EN Is the coronavirus crisis also a driver of innovation? Last year, you could see that many companies were not sufficiently prepared to invest in their future viability in the event of a crisis
EN Is the coronavirus crisis also a driver of innovation? Last year, you could see that many companies were not sufficiently prepared to invest in their future viability in the event of a crisis
TR Korona krizi aslında aynı zamanda bir inovasyon lokomotifi mi? Geçtiğimiz yıl, birçok firmanın kriz durumunda geleceğe yönelik yatırım yapmaya yeterli derecede yatkın olmadıklarını gözlemlemek mümkün oldu
Engleski | turski |
---|---|
coronavirus | korona |
innovation | inovasyon |
year | yıl |
future | geleceğe |
that | mümkün |
invest | yatırım |
the | aynı |
many | çok |
crisis | krizi |
EN Germany is highly active in crisis regions. Ekkehard Brose, Special Envoy for Crisis Prevention and Stabilization at Germany’s Federal Foreign Office, explains which issues are a particular focus.
TR Almanya kriz bölgelerinde çözüm için büyük emek harcıyor. Hangi konuların daha fazla odakta olduğunu, Dışişleri Bakanlığı Kriz Önleme ve İstikrar Kazandırma Sivil Faaliyetleri yetkilisi Ekkehard Brose açıklıyor.
Engleski | turski |
---|---|
germany | almanya |
crisis | kriz |
foreign | dış |
issues | konular |
a | a |
is | olduğunu |
and | ve |
for | için |
EN Professor Nida-Rümelin, the refugee crisis has been accompanied by a certain crisis of orientation. Can philosophy be of any assistance to politicians?
TR Profesör Nida Rümelin, mülteci krizi beraberinde belli bir pusulasızlığı da getiriyor. Felsefe bu konuda siyasete yardım edebilir mi?
Engleski | turski |
---|---|
professor | profesör |
refugee | mülteci |
crisis | krizi |
certain | belli |
assistance | yardım |
a | bir |
EN The pandemic is hitting many gastronomes very hard. How she has nevertheless successfully made it through the crisis so far is what the Berliner Laurel Kratochvila tells us.
TR Pandemi birçok otel ve lokantacıyı acımasız vurdu. Berlinli Laurel Kratochvila, krizi buna rağmen nasıl başarıyla aştığını bize anlatıyor.
Engleski | turski |
---|---|
pandemic | pandemi |
successfully | başarıyla |
crisis | krizi |
tells | anlatıyor |
how | nasıl |
she | bir |
us | bize |
EN At the time, a new kind of cancer therapy was a far more ambitious and a far more commercial goal than working on a vaccine against a lung disease that was spread by a virus would ever have been.
TR Çünkü yeni türden bir kanser tedavisinin hedeflenmesi, virüs kaynaklı bir akciğer hastalığına karşı bir aşı üzerinde çalışmaya kıyasla hem çok daha iddialıydı ve hem çok daha cazip bir ekonomik girişimdi.
Engleski | turski |
---|---|
new | yeni |
cancer | kanser |
disease | hastalığı |
virus | virüs |
vaccine | aşı |
and | ve |
a | bir |
ever | daha |
EN Using this tool, it will be a lot easier to find keyword opportunities that your competitors have so far missed out on, putting you far ahead of the curve.
TR Bu aracı kullanarak, rakiplerinizin şimdiye kadar kaçırdığı anahtar kelime fırsatlarını bulmak çok daha kolay olacak ve sizi eğrinin çok önüne geçirecektir.
Engleski | turski |
---|---|
this | bu |
easier | daha kolay |
your | ve |
using | kullanarak |
EN We work to address basic needs in humanitarian crisis situation and provide assistance to cover nutrition, shelter, heating and hygiene needs.
TR İnsani kriz durumunda temel ihtiyaçların giderilmesi amacıyla beslenme ve barınma, ısınma ve hijyen ihtiyaçlarını karşılayacak malzemelerin dağıtımını yapıyoruz.
Engleski | turski |
---|---|
basic | temel |
crisis | kriz |
nutrition | beslenme |
hygiene | hijyen |
in | da |
and | ve |
needs | ihtiyaçlarını |
EN We started humanitarian aid programmes for the refugees who had to leave their houses as a result of the crisis in Syria and living outside the camps.
TR Suriye’deki krizden etkilenerek evlerini terk etmek zorunda kalmış ve kamp dışında yaşayan mülteciler için insani yardım projeleri yürütmeye başladık.
Engleski | turski |
---|---|
started | başladı |
aid | yardım |
refugees | mülteciler |
living | yaşayan |
we started | başladık |
of | in |
and | ve |
outside | dışında |
EN We work to address basic needs in humanitarian crisis situation and provide assistance to cover nutrition, shelter, heating and hygiene needs.
TR İnsani kriz durumunda temel ihtiyaçların giderilmesi amacıyla beslenme ve barınma, ısınma ve hijyen ihtiyaçlarını karşılayacak malzemelerin dağıtımını yapıyoruz.
Engleski | turski |
---|---|
basic | temel |
crisis | kriz |
nutrition | beslenme |
hygiene | hijyen |
in | da |
and | ve |
needs | ihtiyaçlarını |
EN We started humanitarian aid programmes for the refugees who had to leave their houses as a result of the crisis in Syria and living outside the camps.
TR Suriye’deki krizden etkilenerek evlerini terk etmek zorunda kalmış ve kamp dışında yaşayan mülteciler için insani yardım projeleri yürütmeye başladık.
Engleski | turski |
---|---|
started | başladı |
aid | yardım |
refugees | mülteciler |
living | yaşayan |
we started | başladık |
of | in |
and | ve |
outside | dışında |
EN “Podcast for the Environment” talks about the Climate Crisis and Gender.
TR USandık: Unutmamak İçin Görsel Sandık Açıldı
EN The theme of the “Podcast for the Environment” series this month was gender and the climate crisis…
TR Kadın cinayetlerini önlemeyenlere ayna: Unutmamak İçin Görsel Sandık “Kaybettiğimiz kadınların…
EN The health, safety and well-being of our staff, guests and partners remains our top priority as the World goes through this unprecedented crisis.
TR Dünya daha önce görülmemiş böylesi krizden geçerken çalışanlarımızın, misafirlerimizin ve ortaklarımızın sağlığı, güvenliği ve esenliği en yüksek önceliğimiz olmayı sürdürmektedir.
Engleski | turski |
---|---|
of | ın |
world | dünya |
health | sağlığı |
safety | güvenliği |
top | en |
well | yüksek |
the | önce |
and | ve |
EN In marathon negotiations with the heads of state and government, the Ukraine crisis and the coronavirus pandemic were among the topics discussed by the chancellor.
TR Yeni şansölye yaptığı ilk hükümet açıklamasında, hükümetin gerekli tüm önlemleri alacağını temin etti.
Engleski | turski |
---|---|
government | hükümet |
chancellor | şansölye |
in | ilk |
EN Federal Chancellor Olaf Scholz is committed to a cooperative partnership with Poland. The crisis on the EU border with Belarus was also one of the issues addressed during his inaugural visit to Warsaw.
TR Koalisyon ortakları SPD, Yeşiller ve FDP hükümet rotasını resmen belirlediler. Ortaklar zorlu görevlere işaret ediyorlar.
Engleski | turski |
---|---|
of | ın |
also | ve |
EN Here are five innovative business ideas that were conceived during the corona crisis.
TR Korona krizi esnasında ortaya çıkan beş yenilikçi ticaret fikri.
Engleski | turski |
---|---|
innovative | yenilikçi |
during | esnasında |
corona | korona |
crisis | krizi |
business | ticaret |
ideas | fikri |
five | beş |
EN Natural bbw maja copulates for shitter paper cuz of the corona crisis
TR Büyük oryantal aşk kavun titty grup Seks sansürlü
Engleski | turski |
---|---|
the | aşk |
EN For the past five years, UNFPA has scaled up its response to meet the enormous and ever growing needs of what is the biggest humanitarian crisis today
TR Son 10 yıldır UNFPA, son zamanların en büyük insani krizi olan mülteci krizinin sonucunda ortaya çıkan ve her geçen gün daha da artan ihtiyacı karşılamak için çeşitli projeler yürütüyor
Engleski | turski |
---|---|
unfpa | unfpa |
meet | karşılamak |
growing | artan |
crisis | krizi |
needs | ihtiyacı |
and | ve |
years | yıldır |
is | olan |
the | gün |
ever | daha |
EN UNFPA draws attention to the rising needs of women and girls due to the climate crisis and the COVID-19 pandemic
TR İklim krizi ve COVID-19 pandemisi sürerken, UNFPA kadınların ve kız çocuklarının artan ihtiyaçlarına dikkat çekiyor
Engleski | turski |
---|---|
unfpa | unfpa |
attention | dikkat |
rising | artan |
and | ve |
crisis | krizi |
pandemic | pandemisi |
girls | kız |
women | kadınlar |
needs | ihtiyaç |
of | nın |
EN A support call from UNFPA for women and girls who bear the brunt of the crisis in Afghanistan
TR UNFPA’den Afganistan’daki krizin yükünü üstlenen kadınlar ve kız çocukları için destek çağrısı
Engleski | turski |
---|---|
a | a |
support | destek |
women | kadınlar |
girls | kız |
call | çağrısı |
and | ve |
of | in |
for | için |
EN Is demographic change a crisis or an opportunity?: Governments and thought leaders will come together in Sophia to discuss demographic resilience
TR Demografik değişim kriz mi, fırsat mı?: Hükümetler ve Uzmanlar demografik dayanıklılığı tartışmak için Sofya’da buluşuyor
Engleski | turski |
---|---|
change | değişim |
crisis | kriz |
opportunity | fırsat |
and | ve |
to | için |
EN Hello Sesame: A project supporting parents during the crisis
TR WATAN VAKFI KADIN ÜRETİCİLERİ YETİŞTİRMEYİ NASIL BAŞARDI?
EN Shelter is vital for survival in times of crisis, especially in light of the worsening of people’s conditions. WATAN, in cooperation with the UNHCR, plans on distributing 25,000 shelter baskets and installing
TR Suriye?nin kuzeybatısındaki “Savunmasız yerlerinden edilmiş Aileler için Gerekli Barınak Malzemelerinin Dağıtımı” projesinin yeni aşamasının başlamasından bu yana üç ay geçti.
Engleski | turski |
---|---|
in | da |
and | için |
of | in |
EN Organization Procedure for Civil Society in Time of Crisis | STGM
TR Kriz Dönemlerinde Sivil Toplum için Örgütlenme Prosedürü | STGM
Engleski | turski |
---|---|
civil | sivil |
society | toplum |
crisis | kriz |
stgm | stgm |
of | in |
for | için |
EN The booklet consists of two parts with those titles: "Organization of CSOs in Turkey and the world" and "Procedure for Civil Society Organizations in Times of Crisis".
TR Kitapçık “Dünya’da ve Türkiye’de Kriz Dönemlerinde STÖ’lerin Örgütlenmesi” ve “Kriz Dönemlerinde Sivil Toplum için Örgütlenme Prosedürü” başlığında iki bölümden oluşuyor.
Engleski | turski |
---|---|
world | dünyada |
civil | sivil |
society | toplum |
crisis | kriz |
of | in |
two | iki |
and | ve |
EN Being able to produce solutions and be productive in times of crisis and stressful situations,
TR Kriz anlarında ve stresli durumlarda da çözüm üretebilen ve verimli olabilen,
Engleski | turski |
---|---|
productive | verimli |
crisis | kriz |
situations | durumlarda |
solutions | çözüm |
and | ve |
in | da |
EN During Foreign Minister Annalena Baerbock's first visit to Washington, the USA and Germany have demonstrated a united stance vis-à-vis Russia in the Ukraine crisis.
TR Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, şubatta yapılacak olan Pekin Kış Olimpiyat Oyunları’na gitmeyecek.
Engleski | turski |
---|---|
foreign | dış |
germany | almanya |
a | olan |
EN Myths, rumours, false information: the role they are playing in the Corona crisis and how to recognize them.
TR Efsaneler, dedikodular, çarpık bilgiler… Korona krizinde nasıl bir rol oynadıkları ve bunların nasıl fark edilebilecekleri hakkında.
Engleski | turski |
---|---|
information | bilgiler |
role | rol |
corona | korona |
and | ve |
EN We work to address basic needs in humanitarian crisis situation and provide assistance to cover nutrition, shelter, heating and hygiene needs.
TR İnsani kriz durumunda temel ihtiyaçların giderilmesi amacıyla beslenme ve barınma, ısınma ve hijyen ihtiyaçlarını karşılayacak malzemelerin dağıtımını yapıyoruz.
Engleski | turski |
---|---|
basic | temel |
crisis | kriz |
nutrition | beslenme |
hygiene | hijyen |
in | da |
and | ve |
needs | ihtiyaçlarını |
EN We started humanitarian aid programmes for the refugees who had to leave their houses as a result of the crisis in Syria and living outside the camps.
TR Suriye’deki krizden etkilenerek evlerini terk etmek zorunda kalmış ve kamp dışında yaşayan mülteciler için insani yardım projeleri yürütmeye başladık.
Engleski | turski |
---|---|
started | başladı |
aid | yardım |
refugees | mülteciler |
living | yaşayan |
we started | başladık |
of | in |
and | ve |
outside | dışında |
EN Beginning from the Syrian crisis in 2011, the future of Syrian refugees impacted a vast geography, and became the main focus of regional humanitarian work....
TR Ve 2021 Mart ayı resmi verilerine göre, bu yaşam mücadelesini Türkiye’de veren kişi...
Engleski | turski |
---|---|
and | ve |
EN We work to address basic needs in humanitarian crisis situation and provide assistance to cover nutrition, shelter, heating and hygiene needs.
TR İnsani kriz durumunda temel ihtiyaçların giderilmesi amacıyla beslenme ve barınma, ısınma ve hijyen ihtiyaçlarını karşılayacak malzemelerin dağıtımını yapıyoruz.
Engleski | turski |
---|---|
basic | temel |
crisis | kriz |
nutrition | beslenme |
hygiene | hijyen |
in | da |
and | ve |
needs | ihtiyaçlarını |
EN We started humanitarian aid programmes for the refugees who had to leave their houses as a result of the crisis in Syria and living outside the camps.
TR Suriye’deki krizden etkilenerek evlerini terk etmek zorunda kalmış ve kamp dışında yaşayan mülteciler için insani yardım projeleri yürütmeye başladık.
Engleski | turski |
---|---|
started | başladı |
aid | yardım |
refugees | mülteciler |
living | yaşayan |
we started | başladık |
of | in |
and | ve |
outside | dışında |
EN Beginning from the Syrian crisis in 2011, the future of Syrian refugees impacted a vast geography, and became the main focus of regional humanitarian work....
TR Ve 2021 Mart ayı resmi verilerine göre, bu yaşam mücadelesini Türkiye’de veren kişi...
Engleski | turski |
---|---|
and | ve |
EN Mechanisms should be established to ensure the active participation of young people and children in the fight against the climate crisis.
TR Tarlabaşı Toplum Merkezi Kapatılamaz!
EN Organization Procedure for Civil Society in Time of Crisis | STGM
TR Kriz Dönemlerinde Sivil Toplum için Örgütlenme Prosedürü | STGM
Engleski | turski |
---|---|
civil | sivil |
society | toplum |
crisis | kriz |
stgm | stgm |
of | in |
for | için |
EN The booklet consists of two parts with those titles: "Organization of CSOs in Turkey and the world" and "Procedure for Civil Society Organizations in Times of Crisis".
TR Kitapçık “Dünya’da ve Türkiye’de Kriz Dönemlerinde STÖ’lerin Örgütlenmesi” ve “Kriz Dönemlerinde Sivil Toplum için Örgütlenme Prosedürü” başlığında iki bölümden oluşuyor.
Engleski | turski |
---|---|
world | dünyada |
civil | sivil |
society | toplum |
crisis | kriz |
of | in |
two | iki |
and | ve |
EN Being able to produce solutions and be productive in times of crisis and stressful situations,
TR Kriz anlarında ve stresli durumlarda da çözüm üretebilen ve verimli olabilen,
Engleski | turski |
---|---|
productive | verimli |
crisis | kriz |
situations | durumlarda |
solutions | çözüm |
and | ve |
in | da |
EN The Climate Crisis, Agricultural Policies, Salt Lake and What Happened to the Flamingos afterwards?
TR Peki nedir bu sosyal kooperatifçilik?
Engleski | turski |
---|---|
what | nedir |
EN At the start of his Africa trip, German Chancellor Olaf Scholz has promised help for those of the continent’s countries that are affected by the global food crisis.
TR Teröristlere ve suçlulara karşı mücadele, Mali’deki uluslararası askeri görevin asli amacı. Alman Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı birliklerin bu görevde devam edeceği açıklandı.
Engleski | turski |
---|---|
global | uluslararası |
has | bu |
of | karşı |
EN The G7 alliance is intended to counteract a global supply crisis, says Germany’s Development Minister Svenja Schulze, who co-initiated the project.
TR G7 grubunun dışişleri bakanları Baltık Denizi’nde buluştu. Annalena Baerbock, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaştan kaynaklanacak dünya çapında bir gıda krizi konusunda uyarı yaptı.
Engleski | turski |
---|---|
crisis | krizi |
project | iş |
supply | gıda |
global | dünya |
a | bir |
EN Short-time work in Germany | Voices | Coronavirus crisis
TR Almanya’da kısa mesai | Görüşler| Korona krizi
Engleski | turski |
---|---|
coronavirus | korona |
crisis | krizi |
short | kısa |
EN Pilot, software developer, project manager: the coronavirus crisis is forcing many employees into work short-time work. We reveal here what is good about it.
TR Pilot, yazılım uzmanı, proje yöneticisi: Korona kriziyle sayısız çalışan kısa mesaiye geçti. Uygulamanın iyi yanlarını açıklıyoruz.
Engleski | turski |
---|---|
software | yazılım |
manager | yöneticisi |
coronavirus | korona |
many | sayısız |
good | iyi |
employees | çalışan |
short | kısa |
project | proje |
EN Three people affected by the crisis talk about short-time work (Kurzarbeit).
TR Üç çalışanın kısa mesai uygulaması deneyimleri.
Engleski | turski |
---|---|
short | kısa |
EN It helps companies to bridge a crisis without having to fire employees
TR Firmalara, çalışanlarını işten çıkarmak zorunda kalmadan krizi atlatmalarında destek olunuyor
Engleski | turski |
---|---|
helps | destek |
crisis | krizi |
having | zorunda |
without | kalmadan |
EN A networked approach to crisis resolution
TR Krizlerle mücadelede ilişkiler ağı
Engleski | turski |
---|---|
a | a |
EN Germany contributes to stabilisation and the provision of basic humanitarian services in crisis regions with numerous projects.
TR Almanya çok sayıda projeyle kriz bölgelerinde istikrarın sağlanması ve temel insani ihtiyaçların giderilmesine katkıda bulunuyor.
Engleski | turski |
---|---|
germany | almanya |
basic | temel |
crisis | kriz |
in | da |
and | ve |
EN GoodBuy aims to do business in a climate-friendly and socially responsible way. Founder Simon Böhnlein explains how this enabled him to make it through the corona crisis.
TR İklim dostu ve sosyal bir ekonomi: İşte GoodBuy bu. Girişimci Simon Böhnlein, korona krizinden geçmeyi nasıl başardığını açıklıyor.
Engleski | turski |
---|---|
simon | simon |
corona | korona |
friendly | dostu |
business | ekonomi |
this | bu |
and | ve |
a | bir |
how | nasıl |
EN What kinds of problems have you faced as a result of the crisis? During the initial weeks of the first lockdown we sold almost nothing at all, which was naturally a shock for us
TR Krizde hangi sorunlarla karşılaştınız? İlk kapanmanın ilk haftalarında hemen hemen hiçbir şey satmadık, ve elbette bu bizim için bir şok oldu
Engleski | turski |
---|---|
weeks | haftaları |
was | oldu |
at | nda |
almost | hemen |
of | in |
first | ilk |
have | bu |
nothing | bir şey |
for | için |
all | şey |
EN The crisis has shown that very rapid change is possible. That gives me grounds for hope.
TR Kriz bize, değişimin çok hızla gerçekleşebileceğini gösterdi. Bu beni umutlandırıyor.
Engleski | turski |
---|---|
crisis | kriz |
me | beni |
has | bu |
Prikazuje se 50 od 50 prijevoda