EN Once a masternode is demoted (when leaving the top one hundred fifty voted candidates) or intentionally resign from his masternode role, the deposit will remain locked for a month
EN Once a masternode is demoted (when leaving the top one hundred fifty voted candidates) or intentionally resign from his masternode role, the deposit will remain locked for a month
TR Bir masternode'un seviyesi düşürüldüğünde (oylanan yüz elli adayın altına düştüğünde) ya da kendi isteğiyle masternode rolünden istifa ettiğinde, depozito bir aylığına daha kilitli kalır
angol | török |
---|---|
deposit | depozito |
role | rol |
his | ya |
EN Two hundred sixty-eight organizations participated and more than six hundred civil society actors came together in the Civil Voices Festival that we organized with support from the Delegation of the European Union to Turkey.
TR Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonunun desteğiyle düzenlenlediğimiz Sivil Sesler Festivali'ne iki yüz altmış sekiz örgüt katıldı, altı yüzden fazla sivil toplum aktörü bir araya geldi.
angol | török |
---|---|
civil | sivil |
society | toplum |
came | geldi |
support | desteğiyle |
union | birliği |
turkey | türkiye |
six | bir |
eight | sekiz |
more | fazla |
european | avrupa |
EN “My father always voted for parties that supported families
TR Mühendis baba Dortmund’da iş bulmuş ve aile buraya yerleşmiş
EN Who is eligible to vote and to be voted for?
TR Kimler seçme ve seçilme hakkına sahiptir?
angol | török |
---|---|
and | ve |
is | sahiptir |
EN On the left-hand side, a direct candidate for the Bundestag representing the electoral district can be voted for directly with the 'first vote'
TR Sol tarafta seçim bölgesinden gösterilen adayları doğrudan seçmeye hizmet eden birincil oy işaretlenir
angol | török |
---|---|
vote | oy |
directly | doğrudan |
left | sol |
EN This was the case, for example, on 30 June 2017 when the Bundestag voted on whether same-sex couples should be accorded full statutory adoption rights
TR Örneğin, Alman Federal Meclisinde 30 Haziran 2017’de gerçekleştirilen oylamayla, hemcinsler arasındaki evliliğin eksiksiz bir evlat edinme hakkıyla birlikte yasalarca koruma altına alınıp alınamayacağına ilişkin verilen karar
angol | török |
---|---|
june | haziran |
rights | hakkı |
full | eksiksiz |
the | alman |
for | birlikte |
EN Altogether, in the six states where elections to the state parliament or city council were held in 2018/19, only one tenth of all eligible voters voted for the AfD
TR 2018/19 döneminde gerçekleşen altı eyalet parlamentosu seçiminde seçme hakkına sahip halkın yalnızca yüzde onu AfD’ye oy verdi
angol | török |
---|---|
one | en |
to | sahip |
six | altı |
only | yalnızca |
EN However, the vast majority, almost 90%, wanted and continue to want to have nothing to do with the AfD and either voted for another party or did not vote.
TR Fakat seçmenlerin büyük çoğunluğunu oluşturan yüzde 90’lık kesim AfD’yle hiçbir ilişiğinin olmasını istemediği için ya başka partilere oy verdi ya da oy kullanmadı.
angol | török |
---|---|
vast | büyük |
vote | oy |
and | bir |
the | başka |
EN He was one of the most prolific musicians of his time, releasing over fifty albums of original material spanning over a thirty-five year career
TR ismi ile dünyaya gelen ünlü Amerikalı gitarist, şarkıcı, besteci
EN He has more than fifty Top 40 hits, including seven consecutive No
TR 6 yıllık müzik eğitiminin ardından, müzik dünyasının ve gösteri dünyasının içinde yer almak isteği ile okulunu terk etti
angol | török |
---|---|
than | ve |
including | ile |
has | yer |
EN Fifty yrs old with massive gorgeous milk cans
TR Masanın altında harika wang sağım hareket
angol | török |
---|---|
with | altında |
EN As one of Turkey’s leading industrial groups, Kibar Holding stands out with its sensitivity to social issues and its activities showing its sense of responsibility, as it has always done throughout its history of nearly fifty years.
TR Türkiye’nin öncü sanayi gruplarından Kibar Holding, yarım asra yaklaşan tarihinde olduğu gibi bugünde toplumsal sorunlara karşı duyarlı duruşu ve sorumluluk bilincini ortaya koyan faaliyetleriyle ön plana çıkıyor.
angol | török |
---|---|
industrial | sanayi |
kibar | kibar |
social | toplumsal |
responsibility | sorumluluk |
holding | holding |
groups | grupları |
and | ve |
as | gibi |
to | karşı |
EN This occurs about fifty times a year
TR Bu olay yılda yaklaşık elli defa meydana gelir
angol | török |
---|---|
occurs | meydana |
this | bu |
about | yaklaşık |
EN The fifty-two year old, who grew up in Moscow, has lived in Berlin since 1990 and writes his books in German, not in his Russian mother tongue
TR 52 yaşınndaki Kaminer 1990’dan beri Berlin’de yaşıyor ve kitaplarını anadili olan Rusçada değil Almanca yazıyor
angol | török |
---|---|
has | olan |
his | ya |
and | ve |
books | kitaplar |
the | değil |
EN He was one of the most prolific musicians of his time, releasing over fifty albums of original material spanning over a thirty-five year career
TR ismi ile dünyaya gelen ünlü Amerikalı gitarist, şarkıcı, besteci
EN He has more than fifty Top 40 hits, including seven consecutive No
TR 6 yıllık müzik eğitiminin ardından, müzik dünyasının ve gösteri dünyasının içinde yer almak isteği ile okulunu terk etti
angol | török |
---|---|
than | ve |
including | ile |
has | yer |
EN Almost fifty percent of our total climate impact comes from equipment use by our customers
TR Toplam iklim etkimizin neredeyse yüzde ellisi müşterilerimizin ekipman kullanımından kaynaklanmaktadır
angol | török |
---|---|
almost | neredeyse |
percent | yüzde |
total | toplam |
climate | iklim |
equipment | ekipman |
our customers | müşterilerimizin |
use | kullanım |
EN We participate in several hundred exhibitions every year. This allows us to personally meet our customers, editors, authors and showcase Elsevier products.
TR Her yıl yüzlerce fuara katılırız. Bu sayede müşterilerimiz, editörlerimiz, yazarlarımızla şahsen tanışabilmekte ve Elsevier ürünlerini sergileyebilmekteyiz.
angol | török |
---|---|
year | yıl |
authors | yazarlar |
our customers | müşterilerimiz |
elsevier | elsevier |
products | ürünlerini |
this | bu |
and | ve |
to | her |
EN Our top-tier medical journals represent over a hundred years of excellence
TR Üst düzey dergilerimiz yüz yılı aşkın bir mükemmeliyeti temsil etmektedir
angol | török |
---|---|
represent | temsil |
over | aşkın |
years | bir |
EN If you’re a skilled technical SEO who wants to go deeper than pre-defined issues, our powerful Data Explorer puts you in full control of over a hundred different data points on each of your pages.
TR Önceden tanımlanmış sorunlardan daha derinlere inmek isteyen yetenekli bir teknik SEO iseniz, güçlü Veri Gezgini’miz her bir sayfanızın yüzlerce farklı veri noktasını tam anlamıyla kontrol etmenizi sağlar.
angol | török |
---|---|
technical | teknik |
seo | seo |
data | veri |
control | kontrol |
defined | tanımlanmış |
powerful | güçlü |
full | tam |
your | etmenizi |
different | farklı |
to | her |
EN We participate in several hundred exhibitions every year. This allows us to personally meet our customers, editors, authors and showcase Elsevier products.
TR Her yıl yüzlerce fuara katılırız. Bu sayede müşterilerimiz, editörlerimiz, yazarlarımızla şahsen tanışabilmekte ve Elsevier ürünlerini sergileyebilmekteyiz.
angol | török |
---|---|
year | yıl |
authors | yazarlar |
our customers | müşterilerimiz |
elsevier | elsevier |
products | ürünlerini |
this | bu |
and | ve |
to | her |
EN Our top-tier medical journals represent over a hundred years of excellence
TR Üst düzey dergilerimiz yüz yılı aşkın bir mükemmeliyeti temsil etmektedir
angol | török |
---|---|
represent | temsil |
over | aşkın |
years | bir |
EN We are the only ministry with its own LGBTI group; it's called Rainbow and has several hundred members
TR Bünyesinde Rainbow (gökkuşağı) adında yüzlerce üyesi olan LGBTİ grubu bulunan sahip tek bakanlığız
angol | török |
---|---|
ministry | bakanlığı |
group | grubu |
the | tek |
are | bulunan |
EN Eight hundred satellites are orbiting the earth collecting enormous amounts of data on changes in land surfaces, the oceans and the atmosphere
TR Yerkürenin etrafında 800 uydu dönüyor ve bu uydular kara parçaları, denizler ve atmosferdeki değişikliklere ilişkin dev miktarlarda veriler topluyorlar
angol | török |
---|---|
data | veriler |
and | ve |
EN In order to develop the recognition feature, several hundred photos for each type of wild bee will be needed to train the artificial neural network
TR Tanımlama işlevinin geliştirilebilmesi amacıyla, yapay sinir ağlarının eğitilmesinde kullanılacak yüzlerce yaban arısı fotoğrafına ihtiyaç duyuluyor
angol | török |
---|---|
photos | fotoğraf |
wild | yaban |
artificial | yapay |
network | ağ |
in order to | amacıyla |
to | e |
of | nın |
needed | ihtiyaç |
EN Heat treatment has been used on an industrial scale for over a hundred years to preserve food for human consumption, extend shelf life and secure food safety
TR Isıl işlem, yiyecekleri insan tüketimi için korumak, raf ömrünü uzatmak ve gıda güvenliğini sağlamak için endüstriyel ölçekte yüz yıldan uzun bir süredir kullanılmaktadır
angol | török |
---|---|
industrial | endüstriyel |
food | gıda |
human | insan |
consumption | tüketimi |
shelf | raf |
and | ve |
preserve | korumak |
secure | güvenli |
safety | güvenliğini |
to | sağlamak |
for | için |
years | bir |
EN The parties shall work in good faith with the arbitrator to complete each Bellwether Arbitration within one hundred and twenty (120) calendar days of its initial pre-hearing conference
TR Taraflar her bir Öncelikli Tahkimi ilk duruşma öncesi görüşmeden itibaren yüz yirmi (120) takvim günü içinde hakemin karara varması için iyi niyetli olarak birlikte hareket edecektir
angol | török |
---|---|
parties | taraflar |
good | iyi |
calendar | takvim |
days | gün |
EN One hundred Euro (€100) banknote in small treasure jewelry box
TR illüstrasyon, kız, portre, muhteşem, renkli, saç modeli, sanat
{Totalresult} / 28 fordítás megjelenítése