TR Bu Haziran 2017'ydi ve şimdi iki buçuk yıldır ITAA'dayım.ITAA benim için CGAA'dan çok daha zordu çünkü o kadar siyah beyaz değil
ניתן לתרגם את "daha zordu çünkü" ב-טורקי לאנגלית מילים/ביטויים הבאים:
TR Bu Haziran 2017'ydi ve şimdi iki buçuk yıldır ITAA'dayım.ITAA benim için CGAA'dan çok daha zordu çünkü o kadar siyah beyaz değil
EN This was June 2017, and so I?ve now been in ITAA for two and a half years.ITAA was a lot more difficult for me than CGAA, because it?s not as black and white
טורקי | אנגלית |
---|---|
haziran | june |
şimdi | now |
değil | not |
TR Bu deneyim bizim için çok zordu, çünkü ben ve kocam ilk kez bu tür bir iş yapıyorduk
EN That was a tough experience for us because both my husband and I were doing this kind of a job for the first time
טורקי | אנגלית |
---|---|
deneyim | experience |
kez | time |
tür | kind |
TR Bu deneyim bizim için çok zordu, çünkü ben ve kocam ilk kez bu tür bir iş yapıyorduk
EN That was a tough experience for us because both my husband and I were doing this kind of a job for the first time
טורקי | אנגלית |
---|---|
deneyim | experience |
kez | time |
tür | kind |
TR Bu deneyim bizim için çok zordu, çünkü ben ve kocam ilk kez bu tür bir iş yapıyorduk
EN That was a tough experience for us because both my husband and I were doing this kind of a job for the first time
טורקי | אנגלית |
---|---|
deneyim | experience |
kez | time |
tür | kind |
TR Bu deneyim bizim için çok zordu, çünkü ben ve kocam ilk kez bu tür bir iş yapıyorduk
EN That was a tough experience for us because both my husband and I were doing this kind of a job for the first time
טורקי | אנגלית |
---|---|
deneyim | experience |
kez | time |
tür | kind |
TR ZOZOTOWN’u destekleyen bir şirket içi ortam etrafında inşa edilen altyapı ile, her yıl en yüksek miktarda trafik oluşturan kış satışlarıyla başa çıkmak zordu
EN With the infrastructure supporting ZOZOTOWN built around an on-premises environment, coping with the winter sale, which generates the highest amount of traffic each year, was a challenge
טורקי | אנגלית |
---|---|
destekleyen | supporting |
ortam | environment |
etrafında | around |
inşa | built |
altyapı | infrastructure |
yıl | year |
trafik | traffic |
kış | winter |
TR Asla engellere takılmayacaksınız çünkü desteğimiz her soruyu çok hızlı bir şekilde cevaplayacaktır. Şimdi anlamadığınız şeyler için endişelenmeyin, çünkü yardım edebiliriz.
EN You'll never stuck with obstacles, because our support will answer any questions very fast. Don't worry about the things you don't understand now, because we can help.
טורקי | אנגלית |
---|---|
asla | never |
çok | very |
şeyler | things |
edebiliriz | can |
TR Çünkü yeni türden bir kanser tedavisinin hedeflenmesi, virüs kaynaklı bir akciğer hastalığına karşı bir aşı üzerinde çalışmaya kıyasla hem çok daha iddialıydı ve hem çok daha cazip bir ekonomik girişimdi.
EN At the time, a new kind of cancer therapy was a far more ambitious and a far more commercial goal than working on a vaccine against a lung disease that was spread by a virus would ever have been.
טורקי | אנגלית |
---|---|
yeni | new |
kanser | cancer |
virüs | virus |
aşı | vaccine |
TR Bu önemlidir çünkü şirketler daha fazla içgörü kazanmak, otomasyonu etkinleştirmek ve bağlantılı akıllı sistemler oluşturmak için her zamankinden daha fazla cihazı birbirine bağlamaktadır.
EN It is important because companies are connecting more devices than ever in an effort to gain more insight, enable automation, and create connected systems of intelligence.
טורקי | אנגלית |
---|---|
önemlidir | it is important |
şirketler | companies |
kazanmak | gain |
otomasyonu | automation |
etkinleştirmek | enable |
sistemler | systems |
TR Bu, SEO stratejinizi daha etkili bir şekilde planlamanıza yardımcı olabilir, çünkü sıralamalarınızı iyileştirmek için ne yapmanız gerektiği konusunda daha somut bir fikriniz olacaktır.
EN This can help you plan out your SEO strategy more effectively, as you’ll have a more concrete idea of what to do to improve your rankings.
טורקי | אנגלית |
---|---|
seo | seo |
olabilir | can |
sıralamalarınızı | your rankings |
yapmanız | to do |
somut | concrete |
TR Organik trafik internetteki işletmeler tarafından her zaman değerlidir çünkü genellikle daha ekonomiktir ve organik kullanıcılar da hizmetlerinizi kullanmak veya ürünlerinizi satın almak için daha fazla motive olma eğilimindedir
EN Organic traffic is always prized by businesses on the internet because it is often more affordable and organic users also tend to be more motivated to use your services or purchase your products
טורקי | אנגלית |
---|---|
organik | organic |
trafik | traffic |
işletmeler | businesses |
genellikle | often |
kullanıcılar | users |
TR ''Semrush'ı seçiyoruz. Çünkü anahtar kelime takibi aracı önceden kullandığımız araçlardan çok daha doğru ve arayüz çok sezgiseldi.''
EN “We chose Semrush because the keyword tracking was much more accurate than our previous tools and the interface was very intuitive.”
טורקי | אנגלית |
---|---|
semrush | semrush |
takibi | tracking |
aracı | tools |
doğru | accurate |
ve | and |
arayüz | interface |
TR Aynı zamanda nihai makalenin okuyucuları da kendilerini çalışmanın tekrarlanabilir olduğu konusunda daha emin hisseder, çünkü başlangıçtaki çalışma tahminleri ve analiz planları bağımsız olarak incelenmiştir.
EN At the same time, readers of the final paper can feel more confident that the work is reproducible because the initial study predictions and analysis plans were independently reviewed.
טורקי | אנגלית |
---|---|
zamanda | time |
olduğu | is |
çalışma | work |
analiz | analysis |
bağımsız | independently |
טורקי | אנגלית |
---|---|
oku | read |
TR Artık kendine daha fazla güveniyor; çünkü aile bütçesine katkı sağlayabiliyor
EN Now she believes in herself more, because she is a breadwinner
TR Hala çevrimiçi alışveriş yapıyorum çünkü genellikle çok etkilidir ve henüz daha iyi bir yol bulamadım
EN I still shop online because it is often very effective and I haven?t yet found a better way
טורקי | אנגלית |
---|---|
çevrimiçi | online |
alışveriş | shop |
çünkü | because |
genellikle | often |
yol | way |
TR Güvenlik:Decred'in benzersiz hibrid PoW/PoS mutabakat mekanizmasına saldırmak yalnızca bir PoW'a saldırmaktan 20 kat daha masraflıdır çünkü hibrid sistemde katmanlı güvenlik bulunur
EN Secure: Decred's unique hybrid PoW/PoS consensus mechanism is more than 20x more expensive to attack than PoW alone because it provides layered security
טורקי | אנגלית |
---|---|
mutabakat | consensus |
TR Artık kendine daha fazla güveniyor; çünkü aile bütçesine katkı sağlayabiliyor
EN Now she believes in herself more, because she is a breadwinner
TR Bu performans seviyesine, ML müşterilerinin büyük çoğunluğu daha önce erişemedi çünkü şirket içi GPU kümelerini oluşturmak için büyük bir CapEx yatırımı gerekiyordu
EN This level of performance was previously unattainable by the vast majority of ML customers as it required a large CapEx investment to build out on-premises GPU clusters
טורקי | אנגלית |
---|---|
performans | performance |
ml | ml |
büyük | large |
çoğunluğu | majority |
gpu | gpu |
TR OldVersion.com programları, sürücüler ve oyunların eski sürümleri için ücretsiz yazılım indirmeleri sağlar.Peki neden seni seviyorum sürüm değil downgrade? .... yeni her zaman daha iyi değildir! çünkü
EN OldVersion.com provides free software downloads for old versions of programs, drivers and games.So why not downgrade to the version you love?.... because newer is not always better!
טורקי | אנגלית |
---|---|
sürücüler | drivers |
eski | old |
ücretsiz | free |
sağlar | provides |
seni | you |
sürüm | version |
TR Geçen yılki Xbox'a dönüş, bu sezon daha da büyük çünkü FM22 ve FM22 Xbox Game Pass ile ilk günden hem Xbox hem de PC'de.
EN Last year's big return to Xbox is even bigger this season as FM22 and FM22 Xbox are available Day One with Game Pass on both Xbox and PC.
טורקי | אנגלית |
---|---|
xbox | xbox |
dönüş | return |
sezon | season |
büyük | big |
ilk | one |
pc | pc |
TR ''Semrush'ı seçiyoruz. Çünkü anahtar kelime takibi aracı önceden kullandığımız araçlardan çok daha doğru ve arayüz çok sezgiseldi.''
EN “We chose Semrush because the keyword tracking was much more accurate than our previous tools and the interface was very intuitive.”
טורקי | אנגלית |
---|---|
semrush | semrush |
takibi | tracking |
aracı | tools |
doğru | accurate |
ve | and |
arayüz | interface |
TR ''Semrush'ı seçiyoruz. Çünkü anahtar kelime takibi aracı önceden kullandığımız araçlardan çok daha doğru ve arayüz çok sezgiseldi.''
EN “We chose Semrush because the keyword tracking was much more accurate than our previous tools and the interface was very intuitive.”
טורקי | אנגלית |
---|---|
semrush | semrush |
takibi | tracking |
aracı | tools |
doğru | accurate |
ve | and |
arayüz | interface |
TR Artık kendine daha fazla güveniyor; çünkü aile bütçesine katkı sağlayabiliyor
EN Now she believes in herself more, because she is a breadwinner
TR Artık kendine daha fazla güveniyor; çünkü aile bütçesine katkı sağlayabiliyor
EN Now she believes in herself more, because she is a breadwinner
TR ''Semrush'ı seçiyoruz. Çünkü anahtar kelime takibi aracı önceden kullandığımız araçlardan çok daha doğru ve arayüz çok sezgiseldi.''
EN “We chose Semrush because the keyword tracking was much more accurate than our previous tools and the interface was very intuitive.”
טורקי | אנגלית |
---|---|
semrush | semrush |
takibi | tracking |
aracı | tools |
doğru | accurate |
ve | and |
arayüz | interface |
TR ''Semrush'ı seçiyoruz. Çünkü anahtar kelime takibi aracı önceden kullandığımız araçlardan çok daha doğru ve arayüz çok sezgiseldi.''
EN “We chose Semrush because the keyword tracking was much more accurate than our previous tools and the interface was very intuitive.”
טורקי | אנגלית |
---|---|
semrush | semrush |
takibi | tracking |
aracı | tools |
doğru | accurate |
ve | and |
arayüz | interface |
TR ''Semrush'ı seçiyoruz. Çünkü anahtar kelime takibi aracı önceden kullandığımız araçlardan çok daha doğru ve arayüz çok sezgiseldi.''
EN “We chose Semrush because the keyword tracking was much more accurate than our previous tools and the interface was very intuitive.”
טורקי | אנגלית |
---|---|
semrush | semrush |
takibi | tracking |
aracı | tools |
doğru | accurate |
ve | and |
arayüz | interface |
TR Araç kiralama fiyatları, kiralama süresine bağlı olarak değişiklik göstermektedir, çünkü bazı şirketler uzun süreli kiralama veya kiralama için günlük 30 AED'ye kadar daha ucuz fiyatlar sunmaktadır.
EN Car rental rates are vary depends on the length of rentals as some companies provide cheaper rates also up to AED 30 per day for long term rental or lease.
טורקי | אנגלית |
---|---|
araç | car |
bağlı | depends |
bazı | some |
şirketler | companies |
uzun | long |
süreli | term |
günlük | day |
aed | aed |
fiyatlar | rates |
TR En önemlisi, bu soğutma tekniği kanatların gürültüsünü ve titreşimini azaltabilir çünkü dışarı atılan sıcak hava bir vakum oluşturacak ve daha sonra soğutucuya temiz soğutma havası girecektir.
EN Most importantly, this cooling technique can reduce the blade’s noise and vibration because hot air expelled will create a vacuum, and then fresh cooling air will be drawn in the heatsink.
טורקי | אנגלית |
---|---|
bu | this |
soğutma | cooling |
sıcak | hot |
hava | air |
TR 1949’da Almanya bir siyasi merkez arıyordu, çünkü Berlin o zamanlar daha sonraki Demokratik Almanya Cumhuriyeti (DDR) topraklarının ortasında yer alıyordu
EN In 1949 the Federal Republic was looking for a seat of government, because Berlin was then in the middle of what would later become the GDR
טורקי | אנגלית |
---|---|
berlin | berlin |
cumhuriyeti | republic |
TR Kersting’e göre YZ insanlara çok fazla yönelmemeli, çünkü mesele insan zekâsını kopya etmek değil, mesele daha ziyade zeki davranmak.
EN According to Kersting, AI should not be oriented too much towards humans, because it is not about modelling human intelligence, but intelligent behaviour.
טורקי | אנגלית |
---|---|
insan | human |
TR Bu şekilde üretilen yakıtlar iklime zararsız, çünkü ancak daha önce havadan alınan miktarda CO2 tekrar çevreye salınabiliyor.
EN The fuels produced in this way are climate-neutral because only as much CO2 can be released back into the environment as was previously extracted from it.
טורקי | אנגלית |
---|---|
bu | this |
üretilen | produced |
çevreye | environment |
TR Seçmen, ikinci oyunu bir partiye verir. İkinci oylar daha büyük bir ağırlığa sahiptir, çünkü bu oylar parlamentodaki güçler ilişkisini; yani tek tek partilerin alacağı sandalye sayısını belirlerler.
EN The voter gives his or her second vote to a party. The second vote has a greater weight because it defines the power relations in parliament: the number of seats for the individual parties.
טורקי | אנגלית |
---|---|
ikinci | second |
verir | gives |
sahiptir | has |
TR Reinemann: Benim nezdimde medyanın geleceği ciddi gazetecilik yapan medya kuruluşlarında yatıyor. Çünkü bu kuruluşlar, karşı karşıya olduğumuz yarı gerçekler ve sahte haber yoğunluğu karşısında giderek daha önem kazanıyor.
EN Reinemann: Serious journalistic media are the media of the future in my opinion. I think they will become increasingly important on the net in view of the huge amount of sources, half-truths and fake news.
טורקי | אנגלית |
---|---|
ciddi | serious |
ve | and |
sahte | fake |
giderek | increasingly |
TR Lakin belirleyici olan şey, aktarma yolu değil, aksine içeriktir. Gazetecilik şimdiye kadarkinden daha da önemli; çünkü biz bir büyük değişimler evresinde yaşıyoruz; ve işte burada, tasnif ve değerlendirme elzem şeyler.
EN What is decisive, however, is not the transmission channel, but the content. Journalism is more important than ever because we live in a period of great change. And classification and evaluation are essential here.
טורקי | אנגלית |
---|---|
gazetecilik | journalism |
burada | here |
değerlendirme | evaluation |
TR Ancak bu, sitenizle ilgili bilgilerimizin daha az ayrıntılı olduğu anlamına gelmesin, çünkü sizin de sitenizle ilgili doğru verileri almanızı sağlamak için aynı derecede çaba harcıyoruz.
EN Don’t take this to mean that our info on your site is any less detailed, however, as we put just as much work into ensuring that you get the right data about it too.
טורקי | אנגלית |
---|---|
ayrıntılı | detailed |
olduğu | is |
verileri | data |
TR Sayfalarca sonuç arasında arama yapmak için zaman ayırır mısınız? Muhtemelen ilk sayfadaki sonuçlardan birini seçeceksiniz çünkü daha saygın görünüyorlar
EN Will you take your time to search through pages upon pages of results? Odds are that you’ll end up picking one of the results on the first page because they seem more reputable
טורקי | אנגלית |
---|---|
sonuç | results |
arama | search |
zaman | time |
TR 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde bir kere daha iklim değişikliği için harekete geçme çağrısı yapıyoruz; çünkü #SadeceBirDünyaVar
EN Purpose of this special day is to inspire more active participation in the civil society sector and encourage expansion of cooperation NGOs establish among each other and with public and private sectors
טורקי | אנגלית |
---|---|
günü | day |
TR İnfografikler harikadır, çünkü büyük bir konuyu yoğunlaştırmanıza bilgi miktarını sindirmesi nispeten kolay ve yararlı, kaliteli bir şeye dönüştürmek içerik her zaman ağır aksak ve yavan içerikten daha başarılıdır.
EN Infographics are great because they allow you to condense a large amount of information into something that’s relatively easy to digest, and helpful, quality content is always more successful than plodding and uninspiring content.
טורקי | אנגלית |
---|---|
nispeten | relatively |
kolay | easy |
yararlı | helpful |
kaliteli | quality |
TR Eğer varsa, o zaman size daha fazla güç, çünkü değerli bir beceri seti geliştirdiniz.
EN If you do, however, then more power to you, because you’ve developed a valuable skill set.
טורקי | אנגלית |
---|---|
güç | power |
değerli | valuable |
seti | set |
טורקי | אנגלית |
---|---|
oku | read |
TR Bu şekilde bağımlılığımızı daha net anlayabiliriz, çünkü başkaları bizim görüşümüzden gizlenmiş olabilecek bazı şeyleri görebilir
EN In this way, we can understand our addiction more clearly, because others can see certain things that might be obscured from our view
טורקי | אנגלית |
---|---|
bu | this |
şekilde | way |
başkaları | others |
olabilecek | can |
bazı | certain |
TR Bir daha asla sıkılmayacaksınız çünkü bir arkadaşınızdan, kardeşinizden ve hatta ailenizden iki kişilik en eğlenceli çevrimiçi oyunlardan birinde size katılmasını isteyebilirsiniz
EN Never get bored again because you can invite a friend, sister, brother or even your parents to play with you one of the most fun online games for two on the Internet
TR Bunu tamamen kendi takdirimize bağlı olarak yapıyoruz, çünkü genellikle bunu yapmanın topluluğa bir bütün olarak daha fazla değer katacağına inanıyoruz
EN We do this entirely at our own discretion, usually because we believe doing so will add greater value to the community as a whole
TR Bunu tamamen kendi takdirimize bağlı olarak yapıyoruz, çünkü genellikle bunu yapmanın topluluğa bir bütün olarak daha fazla değer katacağına inanıyoruz
EN We do this entirely at our own discretion, usually because we believe doing so will add greater value to the community as a whole
TR Bunu tamamen kendi takdirimize bağlı olarak yapıyoruz, çünkü genellikle bunu yapmanın topluluğa bir bütün olarak daha fazla değer katacağına inanıyoruz
EN We do this entirely at our own discretion, usually because we believe doing so will add greater value to the community as a whole
TR Bunu tamamen kendi takdirimize bağlı olarak yapıyoruz, çünkü genellikle bunu yapmanın topluluğa bir bütün olarak daha fazla değer katacağına inanıyoruz
EN We do this entirely at our own discretion, usually because we believe doing so will add greater value to the community as a whole
מציג 50 מתוך 50 תרגומים