedeniyle farklı ve adil olmayan bir uygulamada bulunulamayacağına ilişkin tedarikçiler ile çalışılmaya başlanmadan önce Kibar Grubu Çerçeve Sözleşmesi imzalıyoruz.
EN We sign the Kibar Group Framework Agreement before working with suppliers to ensure that they cannot be treated differently and unfairly due to personal characteristics and preferences such as language, religion, race, gender.
Turški | angleščina |
---|---|
dil | language |
cinsiyet | gender |
tedarikçiler | suppliers |
grubu | group |
sözleşmesi | agreement |
TR Biz her insanın saygıya değer olduğuna ve adil davranılmayı hak ettiğine inanıyoruz. Herkes tüm potansiyeli ölçüsünde başarma fırsatına sahip olmalıdır.
EN We believe every person is worthy of respect and deserves fair treatment. Everyone should have the opportunity to succeed to the fullest extent of his or her potential.
Turški | angleščina |
---|---|
ve | and |
adil | fair |
inanıyoruz | we believe |
potansiyeli | potential |
ın | of |
fırsatı | opportunity |
TR Haksız ticari uygulamalara ilişkin düzenlemeler piyasadaki rakipler arasında serbest ve adil rekabetin korunmasını sağlar
EN Unfair trade practice laws promote clarity, as well as protect free and fair competition between competitors
Turški | angleščina |
---|---|
rakipler | competitors |
serbest | free |
adil | fair |
TR MagicBrowse , bir işletmenin sahip olabileceği en adil haksız avantajdır! Size ziyaretçi ekranınızın bir görünümünü vererek, daha fazla anlaşma yapabilir ve daha fazla destek talebini çözebilirsiniz.
EN MagicBrowse is the fairest unfair advantage a business can have! By giving you a view of your visitor’s screen, you’ll be able to close more deals and resolve more support tickets.
Turški | angleščina |
---|---|
size | you |
ziyaretçi | visitor |
yapabilir | can |
destek | support |
TR Elsevier akademik yayıncılığın mümkün olduğunca adil ve önyargısız olması gerektiğine inanmaktadır
EN Elsevier considers it vital that academic publishing is as fair and unbiased as possible
Turški | angleščina |
---|---|
elsevier | elsevier |
akademik | academic |
adil | fair |
ve | and |
TR Tedarikçilerimizle ilişkilerimizde ayrım göz etmiyor, adil rekabet ortamı içerisinde hareket edebilmelerini sağlıyoruz
EN We do not discriminate between our suppliers in our relationships and ensure they can act in fair competition environment
Turški | angleščina |
---|---|
adil | fair |
rekabet | competition |
içerisinde | in |
TR Hayata Destek Derneği, bir insani yardım aktörü olarak, adil ve etik satınalma ve iş uygulamalarını teşvik eder
EN Support to Life encourages fair and ethical procurement and business applications as a humanitarian actor
Turški | angleščina |
---|---|
adil | fair |
etik | ethical |
uygulamaları | applications |
TR Sepeti destekle doldurun, adil ve eşit bir dünyaya destekar olun!
EN Fill the basket with support, support a just and equal world!
Turški | angleščina |
---|---|
doldurun | fill |
eşit | equal |
TR Tedarikçilerimizle ilişkilerimizde ayrım göz etmiyor, adil rekabet ortamı içerisinde hareket edebilmelerini sağlıyoruz
EN We do not discriminate between our suppliers in our relationships and ensure they can act in fair competition environment
Turški | angleščina |
---|---|
adil | fair |
rekabet | competition |
içerisinde | in |
TR Hayata Destek Derneği, bir insani yardım aktörü olarak, adil ve etik satınalma ve iş uygulamalarını teşvik eder
EN Support to Life encourages fair and ethical procurement and business applications as a humanitarian actor
Turški | angleščina |
---|---|
adil | fair |
etik | ethical |
uygulamaları | applications |
TR Sepeti destekle doldurun, adil ve eşit bir dünyaya destekar olun!
EN Fill the basket with support, support a just and equal world!
Turški | angleščina |
---|---|
doldurun | fill |
eşit | equal |
TR Güvenli ve Adil Finansal Servisler
EN POWER SECURE & FAIR FINANCIAL SERVICES
Turški | angleščina |
---|---|
güvenli | secure |
adil | fair |
finansal | financial |
servisler | services |
TR Servis sağlayıcılarının adil karar vermesini ve kişisel bilgilere erişmeden güvenli işlemler yapmasını güvence altına alın.
EN Ensure lenders only use fair criteria to make decisions and securely verify relevant information without accessing private user data.
Turški | angleščina |
---|---|
adil | fair |
karar | decisions |
ve | and |
kişisel | private |
güvenli | securely |
TR Koruma sağlamak için etkin yönetim ve adil yönetişim.
EN Effective management and equitable governance to deliver bold conservation outcome.
Turški | angleščina |
---|---|
koruma | conservation |
etkin | effective |
TR STÖ’lere verilecek desteğin verimli, adil ve ilkelere uygun kullanımı için yöntemler geliştirir.
EN developing methods to ensure the efficient, fair and principled use of the supports to be extended to CSOs.
Turški | angleščina |
---|---|
verimli | efficient |
adil | fair |
yöntemler | methods |
Prikaz 50 od 50 prevodov