EN Personality characteristics, anxiety sensitivity, anxiety and depression levels of patients with premenstrual dysphoric disorder
EN Personality characteristics, anxiety sensitivity, anxiety and depression levels of patients with premenstrual dysphoric disorder
TR Premenstrual disforik bozukluk tanılı hastaların kişilik özellikleri, anksiyete duyarlılığı, anksiyete ve depresyon seviyeleri
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
and | ve |
levels | seviyeleri |
of | ın |
characteristics | özellikleri |
EN Young kids and teens mostly have got stress, depression, anxiety and mental illness due to lack of sleep
TR Genç çocuklar ve gençler çoğunlukla stres, depresyon, kaygı ve uyku yetersizliği nedeniyle akıl hastalığı
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
young | genç |
and | ve |
stress | stres |
sleep | uyku |
kids | çocuklar |
mostly | çoğunlukla |
EN Our experience of it has been a grounded peace; a lack of anxiety, fear, or urgency; and the ability to deal calmly and directly with challenges, achieve our goals, meet our commitments, and live our values
TR Bizim deneyimimiz temelli bir barış oldu; endişe, korku veya aciliyet eksikliği; ve zorluklarla sakin ve doğrudan başa çıkma, hedeflerimize ulaşma, taahhütlerimizi yerine getirme ve değerlerimizi yaşama becerisi
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
fear | korku |
peace | barış |
directly | doğrudan |
and | ve |
or | veya |
to | e |
EN When war broke in Syria we started to look for a safe place because of the intense fear and anxiety we were in
TR Suriye’de savaş patlak verince, duyduğumuz yoğun korku ve kaygı eşliğinde güvenli bir yer aramaya başladık
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
started | başladı |
intense | yoğun |
fear | korku |
war | savaş |
we started | başladık |
and | ve |
a | bir |
to | güvenli |
EN I also was able to start bringing awareness to all the underlying issues that I?d been numbing and escaping from with the internet – childhood abuse, divorced parents, social anxiety, depression, fear of failure, fear of abandonment and rejection
TR Ayrıca internetle uyuşturduğum ve kaçtığım tüm temel sorunlara farkındalık getirmeye başlayabildim - çocuklukta istismar, boşanmış ebeveynler, sosyal kaygı, depresyon, başarısızlık korkusu, terk edilme ve reddedilme korkusu
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
and | ve |
awareness | farkındalık |
parents | ebeveynler |
social | sosyal |
all | tüm |
also | ayrıca |
EN INVESTIGATION OF STRESS, ANXIETY, DEPRESSION AND PHYSICAL ACTIVITY LEVELS IN UNIVERSITY STUDENTS WHO ARE REMOTELY EDUCATED DURING PROLONGED COVID-19 PANDEMIC PROCESS
TR HEMATOLOJİK MALİGNİTENİN MİYELOİD VEYA LENFOİD KÖKENİ SOLUNUM FONKSİYONU, KAS KUVVETİ, EGZERSİZ KAPASİTESİ VE YAŞAM KALİTESİNİ NASIL ETKİLER?
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
are | veya |
and | ve |
EN Effect of video training on anxiety, depression and sleep patterns for patients undergoing liver transplantation
TR Karaciğer nakli olacak hastalara verilen video eğitiminin anksiyete, depresyon ve uyku düzenine etkisi
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
effect | etkisi |
video | video |
sleep | uyku |
and | ve |
EN Evaluation of patients with degenerative lumbar spinal stenosis after surgery in terms of anxiety and depression
TR DEJENERATİF LOMBER SPİNAL STENOZLU HASTALARIN CERRAHİ SONRASI ANKSİYETE-DEPRESYON YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
after | de |
EN The effect of health anxiety on postoperative analgesia requirement and anesthesia recovery in patients undergoing laparoscopic cholecystectomy
TR Laparoskopik kolesistektomi hastalarında sağlık anksiyetesinin postoperatif ağrı algısı ve analjezik ihtiyacına etkisi
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
effect | etkisi |
health | sağlık |
and | ve |
patients | hastalar |
EN An evaluation of the effect on depression and anxiety levels of the frequency of providing informing to the relatives of patients treated in intensive care unit
TR Yoğun bakım ünitesinde tedavi gören hastaların yakınlarının bilgilendirilme sıklığının depresyon ve anksiyete düzeylerine etkisinin değerlendirilmesi
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
effect | etkisinin |
and | ve |
intensive | yoğun |
care | bakım |
of | nın |
EN EVALUATION OF THE ANXIETY AND ANGER STATUS OF PATIENTS WITH ENURESIS NOCTURNA AND THEIR MOTHERS
TR ENÜREZİS NOKTURNALI HASTALARIN ve ANNELERİNİN KAYGI ve ÖFKE DURUMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
and | ve |
EN Evaluation of anxiety levels and satisfaction rates in patients who underwent laparoscopic cholecystectomy with video consent
TR Video onam alınarak laparoskopik kolesistektomi uygulanan hastalarda anksiyete ve memnuniyet düzeylerinin değerlendirilmesi.
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
and | ve |
video | video |
EN Anxiety Level Of Family Physicians And Family Health Workers In Covid-19 Pandemic
TR Covıd-19 Pandemisinde Aile Sağlığı Elemanları Ve Aile Hekimlerinde Anksiyete Düzeyi
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
level | düzeyi |
family | aile |
and | ve |
health | sağlığı |
EN The Effects of Music Therapy on Vital Signs and Dental Anxiety Prior to Dental Surgery
TR Müzik Terapinin Dental Cerrahi Öncesi Dental Anksiyete ve Vital Bulgular Üzerine Etkisi
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
music | müzik |
and | ve |
effects | etkisi |
EN Occupational anxiety level and associated factors at senior class elder care technician students
TR Yaşlı Bakım Teknikerliği Bölümü Son Sınıf Öğrencilerinin Mesleklerine Yönelik Kaygı Düzeyleri ve Etkileyen Faktörler
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
factors | faktörler |
class | sınıf |
care | bakım |
and | ve |
EN Mammography-Related Pain and Anxiety in Turkish Women: A Cross-sectional Study
TR Türk Kadınlarında Mamografiye Bağlı Ağrı ve Anksiyete: Kesitsel Bir Çalışma
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
turkish | türk |
women | kadınlar |
related | bağlı |
a | bir |
and | ve |
EN Evaluation Of Effects Of Visual Media On Anxiety Levels Before and After Oral Surgery
TR Görsel Medyanın Oral Cerrahi Öncesi ve Sonrası Anksiyete Üzerine Etkilerinin Değerlendirilmesi
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
of | ın |
visual | görsel |
media | medyanın |
and | ve |
after | de |
EN Knowledge, attitude and anxiety of medical students about the current COVID-19 outbreak in Turkey
TR Tıp fakültesi öğrencilerinin Türkiye'deki mevcut COVID-19 salgını hakkında bilgi, tutum ve kaygıları
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
of | ın |
medical | tıp |
students | öğrencilerinin |
about | hakkında |
and | ve |
current | mevcut |
EN Anxiety Level of Women before Gynecological Examination and Effective Factors
TR KADINLARIN JİNEKOLOJİK MUAYENE ÖNCESİ ANKSİYETE DÜZEYİ VE ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
and | ve |
EN The effect of social appearance anxiety on smoking in high school students: Agri example
TR Lise öğrencilerinde Sosyal Görünüş Kaygısının Sigara Kullanımı Üzerine Etkisi: Ağrı İli Örneği
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
effect | etkisi |
social | sosyal |
of | nın |
EN 14. Has your video streaming caused any psychological issues, such as heightened anxiety, increased depression, or ability to focus on other things?
TR 14. Video akışınız, artan kaygı, artan depresyon veya başka şeylere odaklanma yeteneği gibi herhangi bir psikolojik soruna neden oldu mu?
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
video | video |
psychological | psikolojik |
increased | artan |
focus | odaklanma |
other | başka |
or | veya |
any | herhangi |
as | gibi |
to | neden |
EN I would feel the anxiety melt, and a cool numb feeling of comfort would spread through my body
TR Kaygının eridiğini hissedecektim ve vücuduma serin ve uyuşuk bir rahatlık hissi yayılacaktı
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
cool | serin |
and | ve |
a | bir |
EN These questions can bring up anxiety and pressure, and they may block us from being fully honest with ourselves and others
TR Bu sorular endişe ve baskı yaratabilir ve kendimize ve başkalarına karşı tamamen dürüst olmamızı engelleyebilir
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
questions | sorular |
fully | tamamen |
honest | dürüst |
others | başkaları |
these | bu |
and | ve |
with | karşı |
EN It’s also proven to boost mental health and wellbeing by relieving stress, anxiety, and depression
TR Ayrıca stresi, kaygıyı ve depresyonu hafifleterek zihinsel sağlığı ve refahı artırdığı da kanıtlanmıştır
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
proven | kanıtlanmış |
mental | zihinsel |
health | sağlığı |
and | ve |
EN Todoist really, really changed my life and that is no exaggeration. It has given me mental space and reduced anxiety.
TR Hiç abartmıyorum, Todoist gerçekten ama gerçekten hayatımı değiştirdi. Bana zihinsel alan tanıdı ve kaygılarımı azalttı.
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
really | gerçekten |
and | ve |
mental | zihinsel |
space | alan |
no | hiç |
it | ama |
life | hayat |
me | bana |
EN Tye investigates how your brain gives rise to complex emotional states like depression, anxiety or loneliness
TR Tye beynin nasıl depresyon, kaygı ve yalnızlık gibi karmaşık duygu durumlarını ortaya çıkardığını araştırıyor
EN For example resources (e.g., antibodies, model organisms, and software) reported in the biomedical literature often lack sufficient detail to enable reproducibility or reuse.
TR Örneğin, biyomedikal literatürde rapor edilen kaynaklar (örn., antikorlar, model organizmalar ve yazılımlar) genellikle tekrarlanabilirlik veya yeniden kullanımı mümkün kılan yeterli detaydan yoksundur.
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
resources | kaynaklar |
model | model |
software | yazılımlar |
often | genellikle |
sufficient | yeterli |
enable | mümkün |
and | ve |
or | veya |
EN In part, the lack of a ?breakthrough? in such a study, and thus the little recognition that its author(s) receive(s), as relevant citations tend to go to the original paper
TR Kısmen, bu tür bir çalışmada “çığır açan” bir şey olmaması ve dolayısıyla yazarlarının pek takdir toplamaması, çünkü atıfların orijinal makaleye gitmesi
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
s | s |
original | orijinal |
a | bir |
of | nın |
and | ve |
EN There are Public Libraries in the Town Center, Ataeymir and Yenice Townships and they serve in municipal buildings. Ataeymir Public Library is closed due to lack of personnel.
TR İlçede basımevi, kitapevi, sinema ve tiyatro bulunmamaktadır. İlçe merkezinde 7, Yenice ve Ataeymir beldesinde 4 adet olmak üzere toplam 11 adet İnternet Kafe mevcuttur.
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
center | merkezinde |
and | ve |
the | toplam |
EN Whoer VPN own fast DNS servers guarantee a secure and reliable connection and lack of access restrictions based on geographic location.
TR Whoer VPN hızlı DNS sunucularına sahiptir, güvenli ve güvenilir bir bağlantı ve coğrafi konuma dayalı erişim kısıtlamalarının olmayışını garanti eder.
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
vpn | vpn |
dns | dns |
guarantee | garanti |
geographic | coğrafi |
location | konuma |
whoer | whoer |
fast | hızlı |
access | erişim |
secure | güvenli |
and | ve |
connection | bağlantı |
reliable | güvenilir |
a | bir |
based | dayalı |
EN Peter Smith joined CNBC’s TechCheck to talk about the latest lack of volatility in crypto and bitcoin as an investment.
TR Peter Smith, yatırım olarak kripto ve bitcoin'de son zamanlarda oynaklık görülmemesi ile ilgili konuşmak için CNBC'nin TechCheck'ine katıldı.
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
peter | peter |
smith | smith |
crypto | kripto |
investment | yatırım |
joined | katıldı |
about | ilgili |
and | ve |
to talk | konuşmak |
of | in |
to | için |
latest | son |
EN In 1994, Ron recognized the lack of Internet access options for the "unwashed"—those who were not a student or government employee
TR 1994 yılında Ron öğrenci veya kamu görevlisi olmayan "yıkanmamışlar" için İnternet erişimi seçeneklerinin yetersizliğini anladı
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
student | öğrenci |
government | kamu |
access | erişimi |
in | yılında |
for | için |
or | veya |
EN Do you find yourself following attractive or important people on social media to make up for your lack of connection in real life?
TR Gerçek hayatta bağlantı eksikliğinizi telafi etmek için kendinizi sosyal medyada çekici veya önemli kişileri takip ederken buluyor musunuz?
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
yourself | kendinizi |
real | gerçek |
life | hayatta |
connection | bağlantı |
attractive | çekici |
important | önemli |
do you | musunuz |
or | veya |
of | in |
social | sosyal |
EN Ultimately, in a centralized economy, financial opportunity for most people is inhibited by a lack of transparency, accountability and access
TR En nihayetinde merkezi ekonomide finansal fırsatlar şeffaflığın, güvenilirliğin ve erişimin olmaması nedeniyle çoğu kişi için kısıtlanıyor
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
centralized | merkezi |
financial | finansal |
people | kişi |
access | erişimin |
and | ve |
most | en |
of | in |
for | için |
EN - Reduce discovered vulnerabilities such as BEAST, lack of compliance with industry guidelines, with recommended steps
TR - BEAST gibi keşfedilen güvenlik açıklarını endüstri yönergelerine uyum eksikliğini önerilen adımlarla azaltın
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
compliance | uyum |
industry | endüstri |
recommended | önerilen |
as | gibi |
EN There’s a lack of young talent in agriculture
TR Tarım alanında genç nesil sıkıntısı çekiliyor: Bu nedenle bazı yüksekokullar, dual eğitim anabilim dalları sunuyorlar
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
agriculture | tarım |
young | genç |
a | bazı |
EN Around 160 other journalists were imprisoned with him at the time, all of them sharing the same fate: arbitrary detention and the lack of a fair trial
TR O dönemde yaklaşık 160 diğer gazeteci onunla birlikte hapsedildi ve hepsi aynı kaderi paylaştılar: Hukuki keyfilik ve adil yargılanma eksikliği
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
other | diğer |
fair | adil |
and | ve |
the | aynı |
around | yaklaşık |
with | onunla |
EN Between the lack of shelter and the stress of displacement, WATAN responds to those suffering
TR SURİYEli ALTIN SIVI PROJESİNİN İLERLEYİŞİ HAKKINDA DAHA FAZLA BİLGİ EDİNİN
EN The absence of a separate regulation on social cooperatives or the lack of a different process causes various difficulties in the field
TR Sosyal kooperatiflere ilişkin ayrı bir düzenleme bulunmaması ya da farklı bir süreç yürütülmemesi alanda çeşitli zorluklar yaşanmasına neden olmaktadır
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
regulation | düzenleme |
social | sosyal |
separate | ayrı |
process | süreç |
in | da |
different | farklı |
various | çeşitli |
EN In the CSO Fast Web Design Training, how a website compatible with new technologies may be prepared is explained to CSOs that either lack any website or have a very old website.
TR STÖ’ler için Hızlı Web Tasarımı Eğitimi’nde web sitesi olmayan veya çok eski bir web sitesi olan STÖ’lere yeni teknolojilerle uyumlu bir web sitesinin nasıl hazırlanabileceği anlatılıyor.
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
new | yeni |
old | eski |
fast | hızlı |
design | tasarım |
compatible | uyumlu |
or | veya |
how | nasıl |
EN Mortality rate attributed to unsafe water, unsafe sanitation and lack of hygiene (exposure to unsafe Water, Sanitation and Hygiene for All (WASH) services) 3.9.3
TR Güvenilir olmayan su, güvenilir olmayan sağlık hizmetleri ve hijyen eksikliğine bağlı ölüm oranı (tüm hizmetler için güvenilir olmayan su, sağlık hizmetleri ve hijyene maruz kalma) 3.9.3
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
water | su |
hygiene | hijyen |
exposure | maruz kalma |
rate | oranı |
and | ve |
of | in |
all | tüm |
services | hizmetleri |
EN Our About Us Web Templates are the answer when you lack a selling About Us page
TR Hakkımızda Web Şablonlarımız, satış yapan bir Hakkımızda sayfanız olmadığında aradığınız cevaptır
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
selling | satış |
web | web |
a | bir |
EN The lack of information on and ease of booking of this mode means that many people are losing out on the opportunity to travel, or are choosing to use more expensive, less sustainable modes of transportation.
TR Bu yöntemin rezervasyonunu yapmanın bilinmemesi ve kolay olmaması nedeniyle birçok kişi yolculuk yapma fırsatını kaçırmakta ya da daha pahalı, daha az sürdürülebilir taşımacılık yöntemleri kullanmayı tercih eder.
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
ease | kolay |
travel | yolculuk |
sustainable | sürdürülebilir |
transportation | taşımacılık |
expensive | pahalı |
this | bu |
and | ve |
to | yapma |
of | nedeniyle |
opportunity | fırsat |
many | çok |
EN There are Public Libraries in the Town Center, Ataeymir and Yenice Townships and they serve in municipal buildings. Ataeymir Public Library is closed due to lack of personnel.
TR İlçede basımevi, kitapevi, sinema ve tiyatro bulunmamaktadır. İlçe merkezinde 7, Yenice ve Ataeymir beldesinde 4 adet olmak üzere toplam 11 adet İnternet Kafe mevcuttur.
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
center | merkezinde |
and | ve |
the | toplam |
EN For example resources (e.g., antibodies, model organisms, and software) reported in the biomedical literature often lack sufficient detail to enable reproducibility or reuse.
TR Örneğin, biyomedikal literatürde rapor edilen kaynaklar (örn., antikorlar, model organizmalar ve yazılımlar) genellikle tekrarlanabilirlik veya yeniden kullanımı mümkün kılan yeterli detaydan yoksundur.
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
resources | kaynaklar |
model | model |
software | yazılımlar |
often | genellikle |
sufficient | yeterli |
enable | mümkün |
and | ve |
or | veya |
EN BMW Z4 production stopping for two weeks due to lack of parts
TR Ford, F-150 ve Bronco üretimini bir kez daha durdurdu
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
due | bir |
EN Lada production halted due to lack of supplies in Russia
TR Volkswagen, Passat sedan üretimini Avrupa için bitiriyor
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
of | in |
to | için |
EN - Reduce discovered vulnerabilities such as BEAST, lack of compliance with industry guidelines, with recommended steps
TR - BEAST gibi keşfedilen güvenlik açıklarını endüstri yönergelerine uyum eksikliğini önerilen adımlarla azaltın
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
compliance | uyum |
industry | endüstri |
recommended | önerilen |
as | gibi |
EN Among other things, there is a lack of doctors and nursing staff.
TR Doktorlar ve hasta ve yaşlı bakımına yönelik personel günümüzde Almanya’da halihazırda eksikliği duyulan nitelikli çalışanlar arasında yer alıyor.
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
staff | personel |
and | ve |
of | yönelik |
EN Nursing and health professionals easily find a job in Germany. Hospitals, retirement homes and other care facilities lack qualified staff.
TR Eğitimli bakıcılar ve sağlıkçılar Almanya’da kolaylıkla iş bulabiliyor. Hastaneler, yaşlı yurtları ve başka bakım kuruluşları vasıflı elemana ihtiyaç duyuyor.
Bahasa Inggeris | Orang Turki |
---|---|
health | sağlık |
easily | kolaylıkla |
hospitals | hastaneler |
other | başka |
care | bakım |
and | ve |
Menunjukkan 50 daripada 50 terjemahan