EN "I Had to Succeed for My Daughter"
EN "I Had to Succeed for My Daughter"
TR Kadınların Adalete Erişiminin Güçlenmesi Programı Kolaylaştırıcı Rehberi
EN According to the needs of the public education center in the mother-daughter school reading-writing courses are opened within the scope of reading-writing campaigns.
TR İhtiyaca göre Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünce Ana-kız okuldayız Okuma-Yazma kampanyası kapsamında okuma-yazma kursları açılmaktadır.
English | Turkish |
---|---|
public | halk |
center | merkezi |
courses | kursları |
to | e |
education | eğitim |
scope | kapsamında |
EN "I Had to Succeed for My Daughter"
TR Afganistan’a ‘Bahar’ Geri Gelir mi?
English | Turkish |
---|---|
to | geri |
EN My son Alaa was preparing to study at university and my daughter Kinde was studying English
TR Oğlum Alaa üniversiteye hazırlanıyor, kızım Kinde İngiliz dili okuyordu
EN In the meantime, my daughter was supporting us with English and Korean translation works she found on the Internet
TR Bu sırada kızım da internet üzerinden aldığı İngilizce ve Korece çeviri işleriyle bize destek oluyordu
English | Turkish |
---|---|
supporting | destek |
works | iş |
in | da |
internet | internet |
and | ve |
translation | çeviri |
us | bize |
EN "I Had to Succeed for My Daughter" - Support to Life
TR "Her Şeyi Kızım İçin Başarmalıyım" - Hayata Destek
English | Turkish |
---|---|
support | destek |
to life | hayata |
to | her |
EN "I Had to Succeed for My Daughter" - Support to Life
TR "Her Şeyi Kızım İçin Başarmalıyım" - Hayata Destek
English | Turkish |
---|---|
support | destek |
to life | hayata |
to | her |
English | Turkish |
---|---|
before | önce |
now | zaman |
day | gün |
EN Breasty stepmom and rock daughter pumping
TR Dakota james yürüdü içinde üzerinde onu Üvey anne ağız beceriyor bir weenie
English | Turkish |
---|---|
and | bir |
EN Consummate redhead daughter copulates step daddy - opal essex -step family therapy
TR Türk Hotty Delineli Köpek Stili
EN Porn star brings daughter into 3some
TR Daringsex Ava Dalush Büyük Schlong ile Araba
English | Turkish |
---|---|
some | ile |
EN is the daughter of Ayhan Şahenk (founder of Doğuş Holding) and manages the conglomerate's brand clothing and tourism businesses
TR Ayhan Şahenk'in (Doğuş Holding'in kurucusu) kızı, Holding’in marka giyim ve turizm işletmelerini yönetiyor
English | Turkish |
---|---|
founder | kurucusu |
and | ve |
brand | marka |
clothing | giyim |
tourism | turizm |
EN According to the needs of the public education center in the mother-daughter school reading-writing courses are opened within the scope of reading-writing campaigns.
TR İhtiyaca göre Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünce Ana-kız okuldayız Okuma-Yazma kampanyası kapsamında okuma-yazma kursları açılmaktadır.
English | Turkish |
---|---|
public | halk |
center | merkezi |
courses | kursları |
to | e |
education | eğitim |
scope | kapsamında |
EN "I Had to Succeed for My Daughter"
TR Yerel STK’lar Birlikte Güçlü
English | Turkish |
---|---|
to | birlikte |
EN "I Had to Succeed for My Daughter"
TR Yerel STK’lar Birlikte Güçlü
English | Turkish |
---|---|
to | birlikte |
EN "I Had to Succeed for My Daughter" - Support to Life
TR "Her Şeyi Kızım İçin Başarmalıyım" - Hayata Destek
English | Turkish |
---|---|
support | destek |
to life | hayata |
to | her |
EN "I Had to Succeed for My Daughter" - Support to Life
TR "Her Şeyi Kızım İçin Başarmalıyım" - Hayata Destek
English | Turkish |
---|---|
support | destek |
to life | hayata |
to | her |
English | Turkish |
---|---|
before | önce |
now | zaman |
day | gün |
EN A doctor’s daughter who was born in Germany, Türeci obtained her doctorate from the university in Homburg
TR Almanya’da doğan ve babası hekim olan Türeci Homburg Üniversitesi’nde tıpta uzmanlığını yapmış
English | Turkish |
---|---|
a | olan |
EN Clare from Frankfurt with her daughter
TR Frankfurt’ta yaşayan Clare, kızıyla birlikte
English | Turkish |
---|---|
with | birlikte |
EN Martin and his daughter get out and do something together every day.
TR Martin ve kızı her gün birlikte bir şeyler yapıyorlar.
English | Turkish |
---|---|
martin | martin |
and | ve |
every | her |
together | birlikte |
day | gün |
EN It wasn't until much later that my daughter realized that not only Bibi but all the girls in the film were witches.
TR Kızım sadece Bibi’nin değil, bu filmdeki tüm kızlar cadı olduğunu çok sonraları neden sonra idrak etmiş.
English | Turkish |
---|---|
all | tüm |
were | bu |
that | neden |
EN Isabel Schellinger is one of Germany’s outstanding young researchers. A doctor and the daughter of a German and an Iranian, she has already won several awards, some of them international, and has founded a start-up.
TR Isabel Schellinger, Almanya’daki önde gelen genç araştırmacılardan biri. Alman bir baba ve İranlı bir annenin kızı olan doktor, daha şimdiden sayısız, uluslararası ödülün sahibi, kendisi aynı zamanda bir start-up da kurdu.
English | Turkish |
---|---|
young | genç |
international | uluslararası |
already | şimdiden |
and | ve |
she | bir |
EN Sheryl lives in Menlo Park with her son and daughter.
TR Oğlu ve kızı ile birlikte Menlo Park'ta yaşamaktadır.
English | Turkish |
---|---|
and | ve |
EN Sheryl lives in Menlo Park with her son and daughter.
TR Oğlu ve kızı ile birlikte Menlo Park'ta yaşamaktadır.
English | Turkish |
---|---|
and | ve |
EN Luckily, she has received support from her entire family – everyone is on board, from her father to her husband and daughter
TR Neyse ki tüm ailesinden destek almış - babasından kocasına ve kızına kadar herkes ona destek veriyor
Showing 26 of 26 translations