EN This will give you a better idea of what you’re doing right and what you’re doing wrong relative to the competition
EN This will give you a better idea of what you’re doing right and what you’re doing wrong relative to the competition
TR Bu, rekabete göre neleri doğru ve neleri yanlış yaptığınız konusunda size daha iyi bir fikir verecektir
영어 | 터키어 |
---|---|
idea | fikir |
wrong | yanlış |
this | bu |
what | neleri |
better | daha iyi |
and | ve |
a | bir |
to | konusunda |
the | size |
영어 | 터키어 |
---|---|
yourself | kendiniz |
precious | değerli |
time | zaman |
tasks | görevleri |
useful | yararlı |
other | diğer |
doing | yapmak |
more | daha |
it | bunu |
EN As an industry leader, we remain committed to doing our part in driving fast, system-wide, holistic changes and doing what we can to support food and beverage manufacturers in achieving their own sustainability goals
TR Sektör lideri olarak, hızlı, sistem genelinde, bütünsel değişimleri, ayrıca gıda ve içecek üreticilerinin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarını desteklemek için elimizden geleni yapmaya kararlıyız
영어 | 터키어 |
---|---|
leader | lideri |
food | gıda |
beverage | içecek |
sustainability | sürdürülebilirlik |
goals | hedeflerine |
fast | hızlı |
system | sistem |
industry | sektör |
in | da |
an | genelinde |
to support | desteklemek |
and | ve |
to | ayrıca |
EN Taking a conscious effort to slow down your decision making and in doing so repeatedly question yourself as to whether you?re looking at the widest group of possible variables or the broadest choice of candidates
TR Karar almanızı yavaşlatmak için bilinçli bir çaba göstermek ve bunu yaparken olası en geniş değişkenler grubuna ya da en geniş aday seçeneklerine bakıp bakmadığınız yönünde kendinizi tekrar tekrar sorgulamak
영어 | 터키어 |
---|---|
slow | yavaş |
decision | karar |
effort | çaba |
possible | olası |
re | tekrar |
at | de |
in | da |
of | in |
and | ve |
yourself | bir |
EN What is Elsevier doing to tackle unconscious bias?
TR Elsevier bilinçsiz önyargıyla mücadele etmek için neler yapıyor?
영어 | 터키어 |
---|---|
doing | yapıyor |
unconscious | bilinçsiz |
elsevier | elsevier |
what | neler |
EN With helpful tips and educational content, not only does On Page SEO Checker give you optimization instructions, but it also explains why doing so would be worthwhile.
TR Faydalı ipuçları ve eğitici içerikler ile On Page SEO Checker sadece optimize edilmiş talimatlar vermekle kalmayıp, bunu yapmanın neden değerli olduğunu da açıklar.
영어 | 터키어 |
---|---|
seo | seo |
checker | checker |
instructions | talimatlar |
helpful | faydalı |
tips | ipuçları |
and | ve |
with | ile |
it | bunu |
why | neden |
EN <strong>Paid traffic research</strong> - Learn whether your competitors are doing paid search advertising and where they funnel their paid traffic.
TR <strong>Ücretli trafik araştırması</strong> - Rakiplerinizin ücretli arama reklamı yapıp yapmadığını ve ücretli trafik kaynaklarını öğrenin.
영어 | 터키어 |
---|---|
traffic | trafik |
advertising | reklam |
strong | strong |
paid | ücretli |
research | araştırması |
search | arama |
EN Want to keep an eye on how your competitors are doing?
TR Rakiplerinizi kontrol altında tutmak mı istiyorsunuz?
영어 | 터키어 |
---|---|
to keep | tutmak |
EN Amazing work. Thanks for the effort. I really appreciate it. Ahrefs is my favorite SEO tools. You guys are doing a phenomenal job.
TR Harika bir çalışma. Çabanız için teşekkürler, Ahrefs en sevdiğim SEO araçlarına sahip. Olanağanüstü bir iş çıkarıyorsunuz.
영어 | 터키어 |
---|---|
amazing | harika |
really | en |
seo | seo |
work | çalışma |
ahrefs | ahrefs |
for | için |
a | bir |
tools | araçları |
you | sahip |
영어 | 터키어 |
---|---|
change | değiştirme |
changes | değişiklikleri |
right | hakkı |
at | de |
this | bu |
policy | politikası |
privacy | gizlilik |
and | ve |
when | yaparken |
time | zamanda |
any | herhangi |
영어 | 터키어 |
---|---|
plugin | eklentisi |
my | mı |
essential | gerekli |
full | tam |
audit | denetim |
click | tıkla |
vidiq | vidiq |
success | başarı |
channel | kanal |
for | için |
of | in |
tools | araçları |
a | bir |
the | tek |
영어 | 터키어 |
---|---|
views | görüntülenme |
attract | çekmek |
unique | benzersiz |
at | göz |
and | ve |
get | elde |
EN With our readymade Summer Camp Job Application Forms doing the hard work for you, you’ll have no trouble finding great camp leaders for the best summer ever.
TR Zor işi sizin için yapan hazır Yaz Kampı İş Başvuru Formlarımız sayesinde, şimdiye kadarki en iyi yaz için harika kamp liderleri bulmakta hiç sorun yaşamayacaksınız.
영어 | 터키어 |
---|---|
summer | yaz |
hard | zor |
application | başvuru |
job | iş |
great | harika |
no | hiç |
for | için |
forms | formlar |
best | en |
the | sizin |
with | sayesinde |
EN We take our work seriously, relentlessly pursue excellence, and have fun doing hard things together.
TR İşimizi ciddiye alıyor, durmaksızın mükemmelliğin peşinde koşuyor ve birlikte zor işleri yapmaktan keyif alıyoruz.
영어 | 터키어 |
---|---|
work | iş |
hard | zor |
together | birlikte |
and | ve |
영어 | 터키어 |
---|---|
social | sosyal |
sciences | bilimler |
doing | yapıyor |
some | bazı |
or | veya |
research | araştırmalar |
영어 | 터키어 |
---|---|
sonix | sonix |
great | harika |
researchers | araştırmacılar |
research | araştırma |
international | uluslararası |
foreign | yabancı |
is | olan |
for | için |
영어 | 터키어 |
---|---|
doing | yapıyor |
qualitative | nitel |
investment | yatırım |
type | tür |
research | araştırma |
sonix | sonix |
lets | sağlar |
time | zaman |
transcribing | transkripsiyon |
information | bilgileri |
and | ve |
whether | için |
or | veya |
of | in |
the | başka |
영어 | 터키어 |
---|---|
organization | kuruluş |
industry | sektör |
in | da |
the | aynı |
only | sadece |
what | neler |
but | de |
to know | bilmeniz |
not | değil |
EN I often liked to consume content of people doing things I would like to do in real life as well, and I would be so amazed by them
TR Gerçek hayatta da yapmak istediğim şeyleri yapan insanların içeriklerini sık sık tüketmeyi severdim ve onlara çok şaşırırdım
영어 | 터키어 |
---|---|
real | gerçek |
life | hayatta |
things | şeyleri |
in | da |
people | insanlar |
often | sık |
and | ve |
them | onlara |
to | yapmak |
EN I was scared of failing and so I resorted to just consuming information about the activity, half-heartedly telling myself that I was doing that “in preparation” for when I would actually do all of these things one day.
TR Başarısız olmaktan korktum ve bu yüzden, gönülsüzce kendime, tüm bunları bir gün gerçekten yapacağım zamana “hazırlık” yaptığımı söyleyerek, etkinlik hakkında bilgi tüketmeye başvurdum.
EN I watched for the purpose of watching, often quitting videos halfway through or playing games while watching because one video alone wasn’t doing it anymore.
TR İzlemek, çoğu zaman videoları yarıda bırakmak veya izlerken oyun oynamak amacıyla izledim çünkü artık tek bir video bunu yapmıyordu.
영어 | 터키어 |
---|---|
purpose | amacı |
games | oyun |
videos | videoları |
video | video |
or | veya |
anymore | artık |
the | çoğu |
because | çünkü |
it | bunu |
while | da |
EN I was often procrastinating and not doing my homework, telling myself I would just watch one more video, or do one more level
TR Sık sık erteliyordum ve ödevimi yapmıyordum, kendime sadece bir video daha izleyeceğimi ya da bir seviye daha yapacağımı söylüyordum
영어 | 터키어 |
---|---|
video | video |
level | seviye |
just | sadece |
more | daha |
and | ve |
often | sık |
EN I could start doing something like checking email or going to my bank account, and 8 hours later I?d be in the middle of a binge
TR E-postayı kontrol etmek veya banka hesabıma gitmek gibi bir şey yapmaya başlayabilirdim ve 8 saat sonra bir tıkınmanın ortasında olurdum
영어 | 터키어 |
---|---|
checking | kontrol etmek |
account | hesabı |
something | bir şey |
bank | banka |
or | veya |
and | ve |
in | ortasında |
EN After sharing, asking how your fellow is doing is also a way to be of service.
TR Paylaştıktan sonra, arkadaşınızın nasıl olduğunu sormak da hizmet etmenin bir yoludur.
영어 | 터키어 |
---|---|
service | hizmet |
is | olduğunu |
also | da |
a | bir |
how | nasıl |
영어 | 터키어 |
---|---|
kanban | kanban |
what | ne |
manage | yönetmek |
and | ve |
영어 | 터키어 |
---|---|
completely | tamamen |
service | hizmet |
accounts | hesaplar |
similar | benzer |
work | iş |
product | ürün |
and | ve |
institutions | kurumlar |
are | mevcuttur |
or | veya |
people | kişi |
the | aynı |
new | yeni bir |
EN That was a tough experience for us because both my husband and I were doing this kind of a job for the first time
TR Bu deneyim bizim için çok zordu, çünkü ben ve kocam ilk kez bu tür bir iş yapıyorduk
영어 | 터키어 |
---|---|
experience | deneyim |
kind | tür |
time | kez |
i | ben |
and | ve |
this | bu |
of | in |
first | ilk |
EN Now the device installed in Sena’s brain is renewed and she is doing much better. She is regularly checked by the doctor and we hope that she has a long life ahead of her.
TR Şimdi Sena bebeğin başındaki cihaz yenilendi, durumu daha iyi. Düzenli doktor kontrolüne gidiyor ve umuyoruz ki upuzun bir ömür onu bekliyor.
영어 | 터키어 |
---|---|
regularly | düzenli |
checked | kontrol |
device | cihaz |
and | ve |
better | daha iyi |
she | bir |
of | in |
EN That was a tough experience for us because both my husband and I were doing this kind of a job for the first time
TR Bu deneyim bizim için çok zordu, çünkü ben ve kocam ilk kez bu tür bir iş yapıyorduk
영어 | 터키어 |
---|---|
experience | deneyim |
kind | tür |
time | kez |
i | ben |
and | ve |
this | bu |
of | in |
first | ilk |
EN Now the device installed in Sena’s brain is renewed and she is doing much better. She is regularly checked by the doctor and we hope that she has a long life ahead of her.
TR Şimdi Sena bebeğin başındaki cihaz yenilendi, durumu daha iyi. Düzenli doktor kontrolüne gidiyor ve umuyoruz ki upuzun bir ömür onu bekliyor.
영어 | 터키어 |
---|---|
regularly | düzenli |
checked | kontrol |
device | cihaz |
and | ve |
better | daha iyi |
she | bir |
of | in |
EN A little background info is great: why you're doing this, who stands to benefit from the guide, what people need to do to prepare for the guide
TR Biraz arka plan bilgisi vermek harikadır: neden bunu yapıyorsunuz, kim bu kılavuzdan faydalanacak, insanların kılavuz için ne gibi hazırlıklar yapması gerekiyor
영어 | 터키어 |
---|---|
background | arka plan |
guide | kılavuz |
need | gerekiyor |
what | ne |
this | bu |
people | insanlar |
why | neden |
who | kim |
EN What is GeoTrust doing with the CAA?GeoTrust believes it helps prevent incorrect issuance of certificates and the CAA can assist in this effort
TR GeoTrust CAA ile ilgili ne yapıyor?GeoTrust, sertifikaların yanlış verilmesini önlemeye yardımcı olduğuna inanır ve CAA bu çabaya yardımcı olabilir
영어 | 터키어 |
---|---|
geotrust | geotrust |
doing | yapıyor |
caa | caa |
and | ve |
this | bu |
what | ne |
can | olabilir |
certificates | sertifikaları |
with | ile |
영어 | 터키어 |
---|---|
this | bu |
or | veya |
yourself | bir |
you | size |
how | nasıl |
EN Take in the local sites and stay fit while doing so with our Vitality guides
TR Yerel çevrenin tadını çıkarın ve bunu yaparken Zindelik rehberlerimiz ile formda kalın
영어 | 터키어 |
---|---|
vitality | zindelik |
local | yerel |
while | yaparken |
and | ve |
stay | kalın |
EN Doing away with the superfluous to reduce cost in use
TR Kullanım maliyetini azaltmak için gereksiz yere yapmak
영어 | 터키어 |
---|---|
cost | maliyetini |
use | kullanım |
reduce | azaltmak |
to | için |
EN What Germany is doing to combat hunger
TR Almanya’nın Açlıkla Mücadelesi
EN Experience, try and enjoy: things you really shouldn’t miss out on doing when you come to Germany.
TR Küçük bütçeler için harika gezi programları: Şehir turları, kültür ve tarih için hangi imkanlar olduğunu paylaşıyoruz.
영어 | 터키어 |
---|---|
and | ve |
to | için |
EN Avoid tabbing out of what you're doing, and instead let your keyboard show you the important details.
TR Uğraştığınız şeyden tab ile çıkmak yerine bırakın klavyeniz size önemli detayları göstersin.
영어 | 터키어 |
---|---|
important | önemli |
details | detayları |
the | size |
EN We will never share or sell our data with third parties and are not in the business of doing this
TR Verilerimizi hiçbir zaman üçüncü taraflarla paylaşmayacağız veya onlara satmayacağız, ayrıca işimizde bunu yapmıyoruz
영어 | 터키어 |
---|---|
share | paylaş |
parties | taraflarla |
business | iş |
never | hiç |
and | bir |
data | zaman |
or | veya |
third | üçüncü |
EN At SteelSeries, we want to offer you the best possible experience. We have terms and conditions in place to protect you and us when doing business together. Read the rules you agree to below.
TR SteelSeries’de size olabilecek en iyi tecrübeyi sunmak istiyoruz. Birlikte iş yaparken sizi ve bizi koruyabilmek için şartlar ve koşullarımız bulunuyor. Aşağıda kabul ettiğiniz kuralları okuyabilirsiniz.
영어 | 터키어 |
---|---|
when | yaparken |
in | da |
terms | koşullar |
we | istiyoruz |
us | bizi |
best | en |
read | ve |
rules | kuralları |
the | kabul |
EN Withdrawing your consent, although in certain circumstances it may be lawful for us to continue processing without your consent if we have another legitimate reason (other than consent) for doing so.
TR İzninizi geri aldığınızda, yine de bazı durumlarda bunu yapmak için başka bir meşru nedenin (izin dışında) olması halinde izniniz olmadan işlemeye devam etmemiz yasa dahilinde olabilir.
영어 | 터키어 |
---|---|
consent | izin |
without | olmadan |
legitimate | meşru |
continue | devam |
in | halinde |
be | olabilir |
it | bunu |
to | geri |
EN We reserve the right not to produce and not to send postcards with content such as racist, obscene and discriminatory images and postcards that, in our view, breach the rights of third parties or risk doing so
TR Bize göre üçüncü kişilerin haklarını tehdit eden veya edebilecek olan veya ırkçı, müstehcen ve ayrımcı resim ve kartpostalları üretmeme ve göndermeme hakkını saklı tutuyoruz
영어 | 터키어 |
---|---|
obscene | müstehcen |
images | resim |
discriminatory | ayrımcı |
right | hakkını |
and | ve |
or | veya |
third | üçüncü |
with | göre |
영어 | 터키어 |
---|---|
the | yapmak |
EN What appealed to me about Amway was the freedom and the control you have over your future. I have a routine now that fits with my life and my goals and I'm proud of what I'm doing.
TR Beni Amway'e çeken şey geleceğiniz üzerinde sahip olduğunuz özgürlük ve kontrol oldu. Artık hayatıma ve amaçlarıma uyan bir düzenim var ve yaptığım şeyden gurur duyuyorum.
영어 | 터키어 |
---|---|
me | beni |
control | kontrol |
proud | gurur |
freedom | özgürlük |
was | oldu |
life | hayat |
and | ve |
a | bir |
EN In the phone call of the MOM team with the İTO, it was stated that it was “deemed appropriate to require” the national ID number when doing a search.
TR MOM ekibinin İTO ile yaptığı telefon görüşmesinde, TC kimlik numarası bilgisinin arama yaparken zorunlu tutulmasının ‘bu şekilde uygun görüldüğü’ dile getirilmiştir.
영어 | 터키어 |
---|---|
team | ekibinin |
id | kimlik |
search | arama |
when | yaparken |
phone | telefon |
number | numarası |
the | şekilde |
EN If you're on this page, you're most likely doing a lot of these things already.
TR Eğer bu sayfadaysanız, bunların çoğunu zaten yapıyorsunuz.
영어 | 터키어 |
---|---|
if | eğer |
of | ın |
this | bu |
EN But in our experience, doing research and reflecting together can definitely be of benefit
TR Bizim deneyimimiz şöyle: Birlikte araştırmak ve yansıtmak tamamen bir avantaj oluşturuabilir
영어 | 터키어 |
---|---|
benefit | avantaj |
and | ve |
of | birlikte |
EN When doing so, we ask everyone to follow a three-point plan when posting:
TR Bunu yaparken herkesten gönderi paylaşırken üç aşamalı bir plana uymalarını isteriz:
영어 | 터키어 |
---|---|
plan | plana |
when | yaparken |
a | bir |
EN We’re also looking for volunteers to join our dedicated external scouting team. If you’re interested in doing so, a full list of vacancies and how to put your name forward can be found via our Research and Scouting section.
TR Ayrıca, özel dış gözlemci ekibimize katılacak gönüllüler arıyoruz. Gönüllü olarak katılmakla ilgileniyorsanız açık kontenjanların tam listesi ve değerlendirmeye nasıl gireceğiniz Araştırma ve Gözlemleme bölümünden bulunabilir.
영어 | 터키어 |
---|---|
volunteers | gönüllüler |
list | listesi |
research | araştırma |
section | bölüm |
external | dış |
can be found | bulunabilir |
full | tam |
and | ve |
a | özel |
how | nasıl |
EN I just can’t seem to win any matches or I’m doing badly, where can I get help?
TR Hiçbir maçı kazanamıyorum veya çok kötü oynuyorum. Nereden yardım alabilirim?
영어 | 터키어 |
---|---|
help | yardım |
to | çok |
where | nereden |
just | bir |
or | veya |
50 번역 중 50 표시 중