EN BMW Z4 production stopping for two weeks due to lack of parts
EN BMW Z4 production stopping for two weeks due to lack of parts
TR Ford, F-150 ve Bronco üretimini bir kez daha durdurdu
Anglais | turc |
---|---|
due | bir |
EN Sometimes OEM (Original Equipment Manufacturer) parts are available, but many manufacturer parts just aren’t available—to anyone
TR Zaman zaman OEM (Orijinal Malzeme Üreticisi) parçalar mevcut olmakla birlikte, çoğu orijinal parça herkes için erişilebilir değildir
Anglais | turc |
---|---|
original | orijinal |
many | çoğu |
parts | parçalar |
available | erişilebilir |
are | mevcut |
to | için |
EN We source parts from component manufacturers, aftermarket suppliers, and even harvest parts from brand-new products that have been returned to retailers
TR Biz parçalarımızı, bileşen üreticilerinden, yedek parçacılardan ve hatta satıcılara iade edilen yeni ürünlerden sökerek elde ederiz
Anglais | turc |
---|---|
parts | parçalar |
component | bileşen |
new | yeni |
and | ve |
we | biz |
have | elde |
to | hatta |
even | bile |
EN You can export the transcript with these strikethrough parts removed; you can also export an MP3 audio file with the strikethrough parts removed.
TR Bu çizili parçalar kaldırılmış ile transkript dışa aktarabilirsiniz; Ayrıca, çizili parçalar kaldırılmış ile bir MP3 ses dosyasını dışa aktarabilirsiniz.
Anglais | turc |
---|---|
export | dışa |
transcript | transkript |
parts | parçalar |
these | bu |
also | ayrıca |
audio | ses |
file | dosyasını |
with | ile |
EN Insofar as parts or single formulations of this text do not, no longer or do not completely conform to the legal situation, the remaining parts of the document remain unaffected with respect to their content and their validity.
TR Eğer bu metnin bir kısmı veya bireysel formülasyonları, geçerli hukuki duruma uygun değilse, artık uygun değilse veya kısmi olarak uygun değilse, dokümanın geriye kalan kısımları içerik ve geçerlilik olarak bundan etkilenmezler.
Anglais | turc |
---|---|
legal | hukuki |
remaining | kalan |
validity | geçerlilik |
content | içerik |
this | bu |
single | bireysel |
as | eğer |
respect | bir |
with | uygun |
or | veya |
and | ve |
to | e |
EN Aircraft, Helicopters, Space vehicles, Packaged drugs, Vehicle Parts and Gas Turbines, Refined Oil, Aircraft Parts, Crude Oil, are available
TR Uçaklar, Helikopterler, Uzay araçları, Paketlenmiş ilaçlar , Araç Parçaları ve Gaz Türbinleri, Rafine Petrol, Uçak Parçaları, Ham Petrol, bulunmaktadır
Anglais | turc |
---|---|
aircraft | uçak |
space | uzay |
vehicles | araçlar |
vehicle | araç |
parts | parçalar |
and | ve |
gas | gaz |
oil | petrol |
packaged | paketlenmiş |
are | bulunmaktadır |
EN TSI was established in 2011 by Turkish Airlines and Assan Hanil to design, manufacture, repair, and sell seats for all types of aircraft, and to provide spare parts for the relevant parts.
TR 2011 yılında Türk Hava yolları ve Assan Hanil ortaklığıyla kurulan TSI, her türlü hava aracı için koltuk tasarım, üretim, tamir ve satışını yapmak, ilgili parçalar için yedek parça desteği vermek amacıyla kurulmuştur.
Anglais | turc |
---|---|
turkish | türk |
assan | assan |
repair | tamir |
provide | vermek |
relevant | ilgili |
and | ve |
the | aracı |
design | tasarım |
parts | parçalar |
established | kurulmuş |
EN You can export the transcript with these strikethrough parts removed; you can also export an MP3 audio file with the strikethrough parts removed.
TR Bu çizili parçalar kaldırılmış ile transkript dışa aktarabilirsiniz; Ayrıca, çizili parçalar kaldırılmış ile bir MP3 ses dosyasını dışa aktarabilirsiniz.
Anglais | turc |
---|---|
export | dışa |
transcript | transkript |
parts | parçalar |
these | bu |
also | ayrıca |
audio | ses |
file | dosyasını |
with | ile |
EN Aircraft, Helicopters, Space vehicles, Packaged drugs, Vehicle Parts and Gas Turbines, Refined Oil, Aircraft Parts, Crude Oil, are available
TR Uçaklar, Helikopterler, Uzay araçları, Paketlenmiş ilaçlar , Araç Parçaları ve Gaz Türbinleri, Rafine Petrol, Uçak Parçaları, Ham Petrol, bulunmaktadır
Anglais | turc |
---|---|
aircraft | uçak |
space | uzay |
vehicles | araçlar |
vehicle | araç |
parts | parçalar |
and | ve |
gas | gaz |
oil | petrol |
packaged | paketlenmiş |
are | bulunmaktadır |
EN Corpses, animal parts or products derived from cat or dog parts, or protected and endangered wildlife, including ivory.
TR Cesetler, hayvan parçaları ya veya kedi ya da köpek parçalarından ya da fildişi dahil olmak üzere koruma altında ve nesli tükenmekte olan yaban hayatından elde edilen ürünler.
Anglais | turc |
---|---|
animal | hayvan |
parts | parçalar |
dog | köpek |
wildlife | yaban hayatı |
products | ürünler |
and | ve |
or | veya |
including | dahil |
EN For example resources (e.g., antibodies, model organisms, and software) reported in the biomedical literature often lack sufficient detail to enable reproducibility or reuse.
TR Örneğin, biyomedikal literatürde rapor edilen kaynaklar (örn., antikorlar, model organizmalar ve yazılımlar) genellikle tekrarlanabilirlik veya yeniden kullanımı mümkün kılan yeterli detaydan yoksundur.
Anglais | turc |
---|---|
resources | kaynaklar |
model | model |
software | yazılımlar |
often | genellikle |
sufficient | yeterli |
enable | mümkün |
and | ve |
or | veya |
EN In part, the lack of a ?breakthrough? in such a study, and thus the little recognition that its author(s) receive(s), as relevant citations tend to go to the original paper
TR Kısmen, bu tür bir çalışmada “çığır açan” bir şey olmaması ve dolayısıyla yazarlarının pek takdir toplamaması, çünkü atıfların orijinal makaleye gitmesi
Anglais | turc |
---|---|
s | s |
original | orijinal |
a | bir |
of | nın |
and | ve |
EN There are Public Libraries in the Town Center, Ataeymir and Yenice Townships and they serve in municipal buildings. Ataeymir Public Library is closed due to lack of personnel.
TR İlçede basımevi, kitapevi, sinema ve tiyatro bulunmamaktadır. İlçe merkezinde 7, Yenice ve Ataeymir beldesinde 4 adet olmak üzere toplam 11 adet İnternet Kafe mevcuttur.
Anglais | turc |
---|---|
center | merkezinde |
and | ve |
the | toplam |
EN Whoer VPN own fast DNS servers guarantee a secure and reliable connection and lack of access restrictions based on geographic location.
TR Whoer VPN hızlı DNS sunucularına sahiptir, güvenli ve güvenilir bir bağlantı ve coğrafi konuma dayalı erişim kısıtlamalarının olmayışını garanti eder.
Anglais | turc |
---|---|
vpn | vpn |
dns | dns |
guarantee | garanti |
geographic | coğrafi |
location | konuma |
whoer | whoer |
fast | hızlı |
access | erişim |
secure | güvenli |
and | ve |
connection | bağlantı |
reliable | güvenilir |
a | bir |
based | dayalı |
EN Peter Smith joined CNBC’s TechCheck to talk about the latest lack of volatility in crypto and bitcoin as an investment.
TR Peter Smith, yatırım olarak kripto ve bitcoin'de son zamanlarda oynaklık görülmemesi ile ilgili konuşmak için CNBC'nin TechCheck'ine katıldı.
Anglais | turc |
---|---|
peter | peter |
smith | smith |
crypto | kripto |
investment | yatırım |
joined | katıldı |
about | ilgili |
and | ve |
to talk | konuşmak |
of | in |
to | için |
latest | son |
EN In 1994, Ron recognized the lack of Internet access options for the "unwashed"—those who were not a student or government employee
TR 1994 yılında Ron öğrenci veya kamu görevlisi olmayan "yıkanmamışlar" için İnternet erişimi seçeneklerinin yetersizliğini anladı
Anglais | turc |
---|---|
student | öğrenci |
government | kamu |
access | erişimi |
in | yılında |
for | için |
or | veya |
EN Do you find yourself following attractive or important people on social media to make up for your lack of connection in real life?
TR Gerçek hayatta bağlantı eksikliğinizi telafi etmek için kendinizi sosyal medyada çekici veya önemli kişileri takip ederken buluyor musunuz?
Anglais | turc |
---|---|
yourself | kendinizi |
real | gerçek |
life | hayatta |
connection | bağlantı |
attractive | çekici |
important | önemli |
do you | musunuz |
or | veya |
of | in |
social | sosyal |
EN Ultimately, in a centralized economy, financial opportunity for most people is inhibited by a lack of transparency, accountability and access
TR En nihayetinde merkezi ekonomide finansal fırsatlar şeffaflığın, güvenilirliğin ve erişimin olmaması nedeniyle çoğu kişi için kısıtlanıyor
Anglais | turc |
---|---|
centralized | merkezi |
financial | finansal |
people | kişi |
access | erişimin |
and | ve |
most | en |
of | in |
for | için |
EN - Reduce discovered vulnerabilities such as BEAST, lack of compliance with industry guidelines, with recommended steps
TR - BEAST gibi keşfedilen güvenlik açıklarını endüstri yönergelerine uyum eksikliğini önerilen adımlarla azaltın
Anglais | turc |
---|---|
compliance | uyum |
industry | endüstri |
recommended | önerilen |
as | gibi |
EN There’s a lack of young talent in agriculture
TR Tarım alanında genç nesil sıkıntısı çekiliyor: Bu nedenle bazı yüksekokullar, dual eğitim anabilim dalları sunuyorlar
Anglais | turc |
---|---|
agriculture | tarım |
young | genç |
a | bazı |
EN Around 160 other journalists were imprisoned with him at the time, all of them sharing the same fate: arbitrary detention and the lack of a fair trial
TR O dönemde yaklaşık 160 diğer gazeteci onunla birlikte hapsedildi ve hepsi aynı kaderi paylaştılar: Hukuki keyfilik ve adil yargılanma eksikliği
Anglais | turc |
---|---|
other | diğer |
fair | adil |
and | ve |
the | aynı |
around | yaklaşık |
with | onunla |
EN Between the lack of shelter and the stress of displacement, WATAN responds to those suffering
TR SURİYEli ALTIN SIVI PROJESİNİN İLERLEYİŞİ HAKKINDA DAHA FAZLA BİLGİ EDİNİN
EN The absence of a separate regulation on social cooperatives or the lack of a different process causes various difficulties in the field
TR Sosyal kooperatiflere ilişkin ayrı bir düzenleme bulunmaması ya da farklı bir süreç yürütülmemesi alanda çeşitli zorluklar yaşanmasına neden olmaktadır
Anglais | turc |
---|---|
regulation | düzenleme |
social | sosyal |
separate | ayrı |
process | süreç |
in | da |
different | farklı |
various | çeşitli |
EN In the CSO Fast Web Design Training, how a website compatible with new technologies may be prepared is explained to CSOs that either lack any website or have a very old website.
TR STÖ’ler için Hızlı Web Tasarımı Eğitimi’nde web sitesi olmayan veya çok eski bir web sitesi olan STÖ’lere yeni teknolojilerle uyumlu bir web sitesinin nasıl hazırlanabileceği anlatılıyor.
Anglais | turc |
---|---|
new | yeni |
old | eski |
fast | hızlı |
design | tasarım |
compatible | uyumlu |
or | veya |
how | nasıl |
EN Mortality rate attributed to unsafe water, unsafe sanitation and lack of hygiene (exposure to unsafe Water, Sanitation and Hygiene for All (WASH) services) 3.9.3
TR Güvenilir olmayan su, güvenilir olmayan sağlık hizmetleri ve hijyen eksikliğine bağlı ölüm oranı (tüm hizmetler için güvenilir olmayan su, sağlık hizmetleri ve hijyene maruz kalma) 3.9.3
Anglais | turc |
---|---|
water | su |
hygiene | hijyen |
exposure | maruz kalma |
rate | oranı |
and | ve |
of | in |
all | tüm |
services | hizmetleri |
EN Our About Us Web Templates are the answer when you lack a selling About Us page
TR Hakkımızda Web Şablonlarımız, satış yapan bir Hakkımızda sayfanız olmadığında aradığınız cevaptır
Anglais | turc |
---|---|
selling | satış |
web | web |
a | bir |
EN The lack of information on and ease of booking of this mode means that many people are losing out on the opportunity to travel, or are choosing to use more expensive, less sustainable modes of transportation.
TR Bu yöntemin rezervasyonunu yapmanın bilinmemesi ve kolay olmaması nedeniyle birçok kişi yolculuk yapma fırsatını kaçırmakta ya da daha pahalı, daha az sürdürülebilir taşımacılık yöntemleri kullanmayı tercih eder.
Anglais | turc |
---|---|
ease | kolay |
travel | yolculuk |
sustainable | sürdürülebilir |
transportation | taşımacılık |
expensive | pahalı |
this | bu |
and | ve |
to | yapma |
of | nedeniyle |
opportunity | fırsat |
many | çok |
EN There are Public Libraries in the Town Center, Ataeymir and Yenice Townships and they serve in municipal buildings. Ataeymir Public Library is closed due to lack of personnel.
TR İlçede basımevi, kitapevi, sinema ve tiyatro bulunmamaktadır. İlçe merkezinde 7, Yenice ve Ataeymir beldesinde 4 adet olmak üzere toplam 11 adet İnternet Kafe mevcuttur.
Anglais | turc |
---|---|
center | merkezinde |
and | ve |
the | toplam |
EN For example resources (e.g., antibodies, model organisms, and software) reported in the biomedical literature often lack sufficient detail to enable reproducibility or reuse.
TR Örneğin, biyomedikal literatürde rapor edilen kaynaklar (örn., antikorlar, model organizmalar ve yazılımlar) genellikle tekrarlanabilirlik veya yeniden kullanımı mümkün kılan yeterli detaydan yoksundur.
Anglais | turc |
---|---|
resources | kaynaklar |
model | model |
software | yazılımlar |
often | genellikle |
sufficient | yeterli |
enable | mümkün |
and | ve |
or | veya |
EN Lada production halted due to lack of supplies in Russia
TR Volkswagen, Passat sedan üretimini Avrupa için bitiriyor
Anglais | turc |
---|---|
of | in |
to | için |
EN - Reduce discovered vulnerabilities such as BEAST, lack of compliance with industry guidelines, with recommended steps
TR - BEAST gibi keşfedilen güvenlik açıklarını endüstri yönergelerine uyum eksikliğini önerilen adımlarla azaltın
Anglais | turc |
---|---|
compliance | uyum |
industry | endüstri |
recommended | önerilen |
as | gibi |
EN Among other things, there is a lack of doctors and nursing staff.
TR Doktorlar ve hasta ve yaşlı bakımına yönelik personel günümüzde Almanya’da halihazırda eksikliği duyulan nitelikli çalışanlar arasında yer alıyor.
Anglais | turc |
---|---|
staff | personel |
and | ve |
of | yönelik |
EN Nursing and health professionals easily find a job in Germany. Hospitals, retirement homes and other care facilities lack qualified staff.
TR Eğitimli bakıcılar ve sağlıkçılar Almanya’da kolaylıkla iş bulabiliyor. Hastaneler, yaşlı yurtları ve başka bakım kuruluşları vasıflı elemana ihtiyaç duyuyor.
Anglais | turc |
---|---|
health | sağlık |
easily | kolaylıkla |
hospitals | hastaneler |
other | başka |
care | bakım |
and | ve |
EN A missing signature is interpreted as a lack of attention to detail
TR İmzanın unutulması, işe yeterince özen gösterilmediği şeklinde yorumlanır
Anglais | turc |
---|---|
of | ın |
to | e |
attention | özen |
EN Whether at construction sites or in a bakeries, there is a lack of skilled workers in the craft trades. Does the planned immigration law help? Here is what the President of the Central Association of German Skilled Crafts has to say.
TR İnşaattan fırıncılığa – nitelikli emeğe dayalı sektörde eleman sıkıntısı büyük. Uzman Eleman Göçü Yasası bu soruna çözüm sunuyor mu? İşte zanaatkarlar odası başkanının cevabı.
Anglais | turc |
---|---|
a | a |
to | e |
president | başkan |
of | nın |
has | bu |
EN Small states and a lack of mobility ensured that vernaculars took shape over the years.
TR Küçük devletlere bölünmüş olması ve ulaşımın kısıtlılığı uzun bu bölgede farklı ağızların uzun yıllar içerisinde iyice gelişip farklılaşmasını beraberinde getirdi.
Anglais | turc |
---|---|
small | küçük |
of | ın |
and | ve |
years | yıllar |
a | a |
over | içerisinde |
EN Many editors say they simply lack other contacts
TR Yapımcı ekiplerin çoğu, diğer uzmanların iletişim bilgilerine sahip olmadıklarını dile getiriyor
Anglais | turc |
---|---|
contacts | iletişim |
other | diğer |
many | çoğu |
they | o |
EN There is a lack of solidarity with the victims
TR Nefret söyleminin kurbanlarıyla dayanışma yetersiz
Anglais | turc |
---|---|
solidarity | dayanışma |
EN Three crises are always mentioned: economic pressure, lack of differentiation, loss of quality
TR Gazetecilik deyince günümüzde sürekli dile getirilen üç kriz var: Mali sıkıntılar, gazeteciliğin farkını ortaya koyamaması ve kalitede düşüş
Anglais | turc |
---|---|
always | sürekli |
quality | kalitede |
of | in |
are | var |
EN But I do not miss the sense of uncertainty, the power and Internet outages, or the lack of heating in the winter
TR Ama güvende olmama duygusunu, elektrik ve internet kesintilerini, kışı ısıtma olmadan geçirmeyi özlemiyorum
Anglais | turc |
---|---|
but | ama |
power | elektrik |
and | ve |
internet | internet |
not | olmadan |
EN There is a lack of responsibility for debt and common defence.
TR Borçlar konusundaki sorumluluk ve ortak bir savunma eksik.
Anglais | turc |
---|---|
responsibility | sorumluluk |
common | ortak |
defence | savunma |
and | ve |
a | bir |
EN In 1994, Ron recognized the lack of Internet access options for the "unwashed"—those who were not a student or government employee
TR 1994 yılında Ron öğrenci veya kamu görevlisi olmayan "yıkanmamışlar" için İnternet erişimi seçeneklerinin yetersizliğini anladı
Anglais | turc |
---|---|
student | öğrenci |
government | kamu |
access | erişimi |
in | yılında |
for | için |
or | veya |
EN They lack climate control and are far less secure
TR İklim kontrolü yoktur ve çok daha az güvenlidirler
Anglais | turc |
---|---|
control | kontrol |
and | ve |
EN Liquid cooling can effectively maintain temperatures, even in edge sites that lack water supplies.
TR Sıvı soğutma, su kaynağı olmayan edge tesislerinde bile sıcaklıkları etkili bir şekilde koruyabilir.
Anglais | turc |
---|---|
cooling | soğutma |
water | su |
liquid | sıvı |
edge | edge |
that | şekilde |
even | bir |
EN Whoer VPN own fast DNS servers guarantee a secure and reliable connection and lack of access restrictions based on geographic location.
TR Whoer VPN hızlı DNS sunucularına sahiptir, güvenli ve güvenilir bir bağlantı ve coğrafi konuma dayalı erişim kısıtlamalarının olmayışını garanti eder.
Anglais | turc |
---|---|
vpn | vpn |
dns | dns |
guarantee | garanti |
geographic | coğrafi |
location | konuma |
whoer | whoer |
fast | hızlı |
access | erişim |
secure | güvenli |
and | ve |
connection | bağlantı |
reliable | güvenilir |
a | bir |
based | dayalı |
EN Young kids and teens mostly have got stress, depression, anxiety and mental illness due to lack of sleep
TR Genç çocuklar ve gençler çoğunlukla stres, depresyon, kaygı ve uyku yetersizliği nedeniyle akıl hastalığı
Anglais | turc |
---|---|
young | genç |
and | ve |
stress | stres |
sleep | uyku |
kids | çocuklar |
mostly | çoğunlukla |
EN Relative to long-form content, podcasts address the lack of attention span that many visitors may have because they don’t have to devote their attention to the content entirely.
TR Uzun biçimli içeriğe kıyasla podcast'ler şunları ele alır Birçok ziyaretçinin dikkat süresinin kısalması, çünkü dikkatlerini tamamen içeriğe vermelerini sağlar.
Anglais | turc |
---|---|
content | içeriğe |
attention | dikkat |
entirely | tamamen |
long | uzun |
to | e |
many | çok |
they | bir |
because | çünkü |
EN The lack of ability to get food safely and securely from farms to people’s homes is a driver of hunger in some developing countries
TR Gıdaların çiftliklerden insanların evlerine güvenli ve emniyetli bir şekilde ulaştırılamaması, bazı gelişmekte olan ülkelerde açlığın temel nedenidir
Anglais | turc |
---|---|
developing | gelişmekte |
countries | ülkelerde |
and | ve |
the | şekilde |
some | bazı |
EN Do you find yourself following attractive or important people on social media to make up for your lack of connection in real life?
TR Gerçek hayatta bağlantı eksikliğinizi telafi etmek için kendinizi sosyal medyada çekici veya önemli kişileri takip ederken buluyor musunuz?
Anglais | turc |
---|---|
yourself | kendinizi |
real | gerçek |
life | hayatta |
connection | bağlantı |
attractive | çekici |
important | önemli |
do you | musunuz |
or | veya |
of | in |
social | sosyal |
EN Our experience of it has been a grounded peace; a lack of anxiety, fear, or urgency; and the ability to deal calmly and directly with challenges, achieve our goals, meet our commitments, and live our values
TR Bizim deneyimimiz temelli bir barış oldu; endişe, korku veya aciliyet eksikliği; ve zorluklarla sakin ve doğrudan başa çıkma, hedeflerimize ulaşma, taahhütlerimizi yerine getirme ve değerlerimizi yaşama becerisi
Anglais | turc |
---|---|
fear | korku |
peace | barış |
directly | doğrudan |
and | ve |
or | veya |
to | e |
Affichage de 50 sur 50 traductions