EN Some compare shared hosting to living in an apartment and VPS hosting to living in a condominium
EN Some compare shared hosting to living in an apartment and VPS hosting to living in a condominium
TR Bazıları paylaşımlı hosting'i apartmanda yaşamaya, VPS hosting'i ise kat mülkiyetli dairede yaşamaya benzetir
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
vps | vps |
some | bazı |
and | ya |
to | bazıları |
EN Swissotel Living Al Ghurair offers guests superior comfort and warm hospitality through its 192 well-appointed living apartments, featuring every modern convenience and amenity needed by both long and short staying guests
TR Swissotel Living Al Ghurair, hem uzun hem de kısa konaklamalar için gerekli tüm modern olanakları sunan 192 iyi döşenmiş yaşam apartmanı ile konuklarına daha üstün konfor ve sıcaklık sunar
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
swissotel | swissotel |
living | yaşam |
al | al |
comfort | konfor |
modern | modern |
needed | gerekli |
long | uzun |
short | kısa |
well | iyi |
superior | üstün |
and | ve |
offers | sunar |
its | ile |
both | de |
every | ya |
featuring | için |
EN Some compare shared hosting to living in an apartment and VPS hosting to living in a condominium
TR Bazıları paylaşımlı hosting'i apartmanda yaşamaya, VPS hosting'i ise kat mülkiyetli dairede yaşamaya benzetir
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
vps | vps |
some | bazı |
and | ya |
to | bazıları |
EN We started humanitarian aid programmes for the refugees who had to leave their houses as a result of the crisis in Syria and living outside the camps.
TR Suriye’deki krizden etkilenerek evlerini terk etmek zorunda kalmış ve kamp dışında yaşayan mülteciler için insani yardım projeleri yürütmeye başladık.
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
started | başladı |
aid | yardım |
refugees | mülteciler |
living | yaşayan |
we started | başladık |
of | in |
and | ve |
outside | dışında |
EN We conducted emergency response operations for Syrian refugees in Suruç district of Şanlıurfa and displaced people living in Batman
TR Iraklı ve Suriyeli mülteciler için Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde ve Batman’da ikamet eden yerinden edilmiş kişiler için acil yardım operasyonları gerçekleştirdik
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
syrian | suriyeli |
refugees | mülteciler |
people | kişiler |
and | ve |
of | in |
operations | operasyonları |
for | için |
EN We constructed private rooms for refugee families living in Batman refugee shelters in order to give them access to some privacy. We built two tandoori ovens for bread-baking.
TR Mülteci ailelere mahremiyet sağlamak için Batman’daki barınma alanlarında özel odalar yaptık. İnsanların kendi ekmeklerini yapabilmeleri için iki tandır fırını inşa ettik.
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
rooms | odalar |
refugee | mülteci |
families | ailelere |
built | inşa |
privacy | mahremiyet |
give | için |
to | sağlamak |
two | iki |
EN Of our 2066 beneficiaries living in Istanbul, Mersin, Şanlıurfa, Mardin and Batman provinces, 1530 were women and 1851 were refugees
TR İstanbul, Mersin, Şanlıurfa, Mardin ve Batman illerinde yaşayan 2066 danışanımızın 1530’unu kadın ve 1851’ini mülteciler oluşturdu
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
of | ın |
living | yaşayan |
mersin | mersin |
mardin | mardin |
batman | batman |
women | kadın |
refugees | mülteciler |
and | ve |
EN Our "living" website, which offers up-to-date information, basic instructions, live support services, is now online: hayatadestek.online Our first set of content that...
TR Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi Birimi (UNWomen) desteğiyle Adana, Batman, Diyarbakır, İzmir, Mardin, Mersin illeri ve...
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
support | desteğiyle |
our | ve |
first | e |
of | nın |
EN After he had to leave this work because his finger was cut off, he tried to earn a living for himself and his family by working in daily jobs
TR Parmağı kesildiği için işinden ayrılmak zorunda kalan Erhan, günlük işlerde çalışarak kendisi ve ailesi için bir geçim kaynağı sağlamaya çalıştı
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
family | ailesi |
daily | günlük |
his | in |
and | ve |
working | çalışarak |
work | iş |
off | bir |
EN Now, Erhan working as a welder (his own profession) in the Technical Works Department’s Maintenance and Repair Unit of Küçükçekmece Municipality and earns his own living
TR Şimdi Erhan, Küçükçekmece Belediyesi’ne bağlı Teknik İşler Müdürlüğü, Bakım Onarım Birimi'nde kendi mesleği olan kaynakçılıkta çalışıyor ve geçimini kendi sağlıyor
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
technical | teknik |
maintenance | bakım |
repair | onarım |
erhan | erhan |
a | olan |
and | ve |
working | çalışıyor |
EN A curated library awaits a moment of reflection, while the spacious living room and grand fireplace set the stage for an après-ski soirée
TR Seçkin bir kütüphane, sessiz düşünme anları ve geniş bir oturma odası ve büyük şömine, kayak sonrası suare için hazır beklemektedir
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
library | kütüphane |
set | hazır |
moment | anları |
ski | kayak |
and | ve |
for | için |
a | bir |
of | in |
room | odası |
spacious | büyük |
EN Fairmont Century Plaza Residences feature single-story and townhouse homes designed by Yabu Pushelberg as well as Fairmont Concierge living with 24-hour valet and security.
TR Fairmont Century Plaza Rezidansları, Yabu Pushelberg tarafından tasarlanmış olan tek katlı ve konak tarzı evlere ve Fairmont Danışma, 24 saat vale hizmeti ve güvenliğe sahiptir.
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
fairmont | fairmont |
plaza | plaza |
residences | rezidanslar |
valet | vale |
security | güvenli |
century | century |
hour | saat |
and | ve |
designed | tasarlanmış |
single | tek |
by | tarafından |
with | danışma |
EN A four-post king bed restores bodies in need of relaxation, while the living room spills onto a lawn on which guests can enjoy an aperitif at dusk
TR Dört direkli bir tek büyük yatak dinlenmeye ihtiyacı olan vücutları tazelerken, oturma odası, akşam üzerleri misafirlerin bir aperitifin tadını çıkaracağı bir bahçeye açılır
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
bed | yatak |
dusk | akşam |
need | ihtiyacı |
enjoy | tadını |
room | odası |
EN They epitomize contemporary and high-end living and feature a panorama of dramatic backdrops of the river and beach on one side, and the capital’s main historic heritage attractions on the other.
TR Çağdaş ve lüks yaşamı simgelemektedir ve bir tarafta nehrin ve plajın, öbür tarafta şehrin ana tarihi miras alanlarının çarpıcı panoramik manzaralarına sahiptir.
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
living | yaşam |
beach | plaj |
main | ana |
historic | tarihi |
heritage | miras |
panorama | panoramik |
and | ve |
a | bir |
EN Fairmont Heritage Place, Franz Klammer Lodge, surrounded by the San Juan National Forest offers much more than a ski resort experience - it provides luxury living in the heart of one of the world's most sought-after destinations in Telluride, Colorado.
TR San Juan Ulusal Ormanı ile çevrelenmiş olan Fairmont Miras Alanı, Franz Klammer Lodge bir kayak tatil köyü deneyiminden çok daha fazlasını, Telluride, Colorado’da dünyanın en aranan destinasyonlarının birinde lüks yaşam sunar.
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
heritage | miras |
san | san |
juan | juan |
national | ulusal |
forest | orman |
ski | kayak |
living | yaşam |
lodge | lodge |
sought | aranan |
fairmont | fairmont |
more | fazlasını |
most | en |
offers | sunar |
luxury | lüks |
destinations | daha |
EN The band's fifth album, Living Things (2012), combined musical elements from all of their previous records
TR Bunlardan en kayda değerleri Jay-Z ve Busta Rhymes ile yaptıkları düetlerdir
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
their | ve |
from | bunlardan |
all | de |
combined | ile |
EN The project aims at increasing the living standards of refugees in rural areas and ensuring their access to rights and services while supporting their active participation in the community
TR Bu projede temel amacımız, kırsalda yaşayan mülteci nüfusun yaşam standartlarını yükseltmek, hak ve hizmetlere erişimlerini sağlayarak topluma etkin katılımlarını desteklemek
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
project | projede |
of | ın |
refugees | mülteci |
active | etkin |
supporting | desteklemek |
services | hizmetlere |
and | ve |
living | yaşam |
standards | standartları |
EN The project aims at increasing the living standards of refugees in rural areas and ensuring their access to rights and services while supporting their active participation in the community
TR Bu projede temel amacımız, kırsalda yaşayan mülteci nüfusun yaşam standartlarını yükseltmek, hak ve hizmetlere erişimlerini sağlayarak topluma etkin katılımlarını desteklemek
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
project | projede |
of | ın |
refugees | mülteci |
active | etkin |
supporting | desteklemek |
services | hizmetlere |
and | ve |
living | yaşam |
standards | standartları |
EN The project aims at increasing the living standards of refugees in rural areas and ensuring their access to rights and services while supporting their active participation in the community.
TR Hayata Destek çalışanları olarak bu süreçte birçok zorlukla karşılaştık; mültecilerin karşı karşıya kaldığı sorunlarla ilgili çözüm yolları bulmaya çalıştık.
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
refugees | mültecilerin |
and | bir |
their | bu |
services | destek |
to | karşı |
the | olarak |
EN Our main goal in this project is to increase the living standards of refugees and supporting their active participation in society by providing them with access to rights and services
TR Mültecilere yönelik projemizde temel amacımız, onların yaşam standartlarını arttırmak, hak ve hizmetlere erişimlerini sağlayarak topluma etkin katılımlarını desteklemek
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
main | temel |
goal | amacı |
living | yaşam |
refugees | mültecilere |
active | etkin |
society | topluma |
by providing | sağlayarak |
supporting | desteklemek |
them | onları |
services | hizmetlere |
and | ve |
to increase | arttırmak |
standards | standartları |
EN *Rande was born in 1977. She is married with 3 children. Rande and her family have been living in Turkey for 8 years.
TR *1977 doğumlu Rande, evli ve 3 çocuklu. Rande ve ailesi 7 senedir Türkiye’de yaşıyor.
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
born | doğumlu |
married | evli |
family | ailesi |
and | ve |
been | ya |
EN Our main goal in this project is to increase the living standards of refugees and supporting their active participation in society by providing them with access to rights and services
TR Mültecilere yönelik projemizde temel amacımız, onların yaşam standartlarını arttırmak, hak ve hizmetlere erişimlerini sağlayarak topluma etkin katılımlarını desteklemek
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
main | temel |
goal | amacı |
living | yaşam |
refugees | mültecilere |
active | etkin |
society | topluma |
by providing | sağlayarak |
supporting | desteklemek |
them | onları |
services | hizmetlere |
and | ve |
to increase | arttırmak |
standards | standartları |
EN The project aims at increasing the living standards of refugees in rural areas and ensuring their access to rights and services while supporting their active participation in the community.
TR Hayata Destek çalışanları olarak bu süreçte birçok zorlukla karşılaştık; mültecilerin karşı karşıya kaldığı sorunlarla ilgili çözüm yolları bulmaya çalıştık.
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
refugees | mültecilerin |
and | bir |
their | bu |
services | destek |
to | karşı |
the | olarak |
EN The full simulation experience. Step into a living, breathing football world where the fate of your club rests on your managerial genius.
TR Eksiksiz simülasyon deneyimi. Kulübünüzün kaderinin sizin menajerlik dehanıza bağlı olduğu canlı, nefes alan futbol dünyasına adım atın.
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
full | eksiksiz |
simulation | simülasyon |
experience | deneyimi |
step | adım |
football | futbol |
world | dünyasına |
of | alan |
the | sizin |
EN Football Manager is a living, breathing game world of unparalleled realism and achieves football authenticity that other football games can only aspire to.
TR Football Manager, benzersiz bir gerçekliğe sahip yaşayan ve nefes alan bir oyun dünyasıdır ve diğer futbol oyunlarının yalnızca arzu edebileceği özgün bir futbol yaratır.
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
living | yaşayan |
other | diğer |
manager | manager |
and | ve |
football | football |
games | oyunlar |
to | sahip |
EN Do you feel like you?re not living up to your potential or are you just getting by in life, and drowning this dissatisfaction with ever more staring at your phone?
TR Potansiyelinize ulaşamadığınızı mı hissediyorsunuz yoksa sadece hayatınıza devam ediyor musunuz ve bu memnuniyetsizliği telefonunuza her zamankinden daha fazla bakmakla boğuyor musunuz?
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
or | yoksa |
do you | musunuz |
this | bu |
life | hayat |
and | ve |
ever | daha |
to | her |
EN Projection—living in the wreckage of the future
TR Projeksiyon—geleceğin enkazında yaşamak
EN 25 years of living in extremely messy dorm rooms and apartments.
TR Son derece dağınık yurt odaları ve apartmanlarda 25 yıl yaşamak.
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
extremely | son derece |
rooms | odalar |
in | da |
and | ve |
years | yıl |
EN 2 years living/traveling abroad with very little time spent sightseeing.
TR 2 yıl yurtdışında yaşamak/gezmek, gezmek için çok az zaman harcamak.
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
little | az |
time | zaman |
abroad | için |
years | yıl |
with | çok |
EN While I can?t overdose on the internet, my usage has exacerbated depression and brought me to the brink of suicide, and more pervasively it trapped me in a kind of ?living death?
TR İnternette aşırı doz alamasam da, kullanımım depresyonu alevlendirdi ve beni intiharın eşiğine getirdi ve daha yaygın olarak beni bir tür “yaşayan ölüm”e hapsetti
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
my | mı |
me | beni |
of | ın |
kind | tür |
living | yaşayan |
to | e |
more | daha |
in | da |
a | bir |
and | ve |
usage | kullanım |
EN For example if you convey a survey about public transportation in your city, you wouldn’t want people living in other cities to fill in your form
TR Örneğin, şehrinizde toplu taşıma hakkında bir anket yaparsanız, diğer şehirlerde yaşayan insanların formunuzu doldurmasını istemezsiniz
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
you | in |
survey | anket |
living | yaşayan |
other | diğer |
your form | formunuzu |
people | insanlar |
about | hakkında |
a | bir |
EN Leads and customers are now living in an omnichannel world where they engage on multiple channels and expect to get fast and qualitative replies
TR Müşteri adayları ve müşteriler artık birden çok kanalla etkileşim kurdukları ve hızlı ve kaliteli yanıtlar almayı bekledikleri çok kanallı bir dünyada yaşıyorlar
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
world | dünyada |
engage | etkileşim |
fast | hızlı |
now | artık |
and | ve |
customers | müşteriler |
multiple | bir |
to | birden |
EN We started humanitarian aid programmes for the refugees who had to leave their houses as a result of the crisis in Syria and living outside the camps.
TR Suriye’deki krizden etkilenerek evlerini terk etmek zorunda kalmış ve kamp dışında yaşayan mülteciler için insani yardım projeleri yürütmeye başladık.
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
started | başladı |
aid | yardım |
refugees | mülteciler |
living | yaşayan |
we started | başladık |
of | in |
and | ve |
outside | dışında |
EN We conducted emergency response operations for Syrian refugees in Suruç district of Şanlıurfa and displaced people living in Batman
TR Iraklı ve Suriyeli mülteciler için Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde ve Batman’da ikamet eden yerinden edilmiş kişiler için acil yardım operasyonları gerçekleştirdik
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
syrian | suriyeli |
refugees | mülteciler |
people | kişiler |
and | ve |
of | in |
operations | operasyonları |
for | için |
EN We constructed private rooms for refugee families living in Batman refugee shelters in order to give them access to some privacy. We built two tandoori ovens for bread-baking.
TR Mülteci ailelere mahremiyet sağlamak için Batman’daki barınma alanlarında özel odalar yaptık. İnsanların kendi ekmeklerini yapabilmeleri için iki tandır fırını inşa ettik.
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
rooms | odalar |
refugee | mülteci |
families | ailelere |
built | inşa |
privacy | mahremiyet |
give | için |
to | sağlamak |
two | iki |
EN Of our 2066 beneficiaries living in Istanbul, Mersin, Şanlıurfa, Mardin and Batman provinces, 1530 were women and 1851 were refugees
TR İstanbul, Mersin, Şanlıurfa, Mardin ve Batman illerinde yaşayan 2066 danışanımızın 1530’unu kadın ve 1851’ini mülteciler oluşturdu
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
of | ın |
living | yaşayan |
mersin | mersin |
mardin | mardin |
batman | batman |
women | kadın |
refugees | mülteciler |
and | ve |
EN Our "living" website, which offers up-to-date information, basic instructions, live support services, is now online: hayatadestek.online Our first set of content that...
TR Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi Birimi (UNWomen) desteğiyle Adana, Batman, Diyarbakır, İzmir, Mardin, Mersin illeri ve...
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
support | desteğiyle |
our | ve |
first | e |
of | nın |
EN After he had to leave this work because his finger was cut off, he tried to earn a living for himself and his family by working in daily jobs
TR Parmağı kesildiği için işinden ayrılmak zorunda kalan Erhan, günlük işlerde çalışarak kendisi ve ailesi için bir geçim kaynağı sağlamaya çalıştı
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
family | ailesi |
daily | günlük |
his | in |
and | ve |
working | çalışarak |
work | iş |
off | bir |
EN Now, Erhan working as a welder (his own profession) in the Technical Works Department’s Maintenance and Repair Unit of Küçükçekmece Municipality and earns his own living
TR Şimdi Erhan, Küçükçekmece Belediyesi’ne bağlı Teknik İşler Müdürlüğü, Bakım Onarım Birimi'nde kendi mesleği olan kaynakçılıkta çalışıyor ve geçimini kendi sağlıyor
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
technical | teknik |
maintenance | bakım |
repair | onarım |
erhan | erhan |
a | olan |
and | ve |
working | çalışıyor |
EN My name is Emira*, I was living in the Ayn al-Arab region of Syria with my husband and children
TR Benim adım Emira*, Suriye’de Ayn al-Arab bölgesinde eşim ve çocuklarımla birlikte yaşıyordum
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
name | adı |
and | ve |
with | birlikte |
my | benim |
EN We were living a safe and quiet life in our country. I was working as a teacher and my husband was working as a taxi driver. My children were going to the school and I had good relations with my neighbors. Our lives were just going by.
TR Memleketimde güvenli ve sakin bir hayat yaşıyorduk. Ben, senelerdir öğretmenlik yapıyordum; eşim de taksi şoförü olarak çalışıyordu. Çocuklarım okullarına gidip geliyordu; komşularımla iyi geçiniyordum. Akıp gidiyordu hayatımız.
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
my | mı |
good | iyi |
i | ben |
and | ve |
life | hayat |
a | bir |
to | güvenli |
EN Because we had no place to stay, we stayed with a friend living in central Şanlıurfa for one month
TR Kalacak yerimiz olmadığı için, bir ay kadar Şanlıurfa’nın merkezinde ikamet eden bir arkadaşımın evinde kaldık
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
month | ay |
a | bir |
EN 41-year-old mother of four, Gade has been living in Turkey since 2016
TR Dört çocuk annesi 41 yaşındaki Gade, 2016 yılından bu yana Türkiye’de yaşıyor
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
gade | gade |
four | dört |
EN They are living with her eldest son and his wife
TR En büyük oğlu ve eşiyle beraber yaşıyorlar
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
with | beraber |
and | ve |
his | ya |
EN My name is Emira*, I was living in the Ayn al-Arab region of Syria with my husband and children
TR Benim adım Emira*, Suriye’de Ayn al-Arab bölgesinde eşim ve çocuklarımla birlikte yaşıyordum
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
name | adı |
and | ve |
with | birlikte |
my | benim |
EN We were living a safe and quiet life in our country. I was working as a teacher and my husband was working as a taxi driver. My children were going to the school and I had good relations with my neighbors. Our lives were just going by.
TR Memleketimde güvenli ve sakin bir hayat yaşıyorduk. Ben, senelerdir öğretmenlik yapıyordum; eşim de taksi şoförü olarak çalışıyordu. Çocuklarım okullarına gidip geliyordu; komşularımla iyi geçiniyordum. Akıp gidiyordu hayatımız.
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
my | mı |
good | iyi |
i | ben |
and | ve |
life | hayat |
a | bir |
to | güvenli |
EN Because we had no place to stay, we stayed with a friend living in central Şanlıurfa for one month
TR Kalacak yerimiz olmadığı için, bir ay kadar Şanlıurfa’nın merkezinde ikamet eden bir arkadaşımın evinde kaldık
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
month | ay |
a | bir |
EN 41-year-old mother of four, Gade has been living in Turkey since 2016
TR Dört çocuk annesi 41 yaşındaki Gade, 2016 yılından bu yana Türkiye’de yaşıyor
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
gade | gade |
four | dört |
EN They are living with her eldest son and his wife
TR En büyük oğlu ve eşiyle beraber yaşıyorlar
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
with | beraber |
and | ve |
his | ya |
EN Nations living in the British Indian Ocean Territory
TR Britanya Hint Okyanusu Bölgesi’nde Yaşayan Milletler
အင်္ဂလိပ်စာ | တူရကီ |
---|---|
nations | milletler |
living | yaşayan |
indian | hint |
ဘာသာပြန်ချက်များကို 50 မှ 50 ကိုပြနေသည်