TR Football Manager topluluğu içindeki bazı meşhur yazarların derlediği öğeler, sıfırdan bir taktik oluşturmaktan taç atışı rutinlerinde ustalaşmanın ince ayrıntılarına kadar her şeye değinirler.
"bazı meşhur yazarların" in Türkisch kann in die folgenden Englisch Wörter/Sätze übersetzt werden:
TR Football Manager topluluğu içindeki bazı meşhur yazarların derlediği öğeler, sıfırdan bir taktik oluşturmaktan taç atışı rutinlerinde ustalaşmanın ince ayrıntılarına kadar her şeye değinirler.
EN Compiled by some well-known writers within the Football Manager community, they look at everything from building a tactic from scratch to the finer details of mastering throw-in routines.
Türkisch | Englisch |
---|---|
football | football |
manager | manager |
sıfırdan | from scratch |
ayrıntıları | details |
TR CHORUS yazarların finansörlerin şartlarına uymalarına yardımcı olur
EN CHORUS helps authors comply with funder mandates
Türkisch | Englisch |
---|---|
chorus | chorus |
yazarların | authors |
TR Editör olarak rolünüz kapsamında, hakemlerle yakın bir şekilde çalışır ve yazarların yaptığı gönderimleri denetlersiniz
EN In your role as editor, you will work closely with reviewers and will oversee submissions from authors
Türkisch | Englisch |
---|---|
editör | editor |
yakın | closely |
çalışır | work |
yazarların | authors |
rolü | role |
TR Elsevier olarak, yazarların makalelerini yayınlamayı tercih ettiği farklı yöntemleri yansıtmak amacıyla birbirinden farklı yayınlama modelleri sunuyoruz
EN At Elsevier, we offer a mix of publishing models to reflect the different ways authors choose to publish articles
Türkisch | Englisch |
---|---|
elsevier | elsevier |
yazarların | authors |
tercih | choose |
farklı | different |
yansıtmak | reflect |
modelleri | models |
TR Leipzig'e yaptığı seyahatlerden birisinde, Klautz kitaplarını ana vatanlarında yayınlatma şansı bulamamış olan (Almanca konuşan) yazarların çalışmalarını yayınlama fikrini buldu
EN During one of his trips to Leipzig, Klautz got the idea to publish the work of (German-language) authors who had not been able to have their books published in their native country
Türkisch | Englisch |
---|---|
leipzig | leipzig |
yazarların | authors |
yayınlama | publish |
ın | of |
kitapları | books |
TR Yazarların henüz bitmemiş makalelerini ve özetlerini paylaşmalarını kolaylaştırırız
EN We make it simple for authors to post their working papers and abstracts
Türkisch | Englisch |
---|---|
yazarların | authors |
ve | and |
TR Yeni taksonomi yazarların bir makaleye gerçekten ne katkı yaptıklarının netleştirilmesine yardımcı olmak için tasarlanmıştır ve oynayabilecekleri farklı rollerle ilgili net tanımlamalara yer vermektedir
EN The new taxonomy is designed to help clarify what authors actually contribute to a paper, and provides clear definitions for the different roles that they can play
Türkisch | Englisch |
---|---|
yazarların | authors |
gerçekten | actually |
katkı | contribute |
net | clear |
TR Yazarların açık erişim politikalarına uyabilmesini sağlamak için Elsevier bir dizi finansör kurumla anlaşmalar yapmıştır.Anlaşmaların listesi
EN To ensure authors can comply with open access policies, Elsevier has established agreements with a number of funding bodies.List of agreements
Türkisch | Englisch |
---|---|
yazarların | authors |
açık | open |
erişim | access |
elsevier | elsevier |
listesi | list |
TR Bu feragat programında, Research4Life programına katılmaya uygun ülkelerin yazarların başvurularına öncelik verilecektir.
EN Priority for this waiver program will be given to applications by authors from countries eligible for the Research4Life program.
Türkisch | Englisch |
---|---|
bu | this |
feragat | waiver |
ülkelerin | countries |
yazarların | authors |
öncelik | priority |
TR Aşağıda yazarların, dergi editörünün, hakemlerin ve yayıncının etik sorumlulukları, rolleri ve görevleri yer almaktadır
EN Peer-reviewed studies are the ones that support and materialize the scientific method
TR CHORUS yazarların finansörlerin şartlarına uymalarına yardımcı olur
EN CHORUS helps authors comply with funder mandates
Türkisch | Englisch |
---|---|
chorus | chorus |
yazarların | authors |
TR Editör olarak rolünüz kapsamında, hakemlerle yakın bir şekilde çalışır ve yazarların yaptığı gönderimleri denetlersiniz
EN In your role as editor, you will work closely with reviewers and will oversee submissions from authors
Türkisch | Englisch |
---|---|
editör | editor |
yakın | closely |
çalışır | work |
yazarların | authors |
rolü | role |
TR Yazarların henüz bitmemiş makalelerini ve özetlerini paylaşmalarını kolaylaştırırız
EN We make it simple for authors to post their working papers and abstracts
Türkisch | Englisch |
---|---|
yazarların | authors |
ve | and |
TR Elsevier olarak, yazarların makalelerini yayınlamayı tercih ettiği farklı yöntemleri yansıtmak amacıyla birbirinden farklı yayınlama modelleri sunuyoruz
EN At Elsevier, we offer a mix of publishing models to reflect the different ways authors choose to publish articles
Türkisch | Englisch |
---|---|
elsevier | elsevier |
yazarların | authors |
tercih | choose |
farklı | different |
yansıtmak | reflect |
modelleri | models |
TR Bu feragat programında, Research4Life programına katılmaya uygun ülkelerin yazarların başvurularına öncelik verilecektir.
EN Priority for this waiver program will be given to applications by authors from countries eligible for the Research4Life program.
Türkisch | Englisch |
---|---|
bu | this |
feragat | waiver |
ülkelerin | countries |
yazarların | authors |
öncelik | priority |
TR "Ortalama bir roman 15 Euro idi. Bir Murakami kitabı almak istedim. Bugünkü kurla en az 120 tl olduğunu düşününce hızla çıktım. Cazip yönü, sevdiğiniz yazarların Türkçe'ye çevrilmeyen kitapları."
EN "I love stopping by at american book store when I go to Spui, one of my favorite straats in Amsterdam. Cozy place, you can spent hours reading and buying staff"
Türkisch | Englisch |
---|---|
almak | buying |
sevdiğiniz | love |
TR "Ortalama bir roman 15 Euro idi. Bir Murakami kitabı almak istedim. Bugünkü kurla en az 120 tl olduğunu düşününce hızla çıktım. Cazip yönü, sevdiğiniz yazarların Türkçe'ye çevrilmeyen kitapları."
EN "I love stopping by at american book store when I go to Spui, one of my favorite straats in Amsterdam. Cozy place, you can spent hours reading and buying staff"
Türkisch | Englisch |
---|---|
almak | buying |
sevdiğiniz | love |
TR "Ortalama bir roman 15 Euro idi. Bir Murakami kitabı almak istedim. Bugünkü kurla en az 120 tl olduğunu düşününce hızla çıktım. Cazip yönü, sevdiğiniz yazarların Türkçe'ye çevrilmeyen kitapları."
EN "I love stopping by at american book store when I go to Spui, one of my favorite straats in Amsterdam. Cozy place, you can spent hours reading and buying staff"
Türkisch | Englisch |
---|---|
almak | buying |
sevdiğiniz | love |
TR "Ortalama bir roman 15 Euro idi. Bir Murakami kitabı almak istedim. Bugünkü kurla en az 120 tl olduğunu düşününce hızla çıktım. Cazip yönü, sevdiğiniz yazarların Türkçe'ye çevrilmeyen kitapları."
EN "I love stopping by at american book store when I go to Spui, one of my favorite straats in Amsterdam. Cozy place, you can spent hours reading and buying staff"
Türkisch | Englisch |
---|---|
almak | buying |
sevdiğiniz | love |
TR "Ortalama bir roman 15 Euro idi. Bir Murakami kitabı almak istedim. Bugünkü kurla en az 120 tl olduğunu düşününce hızla çıktım. Cazip yönü, sevdiğiniz yazarların Türkçe'ye çevrilmeyen kitapları."
EN "I love stopping by at american book store when I go to Spui, one of my favorite straats in Amsterdam. Cozy place, you can spent hours reading and buying staff"
Türkisch | Englisch |
---|---|
almak | buying |
sevdiğiniz | love |
TR "Ortalama bir roman 15 Euro idi. Bir Murakami kitabı almak istedim. Bugünkü kurla en az 120 tl olduğunu düşününce hızla çıktım. Cazip yönü, sevdiğiniz yazarların Türkçe'ye çevrilmeyen kitapları."
EN "I love stopping by at american book store when I go to Spui, one of my favorite straats in Amsterdam. Cozy place, you can spent hours reading and buying staff"
Türkisch | Englisch |
---|---|
almak | buying |
sevdiğiniz | love |
TR "Ortalama bir roman 15 Euro idi. Bir Murakami kitabı almak istedim. Bugünkü kurla en az 120 tl olduğunu düşününce hızla çıktım. Cazip yönü, sevdiğiniz yazarların Türkçe'ye çevrilmeyen kitapları."
EN "I love stopping by at american book store when I go to Spui, one of my favorite straats in Amsterdam. Cozy place, you can spent hours reading and buying staff"
Türkisch | Englisch |
---|---|
almak | buying |
sevdiğiniz | love |
TR "Ortalama bir roman 15 Euro idi. Bir Murakami kitabı almak istedim. Bugünkü kurla en az 120 tl olduğunu düşününce hızla çıktım. Cazip yönü, sevdiğiniz yazarların Türkçe'ye çevrilmeyen kitapları."
EN "I love stopping by at american book store when I go to Spui, one of my favorite straats in Amsterdam. Cozy place, you can spent hours reading and buying staff"
Türkisch | Englisch |
---|---|
almak | buying |
sevdiğiniz | love |
TR "Ortalama bir roman 15 Euro idi. Bir Murakami kitabı almak istedim. Bugünkü kurla en az 120 tl olduğunu düşününce hızla çıktım. Cazip yönü, sevdiğiniz yazarların Türkçe'ye çevrilmeyen kitapları."
EN "I love stopping by at american book store when I go to Spui, one of my favorite straats in Amsterdam. Cozy place, you can spent hours reading and buying staff"
Türkisch | Englisch |
---|---|
almak | buying |
sevdiğiniz | love |
TR "Ortalama bir roman 15 Euro idi. Bir Murakami kitabı almak istedim. Bugünkü kurla en az 120 tl olduğunu düşününce hızla çıktım. Cazip yönü, sevdiğiniz yazarların Türkçe'ye çevrilmeyen kitapları."
EN "I love stopping by at american book store when I go to Spui, one of my favorite straats in Amsterdam. Cozy place, you can spent hours reading and buying staff"
Türkisch | Englisch |
---|---|
almak | buying |
sevdiğiniz | love |
TR "Ortalama bir roman 15 Euro idi. Bir Murakami kitabı almak istedim. Bugünkü kurla en az 120 tl olduğunu düşününce hızla çıktım. Cazip yönü, sevdiğiniz yazarların Türkçe'ye çevrilmeyen kitapları."
EN "I love stopping by at american book store when I go to Spui, one of my favorite straats in Amsterdam. Cozy place, you can spent hours reading and buying staff"
Türkisch | Englisch |
---|---|
almak | buying |
sevdiğiniz | love |
TR Alman otobanı: dünyaca meşhur bir kara yolu. Bu konuda nelerin efsane, nelerin gerçek olduğunu burada okuyabilirsiniz.
EN A great itinerary for tourists on a small budget: we give you some tips for guided tours, culture and history.
TR Damat ve gelin hayatlarının en büyük etkinliğine şık bir şekilde girsin! Hayalindeki arabayı seç: Rolls Royce , Ferrari veya meşhur Lamborghini Urus olsun
EN Have the groom and bride enter the biggest event of their lives in style! Choose their dream car: Be it a Rolls Royce, a Ferrari or the infamous Lamborghini Urus
Türkisch | Englisch |
---|---|
rolls | rolls |
royce | royce |
ferrari | ferrari |
veya | or |
olsun | be |
TR Yüz binlerce mülteciyle ilgili olarak Merkel meşhur “Başaracağız” sözüyle ülkeyi dayanışma göstermeye çağırdı
EN As hundreds of thousands of refugees poured into Germany, Merkel called upon the country to show solidarity with her now-famous phrase “Wir schaffen das” – which means roughly “We can do this”
Türkisch | Englisch |
---|---|
merkel | merkel |
dayanışma | solidarity |
TR 2018’de Quebec’de yapılan G7 Zirvesi’ne ait bu meşhur fotoğraf, o yıllarda ABD ve Alman hükümetleri arasındaki ilişkiyi adeta resme döküyor.
EN This famous picture taken at the G7 summit in Quebec in 2018 illustrates the relationship between the German and US governments during those years.
Türkisch | Englisch |
---|---|
de | at |
quebec | quebec |
bu | this |
abd | us |
alman | german |
arasındaki | between |
TR Gerçi bu rotada epey zorlu yokuşlar var ama çabalarınız mükafatsız kalmıyor: Sansasyonel manzaralar, meşhur masalsı Neuschwanstein Şatosu ve Bavyera köyleri, bu turun zirve noktasını oluşturuyor
EN There are some challenging climbs along the way, but the effort will be rewarded: spectacular views, the famous Neuschwanstein Castle and Bavarian mountain villages are highlights of this tour
Türkisch | Englisch |
---|---|
ama | but |
ın | of |
TR Almanya’nın 13 bağcılık ve şarap bölgesi, meşhur Riesling şarabından fazlasını sunuyor
EN The country’s 13 wine regions have a lot more to offer than just the famous Riesling
Türkisch | Englisch |
---|---|
şarap | wine |
fazlasını | more |
sunuyor | offer |
TR Bayan Arp, Almanya, otomobilleri, futbolu ve birasıyla meşhur
EN Ms Arp, Germany is known for cars, football and beer
Türkisch | Englisch |
---|---|
almanya | germany |
ve | and |
TR Bu Almanya seyahatinizde, yetenekleri ve etkinlikleri sayesinde dünya çapında meşhur olan dört Alman kadınını tanıyacaksınız.
EN On this trip through Germany you'll get to know four German women whose talent and commitment have made them world-famous.
Türkisch | Englisch |
---|---|
bu | this |
ve | and |
dünya | world |
olan | have |
TR Bu doğa harikası, ressam Caspar David Friedrich’e meşhur tablosu „Rügen’in Tebeşir Kayaları“ adını taşıyan Alman Romantik döneminin baş eserlerinden birini çizmesi için ilham vermiş
EN This wonder of nature inspired the artist Caspar David Friedrich to create his famous painting Chalk Cliffs on Rügen, one of the major works of German Romanticism
Türkisch | Englisch |
---|---|
doğa | nature |
ressam | artist |
david | david |
alman | german |
TR Ortaçağda Azize Mechthild veya Büyük Gertrud gibi meşhur kadın mutasavvıflar burada yaşamışlardır
EN In medieval times it was home to mystics, such as St Mechthild or St Gertrude the Great
Türkisch | Englisch |
---|---|
veya | or |
büyük | great |
TR Turistlerin buraya ziyaretine meşhur manastır bira üretim ünitesiyle lezzet katılır
EN Visitors’ taste buds are often stimulated when they take a tour of the famous monastery brewery
TR „DE'yi Keşfet“ dizisi takipçilerini baştan başa bir Almanya gezisine götürüyor: Bu kez yolculuk, dünyaca meşhur noel süslemesinin geldiği yer olan Erzgebirge'ye.
EN The ‘Entdecke DE’ series takes you on a tour through Germany – this time to the Erzgebirge (Ore Mountains), home of the world-famous Christmas decorations.
Türkisch | Englisch |
---|---|
dizisi | series |
almanya | germany |
bu | this |
noel | christmas |
TR Dünyanın en büyük noel piramidi 14,65 metre boyunda ve Almanya'nın en eski noel pazarlarından biri olan Dresden'in meşhur Striezelmarkt'ı nı süslüyor.
EN The biggest Christmas pyramid in the world is 14.65 metres high and adorns Dresden’s famous Striezelmarkt, one of Germany’s oldest Christmas markets.
Türkisch | Englisch |
---|---|
dünyanın | world |
noel | christmas |
olan | is |
TR „ DE'yi Keşfet " dizisi, izleyicilerini baştan başa bir Almanya seyahatine götürüyor: Bu kez yolculuk, Kara Orman bölgesindeki -guguklu saatleri ile meşhur - „Alman Saat Yolu “ boyunca.
EN The Entdecke .de series takes you on a tour through Germany. This time we visit the German Clock Road in the Black Forest, which is famous for cuckoo clocks.
Türkisch | Englisch |
---|---|
dizisi | series |
orman | forest |
TR Hirschbachtal ve Betzenstein ile Königstein civarındaki kayalıklar gibi meşhur tırmanma bölgeleri, Frankenpfalz bölgesinde bulunuyor
EN Many of the well-known climbing areas such as the Hirschbach Valley and the rocks around Betzenstein and Königstein are situated in the Frankenpfalz region
TR Advent zamanında yaklaşık 100 satış reyonu, 1484’te yapılmış dünya çapında meşhur gotik usulü Fachwerk belediye binasını çevreleyen Noel pazarını ışıldattığında şehirde özel bir büyülü hava eser
EN A special magic lies over the town during Advent, when the lights on some 100 stands bring a sparkle to the Christmas Market around the world-famous late Gothic half-timbered Town Hall, which dates from the year 1484
Türkisch | Englisch |
---|---|
dünya | world |
noel | christmas |
özel | special |
TR Kahraman arketipini canlandıran diğer ünlü edebi karakterler Harry Potter ve Açlık Oyunları'ndan Katniss'tir. Masum arketipine gelince, bu arketip Disney'in meşhur hikayesinde Pamuk Prenses tarafından doğru bir şekilde tasvir edilmiştir.
EN Other famous literary characters that portrayed the Hero archetype were Harry Potter and Katniss from the Hunger Games. When it comes to the Innocent archetype, this was accurately portrayed by Snow White in the well-known Disney story.
TR Bizimle bir hesap oluşturursanız (not: uygulamalarımızdan bazılarını veya bazı işlevlerini kullanmanız için bu gereklidir), sizinle ilgili bazı bilgilere ihtiyacımız olacaktır
EN If you create an account with us (note: this is necessary in order for you to use some of our applications or some of their functions), we will need some information about you
Türkisch | Englisch |
---|---|
bizimle | with us |
hesap | account |
not | note |
veya | or |
kullanmanız | use |
bilgilere | information |
olacaktır | will |
uygulamaları | applications |
TR Evet! Bir web trafiği analizörü ile bazı web sitesi trafiğini ücretsiz olarak kontrol edebilirsiniz. Ancak bazı ücretli işlevler vardır, bu nedenle daha fazlasını öğrenmek istiyorsanız aracın tam sürümünü edinin.
EN Yes! With a web traffic analyzer, you can check some website traffic for free. But there are some paid functions, so if you want to know more, get the full version of the tool.
Türkisch | Englisch |
---|---|
trafiği | traffic |
kontrol | check |
ücretli | paid |
işlevler | functions |
nedenle | so |
istiyorsanız | if you want |
tam | full |
TR Yaz kampı katılım formu sayesinde kampa gelen çocukların velilerinden bazı kabul şartları ve bazı kamp seçenekleri seçebilecekleri bir form şablonu sunuyoruz.
EN The t-shirt product order form is used to process t-shirt orders online.
TR Birçok video oynatıcısına engelli bazı gruplar erişilemez. En yaygın sorun, klavye tuzakları içermeleridir. Ayrıca, bazı video oynatıcılar sağır insanlar için gerekli olan altyazıları desteklemez.
EN Many video players aren’t accessible to some groups of people with disabilities. The most common issue is that they contain keyboard traps. Also, some video players don’t support captions which are essential for deaf people.
Türkisch | Englisch |
---|---|
video | video |
gruplar | groups |
yaygın | common |
sorun | issue |
klavye | keyboard |
insanlar | people |
gerekli | essential |
TR Bazı fidye yazılımı örnekleri, fidyeyi ödemezseniz kurbanlarını dosyalarınızı silmek veya bazı hassas verilerinizi yayınlamakla tehdit edebilir
EN Some examples of ransomware can threaten their victims to delete your files or publish some of your sensitive data if you do not pay the ransom
Türkisch | Englisch |
---|---|
bazı | some |
örnekleri | examples |
dosyalarınızı | your files |
silmek | delete |
veya | or |
hassas | sensitive |
edebilir | can |
ın | of |
TR Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar, “ Holding’in bazı fonksiyonları içerisindeki portfolio tarzındaki iştirakleri, daha aktif yatırımlara dönüştüreceğimiz bir formata yönelik bazı çalışmalar yapıyoruz.”
EN Ali Kibar, Chairman of the Board of Directors of Kibar Holding, said, "We are conducting some studies for a format in which we will transform portfolio-style affiliates within some functions of the Holding into more active investments."
Türkisch | Englisch |
---|---|
holding | holding |
kurulu | board |
aktif | active |
çalışmalar | studies |
TR Bu reformlar; belirli vergi ve gümrük vergisi muafiyetlerini, bazı projeler için önemli vergi indirimlerini ve bazı projelerde de tam muafiyeti içermekteydi
EN These reforms included notable tax and customs duty exemptions, significant tax reductions for certain projects, as well as complete exemptions from some regulations
Türkisch | Englisch |
---|---|
vergi | tax |
projeler | projects |
önemli | significant |
tam | complete |
50 von 50 Übersetzungen werden angezeigt