EN Felix Banaszak says he has a “classic Ruhr area biography”, and by that he means that his family shares a migration background. His great-grandparents on his father’s side of the family came to the Ruhr Valley from Poland.
"thor has his" en Inglés pódese traducir ás seguintes palabras/frases Turco:
EN Felix Banaszak says he has a “classic Ruhr area biography”, and by that he means that his family shares a migration background. His great-grandparents on his father’s side of the family came to the Ruhr Valley from Poland.
TR Felix Banaszak kendisinin “klasik bir Ruhr Bölgesi hayat hikayesine” sahip olduğunu söylüyor; kastettiği, ailesinin göç geçmişi. Babasının büyük dedesi Ruhr bölgesine Polonya’dan gelmiş.
EN Once, he tried to hide his finger under the table during the job interview but when they realized that his finger they rejected him by saying that they would not be able to recruit him because his injured finger would be a ‘high risk’ in the work.
TR Bir keresinde Erhan, iş görüşmesinde parmağını masanın altına saklamaya çalışmış ancak yetkililer parmağını fark edince yaralı parmağının iş için 'yüksek risk' taşıyacağını öne sürerek iş başvurusunu reddetmişler.
Inglés | Turco |
---|---|
high | yüksek |
risk | risk |
his | in |
because | için |
a | bir |
EN Once, he tried to hide his finger under the table during the job interview but when they realized that his finger they rejected him by saying that they would not be able to recruit him because his injured finger would be a ‘high risk’ in the work.
TR Bir keresinde Erhan, iş görüşmesinde parmağını masanın altına saklamaya çalışmış ancak yetkililer parmağını fark edince yaralı parmağının iş için 'yüksek risk' taşıyacağını öne sürerek iş başvurusunu reddetmişler.
Inglés | Turco |
---|---|
high | yüksek |
risk | risk |
his | in |
because | için |
a | bir |
EN Once, he tried to hide his finger under the table during the job interview but when they realized that his finger they rejected him by saying that they would not be able to recruit him because his injured finger would be a ‘high risk’ in the work.
TR Bir keresinde Erhan, iş görüşmesinde parmağını masanın altına saklamaya çalışmış ancak yetkililer parmağını fark edince yaralı parmağının iş için 'yüksek risk' taşıyacağını öne sürerek iş başvurusunu reddetmişler.
Inglés | Turco |
---|---|
high | yüksek |
risk | risk |
his | in |
because | için |
a | bir |
EN Once, he tried to hide his finger under the table during the job interview but when they realized that his finger they rejected him by saying that they would not be able to recruit him because his injured finger would be a ‘high risk’ in the work.
TR Bir keresinde Erhan, iş görüşmesinde parmağını masanın altına saklamaya çalışmış ancak yetkililer parmağını fark edince yaralı parmağının iş için 'yüksek risk' taşıyacağını öne sürerek iş başvurusunu reddetmişler.
Inglés | Turco |
---|---|
high | yüksek |
risk | risk |
his | in |
because | için |
a | bir |
EN Sahin, who was born in Turkey and did his PhD in Cologne, came to Germany with his parents because his father had found a job at a car factory
TR Türkiye’de doğan Şahin tıpta uzmanlığını Köln’de yapmış ve babası bir otomobil fabrikasında iş bulduğu için anne babasıyla birlikte Almanya’ya gelmiş
Inglés | Turco |
---|---|
parents | anne |
car | otomobil |
and | ve |
his | in |
at | nda |
a | bir |
because | için |
EN Writing about his grandfather, he says: “Throughout his life he was grateful that Germany had given him the opportunity to provide his family with a better life
TR Demir, büyükbabası hakkında şunları yazıyor: “Hayatı boyunca, kendisine ve ailesine daha iyi bir yaşam imkanı sunduğu için Almanya’ya minnettardı
EN Einstein always used his knowledge to inform the world better and left his intelligence as his legacy.
TR Einstein bilgisini her zaman dünyayı daha iyi bilgilendirmek için kullandı ve zekasını miras olarak bıraktı.
Inglés | Turco |
---|---|
legacy | miras |
his | in |
and | ve |
better | daha iyi |
always | her zaman |
world | dünyayı |
EN The Tesla CEO has tweeted his affinity for the dog-theme cryptocurrency on numerous occasions and even changed his Twitter bio to CEO of Dogecoin at one point
TR Tesla CEO'su, çeşitli zamanlarda bu köpek temalı kripto para için desteği ile ilgili tweetler atmış ve hatta bir keresinde, Twitter bio bölümünü Dogecoin'in CEO'su olarak değiştirmişti
Inglés | Turco |
---|---|
tesla | tesla |
dog | köpek |
at | de |
has | bu |
and | ve |
on | ilgili |
even | bir |
to | hatta |
for | için |
of | in |
cryptocurrency | kripto |
EN Since September 2016, he has been serving his patients as a plastic surgeon in his office in Bayraklı, İzmir.They work with us for the seo services of the websites they provide online services.
TR Eylül 2016 tarihinden itibaren hastalarına estetik cerrah olarak İzmir Bayraklı’daki muayenehanesinde hizmet vermektedir.Online hizmet verdikleri web sitelerinin seo hizmetleri için bizimle çalışıyorlar.
Inglés | Turco |
---|---|
september | eylül |
seo | seo |
with us | bizimle |
online | online |
websites | web |
patients | hastalar |
services | hizmetleri |
of | in |
EN For his song “Not Angry”, Chris James shot a video in his grandma’s garden in Hilden. It has now gone viral in China. How did that happen?
TR Almanya’dan bu genç kadın ve erkekler 2022’de dikkatleri üzerlerine çekme şansına sahip. İsimlerini hatırlamakta fayda var.
Inglés | Turco |
---|---|
a | var |
that | sahip |
EN The Tesla CEO has tweeted his affinity for the dog-theme cryptocurrency on numerous occasions and even changed his Twitter bio to CEO of Dogecoin at one point
TR Tesla CEO'su, çeşitli zamanlarda bu köpek temalı kripto para için desteği ile ilgili tweetler atmış ve hatta bir keresinde, Twitter bio bölümünü Dogecoin'in CEO'su olarak değiştirmişti
Inglés | Turco |
---|---|
tesla | tesla |
dog | köpek |
at | de |
has | bu |
and | ve |
on | ilgili |
even | bir |
to | hatta |
for | için |
of | in |
cryptocurrency | kripto |
EN Tom Grond (@traveltomtom) from the Netherlands is a "Fulltime Traveller". He has travelled to Germany more than once. He shares his experiences on his Travelblog.
TR Hollanda’da yaşayan Tom Grond (@traveltomtom) bir „fulltime traveler“. Almanya’yı bir defadan fazla gezmiş. Kendi seyahat blogunda deneyimlerini anlatıyor.
Inglés | Turco |
---|---|
tom | tom |
a | bir |
more | fazla |
his | kendi |
EN The fifty-two year old, who grew up in Moscow, has lived in Berlin since 1990 and writes his books in German, not in his Russian mother tongue
TR 52 yaşınndaki Kaminer 1990’dan beri Berlin’de yaşıyor ve kitaplarını anadili olan Rusçada değil Almanca yazıyor
Inglés | Turco |
---|---|
has | olan |
his | ya |
and | ve |
books | kitaplar |
the | değil |
EN Director J.P. Klautz at his desk, with on the wall a portrait of his mentor Herman Robbers
TR Yönetici J.P. Klautz masasında, duvarda akıl hocası Herman Robbers'in bir portresiyle birlikte
Inglés | Turco |
---|---|
at | nda |
a | bir |
with | birlikte |
EN After he had to leave this work because his finger was cut off, he tried to earn a living for himself and his family by working in daily jobs
TR Parmağı kesildiği için işinden ayrılmak zorunda kalan Erhan, günlük işlerde çalışarak kendisi ve ailesi için bir geçim kaynağı sağlamaya çalıştı
Inglés | Turco |
---|---|
family | ailesi |
daily | günlük |
his | in |
and | ve |
working | çalışarak |
work | iş |
off | bir |
EN If he did not have his own house, he could not pay the apartment rent and he would stay on the street with his family
TR Eğer yaşadığı ev kendisinin olmasaydı, bir dairenin kirasını ödeyemeyecek ve belki de ailesiyle birlikte sokakta kalacaktı
Inglés | Turco |
---|---|
if | eğer |
pay | bir |
house | ev |
and | ve |
with | birlikte |
his | ya |
EN Now, Erhan working as a welder (his own profession) in the Technical Works Department’s Maintenance and Repair Unit of Küçükçekmece Municipality and earns his own living
TR Şimdi Erhan, Küçükçekmece Belediyesi’ne bağlı Teknik İşler Müdürlüğü, Bakım Onarım Birimi'nde kendi mesleği olan kaynakçılıkta çalışıyor ve geçimini kendi sağlıyor
Inglés | Turco |
---|---|
technical | teknik |
maintenance | bakım |
repair | onarım |
erhan | erhan |
a | olan |
and | ve |
working | çalışıyor |
EN Nick Drake (Nicholas Rodney Drake, Rangoon, Burma, June 19, 1948 - Tanworth-in-Arden, England, November 25, 1974) was an English folk singer known for his gentle, enigmatic songs and his vi… read more
TR Britanyalı şarkıcı, söz yazarı ve besteci. Sakin, utangaç fakat karamsardır. Kendine özgü bir akustik gitar çalış tekniğine sahiptir. Gitarı farklı biçimlerde akor ettiğinden gitarın ses… Devamını oku
EN jazz musician and composer widely acknowledged for his skills as an electric bass player, as well as his command of varied musical styles including jazz, jazz fusion, funk, and jazz-funk
TR basit bir ailenin çocuğu olarak doğan ve “dünyanın en iyi basçısı” ünvanını alan biridir o
Inglés | Turco |
---|---|
of | ın |
as | olarak |
an | bir |
well | iyi |
and | ve |
EN He is noted for playing his red Gibson ES-335 and his Gibson L5 guitars
TR Kariyeri boyunca üç binin üzerinde konser vermiş, kırk ikinin üzerinde albüm kaydetmiş, 1976'dan beri gelen Contemporary Jazz'a öncülük etmiştir
Inglés | Turco |
---|---|
for | boyunca |
is | üzerinde |
and | gelen |
EN While that made the world smaller for him, it was his discovery of the Internet that truly opened his eyes to the possibilities
TR Bu onun için dünyayı daha küçük hale getirirken,gerçek manada olabileceklere gözünü açan İnternetin keşfi olmuştur
Inglés | Turco |
---|---|
of | in |
that | gerçek |
smaller | daha küçük |
world | dünyayı |
EN Jamie drives our vision, strategy, and growth. His love for customers is only superseded by his affection for chocolate.
TR Jamie vizyonumuzu, stratejimizi ve büyümemizi yönlendiriyor. Müşterilere olan sevgisi sadece çikolataya olan sevgisinin yerini alıyor.
Inglés | Turco |
---|---|
customers | müşterilere |
and | ve |
EN After he had to leave this work because his finger was cut off, he tried to earn a living for himself and his family by working in daily jobs
TR Parmağı kesildiği için işinden ayrılmak zorunda kalan Erhan, günlük işlerde çalışarak kendisi ve ailesi için bir geçim kaynağı sağlamaya çalıştı
Inglés | Turco |
---|---|
family | ailesi |
daily | günlük |
his | in |
and | ve |
working | çalışarak |
work | iş |
off | bir |
EN If he did not have his own house, he could not pay the apartment rent and he would stay on the street with his family
TR Eğer yaşadığı ev kendisinin olmasaydı, bir dairenin kirasını ödeyemeyecek ve belki de ailesiyle birlikte sokakta kalacaktı
Inglés | Turco |
---|---|
if | eğer |
pay | bir |
house | ev |
and | ve |
with | birlikte |
his | ya |
EN Now, Erhan working as a welder (his own profession) in the Technical Works Department’s Maintenance and Repair Unit of Küçükçekmece Municipality and earns his own living
TR Şimdi Erhan, Küçükçekmece Belediyesi’ne bağlı Teknik İşler Müdürlüğü, Bakım Onarım Birimi'nde kendi mesleği olan kaynakçılıkta çalışıyor ve geçimini kendi sağlıyor
Inglés | Turco |
---|---|
technical | teknik |
maintenance | bakım |
repair | onarım |
erhan | erhan |
a | olan |
and | ve |
working | çalışıyor |
EN When journalist Deniz Yücel was arrested in Turkey in February 2017, a long struggle began for him, for his relatives, but also for all those who followed his story every day
TR Gazeteci Deniz Yücel, Şubat 2017'de Türkiye'de tutuklandığında uzun bir mücadele başladı - kendisi için, akrabaları için, ama aynı zamanda her gün hikayesini takip eden herkes için
Inglés | Turco |
---|---|
long | uzun |
his | in |
followed | takip |
but | ama |
also | de |
when | zamanda |
day | gün |
for | için |
EN The patient shares detailed information with us about her/his medical history, like treating’s in the past, reports, test results and any other documents about her/his possible current conditions for the preliminary diagnosis.
TR Hasta ön tanı için şikayetlerini, eğer daha önce tedavi olduysa detaylı bilgileri ve varsa rapor, film, test sonucu vb. belgeleri bizimle paylaşır.
Inglés | Turco |
---|---|
patient | hasta |
information | bilgileri |
reports | rapor |
test | test |
documents | belgeleri |
detailed | detaylı |
with us | bizimle |
his | in |
the | önce |
and | ve |
for | için |
EN Description: View Tangent femdom copulates him with his own cum hd as completely free. BDSM porn xxx Tangent femdom copulates him with his own cum video.
TR Açıklama: Teğet femdom onu kendi cum ile kopyalar hd tamamen ücretsiz olarak görüntüle. Bdsm Porno xxx Teğet femdom onu kendi cum ile kopyalar video.
Inglés | Turco |
---|---|
description | açıklama |
hd | hd |
completely | tamamen |
bdsm | bdsm |
free | ücretsiz |
video | video |
as | olarak |
own | kendi |
view | ile |
porn | porno |
xxx | xxx |
EN After he had to leave this work because his finger was cut off, he tried to earn a living for himself and his family by working in daily jobs
TR Parmağı kesildiği için işinden ayrılmak zorunda kalan Erhan, günlük işlerde çalışarak kendisi ve ailesi için bir geçim kaynağı sağlamaya çalıştı
Inglés | Turco |
---|---|
family | ailesi |
daily | günlük |
his | in |
and | ve |
working | çalışarak |
work | iş |
off | bir |
EN If he did not have his own house, he could not pay the apartment rent and he would stay on the street with his family
TR Eğer yaşadığı ev kendisinin olmasaydı, bir dairenin kirasını ödeyemeyecek ve belki de ailesiyle birlikte sokakta kalacaktı
Inglés | Turco |
---|---|
if | eğer |
pay | bir |
house | ev |
and | ve |
with | birlikte |
his | ya |
EN Now, Erhan working as a welder (his own profession) in the Technical Works Department’s Maintenance and Repair Unit of Küçükçekmece Municipality and earns his own living
TR Şimdi Erhan, Küçükçekmece Belediyesi’ne bağlı Teknik İşler Müdürlüğü, Bakım Onarım Birimi'nde kendi mesleği olan kaynakçılıkta çalışıyor ve geçimini kendi sağlıyor
Inglés | Turco |
---|---|
technical | teknik |
maintenance | bakım |
repair | onarım |
erhan | erhan |
a | olan |
and | ve |
working | çalışıyor |
EN After he had to leave this work because his finger was cut off, he tried to earn a living for himself and his family by working in daily jobs
TR Parmağı kesildiği için işinden ayrılmak zorunda kalan Erhan, günlük işlerde çalışarak kendisi ve ailesi için bir geçim kaynağı sağlamaya çalıştı
Inglés | Turco |
---|---|
family | ailesi |
daily | günlük |
his | in |
and | ve |
working | çalışarak |
work | iş |
off | bir |
EN If he did not have his own house, he could not pay the apartment rent and he would stay on the street with his family
TR Eğer yaşadığı ev kendisinin olmasaydı, bir dairenin kirasını ödeyemeyecek ve belki de ailesiyle birlikte sokakta kalacaktı
Inglés | Turco |
---|---|
if | eğer |
pay | bir |
house | ev |
and | ve |
with | birlikte |
his | ya |
EN Now, Erhan working as a welder (his own profession) in the Technical Works Department’s Maintenance and Repair Unit of Küçükçekmece Municipality and earns his own living
TR Şimdi Erhan, Küçükçekmece Belediyesi’ne bağlı Teknik İşler Müdürlüğü, Bakım Onarım Birimi'nde kendi mesleği olan kaynakçılıkta çalışıyor ve geçimini kendi sağlıyor
Inglés | Turco |
---|---|
technical | teknik |
maintenance | bakım |
repair | onarım |
erhan | erhan |
a | olan |
and | ve |
working | çalışıyor |
EN Ammar Riad Abduljabbar had to fight for his ticket to Tokyo in every respect: he followed his father from Iraq to Hamburg at the age of 15 after struggling along doing odd jobs
TR Ammar Riad Abduljabbar, Tokyo biletini bileğinin hakkıyla kazandı: 15 yaşındayken memleketi Irak’ta her türlü işte şansını denedikten sonra babasının peşinden Irak’tan Hamburg’a gelmiş
Inglés | Turco |
---|---|
tokyo | tokyo |
the | sonra |
EN Karlos from Spain tells you in the video about his experience of training as a media designer in Germany and how it changed his life.
TR İspanya uyruklu Karlos, medya tasarımcılığı meslek eğitimini nasıl yaşadığını ve bunun hayatını nasıl değiştirdiğini size bu videosunda anlatıyor.
Inglés | Turco |
---|---|
tells | anlatıyor |
media | medya |
designer | tasarımcı |
and | ve |
how | nasıl |
life | hayat |
the | size |
EN “I did it to make sure my vote counted, and it was thrilling to know that it was important.” He was five years old when his parents brought him and his brother to Germany from St Petersburg in 1993
TR “Sesimi duyurabilmek için oyumu kullandım
EN His words carry weight, he weighs up his judgements carefully
TR Değerlendirmelerini enine boyuna düşünerek yapan viroloğun sözlerine değer veriliyor
EN His father was a miner and later a teacher, his mother a housewife
TR Babası bir madenci, daha sonra da öğretmenlik yapmış, annesi ev kadını
Inglés | Turco |
---|---|
was | daha |
later | daha sonra |
a | bir |
EN While that made the world smaller for him, it was his discovery of the Internet that truly opened his eyes to the possibilities
TR Bu onun için dünyayı daha küçük hale getirirken,gerçek manada olabileceklere gözünü açan İnternetin keşfi olmuştur
Inglés | Turco |
---|---|
of | in |
that | gerçek |
smaller | daha küçük |
world | dünyayı |
EN Nick Drake (Nicholas Rodney Drake, Rangoon, Burma, June 19, 1948 - Tanworth-in-Arden, England, November 25, 1974) was an English folk singer known for his gentle, enigmatic songs and his vi… read more
TR Britanyalı şarkıcı, söz yazarı ve besteci. Sakin, utangaç fakat karamsardır. Kendine özgü bir akustik gitar çalış tekniğine sahiptir. Gitarı farklı biçimlerde akor ettiğinden gitarın ses… Devamını oku
EN jazz musician and composer widely acknowledged for his skills as an electric bass player, as well as his command of varied musical styles including jazz, jazz fusion, funk, and jazz-funk
TR basit bir ailenin çocuğu olarak doğan ve “dünyanın en iyi basçısı” ünvanını alan biridir o
Inglés | Turco |
---|---|
of | ın |
as | olarak |
an | bir |
well | iyi |
and | ve |
EN He is noted for playing his red Gibson ES-335 and his Gibson L5 guitars
TR Kariyeri boyunca üç binin üzerinde konser vermiş, kırk ikinin üzerinde albüm kaydetmiş, 1976'dan beri gelen Contemporary Jazz'a öncülük etmiştir
Inglés | Turco |
---|---|
for | boyunca |
is | üzerinde |
and | gelen |
EN Jamie drives our vision, strategy, and growth. His love for customers is only superseded by his affection for chocolate.
TR Jamie vizyonumuzu, stratejimizi ve büyümemizi yönlendiriyor. Müşterilere olan sevgisi sadece çikolataya olan sevgisinin yerini alıyor.
Inglés | Turco |
---|---|
customers | müşterilere |
and | ve |
EN At Tetra Pak, our vision is to make food safe and available, everywhere. Thang, product manager and expert in developing markets, sees the results of his and his colleagues' work every day.
TR Tetra Pak'ta vizyonumuz, gıdayı her yerde güvenli ve kullanılabilir hale getirmektir. Ürün müdürü ve gelişen pazarlar uzmanı olan Thang, kendisinin ve iş arkadaşlarının çalışmalarının sonuçlarını her gün görüyor.
Inglés | Turco |
---|---|
tetra | tetra |
expert | uzman |
our vision | vizyonumuz |
food | gıdayı |
markets | pazarlar |
available | kullanılabilir |
and | ve |
manager | müdürü |
is | olan |
results | sonuçlarını |
everywhere | her yerde |
EN Charlie Chaplin is the perfect example of the Jester. He brought joy to others’ lives through his clever work. Keanu Reeves represents the Innocent archetype through his easy-going lifestyle and always doing what is best for others.
TR Charlie Chaplin Soytarı'nın mükemmel bir örneğidir. Zekice çalışmalarıyla başkalarının hayatlarına neşe katmıştır. Keanu Reeves, rahat yaşam tarzı ve her zaman başkaları için en iyi olanı yapmasıyla Masum arketipini temsil eder.
Inglés | Turco |
---|---|
represents | temsil |
and | ve |
perfect | mükemmel |
others | başkaları |
his | olan |
always | her zaman |
best | en |
EN But because Mahmood Khalaf does not let himself be distracted from his goals so easily, he persistently continued on his way to self-employment in Germany
TR Ancak Mahmood Khalaf hedeflerinden kolay kolay vazgeçmediği için Almanya'da bağımsızlık yolunda kararlılıkla ilerledi
EN Germany has assumed the presidency of the group of leading democratic economies. Chancellor Scholz has set his sights high.
TR Almanya Başbakanı Scholz göreve gelişinden sonra İtalya’ya ilk ziyaretini yaptı. Scholz ve İtalya Başbakanı Draghi ortak bir eylem planı açıkladı.
Inglés | Turco |
---|---|
germany | almanya |
scholz | scholz |
the | sonra |
leading | bir |
EN St Lucia, the Swedish queen of lights, has announced her visit, and Father Christmas has his own house in Stade, the historical wooden crane at the Fish Market
TR İsveçli Işıkların Kraliçesi Azize Lucia ziyarete geleceğini bildirmiş ve balık pazarındaki tarihi ahşap vinç Noel Baba’nın Stade’deki kendi eviymiş
Inglés | Turco |
---|---|
christmas | noel |
historical | tarihi |
wooden | ahşap |
fish | balık |
market | pazar |
and | ve |
Amosando 50 de 50 traducións