EN Simply put, this product is a liquidity solution.
"simply put" ინგლისური-ში შეიძლება ითარგმნოს შემდეგ თურქული სიტყვებად/ფრაზებად:
EN Simply put, this product is a liquidity solution.
TR Basitçe açıklarsak, bu ürün bir likidite çözümüdür.
ინგლისური | თურქული |
---|---|
simply | basitçe |
liquidity | likidite |
product | ürün |
this | bu |
a | bir |
EN When you create your certificate signing request during the purchase, simply put an asterisk at the domain level you want to encrypt.
TR Satın alma işlemi sırasında sertifika imzalama isteğinizi oluşturduğunuzda, şifrelemek istediğiniz etki alanı düzeyinde bir yıldız işareti koymanız yeterlidir.
ინგლისური | თურქული |
---|---|
certificate | sertifika |
signing | imzalama |
level | düzeyinde |
you want | istediğiniz |
domain | alan |
during | sırasında |
at | nda |
purchase | satın |
EN Simply put, this product is a liquidity solution.
TR Basitçe açıklarsak, bu ürün bir likidite çözümüdür.
ინგლისური | თურქული |
---|---|
simply | basitçe |
liquidity | likidite |
product | ürün |
this | bu |
a | bir |
EN When you create your certificate signing request during the purchase, simply put an asterisk at the domain level you want to encrypt.
TR Satın alma işlemi sırasında sertifika imzalama isteğinizi oluşturduğunuzda, şifrelemek istediğiniz etki alanı düzeyinde bir yıldız işareti koymanız yeterlidir.
ინგლისური | თურქული |
---|---|
certificate | sertifika |
signing | imzalama |
level | düzeyinde |
you want | istediğiniz |
domain | alan |
during | sırasında |
at | nda |
purchase | satın |
EN To put it simply, metrics consist of the raw information that you receive from Google Analytics, and dimensions are how you segment the data.
TR Basitçe söylemek gerekirse, metrikler Google Analytics'ten aldığınız ham bilgilerden oluşur ve boyutlar verileri nasıl bölümlere ayırdığınızı gösterir.
ინგლისური | თურქული |
---|---|
simply | basitçe |
raw | ham |
dimensions | boyutlar |
you receive | aldığınız |
and | ve |
data | verileri |
how | nasıl |
EN Simply put, sobriety is abstaining from compulsive internet and technology use. However, how we understand or define “compulsive internet and technology use” can vary from member to member.
TR Basitçe söylemek gerekirse, ayıklık, zorunlu internet ve teknoloji kullanımından kaçınmaktır. Ancak “zorunlu internet ve teknoloji kullanımını” nasıl anladığımız veya tanımladığımız üyeden üyeye değişebilir.
EN Please note that if you wish to maintain anonymity, you can simply put down an initial in the ?last name? field.
TR Anonimliği korumak istiyorsanız, "soyadı" alanına sadece bir baş harfi koyabileceğinizi lütfen unutmayın.
ინგლისური | თურქული |
---|---|
if you wish | istiyorsanız |
please | lütfen |
EN Put applications behind on-premise hardware, and then force users through a VPN to secure their traffic
TR Uygulamaları şirket içi donanımın arkasına yerleştirin ve ardından kullanıcıları, VPN üzerinden trafiklerinin güvenliğini sağlamaya zorlayın
ინგლისური | თურქული |
---|---|
hardware | donanım |
vpn | vpn |
secure | güvenli |
users | kullanıcıları |
applications | uygulamalar |
and | ve |
EN Klautz (1904-1990), Elsevier’s prospects slowly turned as the newly appointed director put a strong focus on the development of new projects for an international market
TR Klautz'un (1904-1990) önderliğinde, yeni göreve gelen bu yöneticinin uluslararası piyasa için projeler geliştirmeye büyük önem vermesi sayesinde, Elsevier’in şansı yavaş yavaş dönmeye başladı
ინგლისური | თურქული |
---|---|
development | geliştirmeye |
projects | projeler |
international | uluslararası |
new | yeni |
market | piyasa |
of | in |
put | için |
EN Refusing to acknowledge the validity of an alternative perspective if put forward by someone with a different educational level
TR Farklı bir eğitim seviyesindeki birinin ileri sürdüğü alternatif bir bakış açısının geçerliliğini kabul etmek istememek
ინგლისური | თურქული |
---|---|
validity | geçerliliğini |
alternative | alternatif |
educational | eğitim |
perspective | bakış |
the | kabul |
to | etmek |
different | farklı |
EN Put the spotlight on your brand by advertising on one of our 500+ journal websites, which are visited by more than three million people in the scientific community each month
TR Her ay bilim camiasından üç milyonu aşkın insan tarafından ziyaret edilen 500'ü aşkın dergi internet sitemizden birinde reklam yaparak markanızı öne çıkarın
ინგლისური | თურქული |
---|---|
advertising | reklam |
journal | dergi |
visited | ziyaret |
million | milyonu |
people | insan |
scientific | bilim |
month | ay |
websites | internet |
your brand | markanızı |
by | yaparak |
in | aşkın |
of | her |
EN Put your private appointments in our user-friendly calendar. It's handy to use and you can share it securely.
TR Özel randevularınızı kullanışlı takvimimize koyun. Kullanımı kolaydır ve güvenli bir şeklide paylaşabilirsiniz.
ინგლისური | თურქული |
---|---|
share | paylaş |
handy | kullanışlı |
use | kullanımı |
to | güvenli |
and | ve |
in | bir |
EN Our reports are customized so you will need to provide at least some basic details to our team members so that they could put together the most relevant information for you.
TR Raporlarımız özelleştirilmiştir, bu yüzden ekibimizin en alakalı bilgiyi bir araya getirmesi için en azından bir kaç temel detayı ekibimiz ile paylaşmanız gerekiyor.
ინგლისური | თურქული |
---|---|
need | gerekiyor |
basic | temel |
information | bilgiyi |
relevant | alakalı |
our team | ekibimiz |
most | en |
least | az |
so | bu yüzden |
our | ile |
reports | raporlar |
put | için |
you | bu |
to | araya |
EN Just put the URL into Site Explorer and navigate to the "Backlink profile" section.
TR URL’yi Site Gezgini’ne girin ve “Backlink profili” bölümüne gidin.
ინგლისური | თურქული |
---|---|
site | site |
backlink | backlink |
profile | profili |
section | bölüm |
and | ve |
EN Put your site content audit under our tool’s care and find the pages that need improvement
TR Aracımızın sorumluluğunda sitenize içerik denetmeni koyun ve geliştirilmesi gereken sayfaları bulun
ინგლისური | თურქული |
---|---|
content | içerik |
find | bulun |
need | gereken |
your site | sitenize |
pages | sayfaları |
and | ve |
EN It extends the life of electronics: users can replace broken components, put in a better battery, or upgrade to higher-capacity RAM whenever they want
TR Elektroniğin ömrünü uzatır: Kullanıcılar istedikleri zaman bozuk bileşenleri değiştirebilir, daha iyi bir pil takabilir veya daha yüksek kapasiteli bir RAM'e geçebilir
ინგლისური | თურქული |
---|---|
components | bileşenleri |
battery | pil |
whenever | zaman |
they want | istedikleri |
higher | yüksek |
better | daha iyi |
of | in |
or | veya |
users | kullanıcılar |
a | bir |
EN The PNG file is ready to use immediately after download! Put it on letterheads, websites, T-shirts, and more!
TR PNG dosyası indirilmenin ardından hemen kullanıma hazır! Antetlere, web sitelerine, tişörtlere ve çok daha fazlasına hemen yerleştirin!
ინგლისური | თურქული |
---|---|
png | png |
ready | hazır |
immediately | hemen |
websites | web |
file | dosyası |
and | ve |
use | kullan |
to | ardından |
and more | fazlasına |
more | daha |
EN Everyday there are BILLIONS of search queries, and if you know what they are, you can use this data to put your videos in front of more eyeballs
TR Her gün milyarlarca arama yapılmaktadır ve eğer bunların ne olduğunu biliyorsanız, videolarınızın daha fazla görüntülenme almaları için bu verileri kullanabilirsiniz
ინგლისური | თურქული |
---|---|
billions | milyarlarca |
search | arama |
data | verileri |
if | eğer |
this | bu |
what | ne |
videos | videoları |
you can use | kullanabilirsiniz |
and | ve |
put | için |
EN Put your allergies to sleep. Wake up in a healthy bed.
TR Alerjileriniz uyurken, siz sağlıklı bir yatakta uyanın!
ინგლისური | თურქული |
---|---|
healthy | sağlıklı |
a | bir |
your | siz |
EN This persistence is achieved by using different types of storage mechanisms to put the cookie data in several places on your local browser simultaneously
TR Bu kalıcılık, cookie verilerini yerel tarayıcınızda aynı anda birkaç yere koymak için farklı türde depolama mekanizmaları kullanılarak elde edilir
ინგლისური | თურქული |
---|---|
storage | depolama |
data | verilerini |
local | yerel |
browser | tarayıcı |
simultaneously | aynı anda |
this | bu |
different | farklı |
using | kullanılarak |
achieved | elde |
the | aynı |
to | birkaç |
put | için |
EN After evercookie got this data, it erases the special HTTP cookie and creates the identical request to the same file but doesn't put any user information in it
TR Evercookie bu verileri aldıktan sonra, özel HTTP çerezini siler ve aynı dosyaya aynı isteği oluşturur ancak içine herhangi bir kullanıcı bilgisi koymaz
ინგლისური | თურქული |
---|---|
http | http |
creates | oluşturur |
request | isteği |
user | kullanıcı |
this | bu |
and | ve |
data | verileri |
any | herhangi |
the | aynı |
but | ancak |
same | bir |
to | sonra |
EN “We had models for all the disciplines—the same models we handed off to the contractors—and put them into a game engine,” Angeltveit explains
TR Angeltveit, “Bütün disiplinler için modellerimiz vardı - aynı modelleri müteahhitlere verdik - ve onları bir oyun motoruna yerleştirdik” diyor
EN For more than a century, generations of royalty, political heads of state and VIPS have put their trust in Fairmont’s legendary tradition of hospitality for their exclusive celebrations.
TR Yüzyılı aşkın zamandır, kraliyet ailesi nesilleri, devlet başkanları ve VIP’ler seçkin kutlamaları için Fairmont’un efsanevi konukseverlik geleneğine güvendiler.
ინგლისური | თურქული |
---|---|
a | a |
royalty | kraliyet |
state | devlet |
legendary | efsanevi |
tradition | geleneğine |
hospitality | konukseverlik |
heads | başkanları |
of | in |
and | ve |
put | için |
celebrations | kutlamalar |
EN Next to urgent humanitarian needs, we witness interventions that put people’s right to live at risk
TR Acil insani yardım ihtiyaçlarının yanı sıra kişilerin yaşam haklarına kastedecek müdahalelere tanıklık ediyoruz
ინგლისური | თურქული |
---|---|
urgent | acil |
that | yaşam |
needs | ihtiyaç |
EN We have put together a guide of this framework for anyone who wants to better understand how our business meetings work: ITAA Guide to Robert?s Rules
TR İş toplantılarımızın nasıl çalıştığını daha iyi anlamak isteyen herkes için bu çerçevenin bir kılavuzunu hazırladık: Robert Kuralları için ITAA Kılavuzu
ინგლისური | თურქული |
---|---|
guide | kılavuzu |
itaa | itaa |
robert | robert |
this | bu |
better | daha iyi |
of | in |
a | bir |
meetings | toplantılar |
put | için |
rules | kuralları |
how | nasıl |
EN Just for today, I will be present with myself. Just for today, I will put myself before my internet and technology use.
TR Sadece bugünlük, kendimle birlikte olacağım. Sadece bugünlük internet ve teknoloji kullanımımdan önce kendimi koyacağım.
ინგლისური | თურქული |
---|---|
my | mı |
internet | internet |
technology | teknoloji |
and | ve |
with | birlikte |
before | önce |
just | sadece |
use | kullanım |
EN Sidetracking from a plan that when I was in my late 30’s would have put me retiring comfortably in my late 40’s.
TR 30'larımın sonlarındayken, 40'larımın sonlarında rahat bir şekilde emekli olmamı sağlayacak bir plandan sapmak.
ინგლისური | თურქული |
---|---|
my | mı |
a | bir |
that | şekilde |
EN We will put you in contact with the landlord via email, so you can arrange the move-in time, key collection, and transfer any documentation that they requested in their policies.
TR Sizi evsahibiyle e-mail aracılığıyla iletişime geçireceğiz, böylece giriş saatinizi, anahtarları almanızı, ve politikalarında belirtilmiş olan herhangi bir belge varsa onların transferini organize edebilirsiniz.
ინგლისური | თურქული |
---|---|
contact | iletişime |
so | böylece |
policies | politikalar |
you can | edebilirsiniz |
and | ve |
any | herhangi |
EN We put the best social media management tools for your business.
TR İşletmeniz için en iyi sosyal medya yönetim araçlarını karşılaştırıyoruz.
ინგლისური | თურქული |
---|---|
management | yönetim |
tools | araçlarını |
social | sosyal |
media | medya |
put | için |
best | en |
EN If you've been trying to tackle knowledge management inside your company, you've already been put in front of a knowledge base also known as a knowledge management system
TR Şirketinizde bilgi yönetimiyle uğraşmaya çalışıyorsanız, zaten bilgi yönetim sistemi olarak da bilinen bir bilgi tabanının önüne geçmişsinizdir
ინგლისური | თურქული |
---|---|
been | ne |
knowledge | bilgi |
base | tabanı |
known | bilinen |
system | sistemi |
management | yönetim |
in | da |
a | bir |
already | zaten |
EN This means that if you put two records in the same shard, Lambda guarantees that your Lambda function will be successfully invoked with the first record before it is invoked with the second record
TR Başka bir deyişle, aynı parçaya iki kayıt yerleştirmeniz halinde Lambda, işlevinizin ikinci kayıtla çağrılmadan önce ilk kayıtlı başarılı bir şekilde çağrılacağını garanti eder
ინგლისური | თურქული |
---|---|
lambda | lambda |
guarantees | garanti |
successfully | başarılı |
second | ikinci |
in | halinde |
first | ilk |
same | bir |
record | kayıt |
the | aynı |
two | iki |
before | önce |
EN This gives you an endpoint for your function which can respond to REST calls like GET, PUT, and POST
TR Bu da işlevinizin GET, PUT ve POST gibi REST çağrılarına yanıt verebileceği bir uç nokta sağlar
ინგლისური | თურქული |
---|---|
gives | sağlar |
respond | yanıt |
post | post |
this | bu |
and | ve |
EN We put our lives in the hands of smugglers
TR Hayatımızı kaçakçılık yapan insanların ellerine teslim ettik
ინგლისური | თურქული |
---|---|
of | ın |
EN We put our lives in the hands of smugglers
TR Hayatımızı kaçakçılık yapan insanların ellerine teslim ettik
ინგლისური | თურქული |
---|---|
of | ın |
EN Feeling overwhelmed by all the new tech? Fix what matters instead! We’ve put together a list of our favorite gifts—from our workshop to yours, to help you and your favorite fixer keep the repair spirit going strong
TR Tüm bu yeni teknoloji seni bunalttı mı? Onun yerine senin için ne önemliyse onu tamir et! Senin ve en gözde tamircinin tamir duygularını canlı tutabilmek adına, kendi atölyemizden favori hediyeler listemizi güncelledik
ინგლისური | თურქული |
---|---|
tech | teknoloji |
help | en |
favorite | favori |
gifts | hediyeler |
new | yeni |
you | seni |
repair | tamir |
and | ve |
what | ne |
all | tüm |
the | onu |
of | yerine |
EN Website content is totally under your control. You can put the ad you like to, as you wish. There is no limit in this respect. You can advertise any type of ad, including Google Adwords.
TR Evet, hosting hizmeti aldığınızda kişisel ve/veya kurumsal mail adresine veya adreslerine sahip olabilirsiniz. Mail adresleri hosting hizmetinin bir parçası olarak kullanılabilir. isminiz@firmaniz.com şeklinde mail adresleri açabilirsiniz.
ინგლისური | თურქული |
---|---|
you can | olabilirsiniz |
of | parçası |
respect | bir |
to | sahip |
EN It helps you find potential issues before they damage your system and put your entire business at risk
TR Sisteminize zarar vermeden ve tüm işinizi riske atmadan önce olası sorunları bulmanıza yardımcı olur
ინგლისური | თურქული |
---|---|
helps | yardımcı olur |
damage | zarar |
business | iş |
risk | riske |
potential | olası |
issues | sorunları |
before | önce |
and | ve |
at | olur |
EN So if there is a security breach for login.abc.com, which we have given in the example, this may put other subdomain names in danger
TR Yani örnekte verdiğimiz login.abc.com için bir güvenlik ihlali söz konusu olursa, bu diğer subdomain adlarını da tehlikeye sokabilir
ინგლისური | თურქული |
---|---|
security | güvenlik |
we | verdiğimiz |
other | diğer |
subdomain | subdomain |
names | adları |
in | da |
this | bu |
a | bir |
put | için |
the | yani |
if | olursa |
EN Raffles Hotels & Resorts’ philosophy of delivering emotional luxury, thoughtful, welcoming and graceful service has put its hotels and resorts in the spotlight time and time again. Recent awards include:
TR Raffles Hotels & Resorts’un duyarlı bir lüks ve düşünceli, samimi, zarif bir hizmet anlayışı otel ve tatil köylerini her seferinde ilgi odağı haline getirir. En son alınan ödüller:
ინგლისური | თურქული |
---|---|
raffles | raffles |
luxury | lüks |
service | hizmet |
recent | son |
time | seferinde |
awards | ödüller |
and | ve |
of | her |
hotels | hotels |
the | bir |
EN We like to put a contemporary spin on our Swiss heritage
TR İsviçre mirasımıza çağdaş bir yorum eklemeyi severiz
ინგლისური | თურქული |
---|---|
like | da |
contemporary | çağdaş |
heritage | miras |
a | bir |
EN Our internet-connected lifestyles put us all at risk
TR İnternete bağlı yaşam tarzlarımız hepimizi riske atıyor
ინგლისური | თურქული |
---|---|
all | ya |
risk | riske |
connected | bağlı |
EN Put on a show with the Audio Visualizer Engine App. In seconds have all your SteelSeries devices fist pumping to your favorite music.
TR Audio Visualizer Engine App ile görsel bir şölen oluşturun. Tüm SteelSeries cihazlarınız saniyeler içinde en sevdiğiniz müziğe tempo tutacak.
ინგლისური | თურქული |
---|---|
app | app |
seconds | saniyeler |
devices | cihazlar |
engine | engine |
steelseries | steelseries |
all | tüm |
in | içinde |
with | ile |
EN Never again have unnecessary movement when you pick up and put down your mouse.
TR Bir daha asla mouse’unuzu kaldırıp bırakırken gereksiz harekette bulunmayın.
ინგლისური | თურქული |
---|---|
unnecessary | gereksiz |
and | bir |
never | asla |
again | daha |
EN It’s not just about your followers, concurrent viewers or subs, it’s about the passion and dedication that you put into your game
TR Bu sadece takipçileriniz, eşzamanlı izleyiciler veya altlarla alakalı değil, oyununuza koyduğunuz tutku ve özveriyle de ilgili
ინგლისური | თურქული |
---|---|
about | ilgili |
its | bu |
or | veya |
and | ve |
EN "Love the app. I send cards to my friends and family all over the world every month. It's a great personal way to keep in touch and put a smile on someone's face."
TR "Bu uygulamayı seviyorum. Her ay dünyanın dört bir yanındaki arkadaşlarıma ve aileme kart gönderiyorum. İletişim kurmak ve birini gülümsetmek için, harika bir kişisel yol."
ინგლისური | თურქული |
---|---|
cards | kart |
friends | arkadaşlar |
world | dünyanın |
month | ay |
great | harika |
way | yol |
and | ve |
personal | kişisel |
a | bir |
put | için |
EN Our strategies have helped these companies deal with increasing digitalization, which has forever transformed how people consume news and entertainment and put more power in their hands
TR Stratejilerimiz, bu şirketlerin insanların haberleri ve eğlenceyi tüketme biçimini sonsuza dek değiştiren ve hedef kitlenin eline daha fazla güç veren dijitalleşme süreçlerini etkin bir şekilde yönetmelerine yardımcı olmuştur
ინგლისური | თურქული |
---|---|
forever | sonsuza |
news | haberleri |
companies | şirketlerin |
power | güç |
people | insanlar |
these | bu |
and | ve |
in | bir |
EN James deen pulls out of ajs gazoo to put it in jadas mouth
TR MILF Stacey, Alohayı büyük bir dicke diyor
EN Next to urgent humanitarian needs, we witness interventions that put people’s right to live at risk
TR Acil insani yardım ihtiyaçlarının yanı sıra kişilerin yaşam haklarına kastedecek müdahalelere tanıklık ediyoruz
ინგლისური | თურქული |
---|---|
urgent | acil |
that | yaşam |
needs | ihtiyaç |
EN Kibar Group has always been sensitive to social issues and put many buildings into service, especially in the field of education and health.
TR Kibar Grubu, toplumsal meseleler karşısında her zaman duyarlı olmuş, toplum hizmetine özellikle eğitim ve sağlık alanında nice yapılar kazandırmıştır.
ინგლისური | თურქული |
---|---|
kibar | kibar |
group | grubu |
buildings | yapılar |
service | hizmetine |
education | eğitim |
health | sağlık |
sensitive | duyarlı |
especially | özellikle |
in the field | alanında |
and | ve |
social | toplumsal |
always | her zaman |
to | her |
EN Kayabaşı, the CEO of the Holding, said “We put our hearts and souls into our work in order to start the investment.”
TR CEO Kayabaşı, “Yatırıma start vermek için canla başla çalışıyoruz” dedi.
ნაჩვენებია 50 სულ 50 თარგმანიდან