EN OUR LIFE BEFORE We had a very good life in Syria. My husband who was a French...
EN OUR LIFE BEFORE We had a very good life in Syria. My husband who was a French...
TR #SalgındaHayataDestek Fatima şiddet kıskacındaki Suriye’den kaçtı,...
EN My name is Emira*, I was living in the Ayn al-Arab region of Syria with my husband and children
TR Benim adım Emira*, Suriye’de Ayn al-Arab bölgesinde eşim ve çocuklarımla birlikte yaşıyordum
Engleski | turski |
---|---|
name | adı |
and | ve |
with | birlikte |
my | benim |
EN We were living a safe and quiet life in our country. I was working as a teacher and my husband was working as a taxi driver. My children were going to the school and I had good relations with my neighbors. Our lives were just going by.
TR Memleketimde güvenli ve sakin bir hayat yaşıyorduk. Ben, senelerdir öğretmenlik yapıyordum; eşim de taksi şoförü olarak çalışıyordu. Çocuklarım okullarına gidip geliyordu; komşularımla iyi geçiniyordum. Akıp gidiyordu hayatımız.
Engleski | turski |
---|---|
my | mı |
good | iyi |
i | ben |
and | ve |
life | hayat |
a | bir |
to | güvenli |
EN One of my husband’s friends suggested that we move to Akçakale and work in a cotton field there
TR Kocamın arkadaşlarından biri Akçakale’ye taşınmamızı ve orada bir pamuk çiftliğinde çalışmamızı önerdi
Engleski | turski |
---|---|
friends | arkadaşlar |
cotton | pamuk |
there | orada |
and | ve |
a | bir |
of | biri |
EN That was a tough experience for us because both my husband and I were doing this kind of a job for the first time
TR Bu deneyim bizim için çok zordu, çünkü ben ve kocam ilk kez bu tür bir iş yapıyorduk
Engleski | turski |
---|---|
experience | deneyim |
kind | tür |
time | kez |
i | ben |
and | ve |
this | bu |
of | in |
first | ilk |
EN After she and her husband left with their children their ‘poor but happy life’ in her own words in Aleppo back because of the war and came to Turkey, they were faced with financial problems and accommodation to a new life
TR Halep’te, kendi tabiriyle ‘az gelirli ama mutlu hayatlarını’ savaş nedeniyle bırakıp çocukları ve eşiyle Türkiye’ye geldiğinde hem geçim derdi hem de yeni bir yaşama alışma çabası başladı
Engleski | turski |
---|---|
happy | mutlu |
came | geldi |
war | savaş |
but | ama |
she | bir |
and | ve |
to | e |
new | yeni bir |
EN My name is Emira*, I was living in the Ayn al-Arab region of Syria with my husband and children
TR Benim adım Emira*, Suriye’de Ayn al-Arab bölgesinde eşim ve çocuklarımla birlikte yaşıyordum
Engleski | turski |
---|---|
name | adı |
and | ve |
with | birlikte |
my | benim |
EN We were living a safe and quiet life in our country. I was working as a teacher and my husband was working as a taxi driver. My children were going to the school and I had good relations with my neighbors. Our lives were just going by.
TR Memleketimde güvenli ve sakin bir hayat yaşıyorduk. Ben, senelerdir öğretmenlik yapıyordum; eşim de taksi şoförü olarak çalışıyordu. Çocuklarım okullarına gidip geliyordu; komşularımla iyi geçiniyordum. Akıp gidiyordu hayatımız.
Engleski | turski |
---|---|
my | mı |
good | iyi |
i | ben |
and | ve |
life | hayat |
a | bir |
to | güvenli |
EN One of my husband’s friends suggested that we move to Akçakale and work in a cotton field there
TR Kocamın arkadaşlarından biri Akçakale’ye taşınmamızı ve orada bir pamuk çiftliğinde çalışmamızı önerdi
Engleski | turski |
---|---|
friends | arkadaşlar |
cotton | pamuk |
there | orada |
and | ve |
a | bir |
of | biri |
EN That was a tough experience for us because both my husband and I were doing this kind of a job for the first time
TR Bu deneyim bizim için çok zordu, çünkü ben ve kocam ilk kez bu tür bir iş yapıyorduk
Engleski | turski |
---|---|
experience | deneyim |
kind | tür |
time | kez |
i | ben |
and | ve |
this | bu |
of | in |
first | ilk |
EN After she and her husband left with their children their ‘poor but happy life’ in her own words in Aleppo back because of the war and came to Turkey, they were faced with financial problems and accommodation to a new life
TR Halep’te, kendi tabiriyle ‘az gelirli ama mutlu hayatlarını’ savaş nedeniyle bırakıp çocukları ve eşiyle Türkiye’ye geldiğinde hem geçim derdi hem de yeni bir yaşama alışma çabası başladı
Engleski | turski |
---|---|
happy | mutlu |
came | geldi |
war | savaş |
but | ama |
she | bir |
and | ve |
to | e |
new | yeni bir |
EN OUR LIFE BEFORE We had a very good life in Syria. My husband who was a French...
TR Şanlıurfa’da sürdürdüğümüz ‘Kız Çocuklarını Güçlendirme...
EN When they first learned that they were expecting twin babies, she and her husband felt not only happy but also anxious due to the risks and uncertainties waiting for them and their babies in the process.
TR Her ne kadar ikiz bebek beklediklerini öğrenmek Şengün çiftini çok mutlu etmiş olsa da, bu süreçte kendilerini ve bebeklerini bekleyen riskler ve belirsizlikler nedeniyle başlarda ciddi endişeler yaşadılar.
Engleski | turski |
---|---|
twin | ikiz |
happy | mutlu |
process | süreç |
in | da |
were | bu |
and | ve |
the | olsa |
to | her |
EN Despite these, the number of pregnant women who get vaccinated is still very low due to the very same reasons as Sevda and his husband postponed their decision.
TR Ne var ki, tam da Sevda ve eşinin aşı olma kararını ertelemelerinin ardındaki nedenlerle hala hamile kadınlar arasında aşı olma oranları oldukça düşük..
Engleski | turski |
---|---|
women | kadınlar |
still | hala |
low | düşük |
decision | karar |
very | oldukça |
his | ne |
and | ve |
due | da |
to | e |
number | a |
the | arasında |
EN OUR LIFE BEFORE We had a very good life in Syria. My husband who was a French...
TR Geçim kaynağına erişim ve ekonomik özgürlük, tüm kadınların;...
Engleski | turski |
---|---|
our | ve |
a | tüm |
EN OUR LIFE BEFORE We had a very good life in Syria. My husband who was a French...
TR Geçim kaynağına erişim ve ekonomik özgürlük, tüm kadınların;...
Engleski | turski |
---|---|
our | ve |
a | tüm |
EN My name is Emira*, I was living in the Ayn al-Arab region of Syria with my husband and children
TR Benim adım Emira*, Suriye’de Ayn al-Arab bölgesinde eşim ve çocuklarımla birlikte yaşıyordum
Engleski | turski |
---|---|
name | adı |
and | ve |
with | birlikte |
my | benim |
EN We were living a safe and quiet life in our country. I was working as a teacher and my husband was working as a taxi driver. My children were going to the school and I had good relations with my neighbors. Our lives were just going by.
TR Memleketimde güvenli ve sakin bir hayat yaşıyorduk. Ben, senelerdir öğretmenlik yapıyordum; eşim de taksi şoförü olarak çalışıyordu. Çocuklarım okullarına gidip geliyordu; komşularımla iyi geçiniyordum. Akıp gidiyordu hayatımız.
Engleski | turski |
---|---|
my | mı |
good | iyi |
i | ben |
and | ve |
life | hayat |
a | bir |
to | güvenli |
EN One of my husband’s friends suggested that we move to Akçakale and work in a cotton field there
TR Kocamın arkadaşlarından biri Akçakale’ye taşınmamızı ve orada bir pamuk çiftliğinde çalışmamızı önerdi
Engleski | turski |
---|---|
friends | arkadaşlar |
cotton | pamuk |
there | orada |
and | ve |
a | bir |
of | biri |
EN That was a tough experience for us because both my husband and I were doing this kind of a job for the first time
TR Bu deneyim bizim için çok zordu, çünkü ben ve kocam ilk kez bu tür bir iş yapıyorduk
Engleski | turski |
---|---|
experience | deneyim |
kind | tür |
time | kez |
i | ben |
and | ve |
this | bu |
of | in |
first | ilk |
EN After she and her husband left with their children their ‘poor but happy life’ in her own words in Aleppo back because of the war and came to Turkey, they were faced with financial problems and accommodation to a new life
TR Halep’te, kendi tabiriyle ‘az gelirli ama mutlu hayatlarını’ savaş nedeniyle bırakıp çocukları ve eşiyle Türkiye’ye geldiğinde hem geçim derdi hem de yeni bir yaşama alışma çabası başladı
Engleski | turski |
---|---|
happy | mutlu |
came | geldi |
war | savaş |
but | ama |
she | bir |
and | ve |
to | e |
new | yeni bir |
EN My name is Emira*, I was living in the Ayn al-Arab region of Syria with my husband and children
TR Benim adım Emira*, Suriye’de Ayn al-Arab bölgesinde eşim ve çocuklarımla birlikte yaşıyordum
Engleski | turski |
---|---|
name | adı |
and | ve |
with | birlikte |
my | benim |
EN We were living a safe and quiet life in our country. I was working as a teacher and my husband was working as a taxi driver. My children were going to the school and I had good relations with my neighbors. Our lives were just going by.
TR Memleketimde güvenli ve sakin bir hayat yaşıyorduk. Ben, senelerdir öğretmenlik yapıyordum; eşim de taksi şoförü olarak çalışıyordu. Çocuklarım okullarına gidip geliyordu; komşularımla iyi geçiniyordum. Akıp gidiyordu hayatımız.
Engleski | turski |
---|---|
my | mı |
good | iyi |
i | ben |
and | ve |
life | hayat |
a | bir |
to | güvenli |
EN One of my husband’s friends suggested that we move to Akçakale and work in a cotton field there
TR Kocamın arkadaşlarından biri Akçakale’ye taşınmamızı ve orada bir pamuk çiftliğinde çalışmamızı önerdi
Engleski | turski |
---|---|
friends | arkadaşlar |
cotton | pamuk |
there | orada |
and | ve |
a | bir |
of | biri |
EN That was a tough experience for us because both my husband and I were doing this kind of a job for the first time
TR Bu deneyim bizim için çok zordu, çünkü ben ve kocam ilk kez bu tür bir iş yapıyorduk
Engleski | turski |
---|---|
experience | deneyim |
kind | tür |
time | kez |
i | ben |
and | ve |
this | bu |
of | in |
first | ilk |
EN After she and her husband left with their children their ‘poor but happy life’ in her own words in Aleppo back because of the war and came to Turkey, they were faced with financial problems and accommodation to a new life
TR Halep’te, kendi tabiriyle ‘az gelirli ama mutlu hayatlarını’ savaş nedeniyle bırakıp çocukları ve eşiyle Türkiye’ye geldiğinde hem geçim derdi hem de yeni bir yaşama alışma çabası başladı
Engleski | turski |
---|---|
happy | mutlu |
came | geldi |
war | savaş |
but | ama |
she | bir |
and | ve |
to | e |
new | yeni bir |
EN The husband-and-wife research team Özlem Türeci and Ugur Sahin.
TR Araştırmacı çift Özlem Türeci ve Uğur Şahin.
Engleski | turski |
---|---|
and | ve |
EN Elke Büdenbender has taken leave of absence from her position as judge for as long as her husband remains president.
TR Elke Büdenbender, eşinin Cumhurbaşkanlığı dönemi için hakimlik görevine ara verdi.
Engleski | turski |
---|---|
of | in |
for | için |
EN Today she lives with her husband Gonne and their two daughters on the Hallig Südfall
TR Eşi Gonne ve iki kızı ile birlikte Hallig Südfall'da yaşıyor
Engleski | turski |
---|---|
lives | yaşıyor |
and | ve |
EN However, the husband-and-wife research team with Turkish roots have always only regarded economic success as a side-effect
TR Türkiye kökenli araştırmacı çift içinse ekonomik başarı oldum olası bir yan etkiden ibaret olmuş
Engleski | turski |
---|---|
economic | ekonomik |
success | başarı |
side | yan |
EN Laurel and her husband Roman in front of the book and bagel store.
TR Laurel ve eşi Roman, kitap ve bagel satışı yaptıkları mekânın önünde.
Engleski | turski |
---|---|
book | kitap |
and | ve |
of | nın |
EN Before our municipal elections in the spring, my husband and I read that election workers were needed in our federal state of Hesse, so we immediately signed up by e-mail
TR İlkbaharda Hessen eyaletinde yapılan yerel seçimlerden önce eşim ve ben, sandıkta görevlendirilecek gönüllüler arandığını öğrendiğimizde hemen e-posta ile kayıt olduk
Engleski | turski |
---|---|
immediately | hemen |
i | ben |
posta | |
e-posta | |
state | yerel |
read | ve |
EN Amloud Alamir worked in Syria and Saudi Arabia as a journalist and television presenter. She lives in Berlin with her husband and their two children.
TR Amloud Alamir Suriye ve Suudi Arabistan’da gazeteci ve televizyon muhabiri olarak çalıştı. Günümüzde eşi ve iki çocuğuyla Berlin’de yaşıyor.
Engleski | turski |
---|---|
syria | suriye |
saudi | suudi |
television | televizyon |
lives | yaşıyor |
and | ve |
two | iki |
EN After some time in Germany, Saeda Abualhawa and her husband came up with the plan to open a candy store
TR Saeda Abualhawa ve kocası, Almanya'da bir süre geçirdikten sonra bir şekerleme dükkânı açma planı yapmışlar
EN Luckily, she has received support from her entire family – everyone is on board, from her father to her husband and daughter
TR Neyse ki tüm ailesinden destek almış - babasından kocasına ve kızına kadar herkes ona destek veriyor
Prikazuje se 35 od 35 prijevoda