TR Renderforest tam da bu noktada devreye girdi ve ihtiyaç duyduğumuz kalitede ve bize özel videoları bütçemize uygun şekilde üretmemizi sağladı
"noktada devreye girdi"를 영어로 번역
터키어에서 영어(으)로 "noktada devreye girdi" 구문의 50 번역 중 50 표시
noktada devreye girdi의 터키어을(를) 영어로 번역
터키어
영어
EN Thankfully, Renderforest perfectly filled our need for high quality, custom video that fit nicely in our budget
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| renderforest | renderforest |
| da | in |
| ihtiyaç | need |
| kalitede | quality |
| bize | our |
| özel | custom |
| videoları | video |
| uygun | fit |
TR Renderforest tam da bu noktada devreye girdi ve ihtiyaç duyduğumuz kalitede ve bize özel videoları bütçemize uygun şekilde üretmemizi sağladı
EN Thankfully, Renderforest perfectly filled our need for high quality, custom video that fit nicely in our budget
TR Peki ya IP adresinizi gizleyebilseydiniz? VPN'ler bu noktada devreye girer: Bir uzak VPN sunucusuna bağlandığınızda hedef web sitenize yeni bir IP adresi gösterilir
EN But what if you could hide your IP address? That’s where VPNs come in: when you connect to remote VPN servers, they show a new IP address to your target website
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| ler | s |
| uzak | remote |
| hedef | target |
| web | website |
TR “Çeşitlilik tarayıcısı” adlı veri bankamız bu noktada devreye giriyor ve habercilere pek çok farklı alandan göçmen kökenli uzmanlara ulaşma olanağı sunuyor
EN In our ‘Diversity Finder’ database, journalists can now find experts from immigrant families on many topics
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| veri | database |
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| belirtilen | specified |
| istediğiniz | desired |
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| geliştirici | developer |
| gereksinimlerine | requirements |
| hesaplama | computing |
| hizmetini | service |
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| noktada | point |
| sonix | sonix |
| istiyorsanız | if you want |
| abone | subscribe |
TR Bir noktada bir meslektaşımla bilgisayarda çalıştığımı ve intranette bir şeye bakmamız gerektiğini hatırlıyorum
EN I remember that at some point I was working on the computer with a colleague and we needed to look at something on the intranet
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| noktada | point |
TR Sonuç olarak, bir noktada şifreyi ezbere hatırlamaya başladığım için, internet alemleri ile hala tekrarlamaya devam ettim
EN The consequence was that I still kept relapsing with the internet binges, because at some point I started to remember the password by heart
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| noktada | point |
| internet | internet |
TR Bu noktada, marka farkındalığı oluşturmak çok önemlidir
EN At this point, raising brand awareness is key
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| bu | this |
| noktada | point |
| marka | brand |
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| bu | this |
| olduğu | is |
| iyi | well |
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| bu | this |
| noktada | point |
TR Sektördeki büyük firmalar ile küçük firmaların tek noktada buluşmasını ve bu buluşma neticesinde potansiyel çözüm ortaklıklarının kurulmasını sağlayacaktır.
EN It will ensure that big companies and small companies in the sector meet at a single point and potential solution partnerships are established as a result of this meeting.
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| büyük | big |
| küçük | small |
| noktada | point |
| buluşma | meeting |
| potansiyel | potential |
| çözüm | solution |
TR Herhangi bir karışıklık varsa veya bir ayrıntı gözden kaçırılırsa, her iki taraf da davayla ilgili geçmiş bilgileri gözden geçirmek için herhangi bir noktada konuya geri dönebilir
EN If there's any confusion, or if a detail is overlooked, both parties can refer back to the thread at any point to review past information on the case
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| bilgileri | information |
| noktada | point |
| geri | back |
| varsa | if |
TR Pozitif SSL, RapidSSL'den bir noktada daha ucuzdur
EN Positive SSL is at some point cheaper than RapidSSL
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| pozitif | positive |
| ssl | ssl |
| rapidssl | rapidssl |
| noktada | point |
TR Bu noktada eğer ki alan adınıza bağlı birden fazla mail sunucusu kullanımınız varsa, MX kayıtlarını 0, 5, 10, 20 vb
EN At this point, if you use more than one mail server connected to your domain name, you can save the MX records as 0, 5, 10, 20, etc
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| bu | this |
| noktada | point |
| bağlı | connected |
| sunucusu | server |
TR Uçuş, tren, otel ayrıntılarınızı bir noktada toplayın!
EN Gather the details of your flights, trains, hotels... in one single spot!
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| otel | hotels |
| toplayın | gather |
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| görünürlük | visibility |
| kaliteyi | quality |
| her | every |
TR İşimiz için veya yasal amaçlar doğrultusunda kişisel verilere artık ihtiyaç olmadığı noktada bu bilgileri imha etmek veya daimi şekilde tanımlanabilir kimlik bilgilerini kaldırmak üzere uygun önlemleri alacağız.
EN We will take appropriate steps to seek to destroy or permanently de-identify personal data at the point this information is no longer needed by us for our business or legal purposes.
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| veya | or |
| yasal | legal |
| artık | no longer |
| ihtiyaç | needed |
| noktada | point |
| uygun | appropriate |
TR Kimya sektöründeki şirketler; endüstri, bilim, hukuk, politika ve ticaretin kesiştiği bir noktada yer aldığı için farklı alanlara ilişkin konularla karşı karşıya kalmaktadırlar
EN The industry sits at the intersection of science, law, policy and commerce, meaning that companies operating in this context face unique dynamics
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| şirketler | companies |
| endüstri | industry |
| bilim | science |
| hukuk | law |
| politika | policy |
TR Ancak eğer geliriniz dikkat çekici boyutlara ulaşırsa, devlet sizden bir vergi talebinde bulunabilir, bu noktada bizim bir garantimiz bulunmuyor.
EN When you need to do taxes, you can find every transaction and invoice saved on Paypal's transaction records.
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| ancak | you |
TR Sektördeki büyük firmalar ile küçük firmaların tek noktada buluşmasını ve bu buluşma neticesinde potansiyel çözüm ortaklıklarının kurulmasını sağlayacaktır.
EN It will ensure that big companies and small companies in the sector meet at a single point and potential solution partnerships are established as a result of this meeting.
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| büyük | big |
| küçük | small |
| noktada | point |
| buluşma | meeting |
| potansiyel | potential |
| çözüm | solution |
TR Pozitif SSL, RapidSSL'den bir noktada daha ucuzdur
EN Positive SSL is at some point cheaper than RapidSSL
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| pozitif | positive |
| ssl | ssl |
| rapidssl | rapidssl |
| noktada | point |
TR Bu noktada eğer ki alan adınıza bağlı birden fazla mail sunucusu kullanımınız varsa, MX kayıtlarını 0, 5, 10, 20 vb
EN At this point, if you use more than one mail server connected to your domain name, you can save the MX records as 0, 5, 10, 20, etc
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| bu | this |
| noktada | point |
| bağlı | connected |
| sunucusu | server |
TR Uçuş, tren, otel ayrıntılarınızı bir noktada toplayın!
EN Gather the details of your flights, trains, hotels... in one single spot!
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| otel | hotels |
| toplayın | gather |
TR Bu noktada merkezi önem, korona ile mücadeleye veriliyor
EN The fight against the coronavirus is of central significance here
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| merkezi | central |
TR Gelinen noktada Almanya’daki insanların yüzde 83’ü, uzun mesafelerden getirilen elma yerine bölgede yetiştirilen elmayı almayı tercih ediyor.
EN Meanwhile, 83 per cent of people in Germany like to eat regionally grown apples rather than those from further afield.
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| almanya | germany |
| yüzde | per cent |
| insanları | people |
TR Bunların gerçekleşmesi halinde çok zor ve trajik kararlar olacağından doktorların bu noktada tek başlarına karar verme durumunda kalmaması gerek
EN These are truly difficult, tragic decisions, with which doctors should not be left alone
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| zor | difficult |
| tek | alone |
TR Bu noktada, her vergi mükellefinin bireysel durumu -örneğin yalnız mı, yoksa aile içinde mi yaşadığı – kazanç vergisinde dikkate alınır.
EN This makes it possible to take into account taxpayers’ individual situation – for example, whether they have no dependants or a family – when calculating tax deductions from their pay.
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| bu | this |
| vergi | tax |
| bireysel | individual |
| durumu | situation |
| yoksa | or |
| aile | family |
TR Wiesbaden’de bu konsept iki noktada hayata geçiriliyor: Mimarisi ve bulundurduğu mal çeşidi
EN In Wiesbaden, this concept is being implemented in two ways: in the architecture and in the range of goods
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| bu | this |
| konsept | concept |
| mimarisi | architecture |
| ve | and |
| mal | goods |
TR Bu noktada bağlantınıza bir ad vermeniz gerekecek, Şirket Adı olarak "ZenVPN"i girip İleri düğmesine tıklayın.
EN Here you need to give a name to your connection, just type "ZenVPN" for the Company Name and click on the Next button.
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| düğmesine | button |
| tıklayın | click |
TR Bu noktada, servis sağlayıcınızın saatlik ücreti aklınıza gelmeyecek!
EN At that point, you won?t be thinking about your service provider?s hourly rate!
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| noktada | point |
| servis | service |
| saatlik | hourly |
TR Ağ boyunca herhangi bir noktada güç kesintileri veri merkezi operasyonlarını etkileyebilir ve işletme için ciddi sonuçlara yol açabilir
EN Power failures at any point along the network can impact data center operations and have serious consequences for the business
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| noktada | point |
| veri | data |
| merkezi | center |
| işletme | business |
| ciddi | serious |
TR İşte bu noktada bir web sitesi denetimi işe yarayabilir
EN This is where a website audit can come in handy
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| bu | this |
| denetimi | audit |
TR Bu noktada muhakemenize güvenmeniz ve denenmiş ve kanıtlanmış bir taktiğe başvurmak yerine SEO alanındaki doğal bilginize dayanan anlık kararlar vermeniz gerekir.
EN This is where you have to trust your judgement and make on the fly decisions that are reliant on your inherent knowledge of the SEO field instead of resorting to a tried and proven tactic.
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| bu | this |
| kanıtlanmış | proven |
| seo | seo |
| kararlar | decisions |
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| statik | static |
| tamamen | fully |
TR EB: Dondurma üretme konusunda uzun yıllara dayanan bir deneyime sahibiz. Tüm bu verilerin üzerine bilgimizi koyuyoruz. Bu noktada ise ürüne yerel tedarikçilerin yapamayacağı şekilde değer katıyoruz.
EN EB: We have many years’ experience of making ice cream. We put our knowledge on top of all this data. And this is where we add value to this product, in a way local suppliers can’t.
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| deneyime | experience |
| tüm | all |
| bu | this |
| verilerin | data |
| yerel | local |
| şekilde | way |
TR Bu noktada, marka farkındalığı oluşturmak çok önemlidir
EN At this point, raising brand awareness is key
TR Herhangi bir karışıklık varsa veya bir ayrıntı gözden kaçırılırsa, her iki taraf da davayla ilgili geçmiş bilgileri gözden geçirmek için herhangi bir noktada konuya geri dönebilir
EN If there's any confusion, or if a detail is overlooked, both parties can refer back to the thread at any point to review past information on the case
TR Ancak, mera alanlarının yetersizliği, et ve sütHayvancılık ürünlerinin düşük fiyatlarla alıcı bulması ve girdi fiyatlarının yüksekliği hayvan mevcudunun yıllar itibariyle azalmasına sebep olmuştur.
EN However, the inadequacy of pasture areas, meat and milk, and the high prices of input products at low prices have led to a decrease in the number of animals.
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| ancak | however |
| ve | and |
| düşük | low |
| fiyatlarla | prices |
| girdi | input |
| hayvan | animals |
| ın | of |
TR Daha fazla girdi yükle... (kalan 64)
EN Load more inputs... (64 remaining)
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| kalan | remaining |
TR Daha fazla girdi yükle... (kalan 6)
EN Load more inputs... (6 remaining)
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| kalan | remaining |
TR Daha fazla girdi yükle... (kalan 653)
EN Load more inputs... (653 remaining)
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| kalan | remaining |
TR Daha fazla girdi yükle... (kalan 393)
EN Load more inputs... (393 remaining)
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| kalan | remaining |
TR Daha fazla girdi yükle... (kalan 506)
EN Load more inputs... (506 remaining)
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| kalan | remaining |
TR Kapasite geliştirme toplantılarını yüz yüze devam ettirirken, pandemiyle birlikte hayatımıza çevrimiçi kapasite geliştirme toplantıları girdi
EN Since the turnout was beyond our expectations, we increased the number of sessions
TR Kapasite geliştirme toplantılarını yüz yüze devam ettirirken, pandemiyle birlikte hayatımıza çevrimiçi kapasite geliştirme toplantıları girdi
EN Since the turnout was beyond our expectations, we increased the number of sessions
TR Daha fazla girdi yükle... (kalan 8)
EN Load more inputs... (8 remaining)
| 터키어 | 영어 |
|---|---|
| kalan | remaining |
50 번역 중 50 표시 중
유사한 번역
noktada devreye girdi girdi ilk girdi girdi komut dizisi ocağında işe girdi birliğine girdi girdi bağımsız değişkenlerine girdi çıktı analizi mısır üretiminde girdi endeksi düzeltmeye girdi girdi kullanım kararlarının düzenlemeleri yürürlüğe girdi sunexpress yaşına girdi girdi kullanım kararlarının elverişli sayısız girdi listelerinde ilk girdi girdi verileri modele noktada noktada bulusmasini gelinen noktada noktada bir meslektaşımla noktada reklam sektörünün noktada güç kesintileri ihtiyaç olmadığı noktada firmaların tek noktada bu noktada konular noktada konuya geri devreye devreye aldi devreye sokma devreye alma modeller devreye alabilir kubernetes devreye alımları yaratıcı çözümlerle devreye kalmadan devreye sokmasına toplu devreye sokma planladığımız yatırımları devreye devreye sokma uygulamaları hemen devreye almak işte burada devreye yeni boeing devreye devreye alınacağını
광택
네덜란드 사람
독일 사람
러시아인
베트남어
스웨덴어
스페인의
아라비아 사람
영어
이탈리아 사람
인도네시아 인
일본어
중국인
태국어
포르투갈 인
프랑스 국민
한국인