TR ''Semrush kullanarak, takım arkadaşlarım doğru içerik üzerinde ve veriye dayalı şekilde çalışarak çok fazla zaman kazanıyor. Burada yaptığımız her şey veriyle destekleniyor ve aracınız bize daha fazla cephane veriyor.
TR ''Semrush kullanarak, takım arkadaşlarım doğru içerik üzerinde ve veriye dayalı şekilde çalışarak çok fazla zaman kazanıyor. Burada yaptığımız her şey veriyle destekleniyor ve aracınız bize daha fazla cephane veriyor.
EN By using Semrush, my team saves a lot of time by working on the right content and in a more data-driven way. Everything we do here is backed up with data, and your tool is giving us more ammunition.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
semrush | semrush |
takım | team |
ve | and |
şekilde | way |
zaman | time |
burada | here |
yaptığımız | we do |
mı | my |
TR Atık elektroniklerimiz, dünya çapında içme suyunu kirletiyor ve ekosistemlere zarar veriyor. Bu sorunu çözme zamanı.
EN Our waste electronics are polluting drinking water and harming ecosystems around the world. It’s time to fix the problem.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
atık | waste |
çapında | around |
ve | and |
sorunu | problem |
TR 2006‘de, Fairmont faaliyetlerinden kaynaklanan CO2 emisyonlarını %20 oranında azaltma sözü veriyor; bu 13.569 yolcu aracının ürettiği CO2 miktarına eşit.
EN In 2006, Fairmont pledged to reduce its operational CO2 emissions by 20%, the equivalent of the CO2 generated by 13,569 passenger vehicles.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
fairmont | fairmont |
azaltma | reduce |
yolcu | passenger |
TR Geleceğe baktığımızda, otellerimiz, topluluklarımızın her birinde uzun dönemli sürdürülebilirliği ve koruyuculuğu desteklemeye devam etmeye söz veriyor.
EN As we look to the future, our hotels pledge to continue promoting long-term sustainability and stewardship in each of our communities.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
geleceğe | future |
her | each |
uzun | long |
ve | and |
ın | of |
TR Partnerlerimiz Avrupa Birliği Sivil Koruma & İnsani Yardım ve Diakonie Katastrophenhilfe desteğiyle Küçükçekmece’de faaliyet yürüten Hayata Destek Noktamız'da ekiplerimiz kırılgan kesimlere çeşitli hizmetler veriyor
EN With financial support of our partners European Union Civil Protection & Humanitarian Aid and Diakonie Katastrophenhilfe, our Support to Life Hub in Istanbul’s Kucukcekmece district offers a variety of services for vulnerable communities
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
partnerlerimiz | partners |
birliği | union |
sivil | civil |
koruma | protection |
çeşitli | variety |
TR Kibar Gönüllüleri işbirliği içerisinde bulanacağı STK’ları belirlerken “Açık Açık” platformunda yer alan STK’lara öncelik veriyor.
EN While Kibar Volunteers determine the NGOs that will be in cooperation, they prioritize the NGOs in "Açık Açık" platform.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
işbirliği | cooperation |
TR Ancak ardından felsefik bir hatayla karşılaşıyor: paketlere insan biçimi veriyor-sanki gerçek insanmışlar veya fiziksel paketlermiş gibi
EN However, it then engages in a philosophical error: it anthropomorphises packets—as if they were people or physical packages
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
insan | people |
veya | or |
TR Yaratıcılığınızı ortaya koymanın zamanı geldi! Logo aracımız; yazı tipi, renk ve simgelerin kişiselleştirilmesine izin veriyor. Hatta gerekirse bir arkaplan da ekleyebilir ve logonuzu ihtiyaçlarınıza uygun şekilde hizalayabilirsiniz.
EN Now is the time to get creative! Our logo maker lets you customize the fonts, colors, and the icon itself, add a background if needed and adjust the logo to your needs.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
zamanı | the time |
arkaplan | background |
ihtiyaçlarınıza | to your needs |
ihtiyaçları | needs |
TR “Süper pratik, kullanımı kolay ve hatasız ve araç, insan ilişkisine her şeyin üzerinde değer veriyor.“
EN “Super practical, easy to use and bug free and the tool value the human relationship above everything.“
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
süper | super |
pratik | practical |
kullanımı | use |
kolay | easy |
ve | and |
araç | tool |
insan | human |
değer | value |
TR Samsung, ekran boyutu tercihlerinizden bağımsız olarak aynı akıllı telefon deneyimini sağlamaya çalışıyor gibi görünüyor ve Galaxy S8'in özellikleri bunu ele veriyor. Bunlar size tanıdık geliyor mu?
EN Samsung seems to have gone all-out to provide the same smartphone experience regardless of your screen size preferences, and the Galaxy S8's specs bear that out. Any of this look familiar?
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
samsung | samsung |
ekran | screen |
boyutu | size |
deneyimini | experience |
s | s |
tanıdık | familiar |
TR Kullanıcıların bu videoları 360p kalitede elde etmelerine izin veriyor
EN It also allows users to create these videos in 360 Quality
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
videoları | videos |
kalitede | quality |
TR Renderforest 9 dilde hizmet veriyor. Sağ köşede adınızın yanında bir buton göreceksiniz. Açılır menüden kendi dilinizi seçin. Diliniz listede yoksa tarayıcının çeviri hizmetinden yararlanabilirsiniz.
EN Renderforest is available in 9 languages. You'll find the button in the right-hand corner, next to your name. Select your preferred language from the drop-down menu. If your language is not listed, you can use your browser’s built-in translator.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
renderforest | renderforest |
seçin | select |
TR Kimlerin Tweet'lerinde videosu olduğunu bilmek ister misiniz? Bu bölüm size tüm detayları veriyor.
EN Want to know who is including a video in their Tweets? This section gives you all the details.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
videosu | video |
olduğunu | is |
bu | this |
bölüm | section |
tüm | all |
detayları | details |
TR Devam eden desteğinize değer veriyor ve takdir ve teşekkürle karşılıyoruz.-Grill25 alakart kahvaltı için açıktır (Pzt-Cum 07.00 - 09.00 ¦ Cmt+Paz 08.00-10.00)
EN We appreciate, value and thank you for your continued support.-The Grill25 is open for a la carte breakfast (Mo-Fr 07:00 - 09:00hrs ¦ Sa+Su 08:00-10:00hrs)
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
devam | continued |
değer | value |
kahvaltı | breakfast |
TR C4 Cactus?un felsefesi ile tamamen uyumlu olan bu estetik seçim, sürücü ve yolcular için alanı özgürleştirirken, kabine her bileşenin doğal bir yeri olduğu güçlü bir grafik hissi veriyor.
EN This aesthetic choice, fully in line with the philosophy of the C4 Cactus, frees up space for the driver and passengers while lending the cabin a strong graphic feel in which each component has its natural place.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
cactus | cactus |
tamamen | fully |
estetik | aesthetic |
seçim | choice |
sürücü | driver |
yolcular | passengers |
alanı | space |
doğal | natural |
yeri | place |
güçlü | strong |
grafik | graphic |
TR C4 Cactus?un felsefesi ile tamamen uyumlu olan bu estetik seçim, sürücü ve yolcular için alanı özgürleştirirken, kabine her bileşenin doğal bir yeri olduğu güçlü bir grafik hissi veriyor
EN This aesthetic choice, fully in line with the philosophy of the C4 Cactus, frees up space for the driver and passengers while lending the cabin a strong graphic feel in which each component has its natural place
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
cactus | cactus |
tamamen | fully |
estetik | aesthetic |
seçim | choice |
sürücü | driver |
yolcular | passengers |
alanı | space |
doğal | natural |
yeri | place |
güçlü | strong |
grafik | graphic |
TR Yeni nesil verimli, ekonomik motorların geniş bir yelpazesi, ileri teknoloji ile sizi tüm bunlardan uzaklaştırmaya söz veriyor. Bu SUV, bir PureTech benzinli motor (82, 110 ve 130) veya BlueHDi dizel motor (100 ve 120) ile kullanılabilir.
EN A wide range of new-generation efficient, economical engines combine advanced technology with a promise to take you away from it all. This SUV is available with a PureTech petrol engine (82, 110 and 130) or BlueHDi diesel engine (100 and 120).
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
yeni | new |
nesil | generation |
verimli | efficient |
ekonomik | economical |
geniş | wide |
ileri | advanced |
teknoloji | technology |
sizi | you |
tüm | all |
söz | promise |
suv | suv |
motor | engine |
veya | or |
bluehdi | bluehdi |
dizel | diesel |
kullanılabilir | available |
motorları | engines |
TR Yazın meydana gelen bir sel felaketi Ahr Vadisi’ni sular altında bırakmıştı. Bireysel yardımlar ve kamu desteği, yaraların sarılması için insanlara umut veriyor.
EN The Ahr Valley suffered devastating flooding in the summer – private and state help is giving local people hope as they rebuild their lives
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
vadisi | valley |
desteği | help |
insanlara | people |
umut | hope |
TR Berlinli Dernek „Sosyal Kahramanlar“ engelsiz kamusal mekanlar için mücadele veriyor.
EN If you’re interested in barrier-free travel, here you’ll find your way to counseling points, initiatives and lobbies.
TR Devrimsel performans, yüksek dayanıklılık, ve güçlü esneklik gibi üç temel prensip üzerine tasarlanan Rival 710 savaşta ihtiyacınız olan her şeyi size veriyor.David "Fuzzface" Tillberg Persson – FaZe Clan PUBG
EN Developed with the three basic principles of revolutionary performance, unreal durability, and powerful flexibility, the Rival 710 delivers when you need it the most, in battle.David "Fuzzface" Tillberg Persson – FaZe Clan PUBG
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
performans | performance |
dayanıklılık | durability |
güçlü | powerful |
esneklik | flexibility |
rival | rival |
size | you |
david | david |
TR Discord ve GameSense Engine Uygulamaları chat bildirimleri, oyun içi etkinlikler ve dahasına izin veriyor.
EN The Discord and GameSense Engine Apps allow for chat notifications, in-game events, and more.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
discord | discord |
ve | and |
engine | engine |
uygulamaları | apps |
chat | chat |
bildirimleri | notifications |
oyun | game |
etkinlikler | events |
TR Ağırlıklar için yuvaları kenarlara, düz bir çizgi halinde önden arkaya doğru koymak oyuncuların mouse’larına gerçekten “ağırlık dengeleme” yeteneği veriyor
EN Placing the slots for the weights on the sides, in a straight line from front to back, gives gamers the ability to truly ‘weight balance’ their mouse
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
çizgi | line |
mouse | mouse |
gerçekten | truly |
ağırlık | weight |
TR Tamer Saka, "Türkiye ekonomisi her şeye rağmen sergilediği performansla bir direnç gösteriyor ve bu direnç de bize umut veriyor" diyor.
EN Tamer Saka, stated that “Despite everything that is going on, Turkish economy is displaying a tremendous strength with its performance and this strength gives us hope.”
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
ekonomisi | economy |
rağmen | despite |
bu | this |
bize | us |
umut | hope |
TR Kibar Holding, Antik Efes Kenti’nin önemli alanlarından Yamaç Evler’e ait dekoratif mozaiklerin renovasyonu amacıyla Efes Vakfı’na destek veriyor.
EN Kibar Holding supports the Ephesus Foundation in order to renovate the decorative mosaics at Yamaç Evler, one of the important sites at Ephesus Ancient City.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
holding | holding |
antik | ancient |
kenti | city |
önemli | important |
amacıyla | in order to |
vakfı | foundation |
TR Izgara web sitesi formları ve satırları görsel olarak çekici ve ızgara şablonları, içeriği mükemmel bir şekilde harmanlıyor ve WordPress eklentileri, adobe photoshop ile bir web sayfasının tasarlanmasına izin veriyor
EN The grid website forms and lines are visually appealing, and the grid templates free perfectly blend content and allow to design of a web page with WordPress plugins, adobe photoshop
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
formları | forms |
çekici | appealing |
ızgara | grid |
içeriği | content |
wordpress | wordpress |
eklentileri | plugins |
adobe | adobe |
TR 2006‘de, Fairmont faaliyetlerinden kaynaklanan CO2 emisyonlarını %20 oranında azaltma sözü veriyor; bu 13.569 yolcu aracının ürettiği CO2 miktarına eşit.
EN In 2006, Fairmont pledged to reduce its operational CO2 emissions by 20%, the equivalent of the CO2 generated by 13,569 passenger vehicles.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
fairmont | fairmont |
azaltma | reduce |
yolcu | passenger |
TR Geleceğe baktığımızda, otellerimiz, topluluklarımızın her birinde uzun dönemli sürdürülebilirliği ve koruyuculuğu desteklemeye devam etmeye söz veriyor.
EN As we look to the future, our hotels pledge to continue promoting long-term sustainability and stewardship in each of our communities.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
geleceğe | future |
her | each |
uzun | long |
ve | and |
ın | of |
TR 2006‘de, Fairmont faaliyetlerinden kaynaklanan CO2 emisyonlarını %20 oranında azaltma sözü veriyor; bu 13.569 yolcu aracının ürettiği CO2 miktarına eşit.
EN In 2006, Fairmont pledged to reduce its operational CO2 emissions by 20%, the equivalent of the CO2 generated by 13,569 passenger vehicles.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
fairmont | fairmont |
azaltma | reduce |
yolcu | passenger |
TR Geleceğe baktığımızda, otellerimiz, topluluklarımızın her birinde uzun dönemli sürdürülebilirliği ve koruyuculuğu desteklemeye devam etmeye söz veriyor.
EN As we look to the future, our hotels pledge to continue promoting long-term sustainability and stewardship in each of our communities.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
geleceğe | future |
her | each |
uzun | long |
ve | and |
ın | of |
TR Kullanıcıların bu videoları 360p kalitesinde oluşturmasına izin veriyor
EN It also allows users to create these videos in 360 Quality
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
videoları | videos |
oluşturmasına | to create |
TR Sitemizi nasıl kullandığınızı anlayarak hizmetlerimizi iyileştirmek adına bazı analitik çerezleri kullanıyoruz. Daha fazla bilgi için ‘Çerez politikası’ sayfamızı inceleyebilirsiniz. Çerezlerimize izin veriyor musunuz?
EN We'd like to certain analytics cookies to help us to improve our website by collecting and reporting information on how you use it. For more information please see our 'Cookies page'. Are you happy to allow cookies?
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
sitemizi | our website |
bazı | certain |
analitik | analytics |
bilgi | information |
TR “Süper pratik, kullanımı kolay ve hatasız ve araç, insan ilişkisine her şeyin üzerinde değer veriyor.“
EN “Super practical, easy to use and bug free and the tool value the human relationship above everything.“
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
süper | super |
pratik | practical |
kullanımı | use |
kolay | easy |
ve | and |
araç | tool |
insan | human |
değer | value |
TR ''Semrush kullanarak, takım arkadaşlarım doğru içerik üzerinde ve veriye dayalı şekilde çalışarak çok fazla zaman kazanıyor. Burada yaptığımız her şey veriyle destekleniyor ve aracınız bize daha fazla cephane veriyor.
EN By using Semrush, my team saves a lot of time by working on the right content and in a more data-driven way. Everything we do here is backed up with data, and your tool is giving us more ammunition.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
semrush | semrush |
takım | team |
ve | and |
şekilde | way |
zaman | time |
burada | here |
yaptığımız | we do |
mı | my |
TR ''Semrush kullanarak, takım arkadaşlarım doğru içerik üzerinde ve veriye dayalı şekilde çalışarak çok fazla zaman kazanıyor. Burada yaptığımız her şey veriyle destekleniyor ve aracınız bize daha fazla cephane veriyor.
EN By using Semrush, my team saves a lot of time by working on the right content and in a more data-driven way. Everything we do here is backed up with data, and your tool is giving us more ammunition.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
semrush | semrush |
takım | team |
ve | and |
şekilde | way |
zaman | time |
burada | here |
yaptığımız | we do |
mı | my |
TR Atık elektroniklerimiz, dünya çapında içme suyunu kirletiyor ve ekosistemlere zarar veriyor. Bu sorunu çözme zamanı.
EN Our waste electronics are polluting drinking water and harming ecosystems around the world. It’s time to fix the problem.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
atık | waste |
çapında | around |
ve | and |
sorunu | problem |
TR Samsung, ekran boyutu tercihlerinizden bağımsız olarak aynı akıllı telefon deneyimini sağlamaya çalışıyor gibi görünüyor ve Galaxy S8'in özellikleri bunu ele veriyor. Bunlar size tanıdık geliyor mu?
EN Samsung seems to have gone all-out to provide the same smartphone experience regardless of your screen size preferences, and the Galaxy S8's specs bear that out. Any of this look familiar?
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
samsung | samsung |
ekran | screen |
boyutu | size |
deneyimini | experience |
s | s |
tanıdık | familiar |
TR 2006‘de, Fairmont faaliyetlerinden kaynaklanan CO2 emisyonlarını %20 oranında azaltma sözü veriyor; bu 13.569 yolcu aracının ürettiği CO2 miktarına eşit.
EN In 2006, Fairmont pledged to reduce its operational CO2 emissions by 20%, the equivalent of the CO2 generated by 13,569 passenger vehicles.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
fairmont | fairmont |
azaltma | reduce |
yolcu | passenger |
TR Geleceğe baktığımızda, otellerimiz, topluluklarımızın her birinde uzun dönemli sürdürülebilirliği ve koruyuculuğu desteklemeye devam etmeye söz veriyor.
EN As we look to the future, our hotels pledge to continue promoting long-term sustainability and stewardship in each of our communities.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
geleceğe | future |
her | each |
uzun | long |
ve | and |
ın | of |
TR 2006‘de, Fairmont faaliyetlerinden kaynaklanan CO2 emisyonlarını %20 oranında azaltma sözü veriyor; bu 13.569 yolcu aracının ürettiği CO2 miktarına eşit.
EN In 2006, Fairmont pledged to reduce its operational CO2 emissions by 20%, the equivalent of the CO2 generated by 13,569 passenger vehicles.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
fairmont | fairmont |
azaltma | reduce |
yolcu | passenger |
TR Geleceğe baktığımızda, otellerimiz, topluluklarımızın her birinde uzun dönemli sürdürülebilirliği ve koruyuculuğu desteklemeye devam etmeye söz veriyor.
EN As we look to the future, our hotels pledge to continue promoting long-term sustainability and stewardship in each of our communities.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
geleceğe | future |
her | each |
uzun | long |
ve | and |
ın | of |
TR 2006‘de, Fairmont faaliyetlerinden kaynaklanan CO2 emisyonlarını %20 oranında azaltma sözü veriyor; bu 13.569 yolcu aracının ürettiği CO2 miktarına eşit.
EN In 2006, Fairmont pledged to reduce its operational CO2 emissions by 20%, the equivalent of the CO2 generated by 13,569 passenger vehicles.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
fairmont | fairmont |
azaltma | reduce |
yolcu | passenger |
TR Geleceğe baktığımızda, otellerimiz, topluluklarımızın her birinde uzun dönemli sürdürülebilirliği ve koruyuculuğu desteklemeye devam etmeye söz veriyor.
EN As we look to the future, our hotels pledge to continue promoting long-term sustainability and stewardship in each of our communities.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
geleceğe | future |
her | each |
uzun | long |
ve | and |
ın | of |
TR 2006‘de, Fairmont faaliyetlerinden kaynaklanan CO2 emisyonlarını %20 oranında azaltma sözü veriyor; bu 13.569 yolcu aracının ürettiği CO2 miktarına eşit.
EN In 2006, Fairmont pledged to reduce its operational CO2 emissions by 20%, the equivalent of the CO2 generated by 13,569 passenger vehicles.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
fairmont | fairmont |
azaltma | reduce |
yolcu | passenger |
TR 2006‘de, Fairmont faaliyetlerinden kaynaklanan CO2 emisyonlarını %20 oranında azaltma sözü veriyor; bu 13.569 yolcu aracının ürettiği CO2 miktarına eşit.
EN In 2006, Fairmont pledged to reduce its operational CO2 emissions by 20%, the equivalent of the CO2 generated by 13,569 passenger vehicles.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
fairmont | fairmont |
azaltma | reduce |
yolcu | passenger |
TR Geleceğe baktığımızda, otellerimiz, topluluklarımızın her birinde uzun dönemli sürdürülebilirliği ve koruyuculuğu desteklemeye devam etmeye söz veriyor.
EN As we look to the future, our hotels pledge to continue promoting long-term sustainability and stewardship in each of our communities.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
geleceğe | future |
her | each |
uzun | long |
ve | and |
ın | of |
TR 2006‘de, Fairmont faaliyetlerinden kaynaklanan CO2 emisyonlarını %20 oranında azaltma sözü veriyor; bu 13.569 yolcu aracının ürettiği CO2 miktarına eşit.
EN In 2006, Fairmont pledged to reduce its operational CO2 emissions by 20%, the equivalent of the CO2 generated by 13,569 passenger vehicles.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
fairmont | fairmont |
azaltma | reduce |
yolcu | passenger |
TR Geleceğe baktığımızda, otellerimiz, topluluklarımızın her birinde uzun dönemli sürdürülebilirliği ve koruyuculuğu desteklemeye devam etmeye söz veriyor.
EN As we look to the future, our hotels pledge to continue promoting long-term sustainability and stewardship in each of our communities.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
geleceğe | future |
her | each |
uzun | long |
ve | and |
ın | of |
TR 2006‘de, Fairmont faaliyetlerinden kaynaklanan CO2 emisyonlarını %20 oranında azaltma sözü veriyor; bu 13.569 yolcu aracının ürettiği CO2 miktarına eşit.
EN In 2006, Fairmont pledged to reduce its operational CO2 emissions by 20%, the equivalent of the CO2 generated by 13,569 passenger vehicles.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
fairmont | fairmont |
azaltma | reduce |
yolcu | passenger |
TR Geleceğe baktığımızda, otellerimiz, topluluklarımızın her birinde uzun dönemli sürdürülebilirliği ve koruyuculuğu desteklemeye devam etmeye söz veriyor.
EN As we look to the future, our hotels pledge to continue promoting long-term sustainability and stewardship in each of our communities.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
geleceğe | future |
her | each |
uzun | long |
ve | and |
ın | of |
TR 2006‘de, Fairmont faaliyetlerinden kaynaklanan CO2 emisyonlarını %20 oranında azaltma sözü veriyor; bu 13.569 yolcu aracının ürettiği CO2 miktarına eşit.
EN In 2006, Fairmont pledged to reduce its operational CO2 emissions by 20%, the equivalent of the CO2 generated by 13,569 passenger vehicles.
Tyrkisk | Engelsk |
---|---|
fairmont | fairmont |
azaltma | reduce |
yolcu | passenger |
Viser 50 av 50 oversettelser