EN The voter gives his or her second vote to a party. The second vote has a greater weight because it defines the power relations in parliament: the number of seats for the individual parties.
"voter gives his" i Ingarihi ka taea te whakamaori ki nga kupu Korukure e whai ake nei:
EN The voter gives his or her second vote to a party. The second vote has a greater weight because it defines the power relations in parliament: the number of seats for the individual parties.
TR Seçmen, ikinci oyunu bir partiye verir. İkinci oylar daha büyük bir ağırlığa sahiptir, çünkü bu oylar parlamentodaki güçler ilişkisini; yani tek tek partilerin alacağı sandalye sayısını belirlerler.
Ingarihi | Korukure |
---|---|
gives | verir |
power | güç |
second | ikinci |
has | bu |
greater | daha büyük |
a | bir |
the | yani |
because | çünkü |
to | tek |
EN One person checks the completed ballot paper and the personal details, then the voter is noted in the register and we follow up if anyone has any questions
TR Biri oy pusulasını ve kişisel bilgileri kontrol ediyor, ardından seçmen listeye kaydediliyor, bir de herhangi bir sorusu olan var mı diye bakıyoruz
Ingarihi | Korukure |
---|---|
checks | kontrol |
details | bilgileri |
and | ve |
personal | kişisel |
then | ardından |
any | herhangi |
person | de |
is | olan |
EN Once, he tried to hide his finger under the table during the job interview but when they realized that his finger they rejected him by saying that they would not be able to recruit him because his injured finger would be a ‘high risk’ in the work.
TR Bir keresinde Erhan, iş görüşmesinde parmağını masanın altına saklamaya çalışmış ancak yetkililer parmağını fark edince yaralı parmağının iş için 'yüksek risk' taşıyacağını öne sürerek iş başvurusunu reddetmişler.
Ingarihi | Korukure |
---|---|
high | yüksek |
risk | risk |
his | in |
because | için |
a | bir |
EN Once, he tried to hide his finger under the table during the job interview but when they realized that his finger they rejected him by saying that they would not be able to recruit him because his injured finger would be a ‘high risk’ in the work.
TR Bir keresinde Erhan, iş görüşmesinde parmağını masanın altına saklamaya çalışmış ancak yetkililer parmağını fark edince yaralı parmağının iş için 'yüksek risk' taşıyacağını öne sürerek iş başvurusunu reddetmişler.
Ingarihi | Korukure |
---|---|
high | yüksek |
risk | risk |
his | in |
because | için |
a | bir |
EN Once, he tried to hide his finger under the table during the job interview but when they realized that his finger they rejected him by saying that they would not be able to recruit him because his injured finger would be a ‘high risk’ in the work.
TR Bir keresinde Erhan, iş görüşmesinde parmağını masanın altına saklamaya çalışmış ancak yetkililer parmağını fark edince yaralı parmağının iş için 'yüksek risk' taşıyacağını öne sürerek iş başvurusunu reddetmişler.
Ingarihi | Korukure |
---|---|
high | yüksek |
risk | risk |
his | in |
because | için |
a | bir |
EN Once, he tried to hide his finger under the table during the job interview but when they realized that his finger they rejected him by saying that they would not be able to recruit him because his injured finger would be a ‘high risk’ in the work.
TR Bir keresinde Erhan, iş görüşmesinde parmağını masanın altına saklamaya çalışmış ancak yetkililer parmağını fark edince yaralı parmağının iş için 'yüksek risk' taşıyacağını öne sürerek iş başvurusunu reddetmişler.
Ingarihi | Korukure |
---|---|
high | yüksek |
risk | risk |
his | in |
because | için |
a | bir |
EN Sahin, who was born in Turkey and did his PhD in Cologne, came to Germany with his parents because his father had found a job at a car factory
TR Türkiye’de doğan Şahin tıpta uzmanlığını Köln’de yapmış ve babası bir otomobil fabrikasında iş bulduğu için anne babasıyla birlikte Almanya’ya gelmiş
Ingarihi | Korukure |
---|---|
parents | anne |
car | otomobil |
and | ve |
his | in |
at | nda |
a | bir |
because | için |
EN Writing about his grandfather, he says: “Throughout his life he was grateful that Germany had given him the opportunity to provide his family with a better life
TR Demir, büyükbabası hakkında şunları yazıyor: “Hayatı boyunca, kendisine ve ailesine daha iyi bir yaşam imkanı sunduğu için Almanya’ya minnettardı
EN Felix Banaszak says he has a “classic Ruhr area biography”, and by that he means that his family shares a migration background. His great-grandparents on his father’s side of the family came to the Ruhr Valley from Poland.
TR Felix Banaszak kendisinin “klasik bir Ruhr Bölgesi hayat hikayesine” sahip olduğunu söylüyor; kastettiği, ailesinin göç geçmişi. Babasının büyük dedesi Ruhr bölgesine Polonya’dan gelmiş.
EN Einstein always used his knowledge to inform the world better and left his intelligence as his legacy.
TR Einstein bilgisini her zaman dünyayı daha iyi bilgilendirmek için kullandı ve zekasını miras olarak bıraktı.
Ingarihi | Korukure |
---|---|
legacy | miras |
his | in |
and | ve |
better | daha iyi |
always | her zaman |
world | dünyayı |
EN The .it domain name, which gives the opportunity to maximize the income of local and international companies targeting the local Italian market, gives companies a professional image that shows their loyalty to local customers
TR Yerel İtalyan pazarını hedefleyen yerel ve uluslararası şirketlerin gelirlerini en üst düzeye çıkarma fırsatı tanıyan .it alan adı, şirketlere yerel müşterilere olan bağlılığı gösteren profesyonel bir imaj verir
Ingarihi | Korukure |
---|---|
gives | verir |
professional | profesyonel |
customers | müşterilere |
name | adı |
local | yerel |
international | uluslararası |
market | pazar |
it | it |
companies | şirketlerin |
opportunity | fırsat |
and | ve |
domain | alan |
to | üst |
EN Your intro is a crucial component of your video. It gives your audience a quick overview on what your video will be about, and gives you a way to grab audience attention right from the very beginning of your YouTube video.
TR YouTube intro’nuz kanalınızın çok önemli bir bileşenidir. Hedef kitlenize kanalınızın konusunun ne olduğu hakkında genel bir bakış sağlar. Kanalınızdan ne bekleyebileceklerini hızlı bir şekilde kavramalarını sağlar.
Ingarihi | Korukure |
---|---|
gives | sağlar |
crucial | önemli |
your audience | kitlenize |
what | ne |
quick | hızlı |
is | olduğu |
about | hakkında |
a | bir |
and | şekilde |
right | hakkı |
EN Director J.P. Klautz at his desk, with on the wall a portrait of his mentor Herman Robbers
TR Yönetici J.P. Klautz masasında, duvarda akıl hocası Herman Robbers'in bir portresiyle birlikte
Ingarihi | Korukure |
---|---|
at | nda |
a | bir |
with | birlikte |
EN After he had to leave this work because his finger was cut off, he tried to earn a living for himself and his family by working in daily jobs
TR Parmağı kesildiği için işinden ayrılmak zorunda kalan Erhan, günlük işlerde çalışarak kendisi ve ailesi için bir geçim kaynağı sağlamaya çalıştı
Ingarihi | Korukure |
---|---|
family | ailesi |
daily | günlük |
his | in |
and | ve |
working | çalışarak |
work | iş |
off | bir |
EN If he did not have his own house, he could not pay the apartment rent and he would stay on the street with his family
TR Eğer yaşadığı ev kendisinin olmasaydı, bir dairenin kirasını ödeyemeyecek ve belki de ailesiyle birlikte sokakta kalacaktı
Ingarihi | Korukure |
---|---|
if | eğer |
pay | bir |
house | ev |
and | ve |
with | birlikte |
his | ya |
EN Now, Erhan working as a welder (his own profession) in the Technical Works Department’s Maintenance and Repair Unit of Küçükçekmece Municipality and earns his own living
TR Şimdi Erhan, Küçükçekmece Belediyesi’ne bağlı Teknik İşler Müdürlüğü, Bakım Onarım Birimi'nde kendi mesleği olan kaynakçılıkta çalışıyor ve geçimini kendi sağlıyor
Ingarihi | Korukure |
---|---|
technical | teknik |
maintenance | bakım |
repair | onarım |
erhan | erhan |
a | olan |
and | ve |
working | çalışıyor |
EN The Tesla CEO has tweeted his affinity for the dog-theme cryptocurrency on numerous occasions and even changed his Twitter bio to CEO of Dogecoin at one point
TR Tesla CEO'su, çeşitli zamanlarda bu köpek temalı kripto para için desteği ile ilgili tweetler atmış ve hatta bir keresinde, Twitter bio bölümünü Dogecoin'in CEO'su olarak değiştirmişti
Ingarihi | Korukure |
---|---|
tesla | tesla |
dog | köpek |
at | de |
has | bu |
and | ve |
on | ilgili |
even | bir |
to | hatta |
for | için |
of | in |
cryptocurrency | kripto |
EN Since September 2016, he has been serving his patients as a plastic surgeon in his office in Bayraklı, İzmir.They work with us for the seo services of the websites they provide online services.
TR Eylül 2016 tarihinden itibaren hastalarına estetik cerrah olarak İzmir Bayraklı’daki muayenehanesinde hizmet vermektedir.Online hizmet verdikleri web sitelerinin seo hizmetleri için bizimle çalışıyorlar.
Ingarihi | Korukure |
---|---|
september | eylül |
seo | seo |
with us | bizimle |
online | online |
websites | web |
patients | hastalar |
services | hizmetleri |
of | in |
EN Nick Drake (Nicholas Rodney Drake, Rangoon, Burma, June 19, 1948 - Tanworth-in-Arden, England, November 25, 1974) was an English folk singer known for his gentle, enigmatic songs and his vi… read more
TR Britanyalı şarkıcı, söz yazarı ve besteci. Sakin, utangaç fakat karamsardır. Kendine özgü bir akustik gitar çalış tekniğine sahiptir. Gitarı farklı biçimlerde akor ettiğinden gitarın ses… Devamını oku
EN jazz musician and composer widely acknowledged for his skills as an electric bass player, as well as his command of varied musical styles including jazz, jazz fusion, funk, and jazz-funk
TR basit bir ailenin çocuğu olarak doğan ve “dünyanın en iyi basçısı” ünvanını alan biridir o
Ingarihi | Korukure |
---|---|
of | ın |
as | olarak |
an | bir |
well | iyi |
and | ve |
EN He is noted for playing his red Gibson ES-335 and his Gibson L5 guitars
TR Kariyeri boyunca üç binin üzerinde konser vermiş, kırk ikinin üzerinde albüm kaydetmiş, 1976'dan beri gelen Contemporary Jazz'a öncülük etmiştir
Ingarihi | Korukure |
---|---|
for | boyunca |
is | üzerinde |
and | gelen |
EN While that made the world smaller for him, it was his discovery of the Internet that truly opened his eyes to the possibilities
TR Bu onun için dünyayı daha küçük hale getirirken,gerçek manada olabileceklere gözünü açan İnternetin keşfi olmuştur
Ingarihi | Korukure |
---|---|
of | in |
that | gerçek |
smaller | daha küçük |
world | dünyayı |
EN Jamie drives our vision, strategy, and growth. His love for customers is only superseded by his affection for chocolate.
TR Jamie vizyonumuzu, stratejimizi ve büyümemizi yönlendiriyor. Müşterilere olan sevgisi sadece çikolataya olan sevgisinin yerini alıyor.
Ingarihi | Korukure |
---|---|
customers | müşterilere |
and | ve |
EN After he had to leave this work because his finger was cut off, he tried to earn a living for himself and his family by working in daily jobs
TR Parmağı kesildiği için işinden ayrılmak zorunda kalan Erhan, günlük işlerde çalışarak kendisi ve ailesi için bir geçim kaynağı sağlamaya çalıştı
Ingarihi | Korukure |
---|---|
family | ailesi |
daily | günlük |
his | in |
and | ve |
working | çalışarak |
work | iş |
off | bir |
EN If he did not have his own house, he could not pay the apartment rent and he would stay on the street with his family
TR Eğer yaşadığı ev kendisinin olmasaydı, bir dairenin kirasını ödeyemeyecek ve belki de ailesiyle birlikte sokakta kalacaktı
Ingarihi | Korukure |
---|---|
if | eğer |
pay | bir |
house | ev |
and | ve |
with | birlikte |
his | ya |
EN Now, Erhan working as a welder (his own profession) in the Technical Works Department’s Maintenance and Repair Unit of Küçükçekmece Municipality and earns his own living
TR Şimdi Erhan, Küçükçekmece Belediyesi’ne bağlı Teknik İşler Müdürlüğü, Bakım Onarım Birimi'nde kendi mesleği olan kaynakçılıkta çalışıyor ve geçimini kendi sağlıyor
Ingarihi | Korukure |
---|---|
technical | teknik |
maintenance | bakım |
repair | onarım |
erhan | erhan |
a | olan |
and | ve |
working | çalışıyor |
EN When journalist Deniz Yücel was arrested in Turkey in February 2017, a long struggle began for him, for his relatives, but also for all those who followed his story every day
TR Gazeteci Deniz Yücel, Şubat 2017'de Türkiye'de tutuklandığında uzun bir mücadele başladı - kendisi için, akrabaları için, ama aynı zamanda her gün hikayesini takip eden herkes için
Ingarihi | Korukure |
---|---|
long | uzun |
his | in |
followed | takip |
but | ama |
also | de |
when | zamanda |
day | gün |
for | için |
EN The patient shares detailed information with us about her/his medical history, like treating’s in the past, reports, test results and any other documents about her/his possible current conditions for the preliminary diagnosis.
TR Hasta ön tanı için şikayetlerini, eğer daha önce tedavi olduysa detaylı bilgileri ve varsa rapor, film, test sonucu vb. belgeleri bizimle paylaşır.
Ingarihi | Korukure |
---|---|
patient | hasta |
information | bilgileri |
reports | rapor |
test | test |
documents | belgeleri |
detailed | detaylı |
with us | bizimle |
his | in |
the | önce |
and | ve |
for | için |
EN Description: View Tangent femdom copulates him with his own cum hd as completely free. BDSM porn xxx Tangent femdom copulates him with his own cum video.
TR Açıklama: Teğet femdom onu kendi cum ile kopyalar hd tamamen ücretsiz olarak görüntüle. Bdsm Porno xxx Teğet femdom onu kendi cum ile kopyalar video.
Ingarihi | Korukure |
---|---|
description | açıklama |
hd | hd |
completely | tamamen |
bdsm | bdsm |
free | ücretsiz |
video | video |
as | olarak |
own | kendi |
view | ile |
porn | porno |
xxx | xxx |
EN For his song “Not Angry”, Chris James shot a video in his grandma’s garden in Hilden. It has now gone viral in China. How did that happen?
TR Almanya’dan bu genç kadın ve erkekler 2022’de dikkatleri üzerlerine çekme şansına sahip. İsimlerini hatırlamakta fayda var.
Ingarihi | Korukure |
---|---|
a | var |
that | sahip |
EN The Tesla CEO has tweeted his affinity for the dog-theme cryptocurrency on numerous occasions and even changed his Twitter bio to CEO of Dogecoin at one point
TR Tesla CEO'su, çeşitli zamanlarda bu köpek temalı kripto para için desteği ile ilgili tweetler atmış ve hatta bir keresinde, Twitter bio bölümünü Dogecoin'in CEO'su olarak değiştirmişti
Ingarihi | Korukure |
---|---|
tesla | tesla |
dog | köpek |
at | de |
has | bu |
and | ve |
on | ilgili |
even | bir |
to | hatta |
for | için |
of | in |
cryptocurrency | kripto |
EN After he had to leave this work because his finger was cut off, he tried to earn a living for himself and his family by working in daily jobs
TR Parmağı kesildiği için işinden ayrılmak zorunda kalan Erhan, günlük işlerde çalışarak kendisi ve ailesi için bir geçim kaynağı sağlamaya çalıştı
Ingarihi | Korukure |
---|---|
family | ailesi |
daily | günlük |
his | in |
and | ve |
working | çalışarak |
work | iş |
off | bir |
EN If he did not have his own house, he could not pay the apartment rent and he would stay on the street with his family
TR Eğer yaşadığı ev kendisinin olmasaydı, bir dairenin kirasını ödeyemeyecek ve belki de ailesiyle birlikte sokakta kalacaktı
Ingarihi | Korukure |
---|---|
if | eğer |
pay | bir |
house | ev |
and | ve |
with | birlikte |
his | ya |
EN Now, Erhan working as a welder (his own profession) in the Technical Works Department’s Maintenance and Repair Unit of Küçükçekmece Municipality and earns his own living
TR Şimdi Erhan, Küçükçekmece Belediyesi’ne bağlı Teknik İşler Müdürlüğü, Bakım Onarım Birimi'nde kendi mesleği olan kaynakçılıkta çalışıyor ve geçimini kendi sağlıyor
Ingarihi | Korukure |
---|---|
technical | teknik |
maintenance | bakım |
repair | onarım |
erhan | erhan |
a | olan |
and | ve |
working | çalışıyor |
EN After he had to leave this work because his finger was cut off, he tried to earn a living for himself and his family by working in daily jobs
TR Parmağı kesildiği için işinden ayrılmak zorunda kalan Erhan, günlük işlerde çalışarak kendisi ve ailesi için bir geçim kaynağı sağlamaya çalıştı
Ingarihi | Korukure |
---|---|
family | ailesi |
daily | günlük |
his | in |
and | ve |
working | çalışarak |
work | iş |
off | bir |
EN If he did not have his own house, he could not pay the apartment rent and he would stay on the street with his family
TR Eğer yaşadığı ev kendisinin olmasaydı, bir dairenin kirasını ödeyemeyecek ve belki de ailesiyle birlikte sokakta kalacaktı
Ingarihi | Korukure |
---|---|
if | eğer |
pay | bir |
house | ev |
and | ve |
with | birlikte |
his | ya |
EN Now, Erhan working as a welder (his own profession) in the Technical Works Department’s Maintenance and Repair Unit of Küçükçekmece Municipality and earns his own living
TR Şimdi Erhan, Küçükçekmece Belediyesi’ne bağlı Teknik İşler Müdürlüğü, Bakım Onarım Birimi'nde kendi mesleği olan kaynakçılıkta çalışıyor ve geçimini kendi sağlıyor
Ingarihi | Korukure |
---|---|
technical | teknik |
maintenance | bakım |
repair | onarım |
erhan | erhan |
a | olan |
and | ve |
working | çalışıyor |
EN Ammar Riad Abduljabbar had to fight for his ticket to Tokyo in every respect: he followed his father from Iraq to Hamburg at the age of 15 after struggling along doing odd jobs
TR Ammar Riad Abduljabbar, Tokyo biletini bileğinin hakkıyla kazandı: 15 yaşındayken memleketi Irak’ta her türlü işte şansını denedikten sonra babasının peşinden Irak’tan Hamburg’a gelmiş
Ingarihi | Korukure |
---|---|
tokyo | tokyo |
the | sonra |
EN Karlos from Spain tells you in the video about his experience of training as a media designer in Germany and how it changed his life.
TR İspanya uyruklu Karlos, medya tasarımcılığı meslek eğitimini nasıl yaşadığını ve bunun hayatını nasıl değiştirdiğini size bu videosunda anlatıyor.
Ingarihi | Korukure |
---|---|
tells | anlatıyor |
media | medya |
designer | tasarımcı |
and | ve |
how | nasıl |
life | hayat |
the | size |
EN Tom Grond (@traveltomtom) from the Netherlands is a "Fulltime Traveller". He has travelled to Germany more than once. He shares his experiences on his Travelblog.
TR Hollanda’da yaşayan Tom Grond (@traveltomtom) bir „fulltime traveler“. Almanya’yı bir defadan fazla gezmiş. Kendi seyahat blogunda deneyimlerini anlatıyor.
Ingarihi | Korukure |
---|---|
tom | tom |
a | bir |
more | fazla |
his | kendi |
EN The fifty-two year old, who grew up in Moscow, has lived in Berlin since 1990 and writes his books in German, not in his Russian mother tongue
TR 52 yaşınndaki Kaminer 1990’dan beri Berlin’de yaşıyor ve kitaplarını anadili olan Rusçada değil Almanca yazıyor
Ingarihi | Korukure |
---|---|
has | olan |
his | ya |
and | ve |
books | kitaplar |
the | değil |
EN “I did it to make sure my vote counted, and it was thrilling to know that it was important.” He was five years old when his parents brought him and his brother to Germany from St Petersburg in 1993
TR “Sesimi duyurabilmek için oyumu kullandım
EN His words carry weight, he weighs up his judgements carefully
TR Değerlendirmelerini enine boyuna düşünerek yapan viroloğun sözlerine değer veriliyor
EN His father was a miner and later a teacher, his mother a housewife
TR Babası bir madenci, daha sonra da öğretmenlik yapmış, annesi ev kadını
Ingarihi | Korukure |
---|---|
was | daha |
later | daha sonra |
a | bir |
EN While that made the world smaller for him, it was his discovery of the Internet that truly opened his eyes to the possibilities
TR Bu onun için dünyayı daha küçük hale getirirken,gerçek manada olabileceklere gözünü açan İnternetin keşfi olmuştur
Ingarihi | Korukure |
---|---|
of | in |
that | gerçek |
smaller | daha küçük |
world | dünyayı |
EN Nick Drake (Nicholas Rodney Drake, Rangoon, Burma, June 19, 1948 - Tanworth-in-Arden, England, November 25, 1974) was an English folk singer known for his gentle, enigmatic songs and his vi… read more
TR Britanyalı şarkıcı, söz yazarı ve besteci. Sakin, utangaç fakat karamsardır. Kendine özgü bir akustik gitar çalış tekniğine sahiptir. Gitarı farklı biçimlerde akor ettiğinden gitarın ses… Devamını oku
EN jazz musician and composer widely acknowledged for his skills as an electric bass player, as well as his command of varied musical styles including jazz, jazz fusion, funk, and jazz-funk
TR basit bir ailenin çocuğu olarak doğan ve “dünyanın en iyi basçısı” ünvanını alan biridir o
Ingarihi | Korukure |
---|---|
of | ın |
as | olarak |
an | bir |
well | iyi |
and | ve |
EN He is noted for playing his red Gibson ES-335 and his Gibson L5 guitars
TR Kariyeri boyunca üç binin üzerinde konser vermiş, kırk ikinin üzerinde albüm kaydetmiş, 1976'dan beri gelen Contemporary Jazz'a öncülük etmiştir
Ingarihi | Korukure |
---|---|
for | boyunca |
is | üzerinde |
and | gelen |
EN Jamie drives our vision, strategy, and growth. His love for customers is only superseded by his affection for chocolate.
TR Jamie vizyonumuzu, stratejimizi ve büyümemizi yönlendiriyor. Müşterilere olan sevgisi sadece çikolataya olan sevgisinin yerini alıyor.
Ingarihi | Korukure |
---|---|
customers | müşterilere |
and | ve |
EN At Tetra Pak, our vision is to make food safe and available, everywhere. Thang, product manager and expert in developing markets, sees the results of his and his colleagues' work every day.
TR Tetra Pak'ta vizyonumuz, gıdayı her yerde güvenli ve kullanılabilir hale getirmektir. Ürün müdürü ve gelişen pazarlar uzmanı olan Thang, kendisinin ve iş arkadaşlarının çalışmalarının sonuçlarını her gün görüyor.
Ingarihi | Korukure |
---|---|
tetra | tetra |
expert | uzman |
our vision | vizyonumuz |
food | gıdayı |
markets | pazarlar |
available | kullanılabilir |
and | ve |
manager | müdürü |
is | olan |
results | sonuçlarını |
everywhere | her yerde |
E whakaatu ana i te 50 o nga whakamaoritanga 50