EN Please enter an email with the correct format example@example.com
يمكن ترجمة "example" باللغة إنجليزي إلى الكلمات / العبارات اللغة التركية التالية:
EN Please enter an email with the correct format example@example.com
TR Lütfen example@example.com doğru biçimde bir e-posta girin
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
enter | girin |
posta | |
please | lütfen |
with | doğru |
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
abstract | soyut |
class | sınıf |
example | örneği |
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
abstract | soyut |
class | sınıf |
example | örneği |
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
example | örneği |
EN Please enter an email with the correct format example@example.com
TR Lütfen example@example.com doğru biçimde bir e-posta girin
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
enter | girin |
posta | |
please | lütfen |
with | doğru |
EN Please enter an email with the correct format example@example.com
TR Lütfen example@example.com doğru biçimde bir e-posta girin
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
enter | girin |
posta | |
please | lütfen |
with | doğru |
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
example | örneği |
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
part | parçası |
example | örnek |
a | bir |
EN The date you first select a paid plan will be the recurring billing date. For example: If you sign up for the first time on January 10, all future charges will be billed on the 10th of every month.
TR Ücretli bir planı ilk seçtiğiniz tarih, yinelenen fatura tarihi olacaktır. Örneğin: 10 Ocak'ta ilk kez kaydolursanız gelecekteki tüm ücretler her ayın 10'unda faturalandırılır.
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
select | seç |
billing | fatura |
time | kez |
future | gelecekteki |
month | ay |
paid | ücretler |
date | tarihi |
all | tüm |
plan | planı |
first | ilk |
will | olacaktır |
EN Example from the Hansard archive. Contains Parliamentary information licensed under the Open Parliament Licence v3.0
TR Hansard arşivinden örnek. Meclis bilgisi dahilinde meclis lisansı v3.0 ile yetkilendirilmiş
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
information | bilgisi |
example | örnek |
the | ile |
EN Tell us about this example sentence:
TR Bu örnek cümle ile ilgili yorumunuzu yazınız:
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
example | örnek |
this | bu |
about | ilgili |
us | ile |
EN The word in the example sentence does not match the entry word.
TR Örnek cümledeki kelime giriş yaptığınız kelime ile uyuşmamaktadır.
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
entry | giriş |
the | ile |
EN AccessibleEven when data is stored and preserved, this does not necessarily mean it is automatically accessible. Both researchers and machines may want to access the data, for example, for meta-analyses or other kinds of re-use.
TR ErişilebilirVeriler depolansa ve korunsa bile, bu, otomatik olarak erişilebilir durumda oldukları anlamına gelmez. Hem araştırmacılar hem de makineler meta analiz veya diğer yeniden kullanım türleri için verilere erişmek isteyebilir.
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
accessible | erişilebilir |
researchers | araştırmacılar |
other | diğer |
meta | meta |
re | yeniden |
this | bu |
use | kullanım |
data | analiz |
and | ve |
both | de |
of | in |
to access | erişmek |
automatically | otomatik olarak |
or | veya |
to | anlamına |
the | durumda |
for | için |
EN For example resources (e.g., antibodies, model organisms, and software) reported in the biomedical literature often lack sufficient detail to enable reproducibility or reuse.
TR Örneğin, biyomedikal literatürde rapor edilen kaynaklar (örn., antikorlar, model organizmalar ve yazılımlar) genellikle tekrarlanabilirlik veya yeniden kullanımı mümkün kılan yeterli detaydan yoksundur.
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
resources | kaynaklar |
model | model |
software | yazılımlar |
often | genellikle |
sufficient | yeterli |
enable | mümkün |
and | ve |
or | veya |
EN View an example of a recent Registered Report
TR Yakın zamanlı bir Kayıtlı Rapor örneğine göz atın
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
view | göz |
report | rapor |
registered | kayıtlı |
a | bir |
EN Unconscious Bias can negatively affect the publishing process in a number of ways, for example:
TR Bilinçsiz Önyargı yayıncılık sürecini olumsuz yönde etkileyebilir, örneğin:
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
unconscious | bilinçsiz |
publishing | yayıncılık |
process | sürecini |
of | in |
EN In some cases, for example where we see strong appetite for or take up of gold open access in a journal, we might assess the journal?s publication model accordingly.
TR Bazı durumlarda, örneğin bir dergideki altın açık erişim için güçlü bir talep ya da kullanım olduğunu görmemiz halinde, derginin yayınlama modelini buna uygun olarak değerlendirmeye alabiliriz.
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
cases | durumlarda |
gold | altın |
open | açık |
access | erişim |
journal | derginin |
model | modelini |
strong | güçlü |
some | bazı |
of | in |
a | bir |
in | da |
for | için |
EN For example, you should not, under any circumstances, provide your financial information (e.g., credit card or bank account numbers) to other individuals.
TR Örneğin, hiçbir koşulda, diğer kişilere mali bilgilerinizi (örneğin, kredi kartı veya banka hesap numaraları) vermemelisiniz.
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
credit | kredi |
other | diğer |
financial | mali |
or | veya |
account | hesap |
numbers | numaraları |
bank | banka |
any | bir |
EN As another example, we also use your data to help us map Locations (as defined below)
TR Başka bir örnek olarak, verilerinizi Konumları eşlememize yardımcı olması için de kullanırız (aşağıda tanımlandığı gibi)
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
another | başka |
example | örnek |
your data | verilerinizi |
help | yardımcı |
also | da |
locations | konumları |
as | gibi |
EN For example, we may use device signals to determine that a particular device is within a particular venue
TR Örneğin, belirli bir cihazın belirli bir mekanda olduğunu belirlemek için cihaz sinyallerini kullanabiliriz
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
device | cihaz |
is | olduğunu |
EN For example, we may use your data to protect against identity theft, prevent fraud or other criminal activity, claims or other liabilities
TR Örneğin, verilerinizi kimlik hırsızlığına karşı korumak, sahtekarlığı veya diğer suç faaliyetlerini, talepleri veya diğer yükümlülükleri önlemek için kullanabiliriz
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
other | diğer |
claims | talepleri |
your data | verilerinizi |
prevent | önlemek |
or | veya |
against | için |
EN You can collect your customer's information, for example, full name, address, phone number, e-mail, invoice number, invoice amount with this simple receipt template
TR Belirli Süreli İş Sözleşmesi, işçi ile işveren arasında belirli bir süre belirleyerek karşılıklı yapılan sözleşmedir
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
amount | bir |
with | ile |
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
systems | sistemleri |
browser | tarayıcı |
if | eğer |
payment | ödeme |
another | diğer |
and | ve |
have to | gerekir |
it | bunu |
to use | kullanmaya |
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
provider | sağlayıcı |
website | web |
etc | vb |
point | noktası |
of | in |
for | için |
purchase | satın |
or | veya |
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
provider | sağlayıcı |
website | web |
etc | vb |
point | noktası |
of | in |
for | için |
purchase | satın |
or | veya |
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
marketing | pazarlama |
other | diğer |
communication | iletişim |
right | doğrudan |
send | e |
you can | edebilirsiniz |
or | veya |
any | herhangi |
the | size |
EN Reuse in developing countries is usually more effective than domestic recycling—there’s not much of a market for old cathode ray tube monitors in the US, for example, but they are reused in other countries.
TR Gelişmekte olan ülkelerde bir cihazın tekrar kullanımı, hanede yapılan geri dönüşümden daha etkilidir—her ne kadar ABD'de tüplü monitörler için bir pazar olmasa da, bu monitörler diğer ülkelerde hâlâ kullanılmakta.
EN For example, Wait But Why does a great job of using popups that convert well but stay on brand.
TR Örneğin, ‘Wait But Why’ iyi dönüşüm sağlayan ama marka üzerinde kalan açılır pencereler oluşturma konusunda başarılı bir iş çıkarıyor.
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
brand | marka |
but | ama |
well | iyi |
a | bir |
that | dönüşüm |
EN For example, if you sell gardening products, you might want to give away your best-selling product to one lucky subscriber as opposed to giving away a free iPad
TR Örneğin, bahçe ürünleri satıyorsanız, ücretsiz bir iPad vermek yerine en çok satan ürününüzü şanslı bir aboneye çekilişle hediye edebilirsiniz
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
ipad | ipad |
free | ücretsiz |
products | ürünleri |
a | bir |
to | e |
EN Stablecoins can be pegged to various kinds of assets, for example USD Coin (USDC), Paxos (PAX), and TrueUSD (TUSD) are tokens backed on a 1:1 ratio by money held in bank accounts
TR Sabit coinler, SD Coin (USDC), Paxos (PAX), ve TrueUSD (TUSD) gibi farklı türlerde varlıklara sabitlenebilir ve banka hesaplarında tutulan paralarla 1'e 1 oranında desteklenen tokenlardır
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
coin | coin |
backed | desteklenen |
bank | banka |
accounts | hesaplar |
various | farklı |
and | ve |
EN A prominent example is DAI, the stablecoin minted in the Maker DAO ecosystem.
TR Başlıca örneklerinden biri Maker DAO ekosisteminde çıkarılan sabit coin DAI'dır.
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
the | biri |
EN To take a simple example, an Ethereum user could create a smart contract to send a certain amount of ether to a friend on a certain date
TR Basit bir örnek verirsek, bir Ethereum kullanıcısı bir arkadaşına belli bir tarihte belli miktarda ether göndermek için bir akıllı kontrat yaratabilir
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
ethereum | ethereum |
contract | kontrat |
ether | ether |
smart | akıllı |
simple | basit |
user | kullanıcı |
example | örnek |
of | in |
amount | bir |
EN For example, you could use Binance Bridge to swap bitcoin (BTC) for BTCB (BEP20) tokens backed by BTC
TR Örneğin, BTC tarafından desteklenen BTCB (BEP20) tokenleri ile bitcoin (BTC) takas etmek için Binance Bridge'i kullanabilirsiniz
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
binance | binance |
swap | takas |
btcb | btcb |
backed | desteklenen |
by | tarafından |
bitcoin | bitcoin |
btc | btc |
EN A due diligence system helps importers and companies to identify risks of, for example, forced labour (UK Modern Slavery act) and illegal logging (EU timber regulation).
TR Burada devreye giren durum tespiti, ithalatçıların ve şirketlerin zorla çalıştırma (Birleşik Krallık Modern Kölelik Yasası) ve yasa dışı madde ticareti (AB kereste yönetmeliği) gibi riskleri tespit etmesine yardımcı olur.
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
helps | yardımcı olur |
risks | riskleri |
modern | modern |
eu | ab |
regulation | yönetmeliği |
companies | şirketlerin |
act | yasası |
and | ve |
a | yardımcı |
to | etmesine |
identify | tespit |
of | gibi |
EN In fact, members of any sector (for example agriculture, industry, municipalities or airports) can apply for certification.
TR Esasında, her sektör üyesi (örneğin tarım, endüstri, belediyeler veya hava limanları) bu sertifikasyona başvurabilir.
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
agriculture | tarım |
or | veya |
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
in case of | durumunda |
of | in |
and | ve |
any | herhangi |
then | ardından |
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
data | veriler |
this | bu |
the | aşağıdaki |
then | ardından |
EN On an urban light-rail project, for example, Norconsult is using a VR game experience to get feedback from tram drivers to optimize the design of traffic lanes for bikes and emergency vehicles
TR Örneğin, bir kentsel hafif raylı sistem projesinde, Norconsult, bisiklet ve acil durum araçları için trafik şeritlerinin tasarımını optimize etmek amacıyla tramvay sürücülerinden geri bildirim almak için VR oyun deneyimini kullanıyor
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
urban | kentsel |
experience | deneyimini |
traffic | trafik |
emergency | acil durum |
vehicles | araçlar |
light | hafif |
bikes | bisiklet |
using | kullanıyor |
feedback | geri bildirim |
and | ve |
optimize | optimize |
to | geri |
for | için |
of | in |
EN For example, for source PDF file Damaged.pdf, the default name for the fixed file will be Damaged_fixed.pdf
TR Örneğin, kaynak için PDF dosya Hasarlı.pdf, sabit dosyanın varsayılan adı Hasarlı_ Düzeltilmiş olacaktır.pdf
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
source | kaynak |
damaged | hasarlı |
default | varsayılan |
fixed | sabit |
file | dosya |
name | adı |
for | için |
will | olacaktır |
EN For example, for source Word file Damaged.docx, the default name for the fixed file will be Damaged_fixed.doc
TR Örneğin, Damaged.docx kaynak Word dosyası için, sabit dosyanın varsayılan adı Damaged_fixed.doc olacaktır
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
source | kaynak |
docx | docx |
default | varsayılan |
fixed | sabit |
doc | doc |
word | word |
file | dosyası |
name | adı |
for | için |
will | olacaktır |
EN Start a brokerage business offering Crypto CFD trading (MT5). A crypto brokerage allows you to offer your clients a range of crypto-related services including CFDs so they can speculate on the price of Bitcoin or Ethereum for example.
TR Kripto CFD işlemleri (MT5) sunan brokerlik şirketinizi başlatın. Kripto brokerlik bir grup kripto ilişkili hizmetlerden, CFD gibi, faydalanarak Bitcoin veya Ethereum fiyatlarında spekülasyon yapmanıza olanak tanır.
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
business | iş |
cfd | cfd |
bitcoin | bitcoin |
ethereum | ethereum |
crypto | kripto |
offering | sunan |
or | veya |
a | bir |
EN For example, a transaction with 1 output is assumed to be 1 payment, and a transaction with 10 outputs is assumed to be 9 payments
TR Örneğin, 1 çıktısı olan bir işlemin, 1 ödeme olduğu varsayılırken, 10 çıktısı olan bir işlemin 9 ödeme olduğu varsayılır
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
is | olduğu |
payment | ödeme |
EN This methodology can be improved, for example by detecting and removing payments from transactions consolidating UTXOs or entities moving funds from cold to hot storage.
TR Bu yöntem, örneğin, UTXO'ları konsolide eden işlemlerden ya da parasını soğuk depodan sıcak depoya taşıyan kuruluşlardan gelen ödemeler tespit edilip çıkarılarak daha da sağlıklı bir hale getirilebilir.
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
detecting | tespit |
cold | soğuk |
hot | sıcak |
payments | ödemeler |
this | bu |
and | gelen |
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
video | video |
minutes | dakika |
full | tam |
only | yalnızca |
file | dosyasını |
not | değil |
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
file | dosya |
typical | tipik |
minutes | dakika |
of | in |
for | yaklaşık |
EN Here is one example of a time log.
TR Burada bir zaman günlüğü örneği.
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
time | zaman |
example | örneği |
here | burada |
a | bir |
EN We could also seek guidance from our higher power (for example, through prayer or meditation).
TR Ayrıca daha yüksek gücümüzden (örneğin dua veya meditasyon yoluyla) rehberlik isteyebiliriz.
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
guidance | rehberlik |
power | gücü |
meditation | meditasyon |
also | ayrıca |
or | veya |
higher | daha yüksek |
for | daha |
through | yoluyla |
EN When inappropriate behavior occurs, the chair can read a statement out to the whole meeting, for example: “We need ITAA to be a safe place for us all to recover
TR Uygunsuz bir davranış ortaya çıktığında, başkan tüm toplantıya bir bildiri okuyabilir, örneğin: “ITAA'nın hepimizin iyileşmesi için güvenli bir yer olmasına ihtiyacımız var
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
notifications | bildirim |
complex | karmaşık |
integrations | entegrasyonlar |
sales | satış |
is | oluşturmak |
or | veya |
get | alın |
more | daha |
do | yapın |
for | için |
as | gibi |
إنجليزي | اللغة التركية |
---|---|
easier | kolaylaştırmak |
app | app |
privacy | gizlilik |
time | zaman |
you can change | değiştirebilirsiniz |
of | in |
you | de |
settings | ayarlarını |
يتم عرض 50 من إجمالي 50 ترجمة