TR “Orada bir seyyar revirle köylere ve kasabalara gidiyorduk” diye anlatıyor.
"orada bir seyyar" f'Tork jista' jiġi tradott fil-Ingliż kliem/frażijiet li ġejjin:
TR “Orada bir seyyar revirle köylere ve kasabalara gidiyorduk” diye anlatıyor.
EN “We drove a mobile medical unit around the villages and small towns there”, she explains.
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
TR Dijital Iletişim Uygulama Android uygulaması Düz Naber Internet Yeşil Yeşil telefon Cep telefonu Cep telefonu Seyyar Mobil uygulama Akıllı telefon Telekomünikasyon Telefon
EN Digital Communication App Android app Flat Whatsapp Internet Green Green phone Cell phone Mobile phone Mobile Mobile app Smartphone Telecommunications Phone
Tork | Ingliż |
---|---|
dijital | digital |
iletişim | communication |
düz | flat |
internet | internet |
yeşil | green |
telekomünikasyon | telecommunications |
TR Sabit ve Seyyar Sertlik Ölçme
EN Equotip Portable Measuring Devices
TR Yeniden açılış vesilesiyle ABD’li heykeltıraş Alexander Calder’in eserlerini görmenin sevincini yaşamak mümkün olacak; sergienecek eserler arasında minyatürlerin yanı sıra büyük seyyar ve sağlam yapıtlar da yer alıyor
EN When the gallery reopens, visitors can therefore look forward to a show of works by the US sculptor Alexander Calder, which include both miniatures as well as monumental mobiles and stabiles
Tork | Ingliż |
---|---|
abd | us |
alexander | alexander |
mümkün | can |
olacak | the |
yanı | well |
TR Dardaki İnsanlar İçin Seyyar Şiir Servisi
EN Poetry therapy for people in need
TR büro, akıllı telefon, seyyar, tablo, iphone, ekran
EN desk, smartphone, mobile, table, iphone, screen
TR dizüstü, iphone, bilgisayar, akıllı telefon, seyyar, ekran
EN laptop, iphone, computer, smartphone, mobile, screen
TR dizüstü, iphone, büro, akıllı telefon, seyyar, ekran
EN laptop, iphone, desk, smartphone, mobile, screen
TR Genel anlamda PHIPA’da bir kişinin veya kuruluşun verileri Ontario ya da Kanada dışına aktarmasını veya orada depolamasını kısıtlayan bir gereksinim yoktur
EN Generally speaking there is no requirement in PHIPA that specifically limits the ability of a person or organization from transferring or storing data outside of Ontario or Canada
Tork | Ingliż |
---|---|
genel | generally |
veya | or |
verileri | data |
ontario | ontario |
kanada | canada |
orada | there |
TR Bir kısa mesaj ya da bir telefon yetiyor; çocukların ihtiyaç duydukları an, anne-babalar hemen orada bitiveriyorlar
EN A text message or phone call is all it takes for parents to be there if their children need them
Tork | Ingliż |
---|---|
mesaj | message |
telefon | phone |
ihtiyaç | need |
orada | there |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR En önemlisi, bir ekrana bağlı olmadığımda daha canlı, orada, vücudumda ve dünyada kendimi daha canlı hissediyorum.
EN Most importantly, I feel more alive, present, there in my body and in the world when I?m not glued to a screen.
Tork | Ingliż |
---|---|
canlı | alive |
orada | there |
dünyada | in the world |
TR Kocamın arkadaşlarından biri Akçakale’ye taşınmamızı ve orada bir pamuk çiftliğinde çalışmamızı önerdi
EN One of my husband’s friends suggested that we move to Akçakale and work in a cotton field there
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
pamuk | cotton |
TR Kocamın arkadaşlarından biri Akçakale’ye taşınmamızı ve orada bir pamuk çiftliğinde çalışmamızı önerdi
EN One of my husband’s friends suggested that we move to Akçakale and work in a cotton field there
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
pamuk | cotton |
TR Gay0Day'de Sıcak okul gay çocuk Seks ilk zaman ben izin bu otur orada için bir bit ve ne zaman ben yaptı çek kapalı
EN Hot school gay boy sex first time I let it sit there for a bit, and when I did pull off at Gay0Day
Tork | Ingliż |
---|---|
gay | gay |
sıcak | hot |
okul | school |
çocuk | boy |
seks | sex |
zaman | time |
orada | there |
bit | bit |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Bu yöntemi kullanarak, tetikleyicilerin koşullarını transfer edilen koşullar ile değiştirebilirsiniz. Bu tür bir nesnenin örneğini, kanal ayarlarınızda tetikleyiciler bölümünde bulabilirsiniz, orada JSON yapısı düğmesine basın.
EN Using this method you can replace the triggers' rules by transferred object. You can get an example of such object in our admin panel in the Triggers section, just press JSON structure button there.
Tork | Ingliż |
---|---|
yöntemi | method |
orada | there |
json | json |
yapısı | structure |
düğmesine | button |
basın | press |
TR Kocamın arkadaşlarından biri Akçakale’ye taşınmamızı ve orada bir pamuk çiftliğinde çalışmamızı önerdi
EN One of my husband’s friends suggested that we move to Akçakale and work in a cotton field there
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
pamuk | cotton |
TR Kocamın arkadaşlarından biri Akçakale’ye taşınmamızı ve orada bir pamuk çiftliğinde çalışmamızı önerdi
EN One of my husband’s friends suggested that we move to Akçakale and work in a cotton field there
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
pamuk | cotton |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Orada, sessizlik gerçekten sessizliktir, sadece bir Karayipler kumsalına vuran dalgaların veya Kanada’daki Rocky sıradağlarının ağaçları arasında esen rüzgarın sesi duyulur
EN There, quiet is actually quiet, just the sounds of waves against a Caribbean beach or a breeze through the trees of the Canadian Rockies
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
sessizlik | quiet |
gerçekten | actually |
karayipler | caribbean |
veya | or |
kanada | canadian |
TR Karsch, korona pandemisi koşullarında Olimpiyatların ne kadar faydalı olduğunu konusunda tereddütleri olsa da şunu söylüyor: “Orada bir olimpiyat ruhu olacağını düşünüyorum
EN Although Karsch mulls over how meaningful the Olympic Games are in the face of the coronavirus pandemic, she says: “I believe there’ll be an Olympic spirit
Tork | Ingliż |
---|---|
pandemisi | pandemic |
orada | there |
TR Elde kent haritası, Leipzig caddelerinde oradan orada dolaşmanın, sightseeing’in farklı bir hali yaşanıyor: Bankalar, kafeler, okullar ve galeriler okuma etkinliklerine ve sergilere davet ediyor
EN With map in hand, visitors can enjoy a different kind of sightseeing tour: banks, coffee bars, schools and galleries invite the general public to readings and exhibitions
Tork | Ingliż |
---|---|
haritası | map |
farklı | different |
bankalar | banks |
okullar | schools |
davet | invite |
TR Şu anda orada yapılan bir araştırmanın, alınan önlemlerden hangilerinin yararlı olduğunu ortaya koyması bekleniyor
EN A study is now to be carried out there to find out which of the measures taken are useful
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
yararlı | useful |
olduğunu | is |
TR Brüksel’e giderken orada kısa bir mola vermeyi seviyorum.“
EN When I’m on my way to Brussels, I like to stop off there.”
Tork | Ingliż |
---|---|
brüksel | brussels |
orada | there |
TR Akeel Sandouk, 1990’da Suriye’de doğdu, 2012’de değişim öğrencisi olarak Leipzig’e geldi ve orada üniversitede ve bir danışmanlık firmasında çalışıyor.
EN Akeel Sandou, was born in 1990 in Syria. He came to Leipzig as an exchange student in 2012 and works there at the university and in a consulting company.
Tork | Ingliż |
---|---|
suriye | syria |
değişim | exchange |
leipzig | leipzig |
geldi | came |
orada | there |
danışmanlık | consulting |
çalışıyor | works |
TR Örneğin, bir .eu ccTLD kaydedecekseniz, ya Avrupa Birliği içinde yaşamanız ya da işletmenizin orada olması gerekir
EN For example, if you're going to register an .eu ccTLD, you'll need to either live in the European Union or have your business there
TR Size kolaylık sağlamak için biz resursun hafif ve geniş sürümünü hazırladık ki, orada çok sayıda ek bilgiler gösterilir.
EN For your convenience, we have set up two versions of our website: light and extended (for displaying additional information).
Tork | Ingliż |
---|---|
kolaylık | convenience |
hafif | light |
ek | additional |
bilgiler | information |
TR Bazı e-atıklar deniz aşırı ülkelere, orada yakılıp çocuklar tarafından hurda olarak toplanılsın diye gönderilir
EN Some e-waste is shipped overseas, where it is burned for scrap by kids in junkyards
Tork | Ingliż |
---|---|
bazı | some |
çocuklar | kids |
TR Sara Beth Bareilles, 1979’da Kaliforniya’da dünyaya geldi. Lise yıllarında şarkılar yazan Sara’nın müzik hayatı üniversite öğrenimi için UCLA’e gitmesiyle başladı. Sanatçı, orada Awaken … Devamını oku
EN Sara Beth Bareilles (born December 7, 1979) is a Grammy-winning American singer-songwriter, pianist, Broadway composer, actress, and TV producer and writer. Bareilles was born and raised in… read more
Tork | Ingliż |
---|---|
devamını | more |
oku | read |
TR Bana acı çektirmek için değil, hayatımı nasıl yaşayacağım konusunda bana rehberlik etmek için orada olan hislerimi hissedebiliyorum
EN I can feel my feelings, which it turns out are not there to make me suffer, but to guide me in how to live my life
Tork | Ingliż |
---|---|
değil | not |
rehberlik | guide |
orada | there |
olan | are |
hayatı | life |
TR HIA, AWS müşterilerinin verileri Alberta veya Kanada dışına aktarmasını veya orada depolamasını yasaklıyor mu?
EN Does HIA prohibit an AWS customer from having data in transit or at rest outside of Alberta or outside of Canada?
Tork | Ingliż |
---|---|
hia | hia |
aws | aws |
verileri | data |
alberta | alberta |
veya | or |
kanada | canada |
ın | of |
TR Verileri Alberta veya Kanada dışına aktarmanın veya orada depolamanın HIA kapsamındaki güvenlik ve gizlilik yükümlülüklerine uygun olup olmadığına karar vermek müşterilerin sorumluluğundadır.
EN It is the responsibility of each customer to determine whether transferring and storing data outside of Alberta or outside of Canada satisfies their security and privacy obligations under HIA.
Tork | Ingliż |
---|---|
verileri | data |
alberta | alberta |
veya | or |
kanada | canada |
hia | hia |
ve | and |
olup | whether |
müşterilerin | customer |
ın | of |
TR PHIPA, AWS müşterilerinin verileri Ontario veya Kanada dışına aktarmasını veya orada depolamasını yasaklıyor mu?
EN Does PHIPA prohibit an AWS customer from having data in transit or at rest outside of Ontario or outside of Canada?
Tork | Ingliż |
---|---|
aws | aws |
verileri | data |
ontario | ontario |
veya | or |
kanada | canada |
ın | of |
TR Verileri Kanada dışına aktarmanın veya orada depolamanın güvenlik yükümlülüklerine uygun olup olmadığına karar vermek müşterilerin sorumluluğundadır.
EN It is the responsibility of each customer to determine whether transferring and storing data outside of Canada satisfies its security obligations.
Tork | Ingliż |
---|---|
verileri | data |
kanada | canada |
güvenlik | security |
olup | whether |
müşterilerin | customer |
ın | of |
TR Bazı e-atıklar deniz aşırı ülkelere, orada yakılıp çocuklar tarafından hurda olarak toplanılsın diye gönderilir
EN Some e-waste is shipped overseas, where it is burned for scrap by kids in junkyards
Tork | Ingliż |
---|---|
bazı | some |
çocuklar | kids |
TR Orada birçok lüks otellerinden birinde kalıyorsanız, otel resepsiyonu ile rezervasyon kaçının
EN If you?re staying in one of the many luxurious hotels there, avoid booking with the hotel reception
Tork | Ingliż |
---|---|
orada | there |
lüks | luxurious |
birinde | in one |
rezervasyon | booking |
kaçının | avoid |
TR 1996’da Bonn’da BM bayrağı göndere çekildi. Orada bulunanlar arasında; Federal Çevre Bakanı Angela Merkel, Kalkınma Bakanı Carl-Dieter Spranger, BM Genel Sekreteri Boutros Boutros-Ghali ve Dışişleri Bakanı Klaus Kinkel
EN In 1996 the UN flag was hoisted in Bonn. Present were the Environment Minister Angela Merkel, Development Minister Carl-Dieter Spranger, UN Secretary General Boutros Boutros-Ghali and Foreign Minister Klaus Kinkel
Tork | Ingliż |
---|---|
angela | angela |
merkel | merkel |
kalkınma | development |
genel | general |
klaus | klaus |
TR Bu sefer Harting yok, ama Jasinski ve fırlatılmayı bekleyen diskler orada olacak: Yanında genellikle iki tanesini bulunduruyor; biri sarı, biri siyah, birinin kenarı biraz daha pürüzlü
EN Harting is not taking part this time, but Jasinski will be there with his discuses: normally he takes two with him – a yellow one and a black one, one with a slightly rougher edge
Tork | Ingliż |
---|---|
bu | this |
yok | not |
ve | and |
orada | there |
sarı | yellow |
siyah | black |
biraz | slightly |
TR Orada endüstri ve konstrüksiyon teknikerliği meslek eğitimi alıyorlar
EN They are completing their education as industrial and construction mechanics
Tork | Ingliż |
---|---|
ve | and |
eğitimi | education |
TR Bulgaristan’da kesinlikle giyip „Anzug“ ofise gitmemen gerekir, çünkü orada bu kelime “takım elbise“ değil, “eşofman” anlamına gelir.
EN And under no circumstances should you venture into an office in Bulgaria in an Anzug, because rather than denoting a stylish suit, it means a plain tracksuit.
Tork | Ingliż |
---|---|
gerekir | should |
kelime | than |
değil | no |
anlamına | means |
Li turi 50 minn 50 traduzzjonijiet