EN Dash works a little differently from Bitcoin, however, because it has a two-tier network
ඉංග්රීසි හි "differently" පහත තුර්කි වචන/වාක්ය ඛණ්ඩවලට පරිවර්තනය කළ හැක:
differently | farklı |
EN Dash works a little differently from Bitcoin, however, because it has a two-tier network
TR Ancak Dash, iki katmanlı yapısı nedeniyle Bitcoin'den biraz farklı bir şekilde çalışır
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
dash | dash |
works | çalışır |
because | nedeniyle |
two | iki |
EN We sign the Kibar Group Framework Agreement before working with suppliers to ensure that they cannot be treated differently and unfairly due to personal characteristics and preferences such as language, religion, race, gender.
TR Dil, din, ırk, cinsiyet gibi kişisel özellikler ve tercihler nedeniyle farklı ve adil olmayan bir uygulamada bulunulamayacağına ilişkin tedarikçiler ile çalışılmaya başlanmadan önce Kibar Grubu Çerçeve Sözleşmesi imzalıyoruz.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
kibar | kibar |
suppliers | tedarikçiler |
gender | cinsiyet |
agreement | sözleşmesi |
group | grubu |
and | ve |
personal | kişisel |
due | bir |
with | ile |
EN Look at your data differently with multiple View options from Calendar to Map.
TR Takvim'den Harita'ya kadar birden fazla Görünüm seçeneği ile verilerinize farklı şekilde bakın.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
multiple | birden fazla |
view | ile |
to | birden |
EN Dash works a little differently from Bitcoin, however, because it has a two-tier network
TR Ancak Dash, iki katmanlı yapısı nedeniyle Bitcoin'den biraz farklı bir şekilde çalışır
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
dash | dash |
works | çalışır |
because | nedeniyle |
two | iki |
EN Look at your data differently with multiple View options from Calendar to Map.
TR Takvim'den Harita'ya kadar birden fazla Görünüm seçeneği ile verilerinize farklı şekilde bakın.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
multiple | birden fazla |
view | ile |
to | birden |
EN We will probably need a societal debate in the future on whether vaccinated people should be treated differently from others.
TR Aşı yaptırmış kişiler konusundaki tutumla ilgili herhâlde ileride toplumsal bir tartışmaya ihtiyacımız olacaktır.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
on | ilgili |
need | ihtiyacımız |
the | kişiler |
a | bir |
will | olacaktır |
EN Many new technologies and procedures can help us produce, process and utilize resources and products differently in the future."
TR Ham madde ve ürünleri gelecekte çok daha farkı şekillerde üretme, işleme ve tüketmemizde bize yardımcı olabilecek çok çeşitli yeni teknoloji ve yöntemler söz konusu.”
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
many | daha |
new | yeni |
technologies | teknoloji |
future | gelecekte |
and | ve |
process | iş |
EN Can the yen for country life become a long-term trend? In any case, we see that country life is now evaluated fundamentally differently
TR Kırsal alana taşınma kalıcı bir trende dönüşebilir mi? Her koşulda kırsal alanda yaşamın artık belirgin bir şekilde daha farklı değerlendirildiği görüyoruz
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
life | yaşam |
a | bir |
the | şekilde |
for | her |
now | artık |
EN Organic foodstuffs are in great demand. Even discounters are responding to the trend. What do organic farmers do differently? Here’s what.
TR Organik gıdaya rağbet büyük. Dampingci alışveriş merkezleri bile bu trendi dikkate alıyorlar. Organik tarım yapan çiftçiler neleri mi değişik yapıyorlar? İşte cevabı.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
organic | organik |
great | büyük |
what | neleri |
EN 100 years of women’s suffrage in Germany: do women vote differently?
TR Almanya’da kadınların seçme seçilme hakkı 100 yaşında: Kadınların seçimi farklı mı?
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
years | ya |
of | ın |
women | kadınlar |
EN Look at your data differently with multiple View options from Calendar to Map.
TR Takvim'den Harita'ya kadar birden fazla Görünüm seçeneği ile verilerinize farklı şekilde bakın.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
multiple | birden fazla |
view | ile |
to | birden |
EN You may be wondering what sets our SEO audit tool apart from the competition’s programs, and there are a few things that we do differently
TR SEO denetim aracımızı rakip programlardan ayıran şeyin ne olduğunu merak ediyor olabilirsiniz ve farklı yaptığımız birkaç şey var
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
seo | seo |
audit | denetim |
tool | aracı |
we do | yaptığımız |
what | ne |
and | ve |
a | birkaç |
that | şey |
the | var |
EN While interacting with others, be mindful that certain interactions that seem harmless or fun to you may be perceived differently by other players or bystanders.
TR Başkalarıyla etkileşim kurarken, size zararsız veya eğlenceli görünen bazı etkileşimlerin diğer oyuncular veya seyirciler tarafından farklı algılanabileceğini unutmayın.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
fun | eğlenceli |
players | oyuncular |
other | diğer |
others | başkaları |
to | bazı |
by | tarafından |
or | veya |
EN However, with demand being volatile, supply tight, and logistics unreliable, we need to think differently to secure supply while at the same time using these opportunities to set up more sustainable supply chains
TR Ancak, değişken talep, kısıtlı tedarik ve güvenilir olmayan lojistik nedeniyle farklı düşünmemiz, aynı zamanda da daha sürdürülebilir tedarik zincirleri kurmak için bu imkanları kullanırken arz güvenliği sağlamamız gerekiyor
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
logistics | lojistik |
sustainable | sürdürülebilir |
chains | zincirleri |
supply | tedarik |
and | ve |
at | de |
demand | talep |
need | gerekiyor |
these | bu |
secure | güvenli |
time | zamanda |
to | için |
the | aynı |
more | daha |
EN A decision-making advantage: Leveraging the power of diverse perspectives and experiences to unlock creativity and performance; challenging ourselves to think and act differently.
TR Karar verme avantajı: Çeşitli perspektiflere ve deneyimlere sahip olmanın gücünü, yaratıcılığı ve performansı devreye sokmak için kullanmak; kendimizi farklı düşünüp davranmaya yöneltmek.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
power | gücü |
of | in |
and | ve |
advantage | avantajı |
decision-making | karar |
EN Read how our team had to think differently to find the right solution.
TR Doğru çözümü bulmak için ekibimizin nasıl farklı yollar düşünmesi gerektiğini okuyun.
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
read | okuyun |
solution | çözümü |
our team | ekibimizin |
how | nasıl |
EN If we slip, we share honestly, let go of shame, practice acceptance and self-compassion, and look at what we might try differently moving forward
TR Kaybedersek, dürüstçe paylaşırız, utancı bırakırız, kabullenme ve öz-şefkat pratiği yaparız ve ilerlemek için neyi farklı deneyebileceğimize bakarız
ඉංග්රීසි | තුර්කි |
---|---|
and | ve |
what | neyi |
share | e |
of | in |
if | için |
EN Because every system is setup differently,
TR Her sistemin yapılandırması farklı olduğundan
{Totalresult} පරිවර්තන වල 18 පෙන්වමින්